bu konu:tiroid nedir,tiroid nodulleri hakkında bilgiler vermektedir.

Tiroid bezinin calışması beyinde bulunan ve hipofiz adı verilen bir bezden salgılanan TSH hormonu ile kontrol edilir.Tiroid bezesi nispeten yuzeyde yerleştiği icin boyun cildi ve adeleleri altında rahatlıkla ultrasonografi ile değerlendirilir.Tiroid ultrasonografisi, siyah-beyaz olarak yapılır.Tiroid bezesindeki kitlelere nodul denir. Nodullerin kanser olup olmadığının oncelikle ortaya konması gerekir. Bu da ancak biyopsi ile mumkundur.Tiroid bezinin etkileri nelerdir,tiroid hakkındaki tum detayları konumuzda bulabilirsiniz




Tiroid bezi, boynun on tarafında, gırtlağın alt hizasında, kelebek şeklinde bir organdır.
Her iki yanında ses telleri ile ilgili sinirler ve arkasında paratiroid bezleri bulunur.
Tiroid bezinde, gıdalarla alınan iyot kullanılarak, tiroid hormonları uretilir. Bunlar,T4 (tiroksin) ve T3 (triiodotironin)’dur.
Tiroid bezinde bunların dışında, kalsitonin denen başka bir hormon daha uretilir, bu hormon, kandaki kalsiyumun kemiklere alınmasında gorevlidir.
Ancak tiroid hormonları denince genellikle kastedilen, T4 ve T3’tur.
T4 ve T3’un bir kısmı, kanda diğer maddelere bağlanır. Asıl etkili olan kısım bağlanmamış (Serbest - Free) olanlardır. Bu yuzden T4 ve T3 yerine, artık FT4 veFT3 tetkikleri istenmektedir.
Tiroid hormonlarının yetersizliğine “hipotiroidi” denir. Belirtileri şunlardır:
Erken donemde:
* HÂlsizlik,
* Zihnî faaliyetlerde azalma (unutkanlık, uykuya meyil),
* Kas ağrıları ve kramplar, eklem ağrıları,
* Aşırı uşume,
* Kabızlık,
* Kuru cilt, sac tellerinde incelme, tırnaklarda incelme ve kolay kırılma,
* Adet duzensizliği, belki kısırlık/duşuk...
Gec donemde:
* Konuşmanın ağırlaşması, yavaşlaması, seste kalınlaşma,
* El-yuz ve ayaklarda odem (şişlik),
* Tat ve koku almada azalma,
* Kilo alma (cok nadir kilo kaybı da olabilir),
* Cilt renginde solukluk/sararma,
* Kaşların yan taraflarında incelme hatta dokulme,
* Dilde kalınlaşma,
* Nabızda yavaşlama...
Tiroid hormonlarının azalmasına cevap olarak, beyinden, tiroid bezini buyumeye ve cok calışmaya sevk eden tiroidi uyaran hormon (TSH) salınımı artar. Yani TSH, tiroid hormonlarını (T3,T4) dengelemekle gorevli bir hormondur.
Tiroid hormonlarının fazlalığına tirotoksikoz denir. Fazlalığın nedeni tiroid bezinin cok calışıp, cok hormon uretmesi ise, buna ozel olarak hipertiroidi denir. Tirotoksikoz belirtileri şunlardır:
* Carpıntı,
* Titreme,
* Sıcak basması,
* Aşırı terleme,
* Kilo verme,
* Sinirlilik,
* Adet duzensizliği ve
* Yersiz ağlama eğilimleri…
Tiroid hormonlarının artmasına cevap olarak, beyinden tiroidi uyaran hormon (TSH) salınımı azalır.

“Guatr, nodul” ne demektir?
Guatr kelimesi, tiroid bezinin buyumuş olduğunu ifade eder. YÂni tek başına ozel bir hastalığın ismi değildir. Guatr, nodullere, iltihabi hastalıklara (tiroidit) ya da Graves hastalığına bağlı olarak ortaya cıkmış olabilir.
Tiroid hucreleri bazen farklı gelişim gosterir ve bunun sonucunda, tiroid bezi icinde, cevre dokudan farklı hucre kumeleri/yumrular ortaya cıkabilir. Bunlara “nodul”, bu hastalığa da “noduler guatr” denir. Noduller birden fazla ise hastalık, “multinoduler guatr” adıyla anılır.

Noduller nasıl ortaya cıkar?
Nodulllerin nasıl ortaya cıktığı bilinmemektedir. Tiroid nodulleri, “sigara-alkol kullananlarda, (ozellikle cocukken) baş-boyun bolgesine radyoterapi almış kişilerde, ciddi iyot eksikliği olanlarda” daha sık gorulmektedir. Bunlar gibi bazı risk faktorlerinin, nodul oluşumunu arttırdığı duşunulmektedir.

Tiroid nodulleri ne sıklıkla gorulur?
Yaş, cinsiyet ve bolgelere gore oranlar değişiklik gosterse de :
Ultrason (USG) ile yapılan muayenelerde, yaklaşık her iki insandan birinde tiroid nodulune rastlanmaktadır.
Multinoduler guatr sıklığının ise, % 10 - 12’ler civarında olduğu sanılmaktadır.
Elle yapılan muayenelerde “kucuk, yumuşak yapılı veya derindeki noduller” hissedilemeyebilir. Bu yuzden, elle yapılan muayenelerde, insanların sadece % 1 - 5 kadarında nodul tesbit edilebilmektedir.

Tiroid nodulleri tehlikeli midir ?
Nodulu olan her hastayı ameliyat etmeye kalkarsanız, neredeyse her iki insandan birini ameliyat etmek zorunda kalırsınız ki; bu son derece gereksiz ve risklidir. Tiroid nodullerinin genel olarak % 5 kadarında kanser gorulmektedir. Ancak, duşuk de olsa sozu edilen risk, “kanser” gibi onemli bir hastalıktır. İşte hekim ve hasta acısından gucluk de burada başlamaktadır:
- Hangi noduller kanser acısından risklidir?
- Nodullerdeki kanser riski hangi tetkiklerle - ne oranda tesbît edilebilir?
- Hangi nodullerde ilÂc ya da radyoaktif iyot tedavisi, hangilerinde ameliyat tercih edilmelidir?
- Ameliyat ne zaman gerekli, ne zaman risklidir?
- Bu değerlendirme icin, herkes tarafından kabul gormuş kıstaslar var mıdır?
- Aynı hastaya neden cok farklı yorumlar yapılabilmektedir?
- Bunun bir “cetveli, guvenilir bir terazisi” yok mudur? Vs. vs.
Bu sorulara tatmin edici cevapların alınamaması, hastanın hekimine guvenini sarsmaktadır.
Hekim, hastalık ve uygun tedaviler hakkında hastasına bilgi vermeli, hasta da “kendi bedeni hakkında karar verebilecek ruşde sahip olmalı”dır.
Her tedavinin belirli oranda yararı ve riski vardır. Hekim, bunlar hakkında en guvenilir bilgileri (gerekirse referansları ile) hastaya takdim eder. Bundan sonra secim, hastanın olmalıdır.
“Size bırakıyorum, siz olsaydınız ne yapardınız?” gibi sorular, hicbir riski azaltmaz. Unutmayın ki; kararı kim vermiş olursa olsun, bedelini once hasta oder.
Kendi bedeniniz hakkında karar vermek sorumluluğundan kacmamalısınız…

Yalnız değilsiniz !
Tum dunyada, yıllardır, binlerce noduler guatr hastası takîp edilmektedir.
- Ameliyat edilen nodullerden hangilerinde kanser cıkmaktadır?
- Ameliyat oncesinde yapılan tetkikler ne olcude kanser riskini belirleyebilmiştir?
- Hangi tedaviyi alan kişilerde, kanser riski ne olcude azalmaktadır?
Bu ve benzeri sorulara, en guvenilir cevaplar aranmaktadır. Ancak sonuclarda, yaş, cinsiyet, yaşanan bolge vs’ye bağlı değişiklikler olabilmektedir.
Uzun suredir bu calışmaları derleyip, ortak bir yol haritası cıkarılması icin gayret edilmektedir. Bu calışmalar icinde en cok bilineni, 2006 yılında Amerikan Tiroid Birliği (ATA) tarafından yayınlanan “teşhis ve tedavi kılavuzu”dur. Kısa surede pek cok tıp kitabına da konu olan kılavuz, coğu tiroid uzmanı tarafından kabul goren onemli bir yol haritasıdır. Yine de kılavuzdaki bazı konular (bizim tarafımızdan da) eleştirilmekte ve değişiklik onerileri yapılmaktadır.
Bu yazımızın da buyuk olcude kaynağı, bu kılavuz (Management Guidelines for Patients with Thyroid Nodules and Differentiated Thyroid Cancer, ATA, 2006) ve kendi tecrubelerimizdir.

Tiroid nodullerinin tetkiki nasıl olmalıdır?
Yakın zamana dek “tiroid muayenesi” denince genellikle akla gelen, hekim tarafından elle yapılan muayene ve “tiroid hormonları (FT3, FT4) ile TSH”ın tetkikinden ibÂretti.Herhangi bir anormalliğe rastlanmazsa, daha ileri tetkik istenmezdi.
Elle yapılan muayenede, insanların sadece % 1-5 kadarında nodul tesbit edilebilirken, ultrason (USG) ile yapılan muayenede bu oran % 50’lere ulaşmaktadır. USG’de tesbit edilen kucuk noduller sıklıkla iyi huylu noduller olsa da, bu fark, uzmanlar acısından onemli bir sıkıntıya yol acmaktadır.
Her insana “bakalım sende nodul var mı?” diye USG yapılması, teknik ve maddi acıdan imkÂnsızdır. Diğer taraftan USG ile yapılan kontrollerin yararı da ortadadır. USG kontrolunun “şart” olmadığını belirtsek de, imkÂn bulan kişileri de bu tetkikten men edecek durumda değiliz.
Ancak biliniz ki; pek cok uzman, kendisi icin bile kontrol USG’si istememekte, ancak bir şuphe durumunda bu yola başvurmaktadır.

Pekiyi, bir şekilde tiroid nodulunuz olduğu tesbit edildi ise?
Nodullerinizin sayısı, yeri, buyukluğu ve yapısı nedir?
Solid nodul”, sert yapılı nodul demektir.
Kistik nodul” (coğu hastanın zannettiği gibi) kanser demek DEĞİLDİR !
Kist, kese şeklindeki yapılara verilen genel isimdir (su dolu balon gibi hayÂl edebilirsiniz). Son derece sıktır. İyi huylu ya da kanser olabilir. Bu nodullerdeki gucluk, iğne biyopsisi sırasında balonun icindeki sudan değil, balonun kendisinden hucre alabilmektedir. Bunun ne kadar guc olduğu acıktır. Bu yuzden bazı biyopsiler tekrar tekrar yapılır.
Nodulleri belirli ozelliklerine gore ayırdığınızda, kanser riski acısından belirgin farklılıklar ortaya cıkmaktadır:
Kanserleşme acısından daha riskli gozuken noduller şunlardır:
* Tek nodul (cok sayıda nodule oranla daha risklidir),
* Tiroid bezinin orta hattındaki (“isthmus” denen kısmındaki) noduller,
* Buyuk noduller (ozellikle 4 cm’den geniş nodullerde risk belirgin artmaktadır),
* Kenarları duzensiz, icinde dağınık kireclenme (kalsifikasyon) gozuken noduller,
* Cevreye yapışıklık gosteren noduller,
* Ozellikle ileri yaşlarda birden bire beliren noduller,
* Hızlı buyuyen noduller (not: bazen carpma, elle muayene vs. sonucu tiroid icinde kanama olabilir ve saatler icinde gelişen şişlik hastalarda kaygı uyandırabilir. “Hematom” denen kan dolu şişliğin, nodul ile ilgisi yoktur. Ancak kanamanın nedeni acısından, tetkik yapılması uygun olur.)
Nodulun kanser riskini tesbit etmede onemli bir diğer faktor de, nodulun (tiroidin geneline gore) daha mı cok, daha mı az calıştığının tesbitidir.
Bunun icin “tiroid sintigrafisi” denen tetkik yapılır:
* Cok calışan noduller, “sıcak / hiperaktif”,
* Az calışan noduller ise “soğuk / hipoaktif” olarak isimlendirilir.

Sıcak noduller hemen her zaman, yapıca tiroid hucrelerine benzeyen “adenom” denen iyi huylu nodullerdir. Sıcak nodullerde kanser riskinin % 1’lerden az olduğu soylenir ve ATA, bu noduller icin biyopsi yapılmasını bile gereksiz gormektedir.
Buna karşılık, soğuk noduller, sıklıkla tiroid hucrelerine “daha az benzeyen” hucrelerden oluşur. Yine de soğuk nodullerin coğunluğu (% 70 – 80) iyi huyludur. Ancak kanser riski, sıcak nodullere oranla belirgin arttığı icin, iğne biyopsisi ile parca alınması uygun olur.

Tek nodulunuz var ve bu 10 mm (1 santimetre)’den KUCUKSE ?
ATA’ya gore;
* Hastanın ultrasonunda şupheli bulgular yoksa,
* Yakın akrabalarında tiroid kanseri hikayesi yoksa,
* Baş-boyun bolgesine radyoterapi (şua) tedavisi almamış ise;
biyopsiye gerek yoktur. Nodulun USG ile takip edilmesi gerekir. Eskiden bu nodullerin daha fazla buyumemesi icin, hemen her hastaya duşuk doz tiroid hormonu hapı (levotiron, tefor, euthyrox vs.) verilirdi. Dışarıdan tiroid hormonu verilince, tiroidi buyuten hormonun (TSH’ın) azaldığı, boylece nodulun buyumesinin onlendiği duşunulurdu. Oysa bugun, bu nodullerin coğunun, TSH’a bakmadan buyumeye devam eden hucrelerden oluştuğu biliniyor. Bu yuzden artık bu tedavi sadece belli hastalara ve belirli bir sure icin uygulanmaktadır. Hastalar hem nodul hem tiroid fonksiyonları (FT3, FT4, TSH) acısından yakından izlenmelidir.
Nodul 10 mm’den kucuk ama risk faktorleri varsa, ultrason eşliğinde biyopsi yapılması ve yakın tÂkîbi uygun olur.

Tek nodulunuz var ve bu 10 mm (1 santimetre)’den BUYUKSE ?

USG’de nodulunuz 10 mm’den BUYUK gozukuyor…
Ve sintigrafinizde nodul SICAK DEĞİL ise…
Bu durumda kanser riski bir miktar artmış demektir. Artık, nodulu oluşturan hucrelerden numune alınması gerekir. Bu, son derece basit bir işlemdir. Genellikle ultrason eşliğinde, uyutmadan, ince bir iğne ile nodulden hucre cekilir.
Buna, “ince iğne aspirasyon biyopsisi (İ.İ.A.B. ya da FNA)” adı verilir.
Biyopsi sonucu:
* “Kanser (malign)” gelirse; ameliyat,
* “Temiz (benign)” gelirse takip kararı alınır.
* Alınan hucreler yetersizse (kistik nodul vs. nedeni ile), biyopsi tekrarlanır.
* Bazı hucrelerin kanser hucresi olup olmadığı, tek başlarına iken tanınmaz. Damar vs.’ye sıcrayıp sıcramadıkları gibi bazı kriterlere bakarak karar verilebilir. Tabii iğne biyopsisinde sadece birkac hucreye bakılarak bu ayırım yapılamaz ve sonuc “belirsiz ya da şupheli” olarak rapor edilir. Bu durumda, sıklıkla ameliyat kararı alınır.

USG’de nodulunuz 10 mm’den BUYUK gozukuyor…
Ancak sintigrafinizde nodul “SICAK (HİPERAKTİF)” ise…
“Sıcak, toksik ya da hiperaktif” kelimesi, nodulun % 99’dan buyuk ihtimalle cok calışan bir “adenom” olduğunu duşundurur. Sıcak nodullerde kanser, yuzde birden az gozukmektedir. Bu yuzden, (bazı uzmanlar karşı cıksa da) ATA, bu nodullerden biyopsi yapılmasını bile gereksiz gormektedir.
Sıcak noduller genellikle buyume eğilimindedir ve zamanla fazla tiroid hormonu uretimine bağlı olarak “hipertiroidi”ye yol acar. Tiroid hormonu uretimini baskılayan ilÂclar (propycil vs.) genellikle uzun donemde etkisiz kalır. Ayrıca bu ilÂcların uzun sure kullanımı, ciddi yan etkilere yol acabilir.
Tiroid hucreleri, kandaki “iyot”u alarak tiroid hormonlarını uretir. Dolayısıyla cok calışan noduller, daha cok iyot tutma eğilimindedir. Bu yuzden hastaya verilen duşuk dozdaki radyoaktif iyot (radyoiyot, RAI), diğer hucrelerden cok, bu hucreler tarafından tutulur. Boylece sıcak noduller, icine aldıkları radyoiyot’un etkisi ile oldurulmuş olur.
Tedavi, eğer başka (şupheli) nodul yoksa, radyoiyot icirilerek kolayca yapılabilir.
Amac, cok calışan nodullerin oldurulmesi ve hastanın tiroid hormonlarının normÂle getirilmesidir. Buna rağmen, radyoiyot tedavisi almış hastaların onemli bir bolumunde, zamanla hipotiroidi gelişebilmektedir. Ancak cerrahi risklerle karşılaştırınca, bu cok buyuk bir kayıp sayılmamalıdır. Hasta tiroid hormonu hapı alarak hayatına devam eder.
Sıcak noduller dışında, kanser şuphesi taşıyan nodul varsa, “ameliyat” tercih edilmelidir.
Kanser hucreleri, tiroid hucrelerinden farklı hucrelerdir. Bu hucrelerin duşuk doz iyotla olmesi beklenmez. Bu yuzden tiroid kanserlerinin ameliyatla alınması gerekir. Ameliyatla alınamayan, az miktarda ve uygun tipte kanser hucresi kalmışsa, bunlara yuksek doz radyoiyot tedavisi verilebilir.
Burada onemli bir detaya dikkÂt cekmek gerekir: Sintigrafi tecrubeli bir nukleer tıp uzmanınca yapılmalı ve yorumlanmalıdır. Bazı ilaclar, sintigrafi sonucunu tamamen etkileyebilir. Orneğin sintigrafi oncesi hastanın tiroid hormonu hapı (levotiron, tefor, euthyrox vs.) kesilmemişse, vucuda gereken tiroid hormonu dışarıdan hazır alındığı icin, tiroid bezi tembelleşir ve sintigrafide genellikle (yanıltıcı olarak) zayıf gozukur. Bazen değil nodullerin, tiroid bezinin kendisinin bile secilebilmesi imkÂnsız hÂle gelir. Nukleer tıp uzmanları eğitimleri sırasında, genel dahiliye-endokrinoloji-immunoloji ve patoloji eğitimi de alır. Bu acıdan endokrinologların ve cerrahların eğitimlerinde de nukleer tıp ve ultrasonografinin yer alması, onemli ve acil bir ihtiyactır.

Nodulleriniz BİRDEN FAZLA sayıda ise ?
(yÂni MULTİNODULER GUATR hastası iseniz)
Multinoduler guatr hastalığı, aynı hucreden koken alan (monoklonal) benzer nodullerden oluşabilir… Ya da noduller, bambaşka hucrelerden oluşmuş(poliklonal) farklı farklı noduller olabilir.
Bu durumda bir nodul icin yapılan tetkik sonucu, diğeri hakkında fikir veremez.
Bunları değerlendirirken, “riskli nodullerden biyopsi yapılması gerekir”. Mesel buyuk bir nodul yerine, kucuk bir nodulun risk faktorleri daha fazla olabilir. Bazen cok sayıda biyopsi yapılması gerekebilir.
Ultrason ve sintigrafinin (hatta biyopsinin) aynı hekim tarafından yapılması, “doğru nodullerin” secilmesi acısından buyuk fayda sağlayabilir.
Eğer tum noduller “sıcak” ise ve kanser şuphesi yoksa, “radyoiyot tedavisi” uygulanabilir.
Kanser şuphesi olan tek bir nodul bile varsa, tercih “ameliyat” olmalıdır.
Bir nodulun biyopsi sonucu “TEMİZ” gelse de, nodul zamanla BUYUME EĞİLİMİNDE ise, AMELİYAT onerilir !

TİROİD AMELİYATI zor mudur?
Tiroid ameliyatları, bu konuda tecrube sahibi cerrahlar tarafından yapılmalıdır. Tiroid ameliyatları oldukca hayati detaylar icerir.
En sık karşılaşılan hikayelerden birkacını paylaşalım:
* Ameliyat sırasında hastanın nodullerinin tamamı cıkarılamamıştır. Cıkarılan nodullerde “kanser” bulunmuştur. “Pekiyi kalan kısımda kanser olabilir mi?” Bunun cevabını cerrah dahil hicbir hekim bilmemektedir. Bazen ameliyat sonrası kalan “cok kucuk dokular”, radyoaktif iyot tedavisi ile oldurulebilir. Ancak bunun icin kalan dokunun “cok az” olması gerekir. Aksi hÂlde radyoaktif iyot etkili olamaz. Sonucta ikinci ameliyat gerekir. Bu, ilk ameliyattan cok daha zor ve risklidir. Tabii ilk ameliyatta bunu başaramamış ekibin ikincide başarılı olmasını beklemek de hasta acısından ayrı bir sıkıntıdır. Bu konuda tecrubeli bir uzmana ameliyat olmayı reddedip, sonra care aramaya calışan hastalarımın sayısını hatırlamıyorum… Birisi… Sonra bir diğeri…
* Bazen cerrahın “tiroid ameliyatları” konusunda tecrubesi azdır. Ameliyat sırasında yuksek oranda iyot iceren antiseptikler/ilaclar (tenturdiyot, batikon vs.) kullanılır. Patoloji sonucu “kanser” tespit edilmiş ve geriye kalan şupheli doku “cok azsa”, bu dokunun radyoiyot tedavisi ile oldurulmesi soz konusu olabilir. Ancak ameliyatta kullanılan iyot nedeniyle, tiroid dokusu iyoda iyice doymuştur. Bu da dokunun, radyasyon yuklu radyo-iyodu almamasına neden olur. Boylece hastanın radyoaktif iyot tedavisi aylarca ertelenmek zorunda kalır. Basit bir ilÂc tercihi… Ve sonucu…
* Bazen cerrah, ameliyatta tiroid bezinin tamamını cıkarttığına inanır. Hastayı tiroid hormonsuz bırakmamak icin, hemen hormon hapı (levotiron, tefor, euthyrox vs.) vermeye başlar. Boylece vucud icin gereken tiroid hormonu dışarıdan alınmış olur ve ameliyat sonrası kalan “şupheli tiroid dokusu” tembelleşir. Bu donemde cekilen sintigrafide de, bu doku (calışmadığı icin) sıklıkla gozukmez. Hasta, “elinize sağlık, hic artık kalmamış” dediği cerraha, 3-5 sene sonra “nuks” ile donebilir. Oysa ameliyat sonrası 4 haftalık bir donemde tiroid hormonu kesilse ve sonra sintigrafi istenseydi, belki geride kalmış doku belirlenebilir ve erkenden tedbir alınabilirdi.
Yine de unutulmamalıdır ki; en tecrubeli cerrahların en ozenli ameliyatlarında bile komplikasyon riski vardır. Anestezi bile tek başına bir risktir. Bunları hekim hatası olarak değerlendirmemek gerekir. Onemli olan bilgi ve tecrubesi ile “donanımlı” bir hekimin “iyi niyetli gayreti”dir. Buna rağmen doğabilecek riskleri, art niyet veya bilgisizlik olarak gormemek gerekir.

Ameliyat oldunuz ve KANSER cıktı ise…
Tiroid kanserlerinin pek azı hızlı yayılan cinstendir. Dunyada tiroid kanserinden olenlerin sayısı, zaturre’den olenlerin sayısından azdır. Tiroid bezi iyodu cok sever ve kandaki iyodu icine alarak biriktirir. Coğu tiroid kanseri hucresi de iyoda duşkundur. Hastalara ağızdan bir kapsul ya da sıvı şekilde verilen radyoaktif iyot (radyoiyot), vucuddan hızla atılırken, tiroid dokusunda tutulur. Boylece hucre, icine aldığı radyasyonun etkisi ile ağır ağır olur. Diğer kanser hastalarının hemen hicbiri boyle bir tedavi imkÂnına sahip değilken, radyoiyot tedavisi, tiroid kanseri hastaları icin cok buyuk bir nimettir. Radyoiyot tedavisi, nukleer tıp kliniklerinde ve nukleer tıp uzmanlarınca uygulanır.
Tiroidi alınmış hastaların, omur boyu sentetik tiroid hormonu hapı alması gerekir.
Tiroid hormonu, hap şeklinde, (genellikle sabahları) ac karnına alınmaktadır. Eskiden (“Armour” tablet gibi) hayvansal kaynaklı ilÂclar denenmiş olsa da, şu an ulkemizde satılan haplar, genellikle sentetiktir (hayvansal değildir).
İlacın ne dozda alınması gerektiği, hastanın şartlarına, hormon durumuna gore (TSH, FT3, FT4) ayarlanır. Bu da hastanın duzenli aralıklarla hormon tetkiki yaptırmasını gerektirir. Ozellikle kilo alıp vermeler, mevsim değişiklikleri, enfeksiyonlar, hormon duzeylerini etkileyebilir. Gunde yarım tablet ilÂc kullanan hastanın bir sure sonra hipotiroidi bulguları başlayabilir ve ilÂcı bir tablete cıkarması gerekebilir.
Hastanın hormon duzeyi normÂl olduğu (otiroidi) hÂlini yakından tanıması ve bunun dışında bulgularla karşılaştığında, (kontrol zamanı gelmemiş olsa bile) hekimine başvurması gerekir.
Tiroid hormonu takviyesi, hastanın zaten sahip olması gereken hormon duzeyine ulaşması icin yapılır. Hormon duzeyi normÂl seviyede olduğu muddetce, bu ilÂcların uzun donemde ciddi bir yan etkisinin olmaması beklenir. Boyle bir durum ortaya cıkarsa, yine hekime danışılmalıdır. (Tiroid hormonu hapı kullanmak, dozunun cok olması durumunda uzun vadede kemik erimesine yol acabilir. Dozun iyi ayarlanması onemlidir.)
Tiroidinde nodulu olan hastalar, başka hastalıkları varsa, ya da ailelerinde kanser (ozellikle tiroid kanseri) hastası varsa, bunlar hakkında hekimlerini muhakkak bilgilendirmelidir.
Bazı tiroid kanserlerinde, hastanın yakın akrabalarının da tetkik edilmesi gerekir.
Mesel “tiroidde nodul, vucutta (ozellikle yuzde) kıllı benler, meme/rahim ya da yumurtalıkta kitle, sindirim kanalında (polip denen) cıkıntılar”ın olduğu son derece nÂdir bir hastalık bilinmektedir. Cowden sendromu denen hastalıkta, bunlardan birkacının yakalanması, diğerleri icin tedbir alma imkÂnı getirebilir.
Bu acıdan her detay muhakkak goz onunde tutulmalıdır.
Daha once de belirttiğimiz gibi, her hekimin tiroid nodullerine yaklaşımında ufak tefek farklar olabilir.
Ancak, bunu aşan itirazların referanslarını sorgulamak gerekir…