KİME KULAK VERMELİ! *
Nasreddin Hoca kasabaya gideceği zaman kucuk oğlu tutturmuş "ben de geleceğim" diye.
Nasreddin Hoca almış oğlunu da yanına, bindirmiş Karakacan'a..
Hoca da arkasında yaya olarak yurumeye başlamış. Yolda koylulerden birine rastlamışlar.
Koylu soylenmiş yuksek sesle:
“Ne gunlere kaldık! Babası yuruyor, oğlu eşeğe binmiş.”
Bunun uzerine Hoca cocuğu indirmiş, kendi binmiş eşeğe ve tekrar yola koyulmuşlar.
Kasabaya yaklaşırlarken, karşılaştıkları bir başka kişi ise kaşlarını catarak:
“Ne zalim adam, cocuğu yurutuyor, kendi eşek sırtında gobeğini buyutuyor.” demiş.
Nasreddin Hoca bu sefer cocuğu da bindirmiş eşeğe ve duşmuş yine yola.
Biraz ilerlemişler ki, bu sefer bir başkası eşeğin sırtında iki kişi gorunce:
“İnsafsızlık bu!” demiş.
Hoca şaşmış bu olanlara.
İkisi de inmiş eşekten ve başlamışlar eşekle birlikte kasabaya doğru yurumeye..
Tam kasabaya girmişler ki, bir adam şaşkınlıkla:
“Yahu merkep boş gider mi?” demiş.
Nasreddin Hoca kaşlarını catıp sonunda oğluyla beraber sırtlanmış eşeği! **
* İlim sahibi insanlar, toplumda soylenenlere kulaklarını tıkamadan, ilimlerine gore hareket etmelidirler.
İnsanların kimi, ne zaman dinleyeceklerini ve kime, ne zaman uyacaklarını bilmeleri gerekir.
Toplumun bilgisizliği ve her konuda "ben de bir şeyler soyleyeyim" merakı, kimi zaman murekkep yalamış insanları bile duz yolda şaşırtabiliyor.
Nasreddin Hoca'nın durumu ortada...
Hoca eşeğe binmiş suc, inmiş suc, cocuğuyla birlikte binmiş suc, birlikte inmişler yine suc!
İki kişi bu olasılıklar haricinde acaba eşeğe nasıl binebilir?
Ama insanlar, Hoca ne yaparsa yapsın eleştirecek bir şey buluyor!
Her konuda bilgiclik taslayan ama bilmediğini de bilmeyen insanların durumuna cehl-i murekkep denir.
Yani "bilmediğini de bilmeyen" anlamında ust uste cehÂlettir.
Şeddeli bilgisizliktir.
Murekkep kelimesinin aslına gore tanım yapacak olursak; bu kelimesin kokunde "merkep" vardır. Dolayısıyla merkep yukuyle kitap dahi okusalar, o kitapları gereği gibi yuklenmedikleri icin, cahillikten kurtulamazlar. Sadece kitap okumakla bilgili olunmaz! Cuma sûresinin beşinci ayeti bu durumu ifade eder.. Onların durumu bilgi hamallığından başka bir şey değildir. Konuştukları şeyler cahilcedir.
Dolayısıyla; cehl-i murekkep sıfatının iki goruntusu vardır:
Birisi; okumamış, bilgisiz, bundan dolayı da bir şey bilmiyor ve bunun ustune bilmediğini de bilmiyor. Diğeri ise; okumuş, hatta ciltlerce kitap bitirmiş ama o kitapları anlamamış ve yaşamamış, sadece konuşuyor ama konuşurken yanlış konuşuyor. Fakat yanlış konuştuğunu da bilmiyor!
Bu tur insanlar bazen murekkep yalamış insanları bile yanıltabilirler.
Eskiden, "murekkep yalamak" ve "okuduklarını yalayıp yutmak" tabirleri kullanılmaktaydı. Bunların anlamı okuduklarını hazmetmek, sindirmek, anlayıp, uygulamak demektir. Boyle olmadıkca okumak dahi kişiye bir şey kazandırmaz ve ondaki cehalet sıfatını ortadan kaldıramaz..
Bu nedenle her soylenene kulak vermemek gerekir.
Cunku tabiri cÂizse ağzı olan konuşmaktadır...
** Hoca n'apsın, eşeği sırtlanmaktan başka secenek kalmadı!
__________________
Kime kulak Vermeli! (İbretlik Bir Fıkra)
Geyik0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sohbet Muhabbet
- Geyik
- Kime kulak Vermeli! (İbretlik Bir Fıkra)