Her şey bir akşam gec saatte eve gelip kapıyı actığınızda başlar.
Daha doğrusu kapıyı acmadan.
O akşam belki de ilk defa o tanıdık miyavlamayı işitmezsiniz. Anahtarı cevirirken, icerdeki sessizlik icinize huzunlu bir tenhalığı bırakıp gecer.
Sanki bir cizik atar. İcinize bir kuşku, ne bileyim anlamını cok sonraları cıkaracağınız bir korku bırakır.
Yanılmamışsınızdır. Kapıyı actığınızda, o kapkara tuyleri, tuylerin icinden bakan o tanıdık cıvıltılı gozleri goremezsiniz.
Anahtar elinizdeyken, -Kedi- diye seslenirsiniz.
On beş yıl boyunca her -Kedi- deyişinizde koşarak size gelen, cıvıltılı miyavlamalar cıkaran, kuyruğunu hic bitmeyen mutluluk ritimleriyle sallayan o aile ferdinden yine ses gelmez.
Bir daha, bir daha seslenirsiniz. Zaman zaman yaptığı kaprislerden biri diye duşunursunuz.
Hayır... Bir tuhaflık vardır. Daha doğrusu sessizliğin dili, size iyi gitmeyen bir şeylerin kotu haberini vermeye başlar.
Kediniz artık hastadır. Hem de yaşlı bir hasta.
Geceleri tuhaf ve acılı miyavlamalarla uyanırsınız. Arkasından kusmalar gelir. En sevdiği yiyecekleri onune koyarsınız. Başını okşayarak yemesine yardımcı olmak istersiniz.
Nafile...
Ve sessiz gunler başlar. Miyavlamayan kedinin suskun bekleyiş gunleri.
Geceler zorlaşır.
İşte oyle gunlerden birinde kedinizin dolapların altına, karanlık kuytulara, evin dışına kacmaya calıştığını fark edersiniz.
Kondurmak istemeseniz de, kediniz artık olume hazırlanmaktadır. Aranızda son mucadele başlar.
O kuytulara kacmak ister, siz ise onu daha cok yatağınıza almaya calışırsınız...
Ve artık ona serum verdiğiniz bir gunun akşamında, o caresiz gozlerdeki ışık iyice sonmeye başlar.
Onu o gece yanınıza yatağa alırsınız.
-Kedi- diye seslendiğinizde, zorla başını kaldırıp size bakar. İyice kuculmuş yuzunde yine de o tanıdık ifadeyi yakalarsınız.
Sabaha karşı uyandığınızda, onu yataktan atlamaya calışırken bulursunuz. Daha doğrusu duşmeye...
Kucağınıza alıp aşağıya indirir, buyuk bir ihtimamla her zamanki yerine yatırırsınız.
Ardından derin bir uykuya dalar. ‘‘Kedi ’ ’ diye seslenirsiniz. Kafası kalkmaz. Sadece kuyruğunu cok hafifce sallayıp icgudusel bir cevap verir.
-Miyav- sesini işitemezsiniz. Cunku butun gucunu, son andaki -elveda miyavlamasına- ayırmıştır.
Kucağınıza alırsınız. Hafif dokunuşlarla başını okşarsınız, okşarsınız. Tıpkı 15 yıldır yaptığınız gibi zamanı durdurmaya calışırsınız.
Nefes alıp verişleri hafiflemeye başlar.
Sonunda cok derinden, uzaklardan gelen uc kucuk miyavlama işitirsiniz.
İşte o elveda miyavlamasıdır!
Vakur ve sessiz veda miyavlamaları ile sizi bırakıp giderler...
( Bazilari anlamaya bilir bu duyguyu )
Kedim oldu.Cok uzgunum :(
Sohbet Muhabbet0 Mesaj
●0 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sohbet Muhabbet
- Kedim oldu.Cok uzgunum :(