biyolojik silahlar ve korunma yolları nukleer silahlardan korunma yolları biyolojik silah ceşitleri nukleer silahların etkileri ve savaş ajanları etkileri
Biyolojik Silahlar: Etkileri ve Korunma Yontemleri
--------------------------------------------------------------------------------
Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, Ankara U. Tıp Fakultesi Adli Tıp AD, Ankara
Dr. Cağlar Ozdemir, Ankara U. Tıp Fakultesi Adli Tıp AD, Ankara
Arif Bozbuyuk, Ankara U. Tıp Fakultesi Adli Tıp AD, Ankara
Adli Biyolog Ayşim Tuğ, Ankara U. Tıp Fakultesi Adli Tıp AD, Ankara
Biyolojik silahlar diğer canlılar uzerinde zararlı etkiler yaratmak amacıyla kullanılan bakteri, virus vb. bulaşıcı ajanlardır. Bu tanım genellikle biyolojik olarak elde edilen toksinleri ve zehirleri de kapsayacak bicimde genişletilir. Biyolojik savaş aracları, yaşayan mikroorganizmaları (bakteri, protozoa, riketsia, virus ve mantar) icerdiği gibi bitkiler ve hayvanlar tarafından uretilen toksinleri (kimyasallar) de kapsar. Bazı yazarlar toksinleri kimyasal olarak kabul ederken, coğunluğu 1972 Biyolojik Silahlar Konvansiyonu’nda (Convention on the Prohibition of the Development, Production and Stockilling of Bacteriological (Biological) and Toxin Weapons on Their Destruction) da belirtildiği gibi biyolojik ajan olarak kabul etmektedir.
Silah olarak kullanılabilecek biyolojik ajanlar şu bicimde sıralanabilir;
Bakteriler: Kucuk-serbest yaşayan organizmalar olup coğunluğu katı ya da sıvı kultur ortamında uretilebilirler. Bu organizmalar stoplazma, hucre zarı ve nukleer materyaller iceren bir yapıya sahiptir. Basit bolunme ile urerler. Oluşturdukları hastalıklar genellikle ozgun antibiyotik tedavilerine yanıt verirler.
Virusler: İclerinde coğalabilecekleri canlı organizmalara gereksinim duyan organizmalardır. Bundan dolayı da enfeksiyoz etkileri buyuk oranda konak hucrelere bağımlıdır. Virusler genellikle antibiyotik tedavilere yanıt vermeyen fakat antiviral bileşimlerin bir kısmına ve sınırlı kullanıma uygun preparatlara yanıt veren hastalıklara neden olurlar.
Riketsialar: Hem bakterilerin hem de viruslerin genel karakterlerini taşıyan mikroorganizmalardır. Bakteriler gibi bolik enzimler ve hucre zarından oluşurlar ve oksijen kullanırlar ve geniş caplı antibiyotiklere karşı duyarlıdırlar. Yaşayan hucreler icinde uremelerinden dolayı da virusleri andırırlar.
Klamidya: Kendi enerji kaynaklarını uretemediklerinden zorunlu hucre ici parazitlerdir. Bakteriler gibi geniş spekturumlu antibiyotiklere yanıt verirler. Coğalmak icin virusler gibi yaşayan hucrelere gereksinim duyarlar.
Mantarlar: Fotosenaaa yapamayan, anaerobik buyume yeteneğine sahip ve curuyen bitkisel olgulardan besin gereksinimlerini karşılayan ilkel bitkilerdir.
Toksinler: Yaşayan bitkiler, hayvanlar ya da mikroorganizmalardan elde edilen ya da uretilen zehirli maddelerdir. Bazı toksinler kimi kimyasallara da donuşturulebilirler. Toksinlere ozel antiserum ve secilmiş farmakolojik ajanlarla karşı konulabilir. Literaturde cok sayıda biyolojik savaş ajanı belirtilmektedirler. Bu ajanların bazıları olumculdurler, diğerleri genellikle kapasite duşurucu olarak kullanılırlar. Literaturde klasik tedavi yontemlerinin etki edemediği ya da belli etnik gruplar uzerinde kullanılabilen genetik muhendisliği urunu ajanlardan soz edilmektedir. Biyolojik ajanların silah olarak kullanım potansiyelini de etkileyen bazı ozellikleri; enfektivite, virulans, toksisite, patojenite ve stabilitedir. Biyolojik ajanlar, uygun cevre koşullarında ve vucutta etkilerini katlayarak artırırlar ve ortamda uzun sure kalırlar. Kimyasal silahların butun korkuncluğuna karşın, biyolojik organizmanın cok kucuk bir orneği bile cok daha olumcul olabilir. Orneğin; Bacillus antraksis basilinin yol actığı şarbon hastalığında solunum yoluyla havadan alınan dayanıklı sporlar akciğerler icerisinde acılarak coğalmakta, başlangıcta soğuk algınlığı belirtiler ile kulucka devresini gecirerek kısa surede oldurucu tablolar ile karşımıza cıkmaktadır. Inhalasyon sonucu gelişen sistemik şarbonda mortalite %100' e ulaşmaktadır. Diğer taraftan Botulinum toksinin bir kimyasal ajan olan sarin'den uc milyon kez daha etkili olduğu belirtilmektedir. Botulinum toksinine maruz kalan kişilerde farklı derecelerde kas felci gelişmekle birlikte, olguların %60'ı olumle sonuclanır. Tarih boyunca doğal olarak ortaya cıkan bulaşıcı hastalıklar, hastalık etkenlerinin askeri operasyonlarda kullanılabilecekleri duşuncesini doğurmuştur. Biyolojik ajanlar yakın donemde ikinci dunya savaşında sınırlı şekilde kullanılmışlardır ancak kullanımları antik cağlara dayanmaktadır; M.O. 6. yy'da Asyalılar duşmanlarının su kaynaklarına hastalıklı cavdar tanesi katmışlardır. Ceşitli bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen biyolojik toksinlerin, mızrak ve okların uclarına surulerek insan oldurmek amacıyla kullanıldıkları da bilinmektedir. Aynı şekilde, okların dışkıya ya da curumuş ete batırılarak kullanılması, cesetlerin ve dışkının duşmanın su kaynaklarına atılması cok eski tarihlerden beri kullanılan biyolojik savaş yontemleridir. Tarih kayıtlarında insan vucudunun da bir biyolojik savaş aracı olarak kullanıldığı gorulmektedir. Orta cağ savaşlarında cicek ve veba hastalığı nedeniyle olmuş kişilerin cesetlerinin kuşatılmış duşman kuvvetlerinin arasına mancınıkla atılması sık başvurulan bir yontem olmuştur. Avrupalıların Amerikan yerlilerine karşı kullandıkları katliam yontemlerinden biri de, cicek ya da kızamık nedeniyle olmuş kişilerin battaniyelerini onlara satmak olmuştur. 1797 yılında, Napolyon İtalya seferinde kuşattığı Mantua şehrinde yaşayanlara sıtma hastalığı bulaştırmaya calışmıştır. Biyoteknolojik gelişmeler ile 1. Dunya Savaşı’ndan bu yana geliştirilmeye başlanan biyolojik silahların her iki dunya savaşında da bolgesel kullanıldığı (Japonya, Mancurya vb.) belirlenmiş, ancak kullanıldığı taraflarca kabul edilmemiştir.
Uretim: Biyolojik savaş ajanlarının uretimi, organizmanın secimi, organizmanın kucuk kultur ortamlarında geniş spektrumlu coğaltılması ve ajanların korunması evrelerinden oluşur. Biyolojik silahların askeri gucler ve sivil halk uzerindeki caydırıcı etkileri, son 25 yılda biyoteknolojideki hızlı değişimlerin kaynağı olmuştur. Bu yeni teknoloji potansiyel kullanılabilirlik acısından şu gelişmelere yol acmıştır;
1- Hastalık yapıcı etki ve kullanım sonrası etkinlik suresini artıran gelişmeler,
2- Organizmanın topluluklar uzerine yonlendirilmesi (hedefleme),
3- Biyolojik silahlara karşı korunma,
4-Non-patojen mikroorganizmalardan patojen mikroorganizmaların genetik modifikasyonla uretilerek belirlenmesinin zorlaştırılması,
5- Immun yanıtın modifikasyonuyla patojene karşı duyarlılığın değiştirilmesi,
6- Biyolojik ajanların temel ozelliklerini algılayan dedektorlerin uretilmesi.
Bunları gercekleştirmede; hucre kulturu ve fermentasyon, organizmanın secimi, duz ya da capraz bağlı biyopolimer ile kaplanma, genetik muhendisliği, aktif-pasif bağışıklama ve tedavi, monoklonal antikor uretimindeki ozgun gelişmeler rol oynamıştır. Biyolojik Silahlardan Korunma: Biyolojik silahlardan korunma birbiriyle bağlantılı beş aşamadan oluşmaktadır; Onleme: Biyolojik silahların kullanılmasını engellemek icin ceşitli calışmalar yapılmaktadır. Uluslararası silahsızlanma ve teftiş rejimleri biyolojik ajanların biyolojik savaş durumunda uretimini ve kullanımını caydırmaktadır. Istihbarat calışmaları sonucunda potansiyel tehlikeler belirlenerek gerekli onleyici tedbirler alınabilir. Doğal olarak ortaya cıkan ajanlara karşı aşılama onemli bir onlemdir, ancak genetik muhendisliği ile bu aşıların etkisini sınırlayan ajanlar uretilmiştir.
Belirleme: Korfez savaşı sırasında Birleşik Devletler ve muttefik gucler guvenilir bir biyolojik ajan keşif sisteminin yokluğunun endişesini yaşamışlardır. Bununla birlikte birkac keşif sistemi geliştirilmiştir; - SMART (Sensitive Membrane Antigen Rapid Test)uzak kalmıştır.
- JBPDS (Joint Biological Point System)
- BIDS (Biological Integrated DetectionSystem)
- IBAD (Interim Biological Agent Detector)
Korunma: Biyolojik ajanlara karşı korunma yontemleri sınırlıdır. Koruyucu elbiseler ,maskeler kısa sureli koruma sağlayabilirler. Bununla beraber, şarbon gibi etkinliğini uzun sure koruyabilen kimi ajanlar icin bu tedbirler sadece ilk aşamada faydalı olabilirler.Şarbon aşısının solunum yolu ile bulaşan akciğer şarbonuna etkili olduğuna dair bilimsel calışmalar olmamakla beraber laboratuvarlarda mikroorganizmalarla calışanlar, stratejik yerlerde gorev yapan askeri birlikler, enfekte hayvanlarla temas eden kişiler gibi risk grupları mutlaka aşılanmalıdır. Biyolojik ajanları saptamaya yonelik tarama testleri de uygulanmaktadır, mesela; şarbon icin PCR ile bakteri DNA' sının tespiti, şarbon basillerine maruz kalındığını ortaya koyarken DNA' nın tespit edilememesi enfeksiyonu ekarte ettirmemekte, profilaktik antibiyotik tedavisi hayat kurtarıcı olmaktadır.
Acılmamış şupheli mektup ya da "şarbon" gibi tehdit mesajı taşıyan paketlere nasıl yaklaşılması gerektiği Amerikan Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezleri (CDC) tarafından şu şekilde acıklanmıştır;
a) Zarfı sallamayın ve acmayın,
b) Zarfı plastik bir torbanın ya da akma ya da sızıntıyı engelleyecek bir kabın icine koyun,
c) Eğer torba ya da kap bulamazsanız, zarfı her hangi bir şeyle (kağıt, ortu vb) ortun,
d) Bulunduğunuz odadan cıkın, kapıyı sıkıca kapatın ve başkalarının girmesini engelleyin,
e) Ellerinizi su ve sabunla iyice yıkayın,
f) Guvenlik birimlerini olaydan haberdar edin,
g) Eğer zarf icindeki toz yere dokulur ya da ustunuze bulaşırsa; derhal dokulen tozun ustunu ortun ve odadan cıkın, toza bulaşmış giysilerinizi cıkartın ve bir torbaya koyup ağzını sıkıca kapatın..
Tedavi: Tedavi yontemleri enfeksiyon gelişen kişilerde maruz kalınan ajanın belirlenebilmesine bağlıdır. Eğer belirlenemiyorsa geniş spektrumlu yuksek doz antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır. Ajanın saptanması durumunda ise duyarlı antibiyotikler secilerek tedaviye başlanmalıdır. Orneğin şarbon etkeni saptanmışsa; her iki saatte bir, iki milyon unite penisilin tedavisi uygulanabilir. Toksinlere karşı uygun antidotlar varsa kullanılmalı, yoksa destek tedavisi uygulanmalıdır.
Dekontaminasyon-Temizleme: Zamanla dağılarak etkilerini yitiren kimyasal silahların tersine biyolojik silahlar zaman gectikce etkilerini artırıp coğalabilirler. Şarbon toprakta en az kırk yıl aktif olarak kalır ve cevre koşullarına karşı direnclidir. Bu nedenle biyolojik savaş ajanlarının etkilerinin ortadan kalkması yıllar alabilir. Biyolojik Savaş Ajanlarının gelişmesi ile birlikte dunyada bu silahların kullanım ve uretimini sınırlamak amacıyla 1925 yılında Cenova Protokolu, 1972 yılında Biyolojik Silahlar Konvansiyonu (BWC-Biological Weapons Convention) imzalanmış, farklı tarihlerde bu konvansiyonun gozden gecirildiği toplantılar yapılmıştır. Insanların bu tur silahların yapımını duşunmeleri bile urkutucudur. Ancak bunun artık bir duşunce olmanın otesine gectiği, bazı ulkelerde bu silahların yuksek miktarlarda depolandığı da bir gercektir. Dunya klonlanma etiğini tartışırken asıl sorun olan genetik muhendislik yontemi ile geliştirilmiş biyolojik silahlar gozden uzak kalmıştır. Olası bir biyolojik silah saldırısına karşı, yuksek teknik eğitim almış ekiplerin kurularak uluslararası işbirliği ile potansiyel biyolojik silah uretici ve kullanıcılarının yakından izlenilmesi, hastanelerde bu tip saldırılar icin ozel donanımlı servisler oluşturulması, yapılacak olan ulusal felaket planlarının bir parcası olmalıdır. Dunya Tabipler Birliği 1990 yılında, 42. Oturumu’nda Kimyasal ve Biyolojik Silahlar Konulu Bildirgeyi kabul etmiş, Tokyo Bildirgesi ile de sağlık hizmeti vermesi beklenen hekimlerin, kimyasal ve biyolojik silahların araştırılmasına katılmasını, kişisel ve bilimsel bilgilerini bu silahların keşfi ve uretiminde kullanmalarının etik olmadığını bildirmiştir.
Biyolojik Silahlar: Etkileri ve Korunma Yontemleri
Sağlık0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Biyolojik Silahlar: Etkileri ve Korunma Yontemleri