damar hastalıkları belirtileri, nelerdir, ceşitleri, tedavisi,


Sevgili Melek'ler, bu yazımızda sizleri bilgilendirmek adına, damar hastalıkları ve ceşitlerini ele alıyoruz.






BEYNİN DAMAR KOKENLİ HASTALIKLARI:Beynin damar kokenli hastalıkları beyin damarlarının lezyonlan sonucun*da sinir dokusunun yıkıma uğradığı bo*zukluklardır.

NEDENLERİ
Halk arasında inme ya da felc olarak bi*linen apopleksi (ya da Latince adıyla ic-uts cerebrale) beyin atardamarlarının yırtılmasıyla oluşan beyin kanaması so*nucunda gelişir. Damar sertliği (arteri-yoskleroz) gelişmiş bir beyin atardama*rında oluşan bir pıhtının damarı tıkama*sı da (tromboz) başka bir inme nedeni*dir. Aym bicimde, beyin embolisi adı verilen ve vucudun başka bir yerinden kan dolaşımjna karışan pıhtı parcasının beyne ulaşarak damarı tıkaması ile ortaya cıkan olay da inmeye neden olabilir. Ayrıca beyin atardamarlarının sinirsel uyanlar*la kasılması da (spazm) beyin dokusu*nun kanlanma yetersizliği sonucunda felce neden olur.
Soz edilen felc nedenleri bazen tansi*yonun yukselmesi ya da aniden duşmesi gibi kan basıncı dengesizlikleri, bazen de yemek sonrasında kanın sindirim siste*minde toplanması ya da sıcaklık değişi*minde ve alkol alındığında onemli mik*tarda kanın deride birikmesi gibi kan da*ğılım dengesizlikleri olabilir. Bu neden*ler arasında emboli oluşumunu kolaylaştıran kalp hastalıkları ile pıhtı oluşumuy*la seyreden kan hastalıkları da sayılabilir. Felc, cok sigara icilen, bol yemek yenen yoğun bir işgununden sonra, gece saatlerinde ya da sabah yataktan kalkıl*dığında, ayakkabı bağlamak ya da yuz yıkamak icin eğilme durumunda ortaya cıkabilir. Belirgin iklim ve mevsim deği*şiklikleriyle hava basıncındaki onemli oynamalar da felc gelişimini kolaylaştı*rabilir. Felcten onceki gunlerde hastada genellikle baş ağrısı, yuzde kanlanma ar-ş tısı, baş donmesi ve sinirlilik gozlenebil ir.
GORULME SIKLIĞI
Damar kokenli beyin hastalığı 40 yaşın altında oldukca seyrektir. En sık goru*len neden pıhtı ile damar tıkanması (yuzde 80), daha az olarak da kanama*dır (yuzde 15). Dolaşım sistemi hasta*lıklarının bircok nedene bağlı olarak arttığı gunumuzde, beyin atardamarları*nın hastalıkları da oldukca yaygmdır. Bu yaygınlığın onemli bir nedeni yaşlı nufusun artması ise de, lezyonların yal*nız yaşlılarda gorulmediği unutulmama*lıdır. Hastaların ucte biri orta yaş uze*rinde, uretken ve calışma yaşamı icin*deki kişilerdir.
BELİRTİLERİ
Az da gorulse, beyin hastalığının on belirtileri arasında baş ağrısı, baş don*mesi, uyku eğilimi ve bilinc bulanıklı*ğından soz etmek gerekir. Beyindeki doku yıkımının yerine gore, hafif ko*nuşma, hareket ve gorme bozuklukları gorulur. Bilincin acık olduğu bu do*nemde soz konusu belirtiler birkac sa*niye ya da dakika, bazen de daha uzun surer. Ağır olgularda ise beyindeki olay şiddetli bir tablo ile ortaya cıkabi*lir. Artık gercek bir inme ya da ictus cerebrale tablosu oluşmuştur. Hasta yere duşer, hareketsizdir; bilinc kay*bolmuş ve yuz kanlanması artmıştır. Onceleri yuzeyel ve aralıklı ic cekme bicimindeki solunum daha sonra derin*leşir. Nabız yavaş ancak dolgundur. Felc vucudun yansına yerleşmiştir. Ozellikle beyin kanaması sonucu geli-§en felclerde ateş, mide bulantısı, kus*ma, cırpınma nobetleri ve koma sık go*rulur. Genel belirtilerle birlikte, lezyo-nun yerine gore değişebilen sinir siste*mi belirtileri de ortaya cıkar. Doku yı*kımının fazla olmadığı olgularda felc hicbir iz bırakmadan iyileşebilir. EEG (elektroensefalografi), psikometri (zi*hinsel ve ruhsal yeteneklerin olcumu) vb ozel yontemlerle bile hastalık izleri ortaya cıkarılamaz. Ama olguların bu*tunu soz konusu olduğunda, genellikle kalıcı hareket ve konuşma bozuklukla*rı ortaya cıkar. Komanın birkac gun icinde cozulmediği olgularda hastalı*ğın kotu gidişli olduğu duşunulur. Has*ta, olumle sonuclanabilen bronkopnomoni (bronş-akciğer iltihabı) ya da Oteki enfeksiyonlara karşı buyuk Olcu*de savunmasız durumdadır.
İNCELEMELER
Anjiyografi ile yapılan radyolojik ince*lemede beynin damar ağı goruntulene*rek damar sertliği, damar keceleşmesi, tıkanma vb değişimler saptanabilir. Ta*nıya cok yardımcı olan bir başka ince*leme yontemi de bilgisayarlı tomogra*fidir. Bu yontem ozellikle beyindeki kanama ve doku Olumu alanlarının be*lirlenmesinde kullanılır. Elektroensefa-logram ve sintigrafi ile hem lezyonun yeri, hem de hastalığın gidişi hakkında geniş bilgi sağlanabilir. Gene son yıl*larda geliştirilen magnetik rezonans, tanıda cok onemli veriler sağlayan bir yontemdir. Kanamalı olgularda belden beyin-omurilik sıvısı cekilerek (lomber ponksiyonu) sıvıda kanın varlığı saptanabilir. Ama bu yontem olası tehlikele*ri nedeniyle ancak tam icin zorunlu du*rumlarda uygulanmalıdır.
TEDAVİ
Damar kokenli beyin hastalığı genellik*le acil girişim gerektiren bir durumdur. İlkyardım uygulaması oldukca kolay*dır: Hasta yan yatar bir duruma getiri*lip solunumun rahatlaması sağlanır. Gomlek yakası, kemer vb gevşetilerek alna ve yuze soğuk kompres uygulanır. Hasta kusuyorsa, kusmuğun soluk bo*rusuna kacması onlenmelidir. Cırpınma nobeti olan hastaların dillerini ısırmala-n, dişler araşma sağlam ama sert olma*yan bir cisim konarak onlenebilir. Ayn-ca bu durumdaki hastalar, kendilerini yaralamamalan icin yakın gozetimde tutulmalıdır.
Hasta hastaneye yatırıldıktan sonra, tedavi tanıya gore belirlenir. Hastalık nedeni gecici iskemi (kanlanma eksikli*ği) nobeti olduğunda, tedavinin amacı beyinde ileri derecede doku yıkımını onlemek olmalıdır. Tedavide oncelikle pıhtılaşma onleyici ilaclar kullanılır. Ayrıca tehlikedeki beyin dokularının kanlanması cerrahi girişim ile yeniden duzenlenir. Bu tedavi yaklaşımlarının hangisinin once uygulanacağı her olgu*da değişebilir. Damar sertliği, şeker hastalığı, kan basmcı yuksekliği gibi tehlike etkenlerinin yaygm olarak go*rulduğu yaşlı hastalara gunde 0,5 gr asetilsali silik asit (aspirin) ağız yoluyla verilir. Beyin dokusunda oksijen yeter*sizliği olduğunda pıhtılaşma onleyici ilaclar kullanılır. Felc kanamaya bağlı ise bu ilaclar kesinlikle verilmemelidir.Asetilsalisilik asit ya da pıhtılaşma ıleyici ilaclarla yapılan tedavinin esas ıacı pıhtı oluşumunu onlemektir. Felcten sorumlu olan damar tıkanıklığı*nın yeri ve niteliği radyolojik incele*meyle belirlenerek cerrahi tedavi plan*lanabilir. İc şahdamarmın (karotis atar*damarı) kafatası dışı bolumunun tıkan*dığı ya da bir darlığın geliştiği olgular*da cerrahi girişimle pıhtının cıkarılması son derece olumlu sonuclar vermekte*dir. Şahdamarmın kafatası ici bolumu*nun tıkanıklıklarında ise, pıhtıya ulaşıl*ması guc ya da olanaksız olduğundan yuzeyel şakak atardamarı (arteria tem-poralîs superficialis), orta beyin atarda*marına (arteria cerebri media) bağlanır. İleri derecede ayrıntılı damar cerrahisi yontemlerinin uygulanmasını gerekti*ren bu ameliyatlar ancak geniş mikro-cerrahi olanaklara sahip buyuk merkez*lerde gercekleştirilebilir. Tum vucudu tutan felclerde tedavi olanakları geniş değildir. Yatalak hastanın yatış durumu sık sık değiştirilerek zaturree ya da ya*tak (dekubitus) ulseri (hastanın vucudu*nun yatağa değen yuzeyinde surekli yatma sonucu gelişen yaralar) oluşumu onlenmeye calışılır. Hastanın hareket ettirilmesi kol ve bacaklann işlevlerini belli bir olcude de olsa yeniden kazan*masına yardımcı olabilir. Bu hastalar burundan mideye sokulan tup ya da da*mar yolundan verilen serum ile beslen*melidir. Gerekirse idrar sonda ile alınır ve soluk borusunda acılan bir delik ile rahat solunum sağlanır. Hastanın huzur*suz olduğu uum: ilarda sakinleştirici ilaclar yararlıdır. Felc gelişiminden 2-3 gun sonra salisilîk asit tedavisine ve radyolojik incelemelere başlanır. Beyin kanamalarında uygulanan cerrahi teda*vi hastanın yaşamını kurtaran ancak ge*nellikle sinir sisteminin butunluğunu korumada başarısız kalan bir yontem*dir. Bazı beyin kanaması olgularında hastalar rehabilitasyon ile felci buyuk olcude yenerek kendi kendine yetebilir duruma gelirler. Coğunlukla anevriz*maya (damarlarda balonlaşma), anjiyo-ma (damar tumoru) ve atardamar-toplardamar oluşum bozukluklarına (AVM) bağlı olarak gelişen orumceksi-zar altı (subaraknoit) kanamalarda cerrahi girişim, buyuk tehlikeleri olsa da, olumlu sonuclar verir. Bu cerrahi giri-. şim hastanın bilinc durumuna gore he men (erken cerrahi) ya da birkac hafta sonra (gec cerrahi) yapılabilir.
REHABİLİTASYON “‘
Felc olgularmda akut donem sonrasın*da, hastaya eski hareket yeteneklerini yeniden kazandırmak amacıyla calış*malara gecikmeden başlanmalıdır. Ozellikle vucudun bir yansını tutan felclerde hastaların onemli bir bolumu eski hareket yeteneklerini buyuk oranda kazanabilirler.
Yarım felc gorulen olgularda, hastalığın ilk gunlerinde, hastanın genel du-i rumuna gore duzenlenen ve adım adım ilerleyen bir rehabilitasyon programına başlanır. Erken donemde başlanan rehabilitasyonun yeni embolilere ya da kan basıncı yukselmesine neden olacağı en*dişesi son derece yersizdir.
Eski felc olgularında da rehabilitas*yon denenmelidir. Bir sure sonra ozel*likle bacaklarda eski hareket yeteneği*nin şaşırtıcı bir bicimde yeniden kazanıldığı gorulecektir. İyileşme, yedek si-i nir hucrelerinin (nisanlar beyin hucrele*rinin yalnızca kucuk bir bolumunu kul*lanırlar) olu hucrelerin yerini almasıyla gercekleşir. Canlılığım yitirmiş beyin sinir hucrelerinin kendini yenilemesi olanaklı değildir.
Eskiden felcli hastaların hareket ye*teneklerini yeniden kazanabilmeleri icin yalnızca elektrik uyaranları ve ma*saj uygulanır, ama cok başarılı sonuclar alınamazdı.Felcin bacakları tuttuğu hastalarda bacaklar doğru duruşa getirilerek, bu durumda tutulmalıdır. Bu yapılmadı*ğında bacaklar normal dışı bir konumda kalacağından tedavi gucleşir. Daha son*ra pasif hareketlerle eklemlerin sertleş*mesi ve bacaklann “hareket belleğini” yitirmesi onlenir.Bu aşamada tedavi programı bireysel olarak, yani her hastanın durumuna gore hazırlandığından tedavi karmaşık bir hal alır. Kural olarak basit hareket*lerden zora doğru gidilir: Hasta once yatakta, sonra yatak kenarında ve te*kerlekli sandalyede oturtulur. Sonraki aşamada ayakta durma alıştırmalarına gecilir. Daha sonra hastanın, Onceleri duz bir yerde ayna onunde ve duvara tutunarak yurumesi, ardından birkac basamak inip cıkmaya başlaması sağla*nır.Aynı genel rehabilitasyon programı kollar icin de gecerlidir. Ama yapısı da*ha karmaşık olan el hareketlerinin reha*bilitasyonu ozel bir program gerektirir. Calışma yaşamına geri donme, evde ve toplumsal ortamda kendine yetme butu*nuyle rehabilitasyon programının başa*rısına bağlıdır. Başarılı bir sonuc icin tedaviyi uygulayanların cabalarının ya*nı sıra hastanın da katılımı gerekir. He*kim ve teknik yardımcıları hasta uzerin*de değil, hasta ile birlikte calışma anla*yışı taşımalıdır. Hastalar gerekirse eg*zersizleri her gun tek başlarına da sur*durebilirler. Organ hareketlerinde belli bir duzeye ulaşıldıktan sonra tedavi ev*de devam edebilir.
Felcli hastalar konuşma yeteneğini yeniden kazanmada oldukca gucluk ce*kerler. Konuşma rehabilitasyonuna er*ken başlanması gerekir. Ozel ilgi, uz*manlık, sabır, kararlılık ve uzun alıştır*malar gerektiren bu tedavi oldukca ba*şarılı sonuclar verebilir. Yaşlılar da da*hil olmak uzere hastaların coğu birkac yuz kelimeden oluşan bir sozcuk dağar*cığı geliştirerek gunluk yaşamları icin gerekli iletişimi kurabilirler.
Felcli hastaların rehabilitasyonu uz*manlaşmış merkezlerde yapılmalıdır. İstatistikler, felc geciren hastaların yuz*de 90 oranında aile ortamında kendileri*ne yettiğini, yuzde 30 oranında da uret*ken iş yaşamma geri donebildiğini gos*terir. Bu nedenle yarım felcli hastalan yazgılarına terk etmek yanlış bir tutum*dur.
KORUNMA
Daha 18. yuzyıl tıbbında felcin genel olarak kısa boyunlu, kırmızı yuzlu, ka*nama eğilimi olan ve kan basıncı yuk*sek kimselerde gorulduğu belirlenmişti. Felcin kan basıncı yuksekliği (yuksek tansiyon) ve şişmanlıkla yakın ilişkisi olduğu duşuncesi yaygm olsa da, tum kan basıncı yuksek ve şişman kişilerin felc adayı olduğunu soylemek abartılı olur.Ote yandan kan basmcı duşukluğu de (duşuk tansiyon) felce yol acabilir. Bu nedenle kan basıncmı duşurucu ilac*ların doktor denetiminde alınması zo*runludur.
Onemli bir nokta da felc oluşumun*da kalıtsal etkenlerin belirleyiciliğidir. Kan basıncı yukseldiğinde kalıtsal et*kenler oldukca onemlidir (organik bo*zukluklara bağlı olmayan ve “esansiyel kan basmcı yuksekliği” adı verilen tab*lo); ama bunların tek başına felc nedeni olduğunu soyleyemeyiz. Bu nedenle felcin kalıtsal olduğu soylenemez. Yal*nızca, felci kolaylaştıran kan basmcı yuksekliği, damar sertliği gibi etkenle*rin kalıtsal yanı olduğu soylenebilir. Yapısal etkenlerin felc oluşumundaki oneminin yanı sıra cevre koşullarını da goz ardı etmemek gerekir.Ote yandan kan basıncı yuksek ki*şilerde felc oranının cok yuksek olma*dığı da bir gercektir. Dolayısıyla hastalıktan en cok kimlerin etkilendiği sorusunun yanıtı kolaylıkla verilemez. Şişman kişilerde ve menopoz done*minde gorulen ya da başka nedenler*den kaynaklanan kan basmcı yuksekli*ği tipleriyle felc arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz. Kan basıncı yuksekli*ği esas olarak tedavi edilebilen hasta*lıktır. Gunumuzde kan basıncını duşu*ren etkili ilaclar kullanılmaktadır. Ge*ne de kan basıncını yukselten ani sı*caklık değişiklikleri, uzun sure guneşte kalma, aşın guc harcama, uzun sureli kas calışması, fazla yemek yeme,«alkol ve sigara kullanımı, heyecanlanma, uzun sureli bunaltı, dışa vurulan ya da saklanan ofke gibi etkenlerden korun*mak gerekir.Hastaların coğu bedensel ve ruhsal olarak yorucu işlerde calışmaktadır. Gergin iş ortamından uzaklaşmanın fel*ci onleyebildiği kesin olsaydı tedavi cok daha kolay olurdu. Ama ne yazık ki, boyle bir kesinlik yoktur. Gene de, iş ortamındaki gerilimlerden korunma ve daha sakin bir yaşam her zaman yar*dımcı olur.