Turkiye-Suriye sınırından gelen ve sayıları guncel verilerde 3 milyonu gecen Suriyeli sığınmacılar da Turkiye'de benzer bir şeyi yaptılar. Bir kısmı kamplarda kendisine hayat kurdu, bir kısmı ise Turkiye'nin dort bir yanına dağılıp kendilerine yeni bir hayat kurmaya calıştı.
Savaşların en buyuk tanığı kucuk cocuklar!

Ardında annesiz, babasız yetim cocuklar bırakan bu savaşlar neden yapılıyor sorusuna guc, para, misyonerlik gibi farklı cevaplar verilse de "mademki savaş var neden bu cocuklar savaş ortamında doğmaya devam ediyor" sorusuna verilecek cevap ise bu kadar basit değil! Sadece savaş ortamında da değil, sığınmacılar gittikleri yerlerde sosyo-ekonomik durumları ve yaşam standartları iyi olmamasına rağmen cocuk yapmaya devam ediyor. Peki psikoloji bilimi bu durumu nasıl acıklıyor?
Bir norolog olan ve aynı zamanda psikanaliz uzerine yaptığı calışmalarla psikanalizin kurucusu da sayılan Sigmund Freud, insanın iki temel gudusunun olduğunu soyler: Eros ve Thanatos. Yani cinsellik ve saldırganlık.

Ona gore bu iki gudu ic icedir ve birlikte calışır. Gelin, bunların ne olduğu uzerinde biraz daha duralım:
Adını Yunan mitolojisindeki aşk, seks ve şehvet tanrısının adından alan Eros, Freud'a gore; sevgiyi, aşkı, uremeyi, turun devamını sağlayan cinsellik icgudusudur. Freud, Thanatos'u ise şu şekilde acıklıyor: Eros'un tam tersidir ve tum yıkıcı arzular bu durtuyle ilişkilidir. Yani olmeye calışmak ve var olmadan onceki hale donmeye calışmak arzusudur. Kendimize farkında olarak ya da olmayarak vermeye calıştığımız zararları bu durtu ile acıklayabiliriz.
Bu teoriden hareketle şu yorumları yapabiliriz: Savaş ortamlarında ve savaşların hemen sonrasında insanlar en ilkel guduleriyle hareket ediyorlar, bu durtuler de saldırganlık ile cinsellik. Bu yuzden de bu ortamlarda kontrolsuz cinsel birliktelikler oluyor ve bunun doğal sonucu olarak da doğurganlık oranları yukseliyor.
Savaştan kacan insanların daha cok uremesini Freud'un bu teorisiyle acıklayanlar olduğu gibi farklı teorilerle acıklamaya calışanlar da mevcut. Bu farklı teorilere gore, savaştan sonra nufusun hızla artmasının olası nedenleri şu şekilde: 1. Cocuk sayısı ne kadar cok olursa yaşama şansı da o kadar cok olur.

Bu teori icin evrimsel acıdan bakan bir teori diyebiliriz. Şoyle duşunun, savaşın sınırındasınız ve guclu olan hayatta kalıyor. Sizin mirasınız olan genlerinizi, yeryuzunde sizden sonra taşıyacak olan kişinin ne kadar guclu olduğunu bilmiyorsunuz. Bu yuzden ne kadar cok cocuk olursa genlerim yeryuzunde o kadar cok kalır duşuncesi bilincaltınızda oluşabilir.
2. İbni Haldun'un da dediği gibi, coğrafya burada kader olabilir.

Savaşlar gunumuzde daha cok Orta Doğu'da yani genel olarak gelişmemiş toplumlarda yapılıyor. Bu toplumların onemli bir kısmında insanların ovunme aracı genel olarak sahip oldukları mal, mulk ve erkek evlat sayısı. Ozellikle erkek evlat sayısının cokluğunun istenmesi cocuk sayısını artırıyor olabilir. Nedeni ise orneğin 6 kız cocuğu olan bir ciftin erkek cocuk sahibi oluncaya kadar cocuk yapmaya devam etmesi.
Bir diğer neden olarak da din soylenebilir. Suriye orneği uzerinden gidersek eğer bu toplum din olarak İslam'ı benimsiyor. İslam dininde ise Hz. Muhammed'in "Evleniniz, coğalınız, cunku ben kıyamet gununde sizin cokluğunuzla iftihar edeceğim." (Beyhakî, VII/81) tarzındaki hadisleri de bu toplumlarda gorulen yuksek doğurganlığın nedenlerinden biri olarak gosterilebilir.
Bu, sadece oralara has bir durum değil aslında. İstatistiklere bakıldığında Turkiye'nin doğusunda da hala aileler en az 8-10 cocuklu. Tabii bunun ardında başka dinamikler de olabilir. Orneğin bu bolgelerde gecim kaynağının tarım ve hayvancılık olması ve bu işlerin de daha cok insan gucune dayanması gibi. Dolayısıyla cocuklar birer işci olmaları icin doğuruluyor olabilir.
3. Savaştan sonra gelen rahatlama hissi: Baby boom

1946 yılında II. Dunya Savaşı bittikten sonra tum dunyada hızlı bir nufus artışı yaşanınca bilim insanları bu donemi 'baby boom' olarak adlandırıp nedenini araştırmak istediler. Nedenlerinin şunlar olabileceğini buldular: askerlerin savaştan dondukten sonra uremek istemesi, ekonominin iyileşmeye başlamasıyla kalabalık ailelerin istenmesi, savaşla azalan nufusun ve yok olan buyuk ailelerin yerine konmak istenmesi, hukûmetlerin bu donemdeki nufusu artırmaya yonelik politikaları.
Bu nedenlerle birlikte bir diğer neden de savaştan sonra gelen rahatlama hissiydi. Dolayısıyla savaşın ağır şartlarını atlatmış ve savaşın olmadığı gorece daha guvenli bir ulke olan Turkiye'ye gelmeleri, Suriyelilerin kendilerini guvende hissetmelerine ve rahatlamalarına neden olmuş olabilir. Bu da tabii beraberinde burada yeni bir hayat kurmaya calışma, aile oluşturmaya calışma ve cok cocuk yapma olgusunu beraberinde getirmiş olabilir. Bu verileri sayısal değerler uzerinde de gorebiliriz. Orneğin o donemde yani 2015'te Suriye'de doğum oranları %2.55 iken aynı yıl Turkiye'deki Suriyeli sığınmacılar uzerinde yapılan araştırmalarda doğum oranlarının aslında %3.2-4.3 değerleri arasında olduğu goruldu.
4. Doğum kontrol yontemlerine uzak kalmak

Yapılan bazı araştırmalarda, Suriyeli sığınmacıların aslında cok erken yaşlarda evlendiği/evlendirildiği yani cocuk evliliklerinin (%25) cok yaygın olduğunu gostermiş. Araştırma sonuclarından bir diğeri de bu bireylerin aslında doğum kontrol yontemleri hakkında da yeteri kadar bilgi sahibi olmadıkları. Bu bireylerle yapılan konuşmalardan elde edilen verilere gore erken yaştaki evliliklerin ardındaki mantık, kız cocuğuna gorece daha guvenli ve rahat edebileceği bir ortam sunmak.
Yani aileler kız cocuklarının rahat edeceğini duşunerek onları erken yaşta evlendiriyorlar. Bu durum da erken yaşta evlenen bu bireylerin eğitimlerini tamamlayamamasına, ekonomik sıkıntılarla boğuşmasına, doğum kontrol yontemleri hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmamasına ve erken yaşta cok cocuk sahibi olmasına yol acıyor olabilir.
Tum bunlardan hareketle bu durumun oluşmasının ardında tek bir mekanizmanın olmadığı ve yukarıda listelenenlerden farklı nedenlerin de olabileceğini soyleyebiliriz.
Not: Bu yazı herhangi bir grubu yargılamak amacıyla yazılmamıştır. Var olan bu durumun nedenleri, sosyolojik ve psikolojik analizler yapılarak bulunmaya calışılmıştır.
Kaynaklar: Goc Dergisi, Multeciler Derneği, Psychology Today, National Library of Medicine