akıcı konuşamayan cocuklar, kekeleme, neden olur, sebebleri nelerdir, tedavi yontemleri, cocuk gelişimi hakkında bilgiyi buradan bulabilirsiniz
Bazı cocuklarda kekemelik gorulur hatta bazı kekemeler konuşurken zorlanırken; şarkıyı bir cırpıda soyleyebilirler..
Kekeleme; en basit tanımı ile akıcı konuşma gucluğu ya da konuşmanın hızını ve ritmini ayarlama gucluğudur. Yapılan araştırmalara gore erişkinlerin % 1-2’sinde, okul oncesi ve okul cağı cocukların % 4’unde gorulur, daha kucuklerde yapılan bazı araştırmalarda % 15’e kadar oranlar one surulmuştur.


En sık 2-5 yaşlar arasında başlar ve buluğ cağına gelmeden once % 50-80’inin kendiliğinden ya da tedavi ile kaybolduğuna inanılır. Erkek cocuklarda kız cocuklara gore 2-3 kat daha sık gorulur ve erişkin yaşlarda bu fark 5-6 kata cıkabilir, cunku kızlarda kendiliğinden iyileşme daha fazladır.
Klinikte ceşitli gorunumlerde karşımıza cıkabilir. En sık; erken cocukluk cağında (2-5 yaşlar) başlar ve bu yıllar hızlı bir gelişim donemi olduğu icin “gelişimsel kekemelik” olarak da tanımlanabilir. Buluğ cağından sonra da devam ederse “kalıcı gelişimsel kekemelik” olarak kabul edilir. Bazen, beyini etkileyen hasarlar sonrasında norojenik tipte, psikolojik travmalardan sonra ise psikojenik tipte kekemelik gorulebilir.
Kekemeliğin nedeni henuz tam olarak ortaya konmamış ancak başlamasında ve şiddetinin artmasında rolu olabilecek bircok etken araştırılmıştır. Bu etkenlerden en onemlisi ve en fazla ilgi goreni; beyinde konuşmanın motor kontrolu ile ilgili bolgelere ilişkindir ve konuşma merkezinin ağırlıklı olarak beynin sol tarafınca yonlendirildiğinin anlaşılmasından beri, neredeyse 100 yıldan fazladır ileri surulen bir hipotezdir. Buna gore; buyuk coğunluğumuzda ağırlıklı olarak beyin sol yarı on bolgesinin konuşma kontrolunde daha aktif olduğu, kekeleyenlerde ise sol tarafın bu kadar guclu olmadığı, sağda aynı bolgeye karşılık gelen tarafın da eşit duzeyde veya daha fazla denetime karıştığı ileri surulmektedir ve bugune kadar yapılan pek cok norofizyolojik araştırma ve goruntuleme calışması bu bilgiyi doğrulamaktadır. Bunun dışında; konuşmadaki takılmaları pekiştirebilecek başka teoriler one surulmuştur. Orn; işitme ve konuşma merkezlerinin işbirliğinde aksama, kaygıyı arttırıcı sosyal ve psikolojik etkenlerin rolu gibi. Butun bunlardan daha onemlisi ise kişinin kalıtsal yatkınlığıdır. Birinci derece akrabalarında kekemelik gorulenler daha fazla risk altındadırlar; ustelik kekemelikte kendiliğinden iyileşme ve kalıcılığa donuşmenin kalıtsal faktorlerle duzenlendiği bir araştırmada ortaya konmuştur.
Konuşma sırasında gorulebilecek ve akıcı konuşmayı onleyen takılmalar cok ceşitlidir. Kelimelerdeki ilk hecelerin veya butun kelimenin birkac defa tekrarı, kelimeleri bolme, sesleri ve heceleri uzatarak soyleme, cumle icine “şey, işte” gibi ifadeler yerleştirme, anlamsız seslerle gırtlağı destekleme, kelime yutma, cumle başında ve icinde duraklama ve uzun boşluklar, zorlanılan kelimeleri daha kolay soylenenle değiştirme, duzeltme, kelimelerin aniden kesilmesi (bloklar) gibi ceşitli takılma ornekleri vardır.
Bunların bazıları, cocuğun dil gelişimi sırasında doğal olarak gorulebilir ve anne babalar tarafından en fazla 18 ay ve 3.5 yaş arasında farkedilir. Bu yaşlar dil gelişiminin en hızlı olduğu donemdir; cunku cocuk ilk kelimesini soylediği andan başlayarak erişkinlerinkine benzer dil becerisine ulaşana dek (yaklaşık sekiz yaş) surekli olarak oğrenmek ve pratik yapmak durumundadır. Aynı şekilde beden ve beyin kapasitesi de erişkin yaşlara gore daha sınırlıdır ve cocuk; butun motor ve zihinsel becerileri icin bu sınırlı kapasiteyi kullanmak zorundadır. Yani bir alandaki hızlı gelişim diğer alanlarda zorlanma pahasınadır. Aile ici ve dışındaki bazı episodik ve ani stresler de pragmatik uyumu iyice zorlar. Butun bu durumlar kucuk cocuk icin, konuşma sırasında takılmaya yatkınlığı arttırabilecek zemin hazırlar ancak bu donemde gorulen takılmaların sayısı sınırlıdır ve ileri yaşlarda şiddetlenmesi beklenmez. Takılma yuzdesi olarak tanımlanabilecek, her yuz kelimedeki takılma sayısı on veya daha azdır, tekrarlamalar tek hece (tek birimin) otesine gecmez ve genellikle de ilk hecenin bir iki defa tekrarı veya butun kelimenin tekrarı şeklindedir. Kucuk cocuklarda kısa hece tekrarları, buyuk cocuklarda duzeltmeler daha tipiktir, bunun yanında duraklama, uzatma, araya kelimeler sokma gibi ornekler de gorulebilir. Kucuk cocuk takıldığını farketmez veya aldırmadan geciştirir, yani bu yuzden bir gerilim yaşamaz.
Gelişimsel Kekemelik gorulen cocuklardaki takılmalar bu kadarla sınırlı değildir ve yaş buyudukce farklı takılmalar eklenerek akıcılığı daha da bozar. İlk belirti genellikle; tum kelimeden cok ilk hecelerin defalarca tekrarlanmasıdır. Takılma sıklığının yuksek olması yakından ilgilenmeyi gerektiren onemli bir uyarıcıdır. Bu noktadaki cocuk, konuşmasındaki problemin farkındadır ancak henuz şaşkınlık yaşamaktadır. Cocuk buyudukce hece tekrarları, uzatmalar, duraksamalar, boşluklar, duzeltmeler, eksik soylenmiş kelimeler daha sık gorulmeye başlar, konuşma anında gerginlik ve acelecilik iyice yerleşir, konuşmanın akıcılığı artık bir hayli bozulmuştur. Takılma korkusunun yarattığı fizyolojik (otonom) uyarılma gırtlak kaslarında gerilmeyi daha da arttırarak hastanın takılmasını bir kısır donguye sokar, ustelik bu gerilme nedeniyle sesin kalitesinde bozulma ve tizleşme gorulebilir. Butun bunlar kekelemede kalıcılığa işaret eden onemli ipuclarıdır. İleri evrede konuşma sırasında blokajın ilk işaretleri kendini gostermeye başlar. Blokajın nedeni gırtlaktan hava akımının bozulması ve fonasyonun (ses cıkarmanın) gecikmesidir. Blokaj, kekeleyen hastanın konuşma cabasında gozlenebilir. Cocuk aniden durur ve yeniden başlar; sanki ağzını acmakta zorlanıyormuş gibidir ve bu gerginlik yuzunde farkedilir . Kekeleyen cocuk, bu blokajın onune gecmek icin, takılacağını hissettiği anda, kelime akışına “destek” sesler ekleyerek gırtlaktan hava akışını ve ses cıkışını kolaylaştırmaya calışabilir. Artık kekelediğinin farkında olmakla kalmayıp, bunun huzursuzluğunu da yaşamaktadır. Hava akışını ayarlama gucluğu yanında, zorlanmaya bağlı yuz hareketleri, dudakların ani kapanması, dilin dışarı cıkması, cenede titreme, boyun kasma, başını geriye atma, el ve ayaklarda cırpınma davranışları da tabloya eklenebilir. Belirtilerin yoğunlaşması zamanla kendini sosyal etkileşimde de gosterir ve artık cocuğun hayatında “dinleyenin reaksiyonları” da soz konusudur. Dinleyenin rahatsızlığı, mudaheleciliği veya alaycılığı gibi cevresel tepkilerin her biri cocuk icin diyaloğa girmekten kacınma nedenidir. Kekeleme artık sosyal ilişkileri ve yaşam stilini etkilemekte, cocuğun (ergenin) kendilik imajını buyuk oranda zedelemektedir. Konuşmaya dayalı aktivitelerden, bedelleri pahasına uzak durulur.
Ozetlenen bu klinik tablo her cocukta aynı şiddette gozlenmez, kekelemenin evresine gore belirtiler ve şiddeti değişebilir ancak kekeleyen cocuğa erken yaşlarda yapılacak yardımın daha ağır bir sorunu onleyeceği unutulmamalıdır.
Gelişimsel kekemelik, konuşma akıcılığını etkileyebilecek, hatta doğrudan kekemelik nedeni olabilecek başka durumlardan ayırdedilmelidir. Orneğin; norojenik kekemelik altta yatan bir beyin hasarı sonucu gelişir, beraberinde başka norolojik belirtiler de eşlik edebilir, ani başlar, tekrarlar ilk heceden cok tum kelimenin tekrarı şeklindedir, zorlanma daha azdır, sosyal kaygı ve kacınma davranışları beklenmez. Psikojenik kekemelik emosyonel travmalar sonrası ani olarak başlar, ilk heceler veya vurgulu heceler tekrarlanır, takılmalara karşı aldırmazlık gozlenir ve takılmalar gunden gune değişiklik sergilemez.
Tedavi yaklaşımı cok yonludur. Butun konuşma bozukluklarının tedavisi, hastanın yaşam kalitesi de hesaba katılarak planlanmalıdır. Bu bozukluklarda asıl olan konuşma terapisidir. Hastanın zorluklarını hedef alan bazı konuşma terapisi teknikleri, konuşma ile ilgili merkezlere odaklanan biofeedback (biyolojik geri bildirim) yontemleri tedavide denenmektedir. Ayrıca dopamin antagonisti olan, serotonin yıkımını onleyen ve başka etki mekanizmaları olan kimi ilacların hem gelişimsel tip, hem de norojenik tip kekemelikte bazı hastalarda bir dereceye kadar yarar sağlaması; kekemeliğin organik nedenli olabileceği duşuncesini desteklemiştir. Bu ilacların sağladığı yararlara ilaveten ceşitli beyin goruntuleme calışmalarında ulaşılan sonuclar; beyinde sozel ifade becerisi ile ilgili alanlarda bir “hiperdopaminerji (aşırı dopamin varlığı)” durumunun kekelemede payı olabileceğini duşundurmektedir.
Konuşma becerilerinin desteklenmesi dışında; cocuğun kendi konuşması ile ilgili duygu, duşunce ve tutumları da oğrenilmeli ve bua alanlardaki sorunlara uygun tedavi yontemleri ile yardımcı olunmalıdır. Butun konuşma guclukleri iletişimde bozulmaya yol acarlar. Depresyona yol acacak derecede kendilik imajını (oz guveni) bozabilir, sosyal fobi ile karışacak derecede sosyal kaygı durumu yaratabilirler. Onun icin, iyi bir psikiyatrik değerlendirme yapılarak eşlik edebilecek ruhsal bozukluklar da tedavi edilmelidir. Her durumda; cocuğun tedaviden goreceği yarar, kendi kapasitesine ve alacağı yardıma bağlıdır.