Hepimiz once kendi hayatımızda, sonra aile hayatımızda ve daha da ileri gidersek ulke hayatında soz sahibi olabilmeyi arzular ve kendimize bu yonde yatırım yaparız. Eğer gelecek nesillere daha ileri gitmek icin bir şeyler bırakabilirsek ne mutlu bizlere…

Etkili bir insan olmanın ilk şartı beden sağlığından gecer. Yaşam tarzınız duzgun, sağlık sorunlarınızın tedavi edilmiş olması gerekir. Hastalıklar daha gelmeden onlemimizi almamız oncelikle yaşam tarzımızın temeli olmalıdır.

İkinci şart okumak ve zihnimizi eğitmektir. Zihnimize fikir tohumları ekmektir.Bunları doğru yerlerde kullanmak uzere kendimizi eğitmektir.

Ucuncu şart, kalple, yurekle ilgilidir.Başkalarını derinlemesine, saygıyla dinlemek ve onlara hizmet etmek, en buyuk doyum ve keyfi getirmelidir.

Dorduncu şart, ruhî etkinliktir. Bu da Yaradan’dan kaynak alır. Hayattaki tum temel ihtiyaclarımızın asıl kaynağı Yaradan’ın temel ilkelerine ve kurallarına bağlıdır. Bunu kabul etmelidir.

Her turlu yaşamda, birbirini takip eden buyume ve gelişme evreleri vardır. Bir cocuk donmeyi, doğrulup oturmayı, emeklemeyi, sonra da yuruyup koşmayı oğrenir.

Her aşama onemlidir ve zaman alır.. Hicbirisi atlanmaz. Mesela piyano calmaya yeni başladıysanız dostlarınıza konser vermeyi duşunmezsiniz değil mi?Gelişim surecine karşı gelmek, aldırış etmemek ya da kestirmeden gitmeye kalkışmak olanaksızdır. Doğaya aykırıdır ve kestirme yol aramak, sadece duş kırıklığı ve caresizliğe neden olur.

Mukemmellik de bir tur alışkanlıktır.Ve her şey alışkanlıklarımızın eseridir. Etkili insanlar bazı yontemleri alışkanlık haline getirmiş kişilerdir.

Bu alışkanlıklardan biri de kişisel vizyon ilkelerini oluşturmaktır. Oncelikle kendimizi nasıl gorduğumuze bakmalıyız, sonra etkilerimize cevremizin tepkilerini ve sosyal ayna vazifesiyle kullanmalıyız. Hepimiz insan olarak kendi yaşamlarımızdan sorumluyuz. Ve bunu kabul etmiş olarak dunyaya gonderiliriz. Ezelde soz verdiğimiz gibi, sorumluluklarımıza razı olarak…Kendi denetimimizin sorumluluğunu koşullara ve etkenlere teslim ettiğimizde ise oncelikle sozumuze ters duşmuş oluruz.

İzniniz olmadıkca kimse size zarar veremez, ya da biz kendi elimizle teslim edilmedikce kimse ozsaygımızı elimizden alamaz. Mutluluğumuzu ve gelişimimizi koşullara ya da başkalarının davranışlarına bağlamışsak ve “bugun boyle olmamın nedeni dun yaptığım secimlerdir.” dememişsek “başka yol seciyorum” da diyemeyiz.

Bize zarar veren, başımıza gelen değil, ona gosterdiğimiz tepkidir. Sorunların bize verdiği sıkıntıyı icselleştirmek, temel kimliğimizin zarar gormesine neden olmasına izin vermek, başta ustlendiğimiz sorumluluğa terstir.

İnsiyatifini kullanabilen kişilerle, kullanamayanlar arasındaki fark, geceyle gunduz arasındaki fark gibidir. Alışkanlıklarımızı oluşturmak ve geliştirmek inisiyatif gerektirir. Etkin olmamızı gerektirir. Edilgen olursanız, yani başkalarına bağımlı olursanız, gelişemezsiniz.

Kendinizi dinlediniz mi hic? Sorumluluğunuzdan kurtulmak icin neler soyleriz neler? Mesela, “ben buyum, boyle yaratılmışım!”, “bunu yapamam, zamanım yok!”,”keşke eşim daha sabırlı olsaydı!” denir. Halbuki, “keşke” yerine “yapacağım” dediğinizde pek cok şeyi değiştirip yeniden yapılandırabildiğinizi, insiyatifimizi elimize aldığımızı goruruz.

Onemli olan reaktif değil, proaktif olmaktır. Yani eylemleri duygularla karıştırmamalıdır. Orneğin, sevgi bir duygu değil, bir eylemdir. Ancak reaktif insanlar bunu duygu olarak algılarlar ve bu şekilde icselleştirirler. Halbuki proaktif insanlar, severek, sevme eylemi yaparak sevgiyi uretirler, duyguyu uretirler.

Proaktif insanların etki alanı cok geniştir ve butun liderler, sanatcılar, adını başarı listesine yazdırmış tum insanlar bu gruptadır. Etki alanı dar olan ve ilgi alanı başkaları ve onların davranışları olan reaktif insanlar ise diğerlerinin peşinden giden, boyun eğen, mazeretler uyduranlardır.

Bir an gozunuzun onunde kendi tabutunuzun icinde olduğunuzu hayal edin. Sizler hakkında ne konuşulmasını isterdiniz? Sonunuzu hayal edin. Sonunuzla yuzleşin, ardınızda hayırla anılacağınız bir şey bıraktınız mı? Urettiniz mi?

Arkanızdan ne soylenmesini isterdiniz? İşte bu isteğiniz sizin yaşamda ne yapmanız gerektiği konusunda size ilham verecektir.

Her bireyin kendine ait bir kişisel misyon anlayışı olmalıdır. Hedeflerinizi iceren gercekci bir kişisel anayasanız olmalı…İclerinde değişmeyen bir oz yoksa , insanlar değişime ayak uyduramaz. Kişisel anayasanız değişmeyen ozunuz olmalıdır. Doğru ilkelere dayanan yazılı bir kişisel anayasa size guc verir. Zamanınızı, yeteneklerinizi ve enerjinizi en etkili bicimde kullanmanızla ilgili her kararınız, bu ilkelerin ışığında olmalıdır. Bu ilkeler, vizyon değerlerinizin sağlam bir ifadesi olacaktır.

(Stanley Covey)