Merhaba kızlar, yine gecenin bir korunde buradayım.

Konum biraz karışık bir konu.

İşyerinde biz uluslararası bir insani yardım kuruluşunun bir şubesi olarak calışıyoruz. Bulunduğum ulkenin başkentine bağlıyız. Genel merkezimiz Cenevre'de.

Ulkenin başkent ofisinden bizim şube ofisine yonelik inanılmaz bir baskı var. İşyukumuz surekli artırılıyor. Biz gunde 16 saat bazen hic ara vermeden 36 saat korona riskiyle calışırken onlar evden yuzde 30 işgucu ile calışıyor. Başkentte hicbir iş yapmayan boşbeleş insanların sozleşmesi yenilenip terfi alırken bizim izinlerimiz filan yanıyor sozleşmelerimiz guvencesiz. Başkent ofisindekiler bizim patronumuzmuşcasına surekli bir ustten ustten bize iş kilitliyorlar. Şoyle duşunun, Ankara'da bir merkez ofis olsun, biz de Hakkarinin merkeze 3 saat uzak yol olmayan bir koyunde olalım. Hakkari'de biz hayvan gibi calışalım, Ankara'da evden calışan yoneticilerimiz hicbir iş yapmadan surekli bize "sayıları artırın" filan desin, Hakkari'de 60 yaşındaki diyabet hastası iş arkadaşlarınız gece sıkış tepiş yerlerde calışarak sabahlasın. Sonra da başarılarınızı Ankara ofisi ustlensin.

Bu arada Turkiye'de değilim Afrika'da bir ulkedeyim.

Boyle bir ortamdayız. Şubedeki yoneticilerimizi cok seviyorum, cok tatlı insanlar, onlar da surekli başkente isyan modundalar, kavga ediyorlar. Ama tabi olan bize oluyor, hepimiz burnout olduk, benim 14 gun iznim yandı, hala calışıyorum filan cunku yerime gececek insan yok, cok iş yukune cok az kişiyiz, bize eleman vermiyorlar.

Bu arada ben Mart ayında Turkiye'ye donuyorum, burayla işim bitti, benlik bir durum kalmadı.

Biz bunu yoneticilerden biriyle ve başka bir iş arkadaşımla konuşuyorduk ben bir anda dedim ki: Bu bizim calışan hakları kurallarımıza aykırı. Ben bunu Cenevre'deki staff welfare (calışan psikolojisi) birimine şikayet edicem. Sadece dedikodu yaparak olmaz. Hakkımızı arayalım. Bu arada anonim olarak şikayet etme hakkımız var. Dediler ki ay ne guzel olur yaz gitsin, ne cesursun zart zurt. Bende de biraz kahramanlık kompleksi var. İyice gaza geldim.

Ben de oturdum Cenevre'deki calışan psikolojisi birimine bir bir bu ulkedeki calışma koşullarını, şube ofislerine ve yardım goturduğumuz insanlara yapılan haksızları yazdım gonderdim. İsmimi de kimseye vermemelerini rica ettim. Mailimde şubemdeki yoneticilerimin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, onları suclamadığımı, burada iş yukunun fazla olmasında ve az calışan olmasında Country Representative (ulke temsilcisini) sucladığımı da acık acık yazdım.

Ama sonra ya yoneticime hesap sorulursa diye icime bir korku duştu. Yoneticimle aramız cok iyi, super bir insandır kendisi. Baya bir vicdan azabı hissettim, sırtından bıcaklamış gibi. Mailimi yoneticime forward ettim. Kendisi hala performans değerlendirmemi yazmadı bundan once ettim ki iyi niyetimi gorsun diye duşundum. Dedim ki baksana ben bunu attım ama seni zor durumda bırakmamışım di mi, bıraktıysam başka acıklamalar da yazabilirim. Zaten kendisinin de şikayet ettiği şeylerdi.

Ama o kadar panik ve mal ve gereksiz atraksyonlara giren bir insanım ki aşırı panik oldum ve vicdan yapıyorum acaba şubedeki yoneticilerime ayıp mi ettim diye. Siz ne dersiniz?

Arkadaşlarımı gecenin bu vaktinde darlayamadığım icin size yazdım.