Sessizce yine odasina gecip alisilmis bir sekilde bilgisayarinin basina gecti. Internete baglanip Chat odasina girmesi uc dakikasini almisti. Sonra gozleri o ismi aramaya basladi. Monitorde sirayla beliren isimler arasinda o ismi ararken icindeki heyecana bir anlam, bir isim dahi veremiyordu. Gelmemismiydi?... Neredeydi?... Birden bir huzun coktu gonlune... Yalan bir iliski ve aptalca bir maceradan baska neydi burada yasadigi... Aslinda yasadigini soylemek bile dogru degildi. Sonucta real olmayan sanal bir alemde sanalca surulen bir sohbetten ibaretti hersey... Sonra birden farketti beynine isledigi o ismi... "Sehadet"... Titrek parmaklari kontrolsuzce tuslara dokunurken ilk tanistiklari gune dondu dusunceleri...
Bir Pazar sabahiydi ve Chat odasinda fazla kimse yoktu. Neden girdigini dahi bilemiyordu sanal sohbet odalarina. Sonra birden o isim dikkatini cekmisti... Karsisindakini goremedigi, duyamadigi halde utanarak bir selam vermisti... Daha sonra adinin Hakan oldugunu ogrenmisti... Hakan... Gonlunun engin derinliklerine kazimisti artik o ismi. Bilmedigi, tanimadigi fakat her sozunun gonul bahcesinde bir cicek gibi filizlendigi bir erkegin ismi... Daha tanismalarinin ilk gununde email adreslerini degiserek yazismaya baslamislardi. Hakkinda fazla bir bilgisi yoktu aslinda. Sayfalar tutan emaillerinde daha cok islami konular hakkinda uzun uzun sohbet ediyorlardi. Bazen ise sevda yuklu siirler gonderiyorlardi birbirlerine... Belkide karsi tarafdan yazan genc adam bu yarali gonulde ne buyuk umudlar yeserttiginden habersizdi...
Ve yine bulusmuslardi anlastiklari gibi gercekten cok uzak bir sanal alemde...
"Selamunaleykum Nazli... Nasilsin bugun?... Emailini aldim. Gonderdigin siir cok guzeldi, tesekkur ederim..."
Nazli kelimeleri okurken icinde birseyler titresiyordu... Yazilanlar basit ve olagan kelimelerdi fakat onun icin gonlunu fetheden erkegin gozunde dahada yukselmesine sebep oluyordu. Sonra kontrolunun disinda aglamaya basladi... Hickiriklar birer birer dugumleniyordu bogazinda... Sevda atesi sarmisti gonlunu... Bilmeden gormeden sevmisti... Masum, lekesiz ve saf bir askti kalbinde filizlenen... Sonra ellerini bacaklarinin uzerinde gezindirirken kalbinde derin bir sizi hissetti... "Kendine gel kizim... O kim sen kim..."
Sonra yine titrek parmaklarini tuslarin uzerine birakirken gozleri masanin uzerinde yazili duran siire takildi... Ablasindan olmaliydi. Kisaca yazilanlari cevaplayip siiri aldi eline.
Sakinirim seni kitabim gibi,
Sevgin en samimi hitabim gibi,
Kalbi sarmalayan kaburgam gibi,
Saklamazsam seni, ruhum utansin...
Sir olup dolastim arzin ustunde,
Ilahi sanatin yonttugu bustte,
Kimse dokunduysa, yada optuyse,
Baska el degdiyse, beden utansin...
Senden baskasindan alirsam koku,
Kahreder kuskunun en hafif soku,
Dilersen yarayim kalbimi oku,
Rastlarsan bir ize, gonul utansin...
Siiri okurken elleri dahada titriyordu... Sevda bu olmaliydi.... Sevince bir kere sevip bir omur dahi olsa hep o sevdalisini beklemek... Bir baska gul koklamamali kendi gulunun ustune... Sevince bir kere sevmeli ve ebedi olmali sevdalar... Gecici hevesler ugruna yikilmamali buyuk umutlar... Gonulden olmali sevgiler ve ancak olum ayirabilmeli sevenleri...Tipki benim sana duydugum bu yuce sevgi gibi... Duyuyormusun Hakan... Kulak ver gonlumun sesine... Cevap ver su yarali gonlume... Sende seviyormusun benim sevdigim kadar?... Sende yazdinmi adimi kalbinin en temiz, en el degmemis en kiymetli kosesine yaldizli harflerle...
Yureginin sesini ancak kendini duyurabilmenin acisiyla kivraniyordu. Bilinc disi yazdigi satirlara goz atiyordu... "Bugun huzun var yine icimde. Kapim sana acik ayni bicimde, Tomurcuk yarali gonlumde, Dallari meyveye durduramadim..."
Birden yuzunun kizardigini hissetti utancindan.... Belkide icindeki duygularini apacik sermisti internet hattinin diger ucunda beklemekte olan genc adama... Pismanlik sarmisti bedenini. Sonra yazilan cevabi okuyunca yureginin caresizligi ile sudan cikmis bir balik misali cirpiniyordu gonlu...
"Seni aramak istiyorum... Konusmamiz gerek... Dilersen sen beni ara... Iate numaram ........"
Aci cekiyordu... Sebepsizdi belkide acilari... Belkide luzumsuz... Numarayi bir kagida gecerken ellerinin titremesi yazisnida etkiliyordu. "Ah bi bilsen..." diye mirildandi... Sonra bilgisayarin basinda ayrilip salona gecti. Herkes yatmisti... Sehbanin uzerinde duran telefonu terlemis elleriyle kavrayip aceleyle odasina dondu. Icinde buyuk bir muhasebe yasiyordu...
"Haram giden yolda haramdir... Sen ne yaptigini saniyorsun be Nazli?... Gorusunce ne olacak? Ya gormek isterse seni?... Gercekleri nasil diyeceksin ona?... Ama yalan konusmadim ki... Ben ona yalan konusmadim ki hic..."
Icinde kendisiyle surdurdugu tartismalar ve muhasebe devam ederken cekinerek tuslara basmaya basladi. Karsi taraftan signal sesini duyunca butun bedeninin titredigini hisseti bir an. Sonra o ilimli, sicak, sefkatli ve sevimli sesi duydugunda basi donmeye baslamisti...
"Efendim..."
Cevap veremiyordu... Susuyordu caresiz... Suskunluk... Bazen bir suskunluk butun bir hayat boyunca konusulmakla anlatilamiyacagi anlatabiliyordu... Iste Nazlinin sususuda oyle bir susustu. Agzindan cikamayan kelimeler gonul dilinden birer birer dokuluyordu...
"Nazli... Konussana..."
Cesareti yoktu... Gucu yoktu konusmaya... Sonra fisildarcasina bir "Merhaba" cikarabildi muhurlenmiscesine kapali duran agzindan... "Allah´im bu guzel bir sesti... Nekadar hos ve sicak bir sesti... Susmasin... Hep konussun... N´olur Allah´im hic susmadan konussun... Kendimi kaybedeyim onun buyulu sesinde..." Agzini acmaktan acizdi. Gonul dilinin duyulmasindan korkarcasina icinden sayiklaniyordu... Sonra tekrar Hakan sozu alinca iki eliylede telefonu kavrayip yutmak istercesine kulagina bastirdi...
"Ne komik bir durum oyle degilmi... Bende ne diyecegimi sasirmis durumdayim. Sesini mutlaka duymak istedim. Aradigin icin sana cok tesekkur ederim. Nazli... Ordamisin?..."
Nazli ahizeyi dahada siki kavrayarak gogsune bastirdi... Icinde depresen duygularin tarifi imkansizdi... Engin sevda okyanuslarindaki kucucuk bir gemiydi... Hoyrat umut dalgalari carpip geciyordu onun yarali gonlune... Sevda... Ne guzel bir duyguymus...
Ahizeyi tekrar kulagina getirirken tekrar Hakanin "Nazli..." deyisini duydu ve utanarak cevap verdi...
"Evet burdayim... Ozur dilerim... Cevap vermeye utandim..."
"Neden?... Nezamandir emaillesiyoruz zaten... Seni ezberlemis gibiyim... Sesin nekadar sicak ve samimi..."
Genc kizin yuzunde al al cicekler acmisti sanki utancindan... Bir taraftan vicdan azabi ve utanma duygusu onu konusmayi bitirmeye zorlarken diger taraftan kendisini buyusune kaptirdigi o ilimli ses saatlerce devam konusmayi istetiyordu gonlune... Bu sefer gonlu agir bastiriyordu... Imkansizligina inandigi bir sevdanin kollarina birakiyordu kendisini...
"Sagol... Senin sesin cok daha sicak ve buyulu... Tipki hayal ettigim gibi..."
"Demek hayalda ettin sesimi... Peki beni nasil hayal ediyorsun?... Sence nasil biriyimdir?..."
Yine utanmisti... Teninin sicakligini hissedebiliyordu. Yanlis sozleri yanlis anlarda kullanmayi nede guzel basariyordu bugun... Ama soruyu cevapsizda birakmak istemiyordu... Dogruyu soylemek belkide en uygun olaniydi suan...
"Orta boylu oldugunu soylemistin zaten... Ve esmer oldugunuda yazmistin bir emailinde... Goz rengini ela olarak dusundum. Bilmiyorum anlatmasi guc.... Dusunceleri ifade etmek her zaman cok zordur... Belkide onlari dusunce olma ozelligi ifadesi zor olmalarinda gizlidir..."
Karsi taraftan bir an cevap gelmedi... Sonra genc adam sevincli bir sesle "Harikasin..." bagirdi... Ses tonunun fazla yuksek oldugunu kendiside fark etmisti ve ozur dileyerek devam etti...
"Evet... Ela gozluyum... Hmmm... Insan tarifi zaten zor birde dusuncelerin ifadesinin zorlugu... Haklisin... Aslinda sacma bir soruydu... Resim gonderirim sana... Tabii dilersen... Aslinda seni gormeyi cok isterdim, biliyormusun?..."
Beyninden vurulmusa dondu birden genc kiz... Gormekmi?... Nasil olurdu?... Bir gorse belkide birdaha asla yazmazdi... Belkide yuzune tukurur ve giderdi... "Bu halinlemi beni sevdin?" dese bile hakli olurdu... "Iste sana gercekleri soylemeye firsat be Nazli..." diye gecirdi aklindan... Cesareti yoktu... Aradigi ve gonlunu avuttugu sevdayi bulmustu ve onu tekrar kaybetmekten korkuyordu... Yapamazdi.... Ama yapmaliydi... Olmaliydi olacak olan... Seven gonul boylede severdi... Severmiydi gercekten?... Sevdalar artik okadar guclumuydu?... Seven gonuller sevdiklerine her ortamda her kosulda bagli kalabiliyormuydu?... Hem, onun sevdigi ne malumdu?... Ya sevmiyorsa?... Ya oylesine bir yazisma bir dostluksa?... Buna neden ihtimal vermek gelmiyordu icinden?... Sonra cevabinin cok geciktigini anladi...
"Tabii isterim... Sey... Beni gormeyi... Sey... Hakan... Sana soylemedigim birsey var...."
Genc adam pur dikkat dinliyordu. "Cekinme, soyle..." diyerek sozu yine Nazliya birakti...
"Ben... Ben.... Ben seni sevdim....."
Nefesinin kesildigini hissediyordu. Duygularini butun ciplakligi ile seriyordu genc adamin onune. Gelecek tepkinin en olabilecegini bilememenin ezikligi ile kivraniyordu yarali gonlu... Telefonun diger ucundaki adam yine kontrolsuz bir ciglik ile karsilik verdi:
"Bende seni sevdim be Nazlim..."
Her kelimenin yureginde actigi yarayi anlatamanin yorgunlugu... Gonlundeki o essiz sevincin verdigi sarhosluk... Halinin verdigi caresiz umutsuzluk... Icinde besledigi masum, saf ve derin sevdasinin karsilik oldugunu ogrenmenin mutlulugu... Hersey ama hersey zaten yogun olan beynini dahada yogunlastiriyordu... Sonra o buyulu sesin tane tane soylediklerini dinlemeye basladi...
"Yarin... Yarin bulusalim seninle... Sana anlatmam gereken birsey var... "
Sonra bir parki tarif etmeye basladi... Beyaz bir gomlek ve lacivert bir pantolon giyecegini ve elinde bir buket gul ile bankin uzerinde oturarak bekleyecegini defalarca tekrarlayarak anlatiyordu sevdadan yuregi sizlayan genc kiza...
"Saat ikide, unutma... Bekliyecegim..."
Cevap vermesine, hayir diyebilmesine musaade etmeden buyuk bir sevincle kapatmisti telefonu genc adam... Telefonun diger ucunda bitkin perisan biraktigi yarali gonulden bihaber bulusmanin planlari yapiyordu... Hayaller kuruyor ve buyuk sirrini nasil itiraf edecegini dusunuyordu...
Nazli telefonun kapanmasina aldirmadan ahizeyi halen kulaginda tutuyordu... Gozlerinden bosalan yaslar damla damla uzerindeki ucuk pembe elbisesinin uzerine dusuyordu... Habersizdi Hakan genc kizin icinde kopardigi firtinalari... Bihaberdi bu gonuldeki yaralara nester vurdugundan... Yureginin sizladigini ve caresizligin verdigi acinin bu gonlu yakip kavurdugunu... Dokulen her damla yasin binbir cile yuklu oldugunu ve verilen her nefesin isyan atesiyle pistigini... Cekilen her "offf"un yikilmis virane bir gonul sarayinin son enkazlarinida yerle bir ettiginden habersizdi genc adam...
Nazli elleriyle kavradigi tekerleri cevirerek pencerenin dibine gitti... Bugulu gozlerini gokyuzune yoneltirken icinden sadece Rabbinin duyabilecegi gizli dualara etmeye basladi...
....
Saate baktikca icindeki huzursuzluk dahada artiyordu... Iki saat kalmisti bulusma vaktine ve halen bilemiyordu gidip gitmeyecegini... Yuregi caresizlik icinde kivraniyordu yine... Ani bir kararla elbise dolabina dogru ilerledi. Kapaklari acip icinden beyaz bir elbise secti... Sonra dolabin en ust cekmecesini acarak beyaz seten bir basortusu alip itinali bir sekilde basini bagladi. Ortusunun bir ucunu topluigne ile basinin ustune tutusturduktan sonra diger ucunu baska bir igne ile omuzuna takti... Aynadan ablasinin kapinin agzinda bekledigini gorunce yonunu ona dogru yoneltti...
"Dogru olanini yapiyorsun... Ya gercekten seviyordur ve seni her halinle kabul eder, yada yalan bir sevda ugruna bos vakit harcadin... Acikliga kavusssun hersey...."
Ablasinin sozleri biraz olsun rahatlatmisti Nazliyi... Minnet dolu bir bakis gonderdi ablasina ve sandalyesini kapiya dogru surdu...
"Benimde gelmemi istermisin?..."
"Hayir, sagol abla..."
Banyoya gecip abdest aldi. Daha sonra her vakit serili olarak bekleyen seccadesinin onune gelerek namaz borcunu odemeye durdu... Belkide onu rahatlatan ve huzur veren tek andi, namaz kildigi vakitler... Husu icerisinde sakin bir sekilde bitirdi namazini ve o kudret sahibi olana yoneltti gonlunun arzularini... Avuclarini acip goz yaslari arasinda yalvariyordu Rabbisine...
...
Bankin uzerinde oturan lacivert pantolon ve beyaz gomlekli adami fark edince gonlundeki var olan heyecan had safhaya ulasmisti... Hayalini yaptigi "Hakan" modeline nekadarda uygundu genc adam... Yakisikliydi suphesiz... Bakislari ise cok sevecen ve heyecanli... Sandalyesini biraz daha ileri surdu...
Genc adam bir saatine birde etrafina bakiniyordu... Dun geceki heyecaniyla tamamen unutmustu Nazliya ne giyinecegini sormayi... Sonra gozu tekerlekli sandalye uzerinde yaklasmakta olan bir kiza takildi... Beyazlara burunmus ve etrafina sihirli bir hava sacan bu guzel kiz o olmaliydi... Gozlerinin icine yoneltti bakislarini... Kendini kaybetmisti genc kizin bakislarinda... Tekerlekli sandalyede oturmasi olanagi varmiydi Nazlinin?... Farketmezdi... Cok etkilenmisti bu guzellikten...
Nazli iyice banka yaklastiginda Hakanin israrli bakislarindan rahatsiz olmustu... Gozlerini yere dogru indirip "Hakan..." diye mirildandi....
Evet... Oydu... Yureklerindeki heyecan iki genc insanida titretiyordu... Aralarindaki suskunluk konusmalarini gerek birakmadan herseyi ifade ediyordu... Sozu yine Hakan aldi...
"Biraz dolasalim mi?..."
Hakan tekerlekli sandalyenin arkasina gecip sandalyeyi itmeye basladi... Sanki yillardir yaptiklari birseydi bu... Yururken hic konusmuyordu Hakan... Onunde surdugu genc kizi sanki yillardir taniyordu ve biliyordu... Belli bir muddet sesizce birlikte dolastiktan sonra bir bankin yaninda durdular... Hakan oturduktan sonra tekrar bakislarini genc kiza yoneltti...
"Cok guzelsin Nazlim... Cok guzel..."
Genc kiz olumsuz bir ifade ariyordu genc adamin yuzunde ve gozlerinde, fakat bulamiyordu aradigini...
"Sagol... O senin kendi guzelligin... Gordugun gibi Nazli sandalyeye mahkum... Dilersen herseyi baslamadan bitirip gidebilirsin, sana kirilmam..."
Kelimeler agzindan bosanirken icindeki yaralar dahada buyuyordu... Gozlerini genc adamdan gizliyordu, bosalan goz yaslarini gormemesi icin... Sonra o ilimli ve sefkat dolu ses ferahlatiyordu yanginlarla kavrulan gonlunu....
"Bitirmemek mi? Senin bu halin benim icin bir engel degil... Ben senin gonlunun guzelligine asik oldum be Nazlim... Sevdim seni yurekten... Gonulden baglandim sana... Asil sen benim anlatacaklarimdan sonra bitirebilirsin herseyi... Ama terk etme beni... Senden artik vazgecemem Nazlim... Vazgecemem..."
Her kelimesi huzur veriyordu genc kiza... Sevdali yuregi duymak istedigi, hasretini cektigi kelimeleri duyuyordu... Bir ruya gorme korkusu vardi icinde... Sevdali yuregi guzel bir ruya olup uyaninca herseyin biteceginden korkuyordu... Sonra tekrar Hakanin sesine dikkat kesildi...
"Ben sana birseyi soylemedim Nazlim... Gonlumun aradigi o sevdayi bulduktan sonra seni kaybetmekten korktum. Seni gormeden, duymadan bilmeden sevdim. Gonlunun guzelligini sevdim ve simdi kaybedebilmenin korkusuyla acilar icinde yanmaktayim... Nazlim... Inan ki seni gonulden sevdim... Asla gonul eglendirmedim... Bos bir sevgi beslemedim sana karsi... Nazli... Ben... Ben evliyim... Ustelik iki cocugumda var... Benden nefret edebilirsin... Bana kiazbilirsin... Bana bagirabilir, vurabilirsin... Ama sunu bilki seni gercekten seviyorum..."
Nazli duyduklari karsisinda beyninden vurulmusa donmustu... Ama gonul baginda yeseren umut ciceklerini soldurmaktan korkuyordu... Istemiyordu tekrar sevdasizlik collerinde sevgisiz devam yasamak... Bir seven bulmustu... Onu kaybetmek istemiyordu... Ne vardi, evli olmasinda?... Belkide ayrilirdi karisindan ve kendisiyle evlenirdi...
Sonra icine bir burukluk dustu... Hani o insanlarin ugradiklari zulmden dolayi geceler boyu aglayan Nazli?... Hani o kendi derdi dururken en aci sekilde savaslarda can veren kadin ve cocuklar icin gozyasi doken Nazli?... Hani o bozulan toplum ahlakini dusunup kederlenen yarali gonul?... Hani o caresiz insanlara bir yardim eli uzatabilmek icin binbir yola basvuran cileli insan?... Kendi saadeti ugruna bir baskasinin saadetine golge dusurmeye hakki varmiydi?... Kendisi mutlu olabilmek icin, bir aileyi dagitmaya ve iki yavruyu boynu bukuk birakmaya hakki varmiydi... "Ahh Kader... Yine oyununu oynadin bana... Tam mutlu olacaktim ki, tekrar engel cikardin karsima... Zaten yarali olan gonlume bir yeni yara daha ekledin... Cilem bana yetmezmis gibi bir cile daha verdin... Yoruldum... Cok yoruldum..." diye soyleniyordu icten.
Tekrar o buyulu gozlere bakti ve gozlerin derinliklerinde kayboldugunu hissetti.... O ela gozlerin ummanina birakmisti kendisini, farkina varmadan... Ve derinledikce dahada buyuk bir cikmaza giriyordu gonlu... Usancli bir hareket ile basini cimenlik uzerinde oynayan cocuklara dikti... Kucuk bir kiz cocugu babasinin omuzlarina binmis ve etrafina gulucukler dagitiyordu. Her gulucuk gulmeyi unutmus olan Nazlinin gonlune birer sadaka gibiydi... Yine dalip gitmisti eski gunlere... Cocukluk yillarina...
Henuz 10 yaslarindaydi ve herzamanki gibi tekerlekli sandalyesine mahkumdu... Bitkindi o vakitlerde gonlu... Kimseyle konusmuyor ve herkese cok sert davraniyordu. Okulun bahcesinde cocuklar birlikte oynuyorlardi ve o uzaktan seyrediyordu onlari... Ayaga kalkip onlar ile birlikte kosturmayi ve yakalamac oynamayi dusluyordu... Cocukluk umutlariyla gelecegi guzel gormeye calisiyordu... Birgun gelecekti ve oda ayakta dimdik duracakti... Kimse ona aciyarak bakamayacakti... O duygular icindeyken yaninda birisinin dikildigini fark etmisti... Sinifindan Cemdi elinde bir buket Nergis ile dikilmis bekleyen... Cicekleri utangac bir tavirla Nazliya uzatirken belkide bakislari gerektiginden cok daha fazlasini ifade ediyordu. Fakat Nazli herzamanki taviri ile terslemisti onuda... Cicekleri alip kucagina yerlestirmis ve Cemi kovmustu yanindan... Yasinin kucuklugune ragmen Nergislere bakarak kendini bu boyunlari bukuk ciceklere benzetmisti o vakit...
Simdi ise kucaginda bir buket sari gul vardi... "Sariyi sectim Hocam, sararip solmus umutlarim gibi" diye mirildandi... Hakan pur dikkat onu dinliyordu korkulu bir gonulle... Sonra gozleri neden Nazlinin kucagindaki gullere kayip yuzunde bir mahcupluk belirmisti... Konusmaya utaniyordu ve Nazlinin birseyler soylemesini bekliyordu...
Genc kiz yonunu tekrar ona dogru donerek yasli gozlerle konusmaya basladi...
"Hayatima bir isik gibi girdin. Hic tadmadigim duygulari taddirdin bana. Bana yaklasmayi basaran belkide ilk erkeksin... Seni sevdim, hemde cok sevdim... Su yarali gonlume girmeyi basaran ilk erkeksin... Senden baska kimseye acmadim bu gonul kapilarimi... Sana kirgin veya kizgin degilim... Buna hakkim dahi yok... Beni kisa bir sure icin dahi olsa mutlu kildin... Gulmeyi unutmus gonlumu sen guldurdun... Sevdanin essiz ciceklerini kokladim sayende... Benimkisi bir ruyaydi ve uyandigim an bitecek bu ruya..."
"Be..." Genc adamin sozunu keserek devam konusuyordu Nazli...
"Sus... Hersey cok guzel basladi ve musaade ette guzel bir sekilde bitsin... Sana olan sevdami yuregimin en derin en ucra koselerinde ebedi saklayacagim... Gun gelirde bu gonul baskasina tutulursa ki, buna inanmiyorum, bilki senin sevgin yuregimde hapistir... Asla cikmayacaktir... Kendi mutlulugum icin bir baskasinin mutluluguna golge dusuremem. Bunun vicdan azabi beni yok eder... Sana minnettarim, cunku beni mutlu ettin... Soyledigin her soz, yazdigin her kelime ile bana dunyanin en buyuk saadetini yasattin. Insan olmanin suuruna ancak eristim... Kendi mutlulugundan vazgecmek ugruna dahi olsa bir baskasini mutlu etmeyi basariyorsan insan olduguna inanabilirsin... Ailene don Hakan... Unut beni... Hic bulusmamis olalim burada... Hic yazismamis olalim seninle... Hic sevmemis ol beni... "
Daha fazla konusamiyacagina inaniyordu... Sustu caresiz... Gozlerini surekli genc adamdan kaciriyordu...
"Git artik... N´olur git... Git... Git..."
Hakan yenilgiye ugramis komutan edasiyla yerinden dogruldu... Sevmisti gercek manada ama kader ayri yazmisti iki genc insani... Karisini ve cocuklarini dusununce utaniyordu kendinden fakat Nazliyi gorunce vazgecemiyordu...
"Son defa, ama son defa, Elveda diye diye, icimden kal demeni bekledim, kal demeni bekledim..."
Sarkinin sozlerini kirik bir gonulle mirildaniyordu Hakan... Nazli onun asik oldugu sesini duydukca, kelimeler hancer olup kalbinin derinliklerine saplaniyordu... Tekrar "Git" diyebildi sadece... Sonra haykirdi... "Giiiiiiiiiiiiiiiiiittttt...."
Hakan caresiz uzaklasti genc kizin yanindan... Yaptigi bir hataydi, biliyordu... Fakat hatasinin bedelini bukadar agir odeyecegini bilememisti... Hem oduyor hemde odetiyordu...
Nazli islak gozlerle genc adamin arkasindan bakarken aglayarak sesizce "Gitme..." diyebildi son olarak...​

SON