Kac defalar, gazetelerde, mecmualarda, «kanserin sebebi bulundu» haberleri yayılmış, fakat buyuk umidin arkasından yine hayal kırıklığı baş gostermiştir. Şurası şuphesizdir ki, dunyanın her tarafında, bilhassa Amerika ve Japonya’da kanser problemini cozmek icin insanustu diyebileceğimiz gayretler harcanmaktadır. Bu calışmaların muvakkat neticeleri hic yazılmasa, milletler bu
konu ustunde calışılmıyor sanacaklar. Yazılsa yanlış ve kabarık umitler uyanacak ve arkasından hayal kırıklığı gelecek…
Bugun kesin olarak bilinmektedir ki, kanser, hucre icinde başlamaktadır. Hucre bir kucuk fabrikadır ki, gıdalardan enerji meydana getirir. Bunun selÂmetle yuruyebilmesi icin hucre icinde ancak otuz bin defa buyultebilen elektron mikroskopu ile gorulebilen parcacıklar (Mito Kondri) bulunması lÂzımdır. Bunlar tahrip edilirse hucre oksijen alamaz ve oksitleşme durur. O zaman hucre yaşayabilmek icin oksijensiz cereyan edebilen tahammur olayına başvurur. İşte oksitleşme yerine tahammure başvuran hucre kanser hucresi haline gelmiştir. Bu yeni kabiliyet boyle hucreden meydana gelecek yeni hucrelere de irs yoliyle intikal eder. Boylece kanser hucreleri gitgide coğalarak hucreleri yerinden itmeye başlar.
Warburg’un bulduğu bu gercek bize gosterir ki, hucre bir zarara uğradığı zaman (Zehirler rontgen ışıkları gibi) o anda kanser hucresi haline gecmez. Aradan zaman gecer. Fakat bir defa kanserleştikten sonra onu doğuran sebep zail olsa bile artık hucre kanser hucresi olarak kalır ve ondan doğacak hucreler hep kanser hucresi olur.
Bu teoriye dayanan Domagk kanserleşmiş hucrelerin coğalmasını onleyecek maddeler aramıştır. Khimon deriveleri hucrelerin coğalmasını frenleyen maddelerdir. Filhakika maddeler farelere verildiğinde zararlı tesirlere mÂruz kalsalar bile kanser meydana gelmediği gorulmuştur. Fakat bu maddelerin insanda zararlı olup olmadıkları tesbit edilememiştir. Fakat ne de olsa umitsiz hastalarda E 39 namı verilen madde kullanılmış ve bu sayede kanserli hastanın umumî ahbalinin ve omrunun uzadığı gorulmuştur.