Sen Sanıp
Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film
başlarken onune sacını kazıtmış biri oturur ve
sinemanın ışıkları bu sacını kazıtmış adamin
kafasına vurur... Arkasındaki adam bir turlu
filmi izleyemez. Adam icinden "Şunun ensesine
bir tane yapıştırayım" der sonra "Oğlum adam
iri yarı...Ellese bile beni parcalar" diyip
vazgecerken yanına Temel oturur..
Adam Temel'e donup "Şu kafasını kazıtmış
adamın ensesine bir tane vur sana 5 milyon
verecem" der.Temel de dayanamaz adamın ensesine
bir tane yapıştırır ve devam eder "Ulan Hasan
sen burada mıydın" der. Adam donup ; "Ne Hasanı
kardeşim" der Temel de "Pardon kardeşim
karıştırdım" der ve adam onune donunce 5
milyonunu alır.Adam dayanamaz ve Temel'e donup
"Kardeş bir tane daha yapıştır sana 10 milyon
verecem" der.Temel bir tane daha adamın ensesine
vurur ve ilave eder "Hasan sensin be yeme beni"
Adam donup "Hasan değilim kardeşim be " diyip
on koltuklardan birine oturur.
Temel'inyanındaki adam artık filmi bırakıp bu
kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur
hemen Temel'e donup "Bak kardeşim işte oraya
oturmuş. Git ensesine bir tane daha vur sana
cebimdeki tum parayı verecem" der.
Temel hemen kafasını kazıtmıs adamın arkasına
gecip ensesine bir tane yapıştırıp "Ulan Hasan
burda mıydın, ben de yarım saattir arkadaki
adamı sen sanıp ensesine vuruyorum"

Ateist
Ateistin biri ormanda yururken konuşuyormuş:
"Bu kozmik gucler ne kadar guzel şeyler yapabiliyor"
diye.Sonra adamın arkasına bir ayı takılmış ayı
arkada adam onde koşuyorlarmış Adam bir anda "ALLAH!"
diye haykırmış o anda sular donmuş,ayı donmuş
yaprak kımıldamıyor yukarıdan bir ses : "Ooo adımı
anmazdın ne oldu da bole haykırdın?"
Ateist bakmış kıvırmak gerekiyor.Demiş ki:
Tanrım ben hatamı anladım artık inanıyorum
"Yok oyle sen 50 kusur yıl inanma sonra başın sıkışınca
inanıyorum de" demiş tanrı.Bakmış iş kotuye gidiyor.
"Tamam tanrım beni affetmiyorsun bari şu ayıya iman ver"
demiş. Tanrı:"Bak o olur" demiş. Her şey eski haline
donmuş ateist ayıdan artık kacmıyormuş ne de olsa imana
geldi ayı diye.Ayı birden dile gelmiş Allah’ım
sana inandım senin icin oruc tuttum şimdi de
senin verdiğin rızıkla...

Tanıyın
Biyoloji dersinden yapılacak sınav
icin sınıftaki herkes acayip calışmış,
notlar fotokopiler havada ucuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gun
gitmişler bir de bakmışlar, ortada
kağıt kalem yok sadece sıra sıra
>mikroskoplar. Hocada başlarında
bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda
bir boceğin bacağı var, sınavınız
bacağından boceği tanımak" Tabi
hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca
dediği dedik.Oğrenciler mikroskopların
başına gecmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.
En sonunda biri dayanamamış, kapıyı
carpıp cıkmış. Hoca arkasından seslenmiş
"Kimsin ulan sen, kapıyı carpıp
cıkıyorsun?" Kapı hafifce
aralanmış ve bir bacak uzanmış"
Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"

Not
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile
papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği
halinde gorevini yapması icin cağırmış.Papaz ve
aile efradı yatağın etrafında beklerken,
Fred'in durumu anıden kotuleşmiş.
Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile
yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir
şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış.
Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir
şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden olmuş.
Papaz, boyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın
doğru olmayacağını duşunerek kağıdı cebine sokmuş.
Birkac gun sonra, Fred'in cenazesı sırasında,
Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış.
Cenazenin gomulmesinden hemen once,Papaz ileri cıkarak:
"Sevgili Fred, olmeden hemen once benden kağıt
isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı
icin o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin onunde
bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı
cıkararak yuksek sesle okumuş:"Lutfen bir adım sola
cekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"

Roket Yakıtı
Dallas'daki NASA uzay ussunde, us komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına cağırıp,
ertesi gun cıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
oncesinde uyumak uzere evlerine gitmelerini soyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak uzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henuz değil."
"Ben cok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte icmeye ne dersin?
Uzun sure icki icemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip icki soylerler.Barmen tam ickiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size icki verdiğim ortaya
cıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda icki icemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını surekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve icki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve donmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan icelim."
Birlikte uzay ussune girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şuphelenmez. Onlara guvenmeyip te kime
guveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah fuzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
icerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak uzereyken telefon calar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de cok."
"Peki. O zaman sakın gaz cıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."

__________________