Sosyal medyanın uzerimizdeki olumlu ve olumsuz etkileri uzerine farklı bakış acılarıyla ele alınmış sayısız araştırma var. İnkar edemeyeceğimiz gercek ise artık sosyal medyanın hayatımızın vazgecilmez bir parcası olmuş olması. Kullanmayı bırakmanın insan nufusunun buyuk bir kısmı icin bir secenek olmadığını duşunursek, geriye kalan secenek nasıl kullanmamız gerektiğini oğrenmek…
Bu noktada uzerinde en cok fikir birliğine varılan konuların başında ise cinayet, şiddet ve intihar gibi iceriklerin paylaşım şekli ve etkileri. Halk sağlığı icin buyuk bir tehdit olan bu icerikler, her birimizi tahmin edeceğinizden cok daha fazla ve cok daha kotu şekilde etkiliyor. İyi de neden, nasıl?
'Alt tarafı video' demek, sizi ya da bir başkasını olume bile goturebilir
Abarttığımı duşunebilirsiniz. Ancak ne yazık ki araştırmalar tam tersini soyluyor. Etkilerini daha iyi anlamak icin her bir icerik konusunu ayrı ayrı irdelemek daha doğru olacak ancak kısa bir giriş yapmak gerekirse; şiddet, intihar ve cinayet goruntuleri ve kontrolsuzce yayılan haberleri temelde bu kavramları normalleştiriyor, 'bulaşıcı' hale getiriyor ve pek cok durumda bir tetikleyici oluyor.
Şiddet ile başlayalım…
Şiddet icerikli goruntulerin ve 'detaylı' haberlerin hem cocuklar hem de yetişkinler uzerinde pek cok etkisi olduğu yıllar icinde yapılan pek cok araştırmayla tekrar tekrar kanıtlandı. Bu araştırmalarda vurgulanan noktalar genel olarak şoyle;
Şiddet goruntuleri izlemek, artan saldırganlık, şiddete karşı duyarsızlaşma ve suc korkusuyla doğrudan ilişkili. Şiddet icerikleri, tek nedeni olmamakla birlikte şiddet iceren suclara eğilime etki ediyor. Kimi insanlar, şiddet icerikli videolarda gorduklerini taklit etme eğiliminde. Şiddet goruntuleri, zaten saldırgan olan kişilerin davranışlarını guclendirebiliyor. Şiddet icerikli goruntuler izlemek ve şiddet davranışı arasında iki yonlu bir ilişki var; şiddete meyilli kişiler daha fazla goruntu izliyor ve şiddet icerikli goruntu izleyenlerin saldırgan davranış sergileme ihtimali artıyor. Ozellikle cocuklarda şiddet goruntuleri duyarsızlaşma, şiddete meyil etme ve dış dunyadan korkma duygularını cok daha yuksek oranda etkiliyor. Tum bu negatif etkilerin yanında, şiddet davranışı uzerinde diğer tum sosyal, kulturel ve cevresel faktorlerin etkisi şiddet iceriklerine gore doğal olarak daha onde. Ancak iceriklerin etkisi de azımsanmayacak kadar fazla. Kısacası, her gun gorup artık adeta normalleştirdiğimiz, izlemekte, paylaşmakta bir sakınca gormediğimiz bu goruntuler şiddeti tetikliyor. Bu sebeple de paylaşma ve yayma zincirinin bir parcası olmayı bırakmamız gerekiyor.
Ayrıca işin bir de etik tarafı bulunuyor. Orneğin bir cocuğun şiddete uğrama goruntulerini paylaşıp yaydıkca o goruntulerin hep var olmasını sağlıyoruz. Bu da şiddete uğrayan cocuğun hayatının geri kalanında o goruntulerle karşılaşma ve travmasını tekrar tekrar hatırlama ihtimalini artırıyor. Aynı şekilde bir başka şiddet mağdurunun da travmasının goruntuler yoluyla tekrarlanması ihtimali doğuyor.
İntiharda durum cok daha tehlikeli
Kişilerin kendi iradeleri ile yaşamlarına son verme kararı almaları ve bunu uygulamaları. İntiharın en basit tanımı bu. Ancak soz konusu intihar olduğunda yalnızca 'birinin kendini oldurmesi' uzerinden ilerlemek doğru değil. İntiharın sosyal, kulturel, ekonomik, psikolojik pek cok yanı var.
Sosyal medyada bir intihar videosu paylaşarak, detaylarıyla yazılmış bir intihar haberini RT ederek ya da story'mize ekleyerek biz de bu dongunun bir parcası oluyoruz. Nasılının hikayesi de epey etkileyici ve sarsıcı.
Alman edebiyatcı, siyasetci, doğabilimci ve ressam Goethe ’nin unlu eseri Genc Werther ’in Acıları ’nı okuyanlarınız ya da en azından duyanlarınız vardır. Bu eserde Goethe, nihayetinde karakteri Werther'i intihara goturen bir aşk acısını anlatıyor. Ancak eserin etkileri ne yazık ki oldukca kotu oluyor. Kitabın okuyucuları, soz konusu intiharı taklit ederek kendini oldurmeye başlıyor. İntihar vakalarının buyuk oranda artması ve yaygınlaşması tartışma yaratıyor, hatta kitap pek cok yerde yasaklanıyor.
Bu durum, 'taklitci intihar' olarak literaturde yer alan bir durum. Kişilerin intihara oykunmesi ve ozellikle herhangi bir medya iceriğinde gorduğu intihar senaryolarını uygulamaya yeltenmesi, pek cok vaka ile desteklenmiş uzucu bir gercek. Ulkemizde de buna kanıt olarak gosterilebilecek vakalar var…

Aslında intihar goruntuleri ozelinde de şiddet icin bahsettiğimiz pek cok madde gecerli. Ancak daha buyuk bir sorun ise intihar haberlerinin ve goruntulerinin sunulma şekli. Sosyal medyada karşılaştığınız herhangi bir intihar haberini duşunun; 'Acıya dayanamadı, canına kıydı' gibi 'carpıcı' başlıklar ve detaylı anlatımların yer aldığı icerikler; yetmezmiş gibi zaman zaman o metinlerin altına iliştirilen fotoğraf ve videolar intiharı bir sorunun cozumu olarak sunan bir algı yaratabiliyor.
Ayrıca 'Siyanurle once ailesini sonra kendini oldurdu' gibi intihar yonteminin verildiği icerikler ise intihar icin yol arayanlara yol gosterici oluyor.
İşin ozu; intihar goruntuleri ve icerikleri bu davranışı tetikliyor, zaman zaman 'edebi' bir hale getirerek romantikleştiriyor ve bir secenek olarak kişilerin bilincaltına yerleştiriyor. Bu nedenle bu turden goruntulerin yayılmasına engel olmak icin herkesin kendi sorumluluğunu ustlenmesi gerekiyor.
Son olarak, şiddet kısmında bahsettiğimiz etik yanı da burada gecerli. İntihar haberlerinde ismin yer almaması, olum şeklinin verilmemesi, bu haberlerin intihar duşuncesine cozum odaklı yaklaşarak okuyan kişileri pozitife yonlendirmesi gerekiyor. Bu gibi pek cok detayın yer aldığı ve Dunya Sağlık Orgutu tarafından yayınlanan bir 'intihar haberi' rehberi bile mevcut.
Cinayet goruntuleri, şiddetle benzer etkilere sahipken izleyen uzerindeki etkilerine bir de travma ekleniyor
Cinayet videoları, sosyal medyada kelimenin tam anlamıyla her yerde karşınıza cıkabilecek icerikler. Ustelik şiddet ve intihar videolarında olduğu gibi, onlar da korkunc bir hızla yayılıyor. Hatta siz gormek istemeseniz bile alakasız bir anda karşınıza cıkabiliyor.
Bu konuda yurutulen araştırmalar bu videoların etkilerini şiddet iceriklerine benzer bazı yanlarla acıklamanın yanında farklı bir noktaya dikkat cekiyor; bu goruntuleri izleyen kişiler, gercek hayatta şahit olanlardan daha yuksek oranda travma yaşıyor.
Bu konuda yurutulen bir araştırma, cinayet ya da toplu olumlerin olduğu olayların videolarını izleyen kişilerin stres seviyelerinin olaya şahit olanlara kıyasla cok daha fazla arttığını, uyku problemleri ve paranoyaya varan davranış bozuklukları yaşanabildiğini gosteriyor.
Ayrıca cinayet videolarında ve haberlerinde maktul 'gucsuz bir kurban' gibi sunulurken cinayeti işleyen kişiye yonelik ise motivasyonunun gerekceleri sıralanarak bir 'neden-sonuc' dili kullanılabiliyor. Bu da cinayet davranışını normalleştirerek benzer durumlar yaşayan kişiler icin bir cozum haline gelmesine neden oluyor.
Sonuc olarak…
Bir intiharın, şiddetin ya da cinayetin videosunu izlemek ya da fotoğraflarını acıp tekrar tekrar bakmak belki de size 'beni etkilemiyor' dedirtmiş olabilir. Ancak insan psikolojisi 'bencelere' bakmaz. Sizi etkilememiş olsa bile, o videonun dolaşımda olması bir başkasını intihara suruklemiş ya da bir cinayetin kurbanı haline getirmiş olabilir.
Sosyal medyada var olan tum iceriklerin ureticisi de tuketicisi de biziz ve bu bilincle hareket ederek hem kendimizi hem de etrafımızdaki herkesi korumaya ozen gostermemiz gerekiyor.
Kaynaklar: reportingonsuicide.org, BMC (Biomed Central), Media Roles in Suicide Prevention: A Systematic Review, American Psychological Association, Şiddete Karşı Duyarsızlaşma ve Sosyal Medya İlişkisi Uzerine Bir İnceleme