
Dilimizde, "goz, bakma, bakış, fikir, duşunme, mulahaza, niyet, dikkat, iltifat, teveccuh..." anlamlarında kullanılan Arapca asıllı bu kelime, gozden gectiğine inanılan bir hastalığın da adıdır.
Nazar kelimesi Turkcede kem goz manasına de gelmekte ve daha ziyade "gelme", "uğrama", "değme" ve "etme" fiilleriyle birlikte; "nazara gelme", "nazara uğrama", "nazar değme" ve "nazar etme" şeklinde kullanılmaktadır. "Nazarcılık" deyimi; nazarın zarar verebileceğini kabul eden duşuncenin adıdır.
Nazar, bugun icin henuz pozitif ilimlerin ilgi alanına girmemiştir. Girip girmeyeceği ya da ne zaman gireceği belli değildir. Zira pozitif diye tanınan bilimlerin kendilerine mahsus birtakım yontemleri ve bazı kuralları vardır. Olayları bu yontemlerle inceler ve bir sonuca varmaya calışırlar. Nazar ise bu aşamada, fizik ya da kimya laboratuarında incelenip deneye tabi tutulacak durumda değildir. Aksine bugun, bu ilimlerle uğraşanların ekseriyeti bilhassa doktorlar nazarın fizik etkisini kabul etmemektedirler.
Buna rağmen, gerek folklor olarak gerekse dînî bir inanc olarak, dunyanın hemen her yerinde milyonlarca insan nazarı tanımakta ve ona inanmaktadır. Nazarla ilgili olayları anlatan haberler de tevÂtur derecesine ulaşmaktadır. Nazarın mahiyetinin bilinmemesi, onu inkÂr etmeyi gerektirmez. Nazar gibi tabiî hayatta veya zihin boyutunda bugunku ilmî metotlarımızla acıklanması mumkun olmayan olaylara "metapsişik" veya "parapsikoloji" denmektedir.
Halk arasında bazı kimselerin, mahiyeti ilmî olarak acıklanamayan olağanustu nazar (goz değmesi) gucleri olduğuna inanılır. Bu guce sahip bir kimsenin, bir insana, bir hayvana ve ozellikle bir cocuğa bakmakla durup dururken hastalık, sakatlık, olum gibi bir olayın meydana gelmesine yol acacağı sanılır. Her hangi bir olay boyle bir sebebe bağlandığı zaman "nazar değdi", nazara geldi", "nazara uğradı" denilir. "Kem goz" tÂbiri de, nazarı değen kimseler icin kullanılır.
Halk arasında acık, ciğ mÂvi (gok) gozlerde nazar gucu olduğuna inanılır. Bu inanca dayanılarak mÂvi gozlulerin kotu niyetli, kıskanc, başkalarına zarar vermekten hoşlanan kimseler olduğu soylenir. Ancak, bu anlayışın doğruluğunu kanıtlayıcı hicbir kesin delil yoktur. Bazı yorelerde kıskanclık duygusunun nazara yol actığı inancı da yaygındır. İşte isÂbeti ayn yani bu kotu bakışın, kotu gozun değmemesi icin cocukların elbiselerine dikilen mÂvi camdan kucucuk tespih tanesi şeklinde, bazen goz şeklinde olan, ortaları delikli cam yuvarlara nazar veya goz boncuğu denilir. Bunların beş parmak şeklinde olanları da vardır. Bazı yorelerde şimdi bile cocuklara, atlara ve nazar değmesinden korkulan diğer hayvan ve eşyaya da nazar boncuğu takanlara rastlanır. Boyle mÂvi boncuk, muska, corek otu, mÂşallah gibi birkac nazarlığın bir arada olup birtakım teşkil edenlerine de "nazar takımı" denir. Bunun yanında ceşitli nazarlıkların kullanıldığı da bilinmektedir. Ancak, bunların tıp yonunden bir faydası olmadığı gibi, bÂtıl inanclar devam ettirildiği icin de bu tur davranışlar dinimizce haram kılınmıştır. Sevgili Peygamberimiz de nazarlık kullanmayı hoş karşılamamış, bu gibi şeyleri uzerlerine asan kimselerin bey'atlerini kabul etmemiştir. Diğer taraftan Resulullah (s.a.v.): "Goz değmesi gercektir." buyurmak suretiyle bir mÂnevî faktore işaret etmişlerdir. Şu halde İslÂm'da goz değmesi (nazar) vardır. Ancak, nazar boncuğu takmak vs. bÂtıl inanclardan sayılmıştır.
Folklorumuzda Nazar ve Nazardan Korunma
Nazardan korunmak icin akla gelen ilk tedbir, nazar değmesi muhtemel kişi veya nesneleri nazarının değeceğine inanılan kişilerden kacırmaktır. Bunun icindir ki, yeni doğan bebekler kırk gunluk olmadan sokağa veya tanımadık kişilerin karşısına cıkarılmazlar, hatta sıhhatli ve guzel cocuklar da elden geldiğince nazarının dokunma ihtimali olan kişilerin karşısına cıkarılmazlar. Sevgi ve hayranlık yuklu bakışlar, aşırı okşama ve opmeler olumsuz neticeler verebileceği inancına gore, hoş sozler yerine halk arasında maskara, cirkin gibi kotuleyici tarzda ters etkileşim yaratacak kelimeler kullanılır. İnsan veya nesnelerin guzelliklerinden soz edilecekse; soze "maşallah"la başlanır.
Halk arasında coğunlukla ani baş ağrısı biciminde bir belirti ile kendini gosteren rahatsızlıklar nazarla ilintilendirilir. Nazar sebepli rahatsızlığın diğer belirtileri de şunlardır: Uyku kacar, goz yaşarır, insan sık sık esner, baş donmesi, baş ağrısı, ateşlenme; kucuk cocuklarda devamlı ağlama gibi haller gorulur. Akabinde vucut zayıflar, hasta durgunlaşır. Zamanla vucutta carpılmalar meydana gelir, bu durum oldurucu de olabilir.
Nazarın etkisi sadece hastanın kendisiyle sınırlı değildir. Halk arasında, nazar değenin malına ve eşyasına da bir zarar geleceğine inanılır. Bu sebeple nazarın isabetinden ve etkisinden korunmak uzere bazı tedbirlere başvurulmaktadır. Bunlar korunma ve kurtulma tedbirleri olmak uzere iki kısma ayrılır.
Korunma tedbirleri olarak cocuklara, at, dana, inek, vb. hayvanlara, ev, dukkan, otomobil gibi eşyaya nazar boncuğu, at nalı, uzerlik otundan yapılan kolyeler takılmakta bazı yorelerimizde de ozellikle cocuklara kurt, ayı, kartal, leylek gibi hayvanların diş, tırnak ve kemiklerinden yapılan nazarlıklar takılmaktadır. Boylece nazarın isabetinden korunulacağına inanılmaktadır. Ayrıca nazar muskalarının da kullanıldığı gorulmektedir. Nazar isabetinden kurtulmak icin ise, kurşun veya mum dokturulmekte, nefesi keskin (izinli denilen) hocalara okutulmaktadır. Bazı yorelerimizde de "tuz catılmakta", "un yakılmakta", "uzerlik otu" yakılarak dumanı ile tutsulenilmektedir.
Nazar tedavisinde kullanılan yontemleri;
1. Kurşun dokme, 2. Uzerlik otu yakma, 3. Tuz patlatma-Tuz Kavurma, 4. Tuz gomdurme, 5. Tuz ve uzerlik otunu birlikte yakma, 6. Uzerlik otu ile citlembik ağacından alınan parcaları birlikte yakma, 7. Uzerlik otu ile uc yol ağzından alınan cop ve eşikten koparılmış tahta parcasını birlikte yakma, 8. Nazarı değdiği bilinen kişinin evinden bir tahta parcası alıp yakma, 9. Nazar duası okuma, 10. Nazar duası okutma, 11. Bıcak basma-bıcak atma, 12. Cekiye (uzunca eşarp, tulbent) iğne bastırma, 13. Koz sondurme, 14. Yumurta kırma gibi pratikler olarak sayabiliriz.
Şimdi bunların bazılarıyla ilgili uygulamaları acalım.
Nazar Boncuğu : İnanışlara gore, nazarlık tabir edilen fetişlerin negatif titreşimsel olan etkilerini azaltacağı hatta tam olarak yok edeceği cok yaygındır. Bunların arasında kem gozler icin kullanılan en yaygın şey de mavi renkli bir boncuktur. Eski cağlarda Orta Asya'da goklerin tanrısı olan Tengri Ulgen'in goklerde oturarak halkını kotuluklerden koruduğuna inanılırmış. İşte bundan dolayı insanlar goğun rengi olan maviyi kutsal saymışlar, saygı gostermişlerdir. Bir rivayete gore de Cengiz Han babasının mavi bardağından su icermiş. Mavi renk daha sonraları Selcuklular ve Osmanlılar doneminde de cok kullanılmıştır. Belki de bu duşunceyle uzerleri Âyet yazılı mavi cinilerle yapıları suslemişlerdir.
Diğer Nazarlıklar : Nazardan korunmak amacıyla başka nazarlıklar da kullanılmaktadır. Bunların en yaygın olanlarından biri el bicimindeki nazarlıklardır. Bu nazarlığı kullanmaktan maksat, gozden gelen enerjinin parmaklardan cıkan enerjinin icinde yok edilmesidir. Bu sistem, sağ eli acık tutarak beş kere gozun icerisine, beş kere gozun ustune, diyerek beş olan parmak sayısından hareketle beş koşeli şeylerin, mesela yıldız gibi nazara karşı tılsım olarak kullanılmasıdır. Nazarlık ve beraberinde de sus eşyası olarak el seklinde pek cok farklı turde tılsım vardır.
Butun bunların yanında pek cok hayvan organı, kemikler, bitkiler de nazara karşı kullanılmışlardır. Halk arasına en cok yaygın olanları ise şunlardır : At nalı, kopek tuyu, yılan kemiği, balık kulağı, boynuzlar, kertenkele kuyruğu, yumurtanın kabuğu, eski bir supurge, eski elbise, sarımsak, uzerinde yedi delik bulunan boncuklar, hurma cekirdeği, kurt boncuğu, hayvan kafa tasları...
Muslumanlar, bu el bicimindeki nazar kovucuları "Fatma/Fadime Ana'nın Eli" olarak isimlendirmektedir. On Asya Hıristiyanları ise buna "Meryem Ana'nın Eli" adını takmışlardır. Butun bunların yanında tabiî taş (akik, firuze) ve madenlerden (altın, gumuş, demir) yapılmış koruyucu tılsımlar da mevcuttur.
Kurşun Dokme :
Nazara uğrama tedavisi icin en yaygın uygulama kurşun veya mum dokme adetidir. Bu iş şoyle yapılmaktadır: Nazar isabet eden hasta (genellikle cocuklar), kurşun dokucusunun onune oturtulur. Başı bir ortu ile kapanır. Cocuğun başı uzerinde tutulan ve icinde su bulunan kaba, ocakta eritilen kurşun dokulur. Bu esnada Kur'an'dan İhlas, Muavezeteyn gibi sureler okunur. Bundan sonra kurşun eritmekte kullanılan koz de su tasının icine atılarak sondurulur. Bu suyla kurşun dokulenin eli yuzu yıkanır ve artan su evin dort etrafına serpilir.
Kurşun dokulurken oradakiler hep beraber; "Kem goz catlasın Nazar eden patlasın" diye beddua ederler.
Tukurme
Nazardan sakınmada tukurmenin de onemli bir yeri vardır. "Uc tukuruk bir kem bakış savar." duşuncesi halk arasında yaygındır. Başa kotu bir şey geleceği ima edildiğinde veya kuvvetli bir ihtimal olarak değerlendirildiğinde tukurur gibi yapmak Anadolu inanışları arasındadır. Bıcak, makas gibi kesici sivri nesneler elden ele gecerken `tu' demek bunlardan biridir. Ama tukurukle nazar, bel kovmak sadece Anadolu'ya ozgu değildir. Yunanlı balıkcılar kem gozu savmak icin ağlarına, Romalı pazarcılar da siftah ettikleri paraya uc kez tukururlermiş. Bir Rumeli inancındaysa, kendi goğsune uc kez tukuren kem gozu def edermiş. Turkmenler de yılanın ağzına tukurulurse, yılanın hemen oleceğine ve bunu başaranın bir daha goze gelmeyeceğine inanırlarmış.
Tuz Kavurma
Nazar tedavisinde tuz kavurmanın da onemli bir yeri vardır. Bunun icin once tavaya bir avuc tuz konulur. Genellikle kaya tuzu tercih edilmekle birlikte sofra tuzu da kullanılır. Tava, icindeki tuzla birlikte ateşe konulur. Ateşe konulan tuz patlamaya başlar. Bu arada nazar değen kişinin başına bir tulbent ortulur. Daha sonra nazar değen kişinin başının uzerine ici su dolu bir canak tutulur. Patlatılan tuz bu suyun icine dokulur. Bu işlemlerden sonra nazar değen kişiye bu sudan bir yudum icirilir veya biraz yalatılır. El ve ayak tırnaklarına ve alnına bu sudan surulur. Daha sonra, avlunun bir kenarına, ayak basılmayacak bir yere bu tuzlu su dokulur.
Bir başka tuz kavurma yontemi şoyledir:
İri tuz, bakır bir kapta kavrulur. Ateşte kaynamakta olan suya dokulur. İcine ayrıca yedi buğday tanesi, birkac tane metal para, soğan kabuğu ve iğne atılır. Bunlar bir sure birlikte kaynatıldıktan sonra, su soğuyunca nazar değen kişinin; uc kere başına, uc kere karın kursağına, uc kere bacaklarına dokulur. Bu işlemler dokuz on kez tekrarlanır. Bu işlemden once nazar değen kişi, damağını kaldırır. Suyun kalanı nazar değen kişinin koltuk altına, ayaklarının altına ve kucağına dokulur. Boylece nazar değen kişinin nazarı ustunden atılmış olur.
Tuz Oveletme
Gerekli malzeme sadece tuzdur. Nazar değdiğine inanılan kişi tuz oveletme işini yapacak kişinin karşısına oturur. Tuz oveletecek kişi avucuna bir miktar tuz alır. Avuca alınan tuz, nazar değen kişinin başının uzerinde dairevî hareketlerle dolaştırılır. Bu işlem yapılırken uc kez İhlas, bir kez de Fatiha suresi , tuz oveletme işini yapan kişi tarafından okunur. Bu işlemler bittikten sonra uzerine okunulan tuz, uzerine basılmayacak bir yere atılır.
Tuz Gomdurme
Coğu Anadolu koylerinde bu işin uzmanı bir kadındır. Rahatsızlığı olan kişi, tuz gomdurmek icin bu kadını evine cağırır. Tuz gomecek olan kadın, hastayı karşısına alır ve iri tuz tanelerini eline alıp "Fatiha" suresini okur. Okunan tuz kor halindeki ateşe gomulur. Gomulen tuz patlamaya başlar. Tuzun patlamasıyla kişiye değen nazar dağılmış olur. Tuz gomduren kişi erkekse takkesini, kadınsa yazmasını uzerindeki nazar dağılsın diye ateşe silkeler. Tuz patladıktan sonra ateşten biraz kul alınarak suya konur ve nazar değen kişi bu sudan uc yudum icer ve abdest alır. Geriye kalan su evin dort koşesine serpilir