Coğu kişi fark etmeyecek bu başlığı fark edenler de okumaya uşenecek belki, ama ben gene de yazacağım cunku icimdekileri bu kadar uzun bir yazıya dokecek kadar doldum. Bu kadar dolmama neden olan yaşadıklarımdan ziyade bu yaşadıklarımın kısır dongu olduğu ve bu donguden hic kurtulamayacağım duşuncesi. Yaşadığım her şey ve kendi zayıflığım bu duşunceyi surekli koruklediğinden ve kuvvetlendirdiğinden artık bu duşuncenin doğruluğuna kendimi inandırdım. Belki bu yazıyı okuyan biri cıkar, belki benle benzer durumları yaşayanlar vardır. Bunlar da dert mi diye duşunecek kişiler de olacak belki ama bizzat yaşayan bilir, bunlar cok ağır geliyor insana ve ben bu donguden cıkamama gerceğine daha fazla dayanamayacağım.
Kucukluğumden beri hep grupların dışında kaldım, girdiğim grupların da zayıf halkası hep ben oldum. Bir kişi oyun grubu oluştururdu, ben oluşturmaya kalksam kimse katılmazdı bile. Sanki yokmuşum gibi. Arkadaş gruplarında bir yere gidileceği zaman unutulan tek kişi ben olurdum. Oğle teneffusu olurdu, grupca kantine inilirdi, işi uzayan sona kalan kim olursa olsun grup o kişiyi beklerdi, benim dışımda. Eğer sona kalan ben isem grubun cok umrunda olmaz ve sınıfa cıkarlardı. Sona kalan Ayşe, Fatma bilmem kim ise onlar beklenirdi. Bu cocukluk zamanlarımla sınırlı kalmayıp ergenliğime de sıcradı. En iyi arkadaşım dediğim kişilerin en iyi arkadaşları hicbir zaman ben olmadım. Ergenlik donemimde beraber sinemaya gidelim diyeceğim ya da beni davet edecek bir arkadaşım hic olmadı. Elimden geleni de yapıyordum halbuki, sıcakkanlı davranıyordum, fazla yılışmıyordum her şeyi kararında goturuyordum ya da ben oyle sanıyordum. Ne zaman biriyle tanışsam ilk zamanlarda sıcak davranan bu biri, ileriki zamanlarda sanki hakkımda utanc verici bir dedikodu donmuş gibi benden hızla uzaklaşıyordu. Lisenin bahar şenliklerine " yanımda kimse yok tek başıma nasıl eğleneceğim ki" deyip hic gitmedim. Yalnızlığımdan utanırdım ama kacamıyordum da ustumde bir kara buyu varmış gibi. Okulda ya da dershanede sanki vebalıymışım gibi sınıfta yanı boş olan kişi hep ben oldum,istisnasız, inanın.
Universitede de bu durumdan kurtulamadım. Bu sefer bir tane arkadaş edinebilmiştim kendime ancak o arkadaşın da bir arkadaşlığını goremedim. Yine de yalnızlıktan iyidir deyip attığı kazıklara rağmen yanında olmaya devam ettim. İlk defa sinemaya gittiğim arkadaşım oydu, cafeye gittiğim de. Asosyal değildim ama bilmediğim bir sebepten insanlar hep benden uzaklaşıp bana karşı tiksinti ya da acıma dolu bakışlar atıyordu. Tanımadığı kişiyle bile notlarını paylaşan oğrenciler nedense bende hep bir bahane buluyordu. Mezuniyet gunumde de bu dışlanılmışlığın utancını ve kaygısını yaşadım. Diploma icin ismi anons edilen her kişi alkışlanıyordu. Ben ise alkışlanmayacağımı biliyordum ve ailemin bu dışlanmışlığa şahit olmasının vereceği ağır utanc duygusu beni daha da streslendiriyordu. Evet dışlandığımdan utanıyordum ve ailemin de bu dışlanmışlığımı ve ezikliğimi gormesinden cok korkuyordum. Ama ilginctir orada ismim anons edildiğinde alkış sesleri geldi cok olmasa da. Sanki hic hazırlanmadığım cok onemli bir sınav birkac ay sonraya ertelenmiş gibi muthiş bir rahatlık ve mutluluk yaşadım. Bu alkış herkes icin olağandı ama benim icin imkansız gibi bir şeydi.
Şu an 23 yaşındayım ve calışmaktayım. Ofiste 6 kişiyiz. Tahmin edeceğiniz gibi tek dışta kalan kişi benim. Gunaydınına cevap verilmeyen iyi akşamlarına kem kum ses cıkartılan kişi benim. Yemekhanede genelde yalnız yemek yiyen, ya da ofisteki grubuyla gittiğinde sona kalırsa beklenmeyen tek kişi benim. Hic sevgilim de olmadı, dostum da. Sadece arada bir iki yazdığım universite arkadaşım var yukarıda bahsettiğim.
Bunları hak etmek icin ne yaptım bilmiyorum, hayatımın her anında ve her ortamda boyle ezik ve dışlanmış olmak icin bilmeden insanlara hakaret falan yağdırıyorum herhalde. Milletin telefonları susmazken bana haftada anca bir iki kere gelen whatsapp mesajı, ona da şukur diyorum aylarca kimsenin mesaj attığı olmadığı zamanları da yaşadım cunku. Daha fazla boyle devam edebilir miyim bilmiyorum. Birkac kez intihara kalkışmıştım ergenken, şu an da aklıma gelip gelip gidiyor. Nickimi de bilincli boyle aldım, prozac kullanıyorum, yaşadıklarımı bir nevi takmamamı sağlıyordu ama artık o da yetmiyor. Hicbir psikolog psikiyatr da cozum etmiyor sanki hepsi para tuzağıymış gibi, boş boş dinliyorlar ve seans bitimini bekliyorlar.