

Sevgili melekler,
Cocuk yetiştirirken yapılan en buyuk hatalardan biri cocuğa başkalarını ornek gostermek,''filanca şoyle yapıyor,sen niye yapmıyorsun?'' şeklinde yaklaşımlarda bulunmaktır.Bu tarz soylemler cocukların minicik kalplerinde onarılmaz yaralar acar.Konuyla ilgili olarak ,Uzman Danışman Psikolog Şeyma Doğramacı'nın sozlerine kulak verelim:
Boylesi bir tavır cocuğu hem başkaları ile kıyaslarken, hem de kendisini davranışlarını, beğenilerini değiştirmesini istediğinizi, cunku bunların iyi olmadığı; başka birilerine ait ozellikleri edinmesini istediğinizi, cunku bunların iyi olduğu iddiasını taşır. Nedir başkalarınıın ozellikleriniin iyi yanı ki, cocuğumuzun da oyle olmasını tercih ederiz? Bu sorunun cevabı cokca herkes oyle yapıyor, doğrusu budur, boyle başarılı olunur turu daha da buyuk iddialardır.
Sen de niye başkaları gibi değilsin? sorusunun ardında ister; kıyaslamaya donuk ve bunun sonucunda başkalarının daha iyi olduğuna inanan mantık olsun, ister senin nasıl olduğun onemli değil, ben senin nasıl olduğun onemli değil, ben senin başka turlu olmanı istiyorum turu arzu olsun, sonuc; kişiye farklı olma izni vermeyen, katı bir duşunce stilinin dışa vurumudur.
Başka birilerine benzemesini istediğimiz cocuğumuzun davranışları, beğenileri, konuşması bizi sadece farklı olduğu, bize ve yakın cevremize yabancı geldiği icin bu denli rahatsız ediyor olabilir mi acaba? Cocuğumuzdaki bu tur farklılıklar, değişik ilgi alanları, değişik davranma stilleri, sıkca gorulmeyen duyarlılıklar ille de torpulenmesi ve değiştirilmesi gereken zararlı şeyler midir? Yoksa bu tur farklılıkları cocuğun kendine has kişiliğinin oluşmasında gosterge niteliği taşıyan ozellikleri olarak da duşunebilir miyiz? Bu olasılığı duşunmeden başka cocuklarla kıyaslayıp, onlara benzetmeye uğraşırsak, cocuğun kişisel gelişmesini sınırlamamız, onu kendi arzu ettiğimiz sınırlar icine hapsetmeye calışmamız soz konusu olacaktır.
Boyle bir uğraş ve surec hem ccuk hem de anne-baba adına zor ve yapratıcı olacaktır. Oncellikle anne-baba cocuklarının farklı ozelliklerini olmaması gereken bir şey gibi gorecekleri icin kendilerini uzeceklerdir. Daha sonra cocuğu diğer cocuklarla kıyaslayıp, ona sen iyi değilsin, o iyi mesajı verip, cocuğun kendisi ile ilgili olumsuz duşunceler edinmesine vesile olacaklardır. Cocuk zaman icerisinde ya bu onerilere anne-babanın arzusunu yerine getirmek ve kendini doğru-iyi yapabilmek icin uymaya gayret edecek ve kendi doğasına farklı gelen tavırları cozumsemeye calışıp, sinecektir. Ya da bu caba onu kızgın, hırcın ve isyankar yapacak, kendi mutsuzluğunu ev ici yaşantısına da yansıtıp tum aileyi huzursuz edebilecektir.
Duygusal olarak yaşanan bu olumsuzlukların yanı sıra, cocuk anne-babasının bu tutumundan kıyaslamayı oğrenecek ve bunu onlara kdonuk de uygulayabilecektir. Niye siz de başkalarının anne-babaları gibi değilsiniz? Neden onların aldıklarını almıyor, onların izin verdiği şeyleri kabul etmiyorsunuz gibi sorularla gercekleşmesi mumkun olmayan beklentilerinden oturu anne-babaya kızgınlık duyabilecektir. Nasıl ki zamanında anne-baba cocuğun bireyselliğini, farklılığını ve bu farklılık icindeki guzelliklerini kabul etmeyip ondan başkalarının ozelliklerini beklemişlerse, bir donem sonra cocuk da anne-babasını ve kendi ailesini tum farklı ozellikleri ile bir butun olarak kabul etmekte zorlanıp, keşke başkalarının anne-babası gibi olsanız hayaline kapılabilecektir. Boyle bir beklentinin ne cocuğu başka cocuklarla kıyaslaması bumerang gibi donup kendilerine carpacaktır.
Karşılaştırma (kıyaslama) tavrını cocuk eğitimi ve toplumsal gelişme acısından ele aldığımızda ise, boylesi bir tutumun bireyselliği kabul etmediğini, hoşgoruye yer vermediğini, ceşitliliğe imkan tanımadığını soylemek cok yanlış olmaz sanırım. Oysa, cocukların evde başlayıp, okulda devam eden eğitiminde ceşitliliğe ve farklı olmaya gosterilecek hassasiyetin, konun birey ve toplum uyesi olarak gelişmesinde cok olumlu rolu olduğuna inanıyorum. Cocuk eğitiminde ceşitliliğin oğretici yanı olduğu sıkca vurgulanan bir uygulama. Bebeklikten başlayarak gorsel cevresi zenginleştirilen, farklı oyuncak, insan, etkinlik ile donatılan cocukların daha cok şey algılayabilip daha cabuk gelişebilecekleri biliniyor. Cocuğu değişik kişi ve etkinliklerle kuşatmamız onların birbirlerinden farklı ozellik ve beceri alanlarının ortaya cıkma şansını arttıracak ve her cocuğa kendine has ozellikleri geliştirme imkanı tanıyacaktır. Her cocuğun spor, sanat, el becerisi, muzik, okuma, matematik ve diğer bircok alanda eşit duzeyde başarılı olması beklenemeyeceği icin amac onları bu kalıplara ve hepsine sokmaya calışmak değil, mumkun oldukca cok ceşitli alanlarda kendini denemesine yardımcı olmak olabilir.
Boylece cocuk kendini ifade edebileceği, beğendiği, kendine hoş gelen bir yol bulup onu geliştirebilir ve ille başkalarına benzeme gereği duymaz, kendini buna zorlamaz. Zaten toplumda boylesi farklı alanlarda beceri gosteren kişiler oluşmasına izin verilmezse, toplum yaşantısının nitelikli bir şekilde ceşitlenmesine olanak tanımamış olacaktır. Kişilerin benzer şeyler yapıp,benzer şekilde duşunmesi coğulcu sistemlere ve duşunce gelişmesine gecişe izin vermeyecektir.
Tum bu kaygılardan dolayı, cocuk eğitiminde anne-baba ve eğitimci olarak senin neyin farklı? sorusunu duşunmemiz ve cocuğa duşundurtmemiz yararlı olur kanısındayım.