Ozellikle makyaj malzemesi kullanan kadınlar icin oldukca onemli bir haber. İlginc tespite gore, makyaj malzemelerindeki nano parcacıklar dokulara sızarak insan sağlığını olumsuz yonde etkiliyor....

Dunyada 200 milyar dolar tutarında bir pazara sahip olan kozmetik sanayi, nanoteknolojiden en fazla yararlanan uretim dallarının başında geliyor. İngiltere, Lancester Universitesi Cevre Değişiklikleri Calışmaları Merkezi'ne gore nano parcacıklarla ilgili en fazla patent alan sanayi kozmetik. Nanoteknolojiden yararlanılarak uretilen kozmetik urunleri diş macunu, guneş kremleri, ruj, goz farı, tıraş losyonu, nemlendirici, deodorant gibi ceşitli urunleri iceriyor.

Kozmetik sanayinin nanoteknolojiye ilgisinin en buyuk nedenlerinden biri, yaşlanmayı yavaşlattığı ileri surulen urunlerin cok geniş bir pazara sahip olması. 2004 yılında cildi gencleştirdiği iddiasıyla piyasaya surulen kremlerin toplam pazar hacmi dunyada 9.9 milyar doları buldu. Nanoteknolojideki gelişmelerin bu rakamı iyice yukarılara cekmesi bekleniyor. Orneğin ABD'de nanoteknoloji patent başvurusunda 6. sırada olan L'Oreal, bugune dek 200 nanoteknoloji patentine sahip. L'Oreal'in geliştirdiği polimetrik nano kapsul, etken malzemeleri derinin alt tabakalarına erişimini kolaylaştırıyor. Boylece malzemenin daha etkili olmasını sağlıyor. Bu tur urunler şirkete en fazla kÂrı sağlıyor. Ancak L'Oreal ve diğer kozmetik ureticileri cildin canlılığını koruyan kozmetik urunlerin yanı sıra diğer urunlerinde de nanoteknolojilerden yararlanıyor. Bu urunlere ornek, gokkuşağı benzeri yanardoner renkleri olan goz farlarıdır.


BUYUK KÂRLAR

Kozmetik sanayi nano parcacık iceren makyaj urunlerinden cok buyuk kÂrlar elde ettiler. Bu, en basit ekonomi kuralına uygun bir gelişmeydi; insanlar bu urunleri talep ediyordu ve şirketler de bu talebe cevap veriyorlardı. Ancak nanoteknoloji yardımı ile uretilen kozmetik urunleri kullananlar şu anda cok temel bir sorun ile karşı karşıya, cunku guzellik urunlerindeki nano parcacıkların guvenilir olup olmadığını kimse bilmiyor.

Nano parcacıklar, muadilleri olan normal boyuttaki parcacıklara gore kimyasal, fiziksel ve biyolojik acıdan farklı ozelliklere sahip. Bunun yanı sıra, nano parcacıkların kozmetikler aracılığı ile deri veya solunum yoluyla vucuda girmesi tehlikesi de soz konusu. Bugune dek bu konuda yapılmış birkac oncu calışma, deriden kan dolaşımına sızan nano parcacıkların organ ve dokularda birikim yapabileceğini gosteriyor. Aslında sağlıklı bir deri, parcacık emilimini onler, ancak hasar gorduğu zaman, hatta yalnızca esnediği zaman, parcacıklar vucuda girebiliyor.


RİSK HARİTASI

Bu arada başta EPA (Environment Protection Agency-Cevre Koruma Orgutu) olmak uzere ABD'de cok sayıda laboratuvar bu urunlerin risk haritasını ortaya cıkartmaya cabalıyor. Bugune dek araştırmalardan elde edilen sonuclar kesin değil ve ileri calışmaların yapılması gerekli goruluyor. Bu ilk sonuclar karşısında kaygıya kapılan bilim adamları, guvenlik acısından acilen onlem alınmasını ve tuketicilerin urunlerin icine nano parcacık bulunduğuna ilişkin uyarılmaları gerektiğini duşunuyor.

Butun bu guvenlik endişeleri surerken, nanoteknoloji ile uretilmiş cok sayıda kozmetik urunu piyasalarda boy gosteriyor. Son yapılan bir calışmaya gore şu anda dunyada 15 ulkede nano parcacık iceren 270 kozmetik urun pazarlanıyor.

Kozmetik sanayi resmi kurumlar tarafından ciddi bir duzenlemeye tabi tutulmadığı icin pek cok insan farkında olmadan nano parcacıklara maruz kalıyor. Bu boşluktan yararlanan pek cok şirket, urunlerinin icinde nano parcacık bulunduğuna ilişkin tuketiciyi bilgilendirmeyi ihmal ediyor. ABD'de Gıda ve İlac Dairesi (FDA) şu anda kozmetikte nano parcacık kullanımını duzenleyen bir lisans sistemini devreye sokmayı planlıyor

(Cumhuriyet Bilim Teknik)