Ya da bir eşiniz dostunuz 'Ekonomi kotu diyoruz ama herkes sokaklarda valla, herkesin de altında bir araba' gibi bazı yorumlar yapmıştır… Hatta belki şoyle bir etrafa bakıp icinizden utana sıkıla bu duşunceye hak veresiniz de gelmiş olabilir. Peki hakikaten, bu nasıl oluyor? Neden her şey durmadan pahalanırken ve ekonomimiz sıkıntılı bir donemden gecerken surekli tuketmeye, bir şeyler satın almaya devam ediyoruz?
Detaysız, kısa, basit: ne oldu da 'ekonomi kotu' demeye başladık?

Ayrıca hem ulkemizde hem de yine dunya genelinde yaşanan politik gerilimler de ekonomiler uzerinde olumsuz etkiler yarattı. Turkiye de ne yazık ki ic-dış siyaset dinamikleri ve bunların yanında yukarıda saydığımız pek cok durumdan etkilenerek ekonomik olarak zorlu bir doneme girdi.
En azından bakkala uğrayan, hicbir şey almasa bir şişe kolayla yanına makarna alan genclerden pazarda yemeklik arayanlara, okul ihtiyacları icin cıkılan alışverişlerden evine eşya bakanlara kadar istisnasız herkes, gunun her anında bu etkileri hissetmeye başladı. Cunku Turk lirasının değeri duştu, enflasyon yukseldi, hayat pahalanmaya başladı…
Tum bunlara rağmen tuketimin ve satın alma davranışının cılgın gibi artmasının hem ekonomik hem psikolojik nedenleri var;

Psikolojik nedenlere gecmeden once, bir uzmanın acıklamaları uzerinden ekonomik nedenlerine goz atalım. İktisatcı Mahfi Eğilmez, veriler bu kadar kotu gorunurken piyasanın nasıl hÂl canlı kalabildiğini birkac madde ile acıklamış. Bu acıklamaları kısaca ozetleyelim;
İlk ve en kritik ekonomik gerekce enflasyonun etkilerinden kacabilme kaygısı. Turk lirasının değeri dolar, euro gibi para birimleri karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Bu da pek cok urunun zamlanmasına yol acıyor ve enflasyonun da artacağına yonelik bir beklenti yaratıyor. Doğal olarak, 'her şey daha da pahalanmadan alalım' mantığı ile herkes eksiklerini kapatmaya, eskilerini yenilemeye hatta 'stok yapmaya' başlıyor. ''Negatif reel faiz izleniminin yarattığı tuketim artışı''. Bu maddeyi Eğilmez şoyle acıklıyor; Sokakta kimse acıklanan enflasyon oranlarına inanmıyor ve daha fazla olduğunu duşunuyorlar. Boyle olunca da inandıkları enflasyon oranına gore hareket ediyor ve bankaların mevduata verdiği ve acıklanan enflasyon oranlarına gore duzenlenen faizleri duşuk buluyorlar. Bu da zihinlerinde oluşan negatif reel faizli yatırım araclarına yatırmak yerine paralarını gayrimenkul, otomobil, diğer mal ve hizmetlere ya da doviz veya altın alımına yatırmalarına neden oluyor. Yani kısaca parayı TL olarak tutmak yerine harcayıp eve ya da arabaya cevirmek tercih edilen bir 'yatırım' aracına donuşuyor. Eğilmez'in dikkat cektiği bir diğer nokta kayıt dışı kazancların durum uzerindeki etkisi. 2021 yılı verilerine gore Turkiye'nin kayıt dışı ekonomisi GSYH ’nin kabaca ucte biri oranında ve bu da yılda 250 milyar dolar gibi bir rakama denk geliyor. Burada bir parantez acıp GSYH'yi de kısaca tanımlamak gerekirse; belirli bir zaman aralığında uretilen tum nihai urunlerin, piyasa değerindeki ekonomik olcusu diyebiliriz. İşte bu olcuye dahil olmayan miktarın bir kısmı vergi dışı kalmış kazanclardan bir kısmı da 'kara para' denilen yasa dışı gelirlerden oluşuyor. Eğilmez'in acıklamalarına gore bu turden paralar 'kolay harcanıyor' ve bu paraları 'aklayarak' ekonomiye sokmanın en basit yolu luks otomobiller, evler almak; luks tuketim harcamaları yapmak… Bu da haliyle ulkede artan tuketimi ve harcamaları etkileyerek 'piyasaya hareket katıyor'. Piyasadaki hareketin bir diğer nedeni ise yabancıların ulkeye getirdiği ve dolaşıma soktuğu doviz olarak acıklanıyor. Turist olarak gelip 'carşıyı pazarı hareketlendirenlerin' yanında aynı zamanda Rusya, Ukrayna, İran, Irak gibi pek cok ulkeden Turkiye'de gayrimenkul yatırımları da artmış durumda. Bu da ozellikle gayrimenkul piyasasındaki hareketi onemli oranda etkiliyor. Ulkemizde gercekleştirilen kopru, otoyol, havalimanı, kent hastanesi gibi buyuk yatırımların yarattığı borc yukunun yanında bir de istihdam kısmı var. Buralarda sağlanan istihdam da piyasayı hareketlendiren harcamalar olarak ulke ekonomisine geri donuyor. Son olarak pandemi etkisi ile gayrimenkul, otomobil gibi alanlara yapılan harcamalarda artış olduğu duşunuluyor. Borca girip araba alan, evini satıp bahcelisini alan insanlar piyasanın hareketlenmesini sağlıyor. İşin bir de psikoloji yonu var;

Ekonomide yaşanan negatif yonde değişimler toplumların psikolojisini etkiliyor. Bu da satın alma davranışında değişikliklere sebep oluyor. Surekli yaşanan fiyat artışı, yukselen enflasyon ve hayat pahalılığı, hepimize 'şimdi alamazsam bir daha hic alamam' gibi bir algı olarak geri donuyor. Eksik kalma, yoksullaşma ve ihtiyaclarımızı karşılayamayacak hale gelmeye yonelik dev kaygımız kedi mamasından cep telefonuna her şeyi bir an once almak istememizle sonuclanıyor.
Diğer taraftan ise alışverişin psikoloji uzerindeki etkisi var. Yurutulen pek cok anket ve araştırma, alışveriş yapmanın psikolojiyi pozitif etkilediğine işaret ediyor. Bu pozitif etki, 'O kadar da yoksullaşmadım, bir akşam cıkıp eğlenebilirim' 'Kendime borc harc da olsa hala bir telefon alabiliyorum' gibi cumlelerle acıklanabilecek bir rahatlama etkisiyle birleşiyor ve ortaya durmadan bir şeyler almaya devam eden ancak giderek yoksullaşan bireyler cıkıyor…

Hepimizde benzer bir durum yaşanmıştır; pahalı algımız coktan değişti bile. İlk birkac hafta, ay şaşırmış olsak da artık bir yoğurt bir ekmek bir de iceceğe 50 60 lira verip marketten cıkmaya cok da şaşırmıyoruz. iPhone 14 her ne kadar cok pahalı olsa da 'pahalı oluşu' bizi şaşırtmıyor. Cunku diyoruz e bunun kur farkı var, vergisi var… Bu kabulleniş, herhangi bir tuketim urunune ya da teknolojik bir urune para verirken 'acımamamız' olarak geri donuyor. 'E iyi' diyoruz. ''Boyle bir ekonomide 10 bin TL'den aşağıya telefon bulamayız zaten…''
Bir de pazarlama taktiklerinin ekonomik kaygılar sebebiyle bizi daha fazla etkilediği gerceği var. Zaten tasarrufa odaklanmışken 'Hemen alın, %40 tasarruf edin' gibi cumleler ya da duzenlenen 'kısa sureli kampanyalar' bizi daha fazla etkiliyor. Zaten tamamen psikolojimizi ve zinhimizi etkileyip satın alma davranışını tamamlatmak niyetinde olan bu 'kampanyalar', hassaslaşmış psikolojimizi kolayca etkiliyor ve gorevini başarıyla tamamlıyor.
Tum bunların bir araya gelişi, birikim ve tasarrufa yonelmemizi engelleyerek yangından mal kacırırcasına tuketmemize, iPhone kuyruklarına girmemize, o ayakkabıyı da sepete eklememize, 'bir değil beş paket' almamıza neden oluyor... Olan cuzdanlarımıza, birikimsiz geleceğimize oluyor
Kaynaklar: Mahfi Eğilmez, Money Crashers, Harvard Business Review, The Conversation