Belirtileri nelerdir?
Uzun suren kronik orta kulak infeksiyonları hazırlayıcı sebeplerden biri olabilir. Hastanın başlıca yakınması başlangıcta dış kulak yolundan gelen ağrısız kanlı akıntıdır. Zamanla buna işitme kaybı eklenir. Yuz sinirinin tutulması ile yuz felci ortaya cıkabilir. İlk tanı konulduğunda olguların %10-15 kadarında boyunda kanser yayılmasına bağlı lenf tutulumu gorulebilir. Gec donemde ağrı yakınmaları baş gosterir.
Nasıl tanı konulur?
Tanı biyopsi ile konur. Kanser yaygınlığını değerlendirmede en uygun yontem kulak tomografisidir.
Nasıl tedavi edilir?
Tedavide cerrahi eksizyon en onemli secenektir. Beraberinde radyoterapi de uygulanır.
Burun ve Sinus Kanserleri
Gorulme sıklığı nedir?
Burun ve sinuslerde yassı hucreli kanser ve lenfoma gorulebilmektedir. Yassı hucreli kanser bunların %70 kadarını oluşturur ve en sık maksiller sinuste izlenir. Bunu %20 ile nazal kavite izler.
Risk faktorleri ve risk grupları nelerdir?
Yapılan bazı calışmalar burun ve sinus kanserlerinin toksik ve kimyasal madde soluması ile yakından ilişkili olduğu ve nikel işcileri, orman işcileri ve ayakkabı ureticilerinde sıklıkla ortaya cıktığını gostermektedir.


Belirtileri nelerdir?
En sık izlenen belirtiler burun tıkanıklığı, kanlı burun akıntısı ve yuzde ağrıdır. Bu belirtileri infeksiyonlardan ayırt etmek guctur. Bu sebeple tıbbi tedavi ile gerilemeyen direncli yakınmalarda ayrıntılı araştırma yapılmalıdır. Genellikle coğu hastada teşhisten once uzun suren bir sinuzit tedavisi hikayesi vardır. Tumor buyuduğunde bazı ek şikayetler ortaya cıkar. Goze bası sonucu cift gorme ve gorme kayıpları ortaya cıkar. Cene hareketlerinde kısıtlılık ciğneme kaslarının tutulumu sonucudur. Giderek ağız icine yayılımlar, diğer kraniyal sinir tutulumları olabilir. Boyuna doğru lenf yayılımları ortaya cıkar.
Evreleri nelerdir?
Ozellikle maksiller sinus kanserlerinde medyal kantustan (iki goz kapağının birleştiği yerin burun koku tarafı) mandibula koşesine kadar gectiği varsayılan bir hat sinusu infra (on-ic) ve supra (arka-ust) kısımlara ayırır ve evrelemede kullanılan bir tanımlamadır. Buna gore; T tumor, N beyin lenf tutulumu ve M uzak organ yayılımını tanımlar.
Tis: Karsinoma in situ.
T1: Tumor on-ic mukozada sınırlı ve kemik hasarı yok.
T2: Tumor kemik erezyonu olmadan arka-ust kısıma sınırlı veya ic veya alt duvarda hasar yapan on-ic kısımda yer alıyor.
T3: Yanak derisi, orbita, on etmoid sinus veya pterygoid kası tutan tumor.
T4: Tumor kribriform plak, arka etmoid sinus, sfenoid sinus, nazofarenks, pterygoid plak ve kafa tabanına yayılım gostermektedir.
N0: Boyunda palpabl lenf nodu yok.
N1: 3 cm den az, aynı taraf tek lenf nodu var
N2a: 3-6 cm arası aynı taraf tek lenf nodu var
N2b: 6 cm altında pek cok lenf nodu var
N3a: Aynı taraf 6 cm den buyuk tek veya pek cok lenf nodu var
N3b: Her iki tarafta lenf nodu var
N3c: Karşı tarafta lenf nodu var
M0: Uzak organ yayılımı yok
M1: Uzak organ yayılımı var
Nasıl tanı konulur?
Tomografi değerlendirmede ilk başvurulan yontemdir. Burada tumor yayılımı ve kemik hasarı değerlendirilir. Bazen ilave olarak MR değerlendirmesi yapılır. Tanı burun icinden biyopsi ile yapılır.
Nasıl tedavi edilir?
Maksiller sinus kanserlerinin tedavisinde genellikle cerrahi ve ışın tedavisi birlikte kullanılır. Cerrahi tipi, tumorun tipi ve yayılımına gore belirlenir. Kemik dokusundaki cıkarıma bağlı olarak damak ve yuz protezleri ile geriye kalan bozukluğun onarımı gerekir. Lenfomalarda ise ilk secenek ışın tedavisidir. Daha yaygın olgularda ışın tedavisi ve kemoterapi ile birlikte uygulanabilir.
Ağız ve Ağız Boşluğu Kanserleri
Gorulme sıklığı nedir?
Ağız ve ağız boşluğu kanseri olarak dudak, dil, dişeti, damak, yanak ic yuzu bolgesi ve ağız tabanı anlaşılmaktadır. Dudak kanserleri daha cok alt dudakta gorulur. Dil kanserleri ise %50 dil yan kısmında, %20 ucte bir on kısmında gorulur. %5 kısmı orta hatta izlenir. Yanak ic yuzu kanserleri en sık olarak alt dişler hizasında gorulur.
Risk faktorleri nelerdir?
Ağız bolgesi kanserleri tutun kullanımı ile yakından ilişkilidir. Gorulme sıklığı sigara icenlerde icmeyenlere gore 6 kat daha fazladır. Cok miktarda tuketilen alkol ikincil bir risk faktoru olarak dikkati cekmektedir. Sigara ile birlikte kullanımında risk oranı 15 kat artar ve bu nedenle erkeklerde kadınlara gore daha fazla gorulur. Ozellikle alt dudak kanserlerinde guneşin zararlı ultraviyole ışınları onemli bir etken olarak one surulmektedir. Alt dudak kanserleri acık havada uzun sure calışan ciftcilerde yuksek oranda gorulur. Zencilerde dudak kanserlerinin daha az gorulmesi derinin melanin pigment seviyesinin koruyucu rol oynadığını duşundurur. Meyve ve sebzelerin tuketimindeki artış bu tur kanserlerin gelişme ihtimalini azaltmaktadır. Zayıf oral hijyen, ağız ici infeksiyon varlığı, surekli mekanik irritasyonların hazırlayıcı rolu olduğu one surulebilmektedir. Genellikle ileri yaşlarda ortaya cıkarlar. Kotu huylu yapıya donuşme oranı duşuk olmakla beraber, ağız ici mukozasında sıkca izlenen beyaz-kırmızı plaklar (lokoplaki-eritroplaki) kotuleşme riskleri nedeniyle yakından izlenmelidir. Histolojik olarak displazi gosteren, uzun sureden beri var olan, yaşlı, bayan hastalarda izlenen, noduler yapı gosterebilenler ve ozellikle dilin altı ve ağız tabanı, dudak ic yuzunde bulunanlar mutlaka biyopsi ile incelenmeli ve sonuca gore cıkarılmalıdır. Eritroplaki olarak tanımlanan ve uzun suredir izlenen kırmızı plakların ise kotuleşme oranı beyaz plaklara gore daha fazladır.
Belirtileri nelerdir?
Ağız ici kanserlerinde en sık yakınma ağrıdır. Yutma zorluğu, ulseratif gorunumlu lezyonlar, ağız kokusu, kanama, dil hareketlerinde kısıtlılık, tat kaybı, ağız kuruluğu izlenebilir. Bazen kulağa vuran ağrı olabilir. Konuşma ve ciğneme problemleri olabilir. Bazen dişlerin erken kaybı ile ilk tanı bir diş hekimi tarafından konabilir. Ağız ici kanserlerinin neredeyse %95’i yassı hucreli kanser tipindedir. Ağız ici kanserlerinin boyun lenf bezlerine yayılımı sıkca ortaya cıkar. T3 tumorlerde, derinliği olan kanserlerde boyun yayılımı sıkca izlenebilir. Bu sebeple bir tedavi planlamasında boyun da dikkate alınmalıdır. Bazı kaynaklara gore klinik olarak tespit edilmese bile boyuna gizli yayılım oranı %15-20’dir. Bunlar icinde ozellikle dil kanserleri onemlidir. Cunku zengin venoz ve lenfatik dolaşım nedeniyle boyun her iki tarafına yayılımı izlenebilir.Nasıl tedavi edilir?
Tedavide cerrahi, ışın tedavisi ve kemoterapi kombine edilmektedir. Işın tedavisi tek başına erken donem sınırlı kanserlerde, hasta fiziksel ve genel durumu itibarıyla cerrahiyi kaldıramayacaksa, cok ileri evre tumorlerde koruyucu amaclı kullanılabilir. Işın tedavisinin preoperatif veya postoperatif kullanımı soz konusu olabilir. Operasyon oncesi ışın tedavisinin avantajları tumorun boyunun kucultulmesi ve etrafındaki fibroz doku nedeniyle daha az lenf ve kan damarının olmasıdır. Ancak ışın tedavisi sonrası dokuda ileri derecede sertleşme nedeniyle cerrahi boyun disseksiyon zorlaşabilir. Bu sebeple cok buyuk tumorlerde kucultme dışında operasyon oncesi ışın tedavisi uygun bir secim olmayabilir. Cerrahi sınırlar guvenli olmadığında ise ışın tedavisi eklenebilir. Kemoterapi terminal donem kanserlerde kullanılır. Coğunluğun yassı hucreli kanser olması nedeniyle tumor kucultmesine etkinliği sınırlıdır.
Cerrahi işlem kucuk tumorlerde tumorun eksizyonu ve yaranın primer tamiri şeklindedir. Ancak geniş yerleşimli olan ve arkada yer alan tumorlerde ulaşım ve guvenli eksizyon nedeniyle cene kemiğinin kesilerek sonradan tamir edileceği cene osteotomileri gerekebilir. Dudak kanserlerinde eksizyon ve ışın tedavisi genellikle yeterlidir. Diş etlerinin veya alt cenenin kanserleri segmenter kemik rezeksiyonları gerektirebilir. Sert damak kanserlerinde eksizyon sonrası damak protezleri gerekebilir. Ağız tabanındaki kanserlerin eksizyonunda bazen cerrahi sonrası kapatmak mumkun olmaz ve diğer alanlardan flepler taşımak gerekebilir.
Tukuruk Bezi Kanserleri
Ne sıklıkta gorulur?
Parotis, submandibular ve sublingual bezlerle diğer minor tukuruk bezlerinin kanserleri tum baş-boyun kanserlerinin yaklaşık %3 kadarını oluşturur. Tukuruk bezleri tumorleri baş-boyun tumorleri arasında en farklı grubu oluştururlar. Tukuruk bezlerinde cok farklı histopatolojik yapıda tumor ortaya cıkabilir ve bunlar farklı biyolojik davranış gosterirler. Bu sebeple tukuruk bezleri kanserlerinin histopatolojik karakterinin bilinmesi onemlidir. Tum tukuruk bezi tumorlerinin yaklaşık %80’i parotiste ortaya cıkar. %10-15 kadarı submandibular bezde geriye kalanı diğer alanlarda izlenir. Parotis tumorlerinin yaklaşık %80’ni submandibular bezin %40-60’ı, minor bezlerin %30-40’ı ve sublingual bezin %20’si iyi huyludur. Tum tukuruk bezleri icinde en sık gorulen kanser formu mukoepidermoid kanserdir ve en sık parotis bezinde izlenir. İkinci sırada adenokistik kanserler yer alır ve en cok submandibular bezde ortaya cıkarlar. Yassı hucreli kanserler tukuruk bezlerinde cok seyrek izlenir. Bunlar icinde en hızlı seyir gosterenler adenokistik ve adenokarsinomlardır.
Belirtileri nelerdir?
Klinik olarak tukuruk bezlerinin iyi huylu tumorleri ağrısız ve yavaş buyuyen kitleler olarak ortaya cıkarlar. Kitlenin boyutunda ani artış, ağrı ve ozellikle parotis tumorlerinde yuz felci gelişmesi kotu huylu olduğunu gosterir. Teşhiste doğrudan kitleden alınan hucre incelemesi anlamına gelen ince iğne aspirasyon sitolojisi guvenli ve erken tanı sağlar. Teşhiste kullanılan yontemler sintigrafi, ultrasonografi, tomografi ve MR uygulamalarıdır. Yapılan calışmalar gostermiştir ki prognozu kotu etkileyen faktorler tumorun histopatolojik yapısı, boyun lenf tutulumu varlığı, ağrı, yuz felci, deri tutulumu, ileri evre oluş, yerleşim, ışın tedavisi ve kemoterapi duyarlığı, uzak metastaz durumu, nuks sıklığı olarak sıralanabilir. Asiner hucreli karsinom, duşuk grade’li mukoepidermoid karsinom yavaş davranışlı kanserler olarak sayılırken; adenoid kistik karsinom, yuksek grade mukoepidermoid karsinom, adenokarsinom ve yassı hucreli karsinom ise hızlı davranışlı kanserler olarak kabul edilirler.
Evreleri nelerdir?
Baş boyun bolgesi kanserlerinin evrelemesi buyuk olcude ortaktır (ağız boşluğu kanserlerindeki gibi).
Nasıl tanı konulur?
Tanı buyuk olcude kitleden yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konur.
Nasıl tedavi edilir?
Boyun lenf nodu tutulumu boyun diseksiyonu gerektirir. Cıkarılması guc geniş tumorlerde, yuksek buyume hızı olanlarda, cerrahi sonrası cerrahi sınırlar temiz olsa da ışın tedavisi uygulanır. Duşuk buyume hızlı tumorlerde ise ancak cerrahi sınırlar şupheli ya da yetersiz ise yapılabilir. Tukuruk bezi tumorlerinde uzak organ metastazı durumu kemoterapinin tedavi protokolune girmesini sağlamıştır. Epidermoid ve adenokarsinom benzeri tumorlerde farklı kemoterapi protokolleri uygulanmaktadır. Tumor buyukluğu ve yerleşimine gore cerrahi tedavi planlanır. Tumor histopatolojisi ve sinir ilişkisine gore parotis tumorlerinde cerrahi esnasında fasiyal sinirin kesilmesi gerekebilir. Bu durumda cerrahi sonunda yeniden onarım planlanır. Ancak belli bir oranda yuz felci sekelinin oluşabilmesi mumkundur.