Moda surekli değişen, fırtınalar estiren ve bir giyileni bir daha asla giydirmeyen bir ruzgar gibi gorulebilir. Ama dikkatli bakıldığında hic değişmeyen trendler olduğunu farkedeceksiniz…

Bandocu ceketi
Ya da daha yaygın bilinen adıyla asker ceketi. Bir şekilde alınmayan ama cok pişman olunan o ceketler… Yıllardır Adam Ant’in ve Jimi Henrdix’in fotoğraflarına bakıp imrendiğiniz o ceketleri artık alıp siz de giyebilirsiniz, cunku onumuzdeki sezon bu ceketler cok moda. Dolabında boyle bir ceketi olan her kim varsa hemen onu gorunen bir yer koysun, zira baharda uzerinden cıkartamayacak…


Bandocu ceketi ciddi anlamda nadir bulunan bir parca… Gectiğimiz sezon Alexander McQueen’den Ralph Lauren’ kadar bir cok unlu modacının koleksiyonunda bulunması da bunu değiştirmedi. Derken birbiri ardına ilkbahar/yaz defileleri yapılmaya başlandı. Sabırsızlıkla beklenen Balmain’in şovu hem beklenen bomba etkisini yaptı, hem de bandocu ceketlerinin ve onların takipcilerinin şansının donebileceğini gosterdi. Balmain ceketler, maskulen omuzları ancak vucudu saran feminen kalıplarıyla şimdiye kadar gorulmuş en hoş bando takımını kuracak gibiydi… Bu ceketlerin altına Skinny pantolonlar ya da taytlar giymiş ve bunları yuksek topuklularla tamamlamış bir bando takımı…

Eğer istenen rock değil de daha bohem bir bandocu olmaksa, bu ceketler diz ustu cizmeler, skinny pantolonlar ve desenli bohem ustlerle tamamlanabilir. Ancak yine en onemli olan bu ceketleri kendi yorumunuzla giymektir. Duzen karşıtı Jeanler
Jean pantolonlar her mevsimin sevgilisi değil mi? Yeni sezonda da değişen bir şey yok. Ancak jean pantolon, dunyada olan bitenden en fazla etkilenen parca olduğundan yeni sezonda daha onceki gibi giyilmeyecek. Nasıl mı? İşte burada devreye DIY girecek. DIY ilk olarak 1950’lerde ortaya cıkmış bir kavram. Acılımı “Do It Yourself” yani “Kendi işini kendin yap”. O yıllarda daha cok ev icindeki boyama, tamir işlerini kendiniz yapın bağlamında vurgulanan DIY, 1970′lerde “Sex Pistols” muzik grubunun, yani punk akımının ortaya cıkışıyla gercek bir alt kultur haline geldi. Duzene karşı olan punk felsefesi, kapitalizmin tamamıyla karşısında oldu. Başlıca dayanakları bireycilik ve tuketmek yerine uretmek olan punk akımı modern tuketim kulturune karşı durmanın karşılığı.





Punk akımının ve DIY’ın etki alanına yalnızca ev ici tamir bakım calışmaları değil muzik ve medya da girdi. Korsan radyolar, bağımsız muzik şirketleri ve fanzinler populer hale geldi. (Fanzin, İngilizce “fanatic” ve “magazine” kelimelerinin karışımından oluşan bir ceşit yayın. Daha cok kesip yapıştırma yontemiyle oluşturulan, baskı değil, fotokopi yoluyla coğaltılan ve yalnızca belli kitapcıların arka bolumlerinde satılan ya da elle dağıtılan ve kesinlikle reklam almayan yayınlar. Varlığını 1991′den bu yana surduren ve Turkiye’nin ilk fanzini olan “Manolo Trasho” gibi.)
Kapitalizmin şu sıralarda yaşadığı krizin elbette ki modayı ve dolayısıyla gardıroplarımızı etkilemesi kacınılmazdı. Tuketimin yaşadığı bu krizi hafifletmenin en yakın yollarından DIY, kapitalizme karşı yine en etkili savasını veriyor. Hem de tum ihtişamıyla. Nasıl mı? Yırtık ve asit yıkama jean’leri edinmek İcin iki yolunuz var: Biri Balmain ya da Givenahy’ye başvurmak, diğeri ise belki de bilmem koc kıştan bu yana giydiğiniz jean pantolonlarınızı kendi kendinize değiştirmek. Renk acmak ya da yırtmak gibi. Bu yalnızca jean’leriniz değil, soz konusu olan birkac sezondan bu yana giymekte olduğumuz taytlar olduğunda da gecerli. Taytlar icin jiletleme yontemini kullanabilirsiniz. Jean’leri bu hale getirmemizin tasarım dunyasındaki yegane sorumlusu ise onculer oncusu Martin Margiela tabii ki. Gecen yaz sezonunda tasarladığı yırtık jeanler buyuk donuşun ilk habercisiydi. İngiliz modacı Christopher Kane’i de unutmamak lazım. Gectiğimiz sezon, bizleri yırtık jean’lerle buluşturan bir diğer isim de o oldu. O bu sezon icin oncu olabilecek bir şey daha yaptı. Acık mavi Jean’leri gundeme taşıdı. Gecen yaz bu jeanlere bakıp “eeww” demeyen neredeyse yok gibi olsa da yapacak bir şey yok. Secim sizin, ister giyer ister giymezsiniz. Ama işin guzel yanı tum bunları kendi kendinize yapabilmeniz…
Deri, deri, deri
Lou Reed’in hayatı ikiye ayrılır. Deri ceketten once ve deri ceketten sonra… Hayatın ikiye ayrılması iyi bir şey mi? Ya da iyi bir hayatım oldu diyebilmek icin hayatın bilmem kaca ayrılması gerekir mi? Hic ayrılmamış bir hayat daha mı iyi? Peki gardıroplarımızda hayatı ikiye ya da daha cok parcaya ayırması en muhtemel parca

hangisi? Yanıt “deri ceket” olabilir mi? Yeni sezonun en iddialı koleksiyonlarının ve gardırop hayatımızın buluştuğu başka bir parca da deri olan ne varsa o oldu. Birkac sezon once hayatımıza giren Balenciaga deri taytlar ve onların pantolonumsu versiyonları yeni sezonda da bizlerle olacak. Alexander Wang’in deri pantolonları goz kamaştırırken, Givenchy’de daha farklı bir şey oldu ve deri, sezonun hiti acık mavi denim kumaşla bambaşka bir jean’de buluştu.
Pucci’de deri ceketler en nadir uygun bulunduğu parcalar olan mayo ve bikinilere eşlik etti ve yine goz kamaştırdı. Ama sezonun en gozde ve farklı deri parcası yine yeni yeniden Balmain koleksiyonundaydı. Yakaları ışıltılı beyaz deri ceket adeta Balmain’in ceketler konusundaki haklı iddiasının gostergesi oldu. Deri seksi, iddialı ve cesurdur… Onu herkes giyebilir ama yalnızca hayatını bildiği ve istediği gibi yaşayıp, onu tam ortadan ya da kenarından bucağından ikiye ayırmayı başaranlar taşıyabilir…