Dun bir film actım "Sekizinci sınıf" ve sadece 15-20 dk dayanabildim. Cunku kendimi seyrediyordum. Bir cocuğun dunyasının nasıl anlaşılamadıgini. Aslında bu yazı daha cok o yaştaki cocukların ebeveynleri icin yazılıyor. Kendi "sessizleşme" tecrubelerimi ve cıkardığım dersleri cocuğuyla ilgili kaygıları olan annelerle paylaşmak istiyorum

1. Sınıftan 8. Sınıfın sonuna kadar sınıfın en sessiz cocuğuydum. Ama insanlar şunu her zaman atladı, benim bir ev halim, bir tatil halim, bir arkadaş halim de vardı. Ben kendi dunyamda konuşkan ve neşeli bir cocuktum. Beni tanıyıp dunyama girenler benim sınıftaki halimden ne kadar farklı olduğumu bilirdi. Ama sınıfta başka biriydim. Ve bu da beni bu şekilde etiketlemelerini sağladı. Choco onlar icin sessiz, deyim yerindeyse ezik, hayatın rencide grubuna dahil olmuş kısmındaydi. Doğuştan şansız gibi. Benim icin hakkımda ne duşundukleri cok onemliydi. Dolayısıyla beni duşundukleri şey olduğumu kabul etmiştim. 1. Sınıftan 8. Sınıfa kadar gunumun yarısından fazlasını gecirdiğim ve buna alışmam gerektiğini duşunduğum bir işkenceydi

Matematiği oldum olası sevmedim. Turkce dersim bir o kadar iyiydi. Kalemim kuvvetliydi. Resim yeteneğim vardı. Resim derslerinde arkadaşlarımın resimlerini de yapardım. Ama beni kotu olduğum dersler ve ozguven eksikliğim yuzunden asla kendilerinden biri gibi gormediler. Onlar cok havaliydi. Sınıfın en calışkanlari. Kendini en guzel ifade edenleri. Surekli sesli şekilde gulup şakalaşanlari. Hepsinde lider ruhu vardı. Bir şey soylemekten cekinmiyorlardi. Tahtaya cıktıklarında heyecanlanmiyorlardi. Benim gozumden nasıl gorunduklerini soylesem inanamazsiniz. Ulaşılması zor sanatcılar gibi. Benden ustun olduklarına o kadar inanmıştım ki temas etmekten bile cekinir olmuştum. Tabi bunda oğretmenimin koca bir payı vardı. Benim icin onlara kalem silgi vermek ozel bir andı

Bir gun turkce dersinde kompozisyon yazmıştık. Sırayla cıkıp okumamız gerekiyordu. Sınıfın populer takımı tahtaya cıkıp okudu. Sıra bana geldiginde bayılacak gibiydim. Ellerim titrediği icin defteri sabit tutmaya calışıyordum. O halime baktıklarını bilmek bile berbat bir histi. Ama bu iyi kompozisyon tok bir sesle okunmayi hak ediyordu. Bense nefes nefeseydim. Bir sekilde bitirdim. Sonra oğretmen benim yazdığıma inanmadı ve bana duşuk puan verdi. Yine de o yaştaki bir cocuğun yazdığına inanamayacagi bir şeyi yazmak beni mutlu etmişti. Bu yuzden oğretmenime kızamadım. Ama dedim ya, benim icin arkadaşlarımın hakkımda ne duşunduğu cok onemliydi. Bu yuzden artık butun yeteneklerim hic olmuştu.

Onlar gibi davranmaya başladım. Onların gulduğu şeyleri komik bulmasam da guluyordum. Onların sıkıldığı konuları sevsem de sıkılmış gibi yapıyordum. Yine de ortamın en sessiz en arkadaki "uyumlu" kızı olmaktan oteye gidemiyordum. Sınıfın guzel kızlarından sayılırdım. Ama ozguven eksikliğim yuzunden en cirkin kiziydim. Butun dersleri zayıf olan Nurtac la oynayan tek cocuktum. El ele tutuşup donmeyi severdi.
Sınıfın o kadar guzel olmayan bir başka kızı icimizde en ozguvenli olanimizdi. Erkekler ona yardımcı olmak icin yarışa girerdi.

Evde anne ve babama saygılı olup verilen direktiflere uyduğum surece iyi anlasirdik. Yine de yanlarında gulup eglenebiliyordum. Ama sanki benimle gurur duymaları icin her şey derslerime bağlıydı. Derslerim iyiyse mutluydum. Değilse degildim. Cunku onları halletmeden korkularım gecmiyordu. Baskı, stres, kaygılar.
Veli toplantilari hayatta en korktuğum şeydi. Cunku kotu olan derslerim yuzunden ailemin diğer veliler icinde kucuk duşmesini istemiyordum. Bu duşunce de bitiriyordu beni. Her şey gizli kalsın istiyordum. Evdeki halimle bilinmek, derslerimden ayrı tutulmak istiyordum. Cunku daha fazlasını yapamayacağımı biliyordum.

Yetenekli olduğum konuları ailem bilmiyordu. Cunku esas durum her zaman derslerdi.

Bu bir cocuğu o kadar yıpratıyor ki. Neredeyse 8 sene boyunca okulda yaşayan ve benim gibi sınıfın icine kapanık cocuğu olan butun cocuklarımızı yıprattıgi gibi

Şimdi size dramatize edildiği icin zamanla traji-komik bir hal alan o sacmalıktan değil, insanı azaltan ciddi bir duygunun fiziksel etkilerinden bahsetmek istiyorum

"Rencide olmak"

Cocuğun onemsediği bir konuyu gozardi ettiğimizde,
Zekasini kucumsedigimizde
Yapamadığı konuyu onun beceriksizliğiymis gibi hissettirdigimizde
Veya oğretmeni tarafından herkesin onunde azar yediğinde hissettiği fiziksel acı

Uşume
Dizlerden yukarı doğru cıkan bir ateş
Ateş gozlerde toplanır
Gozler kendiliğinden kısılıyormus gibidir
Ağlama isteği gelir ama aglanmaz
Bunun oluşturduğu boğaz acısı yutulur
Gozlerdeki değişik his surer

Bu baskı nerden gelmiştir gozlerine duşunursun. Sanki konuşan herkesin ağırlığı oradadır. Sonunda butun vucut tamamen ısınır

Ben yerime gecerken sadece uyumak istemiştim. Cunku bu fiziksel durum saatlerce koşmuş gibi yormustu beni. Vucudun normale donmesi duyguların normale donmesinden daha zormuş.

Cocuklarımızın her zaman yanında olamayız. Onları okulda ya da hayatlarının herhangi bir bolumunde her şeyden koruyamayiz. Ama bunlara hazırlayabiliriz. Ozel olduklarını hissetmelerini sağlayabiliriz.
Eğer duymayı bilirsek evde o halden anlamayan umursamaz şımarık cocuğun cok başka bir hikayesi olabilir.
Onları cocukluğunun ciddi bir bolumunu kapsayan okul hayatında oylece kendi haline bırakamayiz. Cunku başa cikamiyorlar. Ergenliğe girdikce de icinden cıkılmaz bir hal alıyor.

Gerektiği kadar ders yapmalı, gerektiği kadar cabalamalilar. Fazlası değil. En iyi olmak zorunda değiller. Matematiği sevmek zorunda değiller. Ya da Turkceyi. Once kendilerini sevmeyi ogrenmeliler. Her durumda sevildiklerini hissetmeliler. Her haliyle. Kalemden once kalem tutabilen ellerini, gozlerini, saclarını sevmeliler. Cunku buna değerler.

Onları keşfetmeliyiz. Sevdiği renkleri onemsemeli o rengi neden sevdiğini sormalıyız. Yeteneklerini merak etmeliyiz. Severek yaptığı bir işi tebrik etmeli buna zaman ayırmalıyız

Elbette biz anneler de bazen dinlenmeye ihtiyac duyuyoruz. Hic bitmeyen o enerjileriyle baş etmek kolay olmuyor. Bir an once uyusunlar da biz de bacaklarimizi uzatalim istiyoruz. Bizim de kendimize gore haklı nedenlerimiz var değil mi? Nasıl olmasın.

Cocuğun okuldan donup yemeğini yemesi, parkta oynayıp enerjisini atması sonra da biraz evde takılıp uyuması kafi geliyor. Bu arada biz de rutin ev işlerimizi yapıyoruz. Sonra bugunde boyle bitti diyoruz.
Ve boylece butun bu koşturmaca icinde kaybolan sessizleri fark edemiyoruz.
Kac gunumuz boyle geciyor hic duşundunuz mu? Gercekten yeterince ilgilendik mi cocuklarımızla? Yeterince dinledik mi? Belki de anlatamadığı bir şeyleri buyutuyordur icinde. Belki de bize ihtiyacı vardır

Biz anneler cocukların ikinci adını neden "yapma etme" koymadık ki? Cunku durmadan hata yaparlar. Pis yerlere dokunurlar. Koşup duşerler. Arkadaşının silgisini vermezler. Odevini yapmazlar. Biz yapma demeye alışmışızdir onlar da tekrar yapmaya. Cunku bizim icin altında yatan sebeplere yoğunlaşmak yerine gunu kurtarmaya calışmak daha kolaydır.

Keşke zamanı bir yerinden yakalasak. Bize en cok ihtiyacları olduğu zamanda onları duysak. Tek başına baş edemeyeceği duyguları bizimle paylaşmalarını sağlasak.
Ve en onemlisi onları bazen de sessizken duysak. Cunku belki de sessiz cocuğu duyabilecek tek kişi annesidir

Cocuklarımız ilk sevdiği kişi biziz. İlk guvendikleri. Peki biz? Onların bize olan sonsuz guvenini hissettiğimiz gibi, acaba biz de cocuklarımıza hissettirebildik mi? Yoksa "yapma, etme" ler o kadar coğaldı ki artık yapabileceklerinden o kadar da emin değil miyiz?

Cocuklar hisseder.
Ve zaman gecer.
Bunu hissetmenin vermiş olduğu hasarı duzeltmesi de cok sancılı olabilir.

Bana gelince buyudum işte. Her acıdan değiştim. İcimde kapanmamış olan her şey icin tek tek cabalamam gerekse de bunu yaptım. Herkesi de affettim.
Evlendim. Bir oğlum oldu. Dil problemi olan bir cocuk. Eğitimi icin cabalıyorum. Sınavı benimkinden cok daha zor. Ama Mirac Efe de cok sevdiğim bir ozellik var. O dışlansa dahi arkadaşlarına kendisini kabul ettirdi. Hic vazgecmedi. Arkadaşları once onun dilinden anlamadığı icin aralarına almak istemedi. Bunu da ona acıkca soylediler. Birkac kere ağladığını gordum. Gozleri yıllar onceki ben gibiydi. Ağırlaşmış kısılmış ve utanmış. Bu duygunun onu hapsetmesini istemedim. İstemiyorum. Kaybolmasını istemiyorum. Rencide olmasını ve bu duygunun sebep olduğu butun o fiziksel acıyı hissetmesini istemiyorum. Yapabileceğim en guzel şey onu cok sevmek. Onu dunyaya hazırlamak. Dinlemek. Onemsemek.

Onlara değerli hissettikleri bir cocukluk bırakalım. Buyuyup guzel bir genc kız olduklarında ya da bir delikanlı, kimseye acmak istemedikleri bir burukluk kalmasın bizden yana. Ya da ilerde mantıklı yetişkin bir adama donuşmeleriine rağmen hala neden bu kadar ihtiyac duyduğunu bilemedikleri antidepresanların bir parcası olmasın cocukluk

Guzel bir cocukluk geciren insanlar daha buyuk sorunlarla karşılaşsalar bile neyin onemli olduğunu bilirler

Demiştim ya, zaman azalıyor
Bizim icin hızla gecen her yıl onların asla geri getiremeyecegi cocuklukları

O zaman bir kez daha duymayı deneyelim
Sonra bir kez daha
Ve bir kez daha