

Bebek emeklemeye ve yurumeye başlamakla birlikte kendini ve cevreyi daha iyi keşfetme fırsatını yakalar. Kendini keşfederken, kendini ve kendine ait olanları tanımlama ihtiyacı icindedir. “Ben” ve “Benim” kelimeleri yavaş yavaş en sık kullandığı kelimeler olmaya başlar. Yurume becerisinin gelişmesiyle birlikte, dunyayı keşfi kendi kontrolune girer.
Cevre, ulaşılacak noktalar ve incelenecek nesnelerle doludur. Geliştirmekte olduğu kontrol duygusunu nesnelere karşı da kullanmaya başlar. Acıkca kendine ait olan nesnelerin otesine gecip, ulaşabildiği her nesneye “Benim” demeye başlar. Bu donem cocuklarının en temel bilişsel gelişim ozelliği ben-merkezcil duşunmedir. Cunku, dunya hakkındaki kısıtlı bilgileri, yeni tanımlamaya başladıkları ”ben” cevresinde gelişmektedir.
DOĞAL BİR TEPKİ HATIRLAMAKTA FAYDA VAR
Bu nedenlerle, 2-3 yaş anne-babalarının en yaygın şikayetleri arsındadır cocuklarının paylaşmayı bilmemesi. Nesneleri kontrol, cevreyi kontrol, tuvaletini kontrol gibi konular cocuğa bir yandan guc kazandırırken, bir yandan da kaybetme kaygısını yukler. Oyuncak arabasını oyun arkadaşıyla paylaşması soylendiğinde cocuk, arabayı verdiğinde geri alıp alamayacağını bile bilmemektedir. Dolayısıyla, arabası uzerindeki kontrolunu ve sahiplik duygusunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Doğal olarak tepkisi “Hayır” olacaktır. Cocuğun paylaşmaya verdiği bu kaygılı ve ofkeli tepki bir yetişkine anlamsız gorunebilir, ancak bu tepkinin, cocuğun doğal gelişimsel donemine ait doğal bir tepki olduğunu hatırlamakta fayda vardır.
NE YAPMALI?
Cocuğun paylaşmayı oğrenmesinin yolu, gozlem ve rehberlik olacaktır. Paylaşmayı oğretmek icin cocuğu zorlamak, baştan kaybetmektir. Oyuncağını zorla almak, tehdit etmek, ceza vermek gibi yontemler, cocuğun paylaşmaya olan ofkesini sadece arttırır. Bu nedenle, cocuğa paylaşmayı oğretirken ilk adım, kontrolun onda olduğunu cocuğa hissettirmektir: “Şimdi birlikte resim yapacağız. Kalemlerinden hangisini arkadaşına vermek istersin? Mavi olanı mı, kırmızı olanı mı?” Bu ifadede cocuk, sahip olduğu nesneler uzerinde hala kontrolu olduğunu hisseder. Secim yapma ve karar verme hakkına sahip olmak, paylaşma kavramının olumlu yuzunu gosterir cocuğa.
Cevredeki yetişkinleri paylaşım ornekleri sergilerken gormek de cocuk icin onemlidir. Boylece cocuk, sahip olunan birşey başkasına verildiğinde geri alınabildiğini, istediği zaman geri almaya hakkı olduğunu ve paylaşım sayesinde karşılıklı bir guven ve işbirliği kurulabildiğini gorecektir. Cocukla oynanacak “alma-verm” temalı bir oyun, yetişkin-cocuk arasında guvenilir bir ortamda paylaşmayı oğretmek icin idealdir. İstenen oyuncağı verdiği zaman takdir, gulumseme, tebrik gibi olumlu pekiştireclerle karşılaşan cocuk, hem davranışı ile ilgili geri bildirim almış olacak, hem de kendisine ait olan oyuncağın paylaşma sonrasında geri donduğunu, onu kaybetmemiş olduğunu gorecek ve paylaşma kavramının anlamını uygulamalı olarak gormuş olacaktır.
Paylaşma kavramı cocuğa oğretilirken, nasıl ve ne zaman paylaşması gerektiğini oğretmek de onemlidir. Kendisi icin cok ozel bir oyuncağı paylaşmak zorunda değildir. Yetişkin olarak hepimizin, başkalarıyla paylaşmak istemediğimiz, bizim icin ozel olan eşyalarımız vardır. Cocuklar icin de durum aynıdır. Bu yuzden bu durum cocuğa anlatılabilir ve paylaşmayı kabul ettiği oyuncaklarla, paylaşmak istemediği oyuncaklar ayrı kutulara yerleştirilebilir. Eve misafir geldiğinde veya oyun parkına giderken, diğer cocuklarla yaşanacak sorunu baştan onlemek icin cocuk, paylaşmayı kabul ettiği kutudan oyuncaklar secebilir.
KARDEŞLER ARASINDA YAŞANAN PAYLAŞIM SORUNLARI
Paylaşım konusu bazen kardeşler arasındaki catışmaların zeminini oluşturabilir. Kucuk kardeşi ağlıyor diye elindeki oyuncağı vermek zorunda kalan cocuk, kendi haklarına kimsenin saygı duymadığını gorecektir. Bu da kardeşe ve anne babaya karşı ofkeye neden olabilir. Oyun, cocuklar icin eğlenceden ote anlamlar taşır. Bu nedenle, oynarken surekli bolunen, oyuncağını kardeşine vermek zorunda kalan cocuk, devamlı hayal kırıklığı ve ofke yaşayacak, yaptığı şeyin kimse tarafından onemsenmediğini, başkalarının duygularının kendisininkinden daha onemli olduğu hissine kapılacaktır. Ayrıca, surekli bolunme beklentisi icine girip, bir işle derinlemesine meşgul olmanın, yoğun dikkat gostermenin gereksiz olduğunu da hissedip, kısa sureli ve sonucsuz faaliyetlere yonelebilir. Tum bunlardan sonra, başarı ve haz duygusunu alamadığı icin cocuğun ozguveni ve benlik duygusu surekli zedelenecektir.
Paylaşmanın farklı turleri vardır:
oyuncağını oynaması icin başka bir cocuğa vermek, kurabiyelerinden bir kısmını arkadaşlarına vermek veya bir cocuğu oyuna davet etmek gibi. Eğer cocuk henuz oyuncağını vermek konusunda hazır değilse, diğer paylaşım yollarını oğretmekle işe başlanabilir. Paylaşmayı oğrenmede cocuğa en cok yardımcı olanlar yine cocuklar olacaktır. Cocuk sosyalleşmeye başladıkca paylaşmanın, işbirliği kurmakta ve arkadaş edinmekteki onemini oğrenmeye başlar. Paylaşan cocuklar yaşıtları arasında tercih edilirken, paylaşmayanlar genellikle dışlanır ve yalnız kalır. Sosyalleşmeyle birlikte cocuklar, bu tur gozlemleri ve geri bildirimleri, kendi davranışlarını duzenlemede kullanabilir hale gelirler. Boylece normal gelişimsel bir donem, kriz haline gelmeden yaşanmış olunur. Cocuklar genellikle 5-6 yaşlarında paylaşmayı ve grup icinde işbirliği kurarak oynamayı oğrenmiş olurlar. İlkokul cağında hala paylaşmayı bilmeyen cocuk icin, bir uzmana danışmakta fayda vardır.
Psikolog Ciğdem Bilgen