Ne guzel kadınsın sen kadın. Kelimelerin ne guzel.
http://m.t24.com.tr/yazarlar/safak-...278?utm_medium=social&utm_content=sharebutton
"Başbakan ve vekilleri, gelin hep birlikte istifa edelim..
Ben de butun ulkem gibi ağladım, diye hafiflemeyi hak etmiyorum. Canım yandığı icin vicdanımı arıttığımı duşunemem bile.
Milletvekili olarak başım dik yuruyemem artık. İnsan olarak kaldırsam da başımı... Cıldırmışca yağmalayarak malı, mulku, toprağı, ağacı; sonsuz ve sınırsız paraya feda ederek insanı, hÂl sokaklarda gaz sıkanlarla aynı koltukları paylaştığım icin hep kambur olacak sırtım…
Milletvekili olsan kac yazar?
Bunu ilk kez, penceresi olmayan evde donarak olen Ayaz Bebeğin cenazesinde duşunmuştum. Benim vekili olduğum ulkede, bir cocuk donarak olmuştu. Duyduğum utancı ancak kelimeler teselli eder diyerek, kendime ceza vermek icin, boş deftere defalarca “Milletvekili olsan kac yazar?” diye yazmıştım.
Penceresiz bir evde bebek olurken, AKAPE ultra luks ucaklar satın alabiliyorsa, zaten hasarlı olan vicdanda ağır bir kara delik daha acıyorlar diye duşunmuştum... Sefahatten gozleri donup, gokyuzunun luksunde aşağıdaki sefaleti goremiyorlarsa iş cığrından cıkmıştı... Nerede sefahat varsa, sefalet de oradadır.
Bunu hak edemezsiniz, demiştim. Ve sormuştum o zaman. Asla cevap alamadığımız yuzlerce sorudan biri olarak: Taşeronun taşeronu olur mu? Olursa, işcilikten koleliğe "cağ atlamış" olmuyor muyuz?
Aradan zaman gecti... Sedyeyi cizmelerinden koruyan huzunlu ahlak yureğimde bir oyuk actı...
Simsiyah yuzuyle arkaya donup, “Beni bırakın, Mahmut’u kurtarın, onun eşi hamile” diyen o muhteşem vicdan karşısında mahcup, başımı eğdim. Yerin dibine kadar eğildim.
Nasıl olur da, başbakan olmak, bakan olmak, milletvekili olmak, 787 madencinin hayatından daha değerli olabilir? Bunları, hÂl konuşabiliyor olan arsızları; yuzlerinde en kucuk bir utanma kızartısı olmadan; iş kazalarına alışkanlıktan, madenin fıtratından, algıdan, sabotajdan soz edebilme kustahlığına; canından can kopmuşa tekme atabilme zalimliğine hangi sefahat zirvesi taşımış olabilir?
Nasıl bilemeyiz? Kac kişi vardiyadaydı, kac kişi toprağın altındaydı? Rakamlara bu kadar duşkunsek, sayı olmayan insan sayılarına bu meraksızlık nasıl mumkun olur?
Kac olu cıktığını bildiğin halde, “propagandamıza halel gelmesin” diye alıştıra alıştıra soylemek sayıları… Bir duşun, ya senin oğlun, senin kardeşin, senin baban olsaydı yerin altındaki!.. Sadece duşun! Bu bile bana yetecek...
"Felaketten yağ cıkarmak" nasıl bir vahşetin ahlakıdır? Tarifsiz kederlerden komplo teorisi cıkarmak nasıl bir şizofrenidir? Yeraltı gazından zehirlenerek olenleri soranları, gazla zehirlemek nasıl bir istibdattır? Oleni değil, kÂr edeni masum gosteren haber bombardımanını yazan parmakların ucundaki nasıl bir duygu cokuntusudur? Bir cocuk kadar şaşkın merak ederim.
"Huzuru sağlamak" icin; yerin ustunde tamamen umutsuz bir umutla, oğlumuzu, eşimizi, kardeşimizi, arkadaşımızı beklerken yine bizi tekmeyle, copla, gazla hırpalamak nasıl mesut bir huzur veriyor?
Yemin ederim hepinize; bilsem kader demek bir sonraki felÂketi onleyecek, her gun zikir ceker gibi tespihe dizerim tevekkulu. Ama 57 İslam ulkesinin tevekkulu ile bilimin sunduğu care arasındaki buyuk ucuruma bakıp, felaketleri onlemediğini biliyorum...
Bu felakette yan yana değiliz, iki karşı uctayız! Aramızdaki fark, tekmeci Yusuf’la, Mahmut’a yaşama sırasını veren madenci arasındaki fark kadar buyuktur.
Siz "Aman oylarımız zarar gormesin, aman iktidarımıza zarar gelmesin" takıntısıyla her kederden hesap cıkarırken, biz acaba neden yaşam odası yoktu, acaba yerin altında pahalı olduğu icin eksik bırakılan neydi, diye duşunuyoruz.
Siz AB ile uyumda; denetimden, iş ve işci guvenliği mecburiyetlerinden kacmak icin, ‘Sosyal Politikalar ve İstihdam’ faslını acmazken; biz Uluslararası Calışma Orgutu'nun "Madenlerde Guvenlik ve Sağlık Sozleşmesi"ni neden 19 yıldır imzalamadığımızı merak ediyoruz.
Cağ atlattığını iddia ettiğin ulkenin felÂketine, eski cağlardan karşılaştırma yapmak hangi curuk bilginin kokusudur? İktidar olduğun 4380 gunde, her gun uc işci iş kazasında olmuş, bir gun arayla bir maden işcisi olmuş, sekiz yuz bin iş kazası olmuş, on beş bin kişi sakat kalmış. Bunu değiştirmek icin hicbir kulturel kampanya yapmamışız. Gostermelik kanunlarla değil, ancak kulturel donuşumle başarılabilecek iş guvenliği değerini yerleştirmemişiz.
Ne siz başbakan, ne bakanlarınız bakan, ne ben milletvekili olmayı hak etmiyoruz, birlikte etmiyoruz... Zerrece etmiyoruz...
Artık nasıl guvenilir olabiliriz? Devletin muazzam ortulu butcesiyle, kuresel İslam hareketinin lobisiyle, MİT, polis ve ordunun kendi vatandaşını fişleyen karşı konulmaz istihbarat gucuyle, tekmesiyle, gazıyla, AKAPE’nin her turlu oyu kontrol edebilme, değiştirebilme yeteneğiyle; yuzde doksan dokuzu hÂl inandırsak da; biz kendimize nasıl inanacağız bundan boyle?..
Gelin birlikte utanalım ve birlikte istifa edelim. Belki bu toplumun kaderini değiştiririz aradan cekilirsek…
Hele, Başbakanlık Muşaviri Yusuf acılı insanı tekmelerken; Mahmut’un hamile eşi icin yaşama sırasını Mahmut’a vererek bize haysiyetin mukemmelliğini oğretenler hemen yanı başımızdayken..."
iPhone 'den Kadınlar Kulubu aracılığı ile gonderildi
Şafak Pavey konuştu.
Gündemdeki Konular - Haberler0 Mesaj
●5 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Şafak Pavey konuştu.