Kucuk Oğutler




SENAİ DEMİRCİ
Gozunu bu satırlardan bir an kaldır ve kuş tuyunun duşuşunu hayal et.. Hem havada asılı kalıyor, hem iniyor gibidir... Cok uzaktan geliyor gibi ama cok yakın gibi durur.
Gokten yere duştuğu halde, duştuğunu hissettirmez sana kuş tuyu... Belki de hic duşmez kuş tuyu. Hayır, hayır duşuyor değildir. Belki de kendisi yere doğru inmeyi, yere konmayı tercih ediyor gibidir. Hani yağmur gibi... Duşuyor değil indiriliyor. Oyle ki, bir kuş tuyunun inişini seyrederken, sayısız goklerden sayısız tuylerin duştuğu duygusuna kapılırsın, kuş tuyu yere indiğinde henuz duşuşunu tamamlamadığını hissedersin. Doğru; duşmez aslında kuş tuyu, “iner” gibidir, “indirilir” ve “hep indirilir”. Meleklerden kopmuş gibi, melekler gibi.. Şimdi de uykun gelir mi kuş tuyunu duyunca? Yoksa uyanır mısın tatlı ve gercek bir ruyaya? İşte sana kuş tuyu gibi hafifce dokunan oğutler... İstersen bırak duşsun, istersen havada oylece asılı kalsın. Sen bilirsin.


Sevmeyi oğren: Sevdikce varlığının kÂinatla toplandığını gorursun. Sevince,
kendini kendinden ote taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince, mavi bir deniz olur kalbin; hic bilmediğin kıyılara varırsın.


Bağışlamayı oğren: Bağışladıkca dostlarının sayısını onla carpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yukunu azaltır. Bağışlayınca, kalbine batan dikenler gule doner. Bağışlayınca once kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yukunu omzundan atarsın.


Pişmanlık duymaktan korkma: Pişmanlığını itiraf ettikce hatalarının kucuk, anlaşılır ve bağışlanabilir parcalara bolebildiğini gorursun. Pişmanlık sancısını goze aldığın surece, hatadan donmenin lezzetini de yaşamaya başlarsın. Pişmanlık ictenliğin sınamasıdır. İctenliği olmayanlar pişman olamazlar. Pişman olmayanlar ictenlik kazanamazlar.


Hatırlamayı oğren: Hatırladıkca, sevgilerinin kare kokunu bulup, onlardan huznu cıkardığını fark edersin. Hele de cocukluğunu cok hatırla ki, hic endişesiz mutlu olduğun anları yeniden yaşa. Mutlu olmayı beceremeyen biz buyuklere icimizdeki cocuk mutluluğun sadelik ve hırssızlıkla ilgili olduğunu fısıldar. Dur ve dinle cocuğunu.


Değer vermesini oğren: Değer verdikce sevgilerin kupunu bulup, onları mutlulukla carpabildiğini gorursun. Değer vermeden gecirdiğin gunun guneşi hic doğmamış gibidir. Değerini bilmediğin eşyaya hic sahip olmamış gibisindir. Değerini bilmediğin dostların sana gore hic yaşamamış gibidir. Değer vermesini oğrendiğinde, hayatın sahihleştiğini fark edersin. Daha yavaş yurursun ama adımlarını yere sıkı basarsın.


İltifat etmesini oğren: İltifat ettikce, insanlarla arandaki en kısa mesafenin bir tebessumun resmettiği eğri bir cizgi olduğunu gorursun. İltifat etmek yalan konuşmak demek değildir. İltifat, muhatabının gormek istediğin yere ulaşması ve oradan ote gecmesi icin temennide bulunmaktır.


Ozur dilemesini oğren: Ozur diledikce nefretin ve ofkenin sonsuza bolunduğunu, boylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark edersin. Ayrıca bak: “Pişmanlık duymaktan korkma” oğudu.


Aşktan korkma: Boylece bir ucgenin ic acılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, butun yamukları kendi icinde barındırabildiğini gorursun. Aşk puruzleri yok eder; dikenleri gul eder, acıları haz eyler.


Ara sıra huzunlen: Huznun kalbine dokunmasına izin ver. Boylece butun mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık cizgisine teğet gecip geri donduğunu gorursun. Hepimiz ayrılıkların kuşattığı bir adada şimdilik yaşayan fanileriz. Huzun, faniliğin ince sızısını kalbine hissettirdiği icin, seni ebediyete komşu eder. Huznunu oldurursen olumu anlayamadığın gibi hayatı da anlayamazsın.


Ve bir gun oleceğini bil: Kesinlikle oleceksin ve olduğun gun anlayacaksın ki, yaşadığın hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar cok şey biriktirmiş olursan ol, hepsi son işlemde sıfıra eşitlenir. Kesrin uzerine, yani bu dunyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koyman gerekiyor. Yoksa “elde var sıfır”


Her gun yeniden uyan: Uyanmayı sadece gozunu acmak olarak bilen icin, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır. Hayranlık duygusunu her gece iki goz kapağının ardına sakladığı gozleri gibi her daim uykuda bırakan icin, bir gun doğumu “sabahın koru” olasıca karanlıktır. Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup sonduren icin, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir. Haydi ac gozlerini... Ac gonlunu... Şimdi ve burada var olduğunu fark et. Var edildiğini fark et. Buraya, bu sabaha bir insan olarak gonderildiğini bil. Bu sabahın senin icin, sana ozel olarak yaratıldığını fark et. Uyan... Guneş senin icin doğuyor...