Oncelikle uyarayım: konum cok ama cok uzun. Nerden başlayacağımı bilemediğim icin doğduğum gunden başladım, evet

Son zamanlardabu forumda narsist kişilik bozukluğundan cok bahsedilir oldu, onun da farkındayım. Aslında yaşadıklarımı tekrar duşunmemde bunun da etkisi var. Bu ilişkiyi yaşarken kardeşim bana (o zamanlar 18-19 yaşlarındaydı en fazla) ikili ilişkilerde duygusal manipulasyon: narsistle yuzleşmek adlı kutabı almıştı. O zaman cok konduramamıştım. Benim sevgilim o kadar kotu değildi cunku, beni cok seviyordu. Kitapta anlatılan başka bişeydi.
Burda acılan konulardan sonra, 2012-2015 yılları arasında yaşadığım o ilişkiden sonra neden bir turlu duzelemediğimi duşundum. Neden yıkık hissediyordum kendimi? Aldığım 40 kiloyu neden veremiyordum? Erkeklerden neden hala korkuyordum mesela? Yoksa bunlar ezelden beri bende olan sorunlar mıydı, hic gecmeyen bir psikolojik sorunum mu vardı? Size bu konuda danışacağım, bu yuzden başta uzun uzun kendimi, hayatımı, guclu ve zayıf yonlerimi anlatmak istiyorum, tam bir resim cizmek icin.
Onunla tanışmadan onceki yıllar, hayat hikayem
1988 yılında İstanbul'da, cerrah bir annenin ve muhasebeci bir babanın ilk cocuğu olarak dunyaya geldim. Ben 40 gunlukken annem buyuk bir rahatsızlık gecirmiş ve hastaneye yatmış, aylarca annemden uzakta kalmışım, bana cok sevdiğim halam bakmış. Cocukluğumda da bu değişmedi. Uzun sure annemin calışma temposu yuzunden anne babamdan ayrı kaldım. Coğu zaman sadece haftasonları onları gorebildim, bazen haftalarca goremedim. Cok sessiz, cok icine kapanık, en buyuk hobisi kağıtlara insan figurleri cizip keserek, onları konuştururak oynamak olan (bu oyuna kucuk adamcılık adını takmıştım), kitaplara aşırı duşkun bir cocuktum. En buyuk hayalim diplomat, yazar, oyuncu, şarkıcı veya ressam olmaktı. Annemi pek goremediğim icin birlikteyken inanılmaz huysuz ve lanet oluyormuşum, her şeye ağlıyormuşum. Kardeşim doğunca tek oyun arkadaşım o oldu. Bir iki arkadaşım daha vardı, onlar beni sevsin diye her şeyi yapardım. Oyunları hep onlar yonetirdi, bana kuslerse eğer, gunlerce sıkıntıdan uyuyamazdım.
Okula başladığım gunden itibaren akran zorbalığına uğradım. O yaşta duygusal yeme illetine yakalanmıştım, surekli yemek duşunuyor, habire yiyordum. Cok da şişman olmasam da toplu bir cocuktum, sınıf birincisiydim ve arkadaşlarım beni sevsin diye oluyordum. Belki de bunlar beni hedef haline getirdi. İlkokul dortteyken Anadolu lisesi sınav sistemi değişti, İngilizce oğrensin diye beni ozel okula verdiler, burs sınavını kazandığım icin. Ordaki şımarık zengin cocukları iyice psikolojimi bozdu. Bizim maddi durumumuz cok kotu olmasa da onlar kadar iyi değildi. 13 yaşında zehirli olduğunu duyduğum zakkum ciceğini yiyerek aklımca intihara kalkıştım. Bir yandan da dini obsesyon geliştirdim. Yaz tatilinde gunde 15 saat Kuran-ı Kerim'i okuyor, orda kafirlere yonelik yazılan her şeyi uzerime alınıyor, cehennemde ne yapacağım ben diye korkudan ve sucluluktan ağlıyordum. O gun dilencinin birine harclığımı vermediysem tum hafta bunu duşunuyordum. Uc sene kadar filan psikiyatrik tedavi gordum (duzenli terapi ve ilac).
Annem ve babam genelde cok ama cok sevgi dolu ve sevgilerini gosteren, sarılan, open, şakalaşan, her gece masal okuyan... bir anne babaydı. Ama sorunları vardı, surekli bir boşanma lafı donuyordu evde. Babam tipik pasif, sorumsuz, ev işlerine, cocuk bakımına katkısı olmayan ve habire iş batıran Turk erkeği. Annem iki gunde bir 36 saat nobet tutmaktan ve kocasından yorgun duşmuş, surekli sinirli, ayrıca aşırı mukemmeliyetci, cantamda yapılmamış bir odev bulsa benimle 3 gun kuser, derslerim hep cok iyi olmalı. Benim de derslerim hep cok iyiydi zaten, hic annemin sozunden cıkmazdım ve acıkcası cok da korkardım annemin ofkesinden. Vurmazdı ama bağırırdı surekli, ve kuserdi gunlerce.
Lisede en cok istediğim okulu kazandım, her şey farklı olacaktı, ve oldu da. Once aynı şehirde olmamıza rağmen yatılı okumaya ailemi ikna ettim, tiyatro kulubune girmek istiyordum, evimiz okuluma uzaktı. Sonra tiyatro yaptım, gitar caldım, okulda konserler verdim, kendi bestelerimi yaptım. Burası her şeyin mumkun olduğu, sonsuz bir ozgurluk alanıydı. Ozguvenim yine duşuktu ama herkes beni seviyordu sonunda. Bu gelişim yetmedi, 16 yaşında değişim programıyla Amerika'ya gideceğim diye tutturdum ve babamdan ilk dayağımı yedim. Yılmadım, sonunda ikna oldular, 1 sene Avrupa'ya gittim. Sanatla ilgili bir okula kaydoldum. Grafiker olmak istiyordum. Kendimi keşfediyordum her gun. Şehirlerde yalnız yalnız dolaşıyor, muzelere gidip notlar alıyordum. İcki, uyuşturucu, bohem bir yaşama ozeniyordum. Macar bir yaşıtıma aşık oldum, yuz vermedi. Erkekler beni hep reddediyordu zaten. Cok heyecanlıydım, onlara hemen tutuluyordum, korkuyorlardı benden.
Universite sınavı senesinde Turkiye'ye dondum, sınavda kendimin bile tahmin edemediği bir puanla dereceye girip hukuk fakultesini kazandım. Guzel sanatlar fikrim Turkiye'ye gelince, ac kalma korkusuyla sonup gitti, yeni kararım, hic sevmeyeceğimden emin olduğum hukuk fakultesini bir şekilde bitirip insani yardım calışanı olup dunyayı dolaşmaktı (şimdi Afrika'da insani yardım calışanıyım).
Universiteye girer girmez ders vermeye, ceviri burolarında fiziki kontrol ve gitgide ceviri yapmaya başladım, bir şekilde ailemden bağımsız olmak takıntı haline gelmişti. Bir yandan Başbakanlık ilk yuz bursu alıyordum. Ailemden hic para almadım ama onlarla yaşıyordum. Hukuk fakultesi ve ailemle yaşamak beni depresyona sokmuştu yine, evden hic cıkmamaya başlayınca yine terapiye gittim, yine ilaclar kullandım. O zaman psikolog bana "sende kronik depresyon var" dedi. Tiyatro kulubune girdim yine, bir cocuğa sırılsıklam aşık oldum. Ama nedense beni bir gun seviyor, bir gun sevmiyordu, surekli eksik bir yanım var gibi hissediyordum. Doğuştan eksik bir yan. Asla onun seviyesine cıkamayacakmışım, asla aşık olunacak bir kız olamayacakmışım gibi. Sebat edip 15 kilo verdim, 50 kiloya duştum, uzun sure de oyle kaldım. Kilo problemim cozulse de asıl problemim, yetersiz biri olduğum duygusu gitmiyordu.
Sonra başka sevgililerim oldu, cinsellikle, ve surpriz bir şekilde vajinismus problemim olduğu gerceğiyle tanıştım. Bu arada her bulduğum fırsatta yurtdışına cıkıyordum, bir şekilde para biriktirip, İnterrail, Work and Travel, Erasmus, allah ne verdiyse yardırıyordum. Tanışıtığım erkeklerin hicbiriyle guzel, tatmin edici, mutlu bir ilişkim olmuyordu. Bunun dışında surekli gulen, cok yakın dostlukları olan, neşeli, hayatı cok seven bir genc kadındım. Butun arkadaşlarım severdi beni, sosyal cevrem genişti epey. Mutlu bir yaşantım vardı. Hayallerim cok fazlaydı, cok renkliydi, depresif yapıma rağmen mutlu biri olarak goruyordum kendimi.
Onunla tanışmam
Onunla, nefret ettiğim avukatlık stajımı yaparken, can sıkıntısından internette yazılar yazdığım dandik bir sitede tanıştım. Yazımın altına "ben sana aşık oldum. Cok ciddiyim". diye yorum yazdı. Ciddiye almadım onceleri, sonra gitgide ısrarları arttı. İstanbul'da okumuş, bir sure İstanbul'da calışmış, aslen İc Egeli, şimdi kucuk bir şehirde kitapcı dukkanı var. Kitapcılık hayalimdeki sevgili mesleği olduğu icin biraz etkilendim.
Buluştuk, ilk başta cok itici geldi. Hiperaktif gibiydi. Cok bağırarak konuşuyordu. Surekli bana bakıp "ne kadar guzelmişsin. Hadi buradan Beşiktaş evlendirme dairesine gidiyoruz." diyordu. Sevimli ama garip buldum, kararımı o anda verdim, bu iş olmazdı. Sonrasında uzun bir mesaj attım: "cok hoş, yakışıklı birisin, ama senden o elektriği alamadım" yazdım. O yıllarda moda olan ektrik almak terimi şak diye oturuyordu hislerime.
Yılmadı ama. İşyerime guller gonderdi (utanmıştım epey ama meğersem gururum okşanmış), her gun arayıp "arkadaş olarak" sohbet etti, bir sure sonra, nefret ettiğim, sırf lisansımı alayım da s..r olup gideyim diye katlandığım, gunde 16 saat calışıp mobingin alasını yaşayıp cucuk kadar para almalı stajyerlik hayatımda tek eğlencem, tek avuntum onunla yaptığımız telefon seansları oldu. Saatler surerdi bazen bu telefonlar...
İlk buluşmamızda beni Sultanahmet'e goturdu. Eski İstanbul'u cok seviyordum, ve bu tutkumu paylaştığını soyluyordu. Sonra beni Sultanahmet'te inanılmaz guzel, tarihi bir otelde kalmaya ikna etti. Korkuyordum, ikinci kez goruştuğum, ama defalarca telefonda konuştuğum bir adam. Beni oldurecek mi, ne yapacak?
Aslında biliyordum, başından beri. Bu herife elimi versem kolumu kaptırırım, biliyordum yani. Ahtapotumsu bir his veriyordu bana. Ama neden bilmiyorum, gormezden geliyordum. İlk defa seviliyorum, ondan korkuyorum diyordum kendime. Keşke hislerimi dinleseymişim.
İlk gece daha once hic yaşamadığım bir seviyede cinsel mutluluk yaşadım. Aklım hayalim almazdı boyle bir hazzın varolabileceğini. Sonra okuduklarımla cok uyumlu. Bu tur ilişkilerde ilk zamanlar kişi kendini keşfedermiş, inanılmaz, başka boyutta bir cinsellik yaşanırmış. İlişkimizin sonlarında ise cinsellik, bende sadece kacıp kurtulma hissi yaratıyordu... "Bunu yapan insan olamaz, bu adam acımasız" diyebileceğim sahneler. Zorlamalar... Tecavuz demeye dilimin varmadığı anılar.
İlişkimizin başları- goklerde ucarken
O geceden sonra ona aşık oldum, veya oyle sandım. Mukemmel ilişki. Eski İstanbul'da uzun yuruyuşler. İlk defa sevilmek ve prenses gibi davranılmak. Onu karşıma aldım ve bu ilişkiye başlamak istiyorsa bilmesi gereken bazı şeyler olduğunu, benim Turkiye'de kalıp avukat olmak istemediğimi, ruhsatımı yaptıktan sonra yurtdışına insan hakları okumaya gideceğimi, sonrasında da insani yardım kuruluşlarında, uluslalarası insan hakları kuruluşlarında calışmak veya yurtdışında doktora yapmak istediğimi, bunu kabul etmeyecekse benimle ilişki yaşamamasını soyledim. Defalarca. Bana dediği şey: seninle nereye olursa olsun gelirim.
Bu arada surekli evlilik teklifi alıyordum ama hicbir planımız yoktu, ve icimdeki o his sebebiyle "daha erken, daha genciz, ekonomimiz bir duzelsin de" diyordum. "Kucul de cebime gir" diyordu cevap olarak. Genc değilmişim.
İlişkinin duraklama donemi (fetret devri gibi bişey)
Gercekten de bir sene sonra mastera gittim. Sucluluk gunleri o zaman başladı. Ben derslere adapte olmaya calışırken, o gunde 17-27 kere aramaya, beni kaybetmekten korktuğunu soylemeye başladı. Bu arada kitapcısı batmıştı, borcları vardı, askerliğini yapmamıştı, yaşadığı kucuk şehirden kıpırdayamıyordu. Ben o arada sınıfımdan serseri bir oğlandan hoşlanmaya başladım. İlgimi anladı oğlan, bir gece beni odasına davet etti. Reddettim. Ancak ona olan ilgim de gecmedi. Sevgilim Facebook, Gmail, butun şifrelerimi biliyordu. Hareketler dokumunden bakmış ve cocuğu gunde 50 kere arattığımı gormuş. Kıyamet koptu.
Başkasına ilgi duymak aldatmaktı evet ve ayrılmam gerekiyordu ama ayrılamadım. Cok ama cok suclu hissediyordum, ruhum bir cenderede gibiydi. Bir şekilde durumu hallettik.
Aramızdaki problemler bitmiyordu. Onun kucuk şehrine donmemem sorun oluyordu. Ben kariyeristmişim, ozentiymişim, yurtdışı ozentisiymişim, cevrem dejenereymiş, arkadaşlarım yozmuş. Seven kadın donermiş. Benim yoz cevreme karşın kendi temiz, yurttan, Anadolulu cevresini ornek gosteriyordu hep. Yoz biriysem beni neden seviyorsun diyordum. Sen farklısın, seni onlar bozmuş ama icin temiz diyordu. Siyasi goruşumden bile tiksiniyordu. Ben Cihangir solcusuymuşum, liboşmuşum. İnsani yardım alanında calışmak istemem cok sacmaymış, dunyayı ben mi kurtaracakmışım? Artık gelecek planımız benim Turkiye'ye donmem ve onun kucuk şehrinde akademisyen olmamdı. Bir gun İstabul'a gittiğimde, en yakın arkadaşımın nişanına gittik. Nişan değil de parti gibi bir şeydi. Cok sinirlendi orda 10 dakika durduk diye, bir hışımla cıktı, ben de peşinden. Dayanamıyormuş boyle ortamlara.
Ben masterdayken bana surekli kendisine asılan kızlardan bahsediyordu. Bir kere bir psikologla olan yazışmasının ekran goruntusunu attı bana. Kız psikolog, buna aslıyor, keşke sevgilin olmasaydı diyor. Bu da benim psikolojik sorunlarımdan bahsediyor, vajinismusu var diyor. Dindar olduğumu soyluyor. Kız da diyor ki "her şeyi yapıyormuş onu mu yapmıyormuş Allah korkusundan ahahaha". Gercek bir kadın gelir, kendine gercek bir kadın bul diyor kız. Butun gun ağladım bu yazışmaları okuyunca.
Bir başka tartışma konumuz, kardeşimin bir derdi var anlıyorum, başka bir şehirde okumaya gitmiş, ama bana anlatmıyor. Benimle iletişimi kesmiş cunku şifrelerimin onda olduğunu biliyor. O zaman whatsapp yaygın değil, tek iletişim yolumuz email veya facebook. Şifrelerimi geri istiyorum, vermiyor, verirsen ayrılırız diyor. En sonunda baskıya, sucluluğa dayanamadım, master bitti ve dondum. Hicbir iş başvurusu yapmamıştım, kalmak icin hicbir adım atmamıştım.
Turkiye'ye donuş ve cokuşum
Ankara'da (ona daha yakın olmak ve ailemden habersiz rahat rahat yanına gidip gelmek icin) doktoraya başvurdum, orda bir eve taşındım. Ceviri yaparak geciniyordum. Fakirlik sınırında ve hic arkadaşım olmadan yaşıyordum, olan butun arkadaşlarımdan uzaklaşmıştım zaten. Tek derdim oydu. Gitgide beni araması sorması kesildi. Ankara'ya hic gelmedi. Kardeşim bazı nedenlerle cok zor durumdaydı ve ben kafayı yemek uzereydim. (Bu surecte 40 kilo aldım ve sağlığım bozuldu). İşsizdim. Surekli onun yanına gidiyordum. Annesi vardı bir hayatta, iki de kız kardeşi. Cok seviyorlardı beni. Annesi bana kızım diyordu. Ben de annesini seviyordum. Ama herkes neden onunla evlenmediğime kafayı takmıştı. Ama ilişkimiz evlenilecek gibi değidi. İletişimimiz yoktu artık. Sıfır. Asla dertlerimle ilgilenmiyordu zaten. Dunyanın en talihsiz, en bahtsız insanı oydu. Ekonomik acıdan bitik durumdaydı.
Benim ailem ise ondan nefret ediyordu. Annem "kızım bu adam sana şiddet uyguluyor, ayrıldığın gun adak adadım, fakire fukaraya dağıtacağım" diyordu. Babam "takma hayatı bu kadar, her şeyin suclusu sen değilsin" diyordu. Surekli o şehre gittiğimi ise bilmiyorlardı, ama tahmin ediyorlardı sanırım.
Bu arada surekli bir kızla goruşuyordu. Sozde arkadaş ama anlıyorum, arkadaştan cok daha fazlası. Surekli ikisinin flort etmesini izliyorum, ne zaman ziyarete gitsem. O ziyaretler kabusa dondu. Bazen de eskisi gibi seviliyordum, eski gunlerin kırıntılarına tutunuyordum, umutsuzca. Kıskancsın, paranoyaksın diyordu bana. O kız onun gozunde mukemmeldi, ben ne kadar yozsami dejenereysem, o da o kadar saf, temizmiş. Cinsellik desen hayatımın en korkunc cinselliğini yaşıyordum. Sonra beni aldattı o kızla, ortaya cıkardığımda ise terk etti beni. Yıkılmıştım. Cidden yıkılmıştım. Telefonda haykırarak ağlıyordum, o ise duygusuzdu.
O'ndan sonrası
Sonrasında işe girdim, Ankara'da, istediğim bir işti. Sonra 2 sene once Afrika'da bu iş oldu, buraya geldim. Mutlu sayılırım, kendimi topladım. Ama bazen eski şeytanlar geliyor, kronik depresyon baş gosteriyor. Cok terapi gordum ama pek de cozum bulamadım.
Burada cok zeki, cok deneyimli kadınlar var. Yazımı buraya kadar okuduysanız cok teşekkur ederim. Biliyorum, psikologlar da var.
O ilk bakista cok ama cok saf, gurultucu hiperaktif bir cocuk gibi, kirilgan, duygulu, coskun, sevgi dolu. Ondan ona hicbir kotulugu konduramadim. Hala da Beni bir zamanlar delice sevmis olduguna inaniyorum. Yalan soyledigimi dusunmuyorum. Hala nefret etmiyorum ondan, mutlu olsun istiyorum hatta. Neden bilmiyorum ama tanisaniz belki siz de boyle gorurdunuz. Sanki seven taraf oydu sevmeyen, onu begenmeyense Ben. Hep bu hisle yasadim iliskiyi, ona borclu gibi.
Beni aldattigi kiz onu terk edince donmek istedi sadece bir kere, kabul etmedim. Sonra hep buyuk bir hata yaptigini, bana yaptiklari icin cok suclu hissettigini soyledi. Vicdanim Beni rahat birakmayacak dedi. Hala arada konustugumuz oluyor, kotu bir sekilde degil ama, naber napiyorsun gibi. Kotu hissetmiyorum. Bu da bana narsist olmadigini dusunduruyor. Tabi ki donmek asla istemem Allah korusun.
Sizce bu yaşadıklarım nedir? Benim sorunum ne? Aklınıza bir tanı geliyor mu? Narsist istismarla alakalı mı sizce bunlar? Yoksa narsist olan ben miyim? Sizce butun bunlar nedir? Sorunum ne olabilir benim?