Son yıllarda, oze


llikle tuketici haklarını ilgilendiren ve en cok tartışılan konulardan biri de hergun tukettiğimiz hazır yiyecek urunlerinde bulunan katkı maddeleri. Bunları hepimiz her zaman her yerde tuketiyoruz; hatta icinde yaşadığımız toplum şartları da bir yerde bunu gerektiriyor diyebiliriz. Sağlıklı beslenmeye ozen gosteren kişiler bile- bir kap meyveli yoğurt ya da kuru meyve yerken orneğin- birtakım kimyasal maddeleri de beraberinde tuketiyor.Kuşkusuz bu katkı maddelerinin hepsi insan sağlığına zaralı değil. Ayrıca bu katkı maddelerinden haberdar olan bircok kişi bu urunleri bilincli olarak tuketmekten rahatsız olmamaktadır- sigara icenlerin durumunda olduğu gibi. Bu yazının amacı, bu konuda bilinclenmek isteyen ya da biraz olsun bilgi sahibi olmak isteyen tuketicilere yardımcı olabilmek. Ben kişisel olarak bu katkı maddeleriyle bir alerji sorunu sonucunda tanıştım; bu yuzden herkesin bu konuda bilgi sahibi olması gerektiğine inanıyorum. Sorun, bugune kadar Turkiye'de tuketicilere neyin zararlı neyin zararsız olduğunun acık bir şekilde duyurulmamış olması. Yoksa bu katkı maddelerinin tuketilmesi veya tuketilmemesi tamamen bireyin tercihine kalmış birşey. Yani asıl onemli olan tercih edebilme hakkımızın olması!


Son 30 yıldır gelişmiş ulkeler başta olmak uzere, yiyecek maddelerinde kullanılan katkı maddelerinde tam bir patlama olmuştur. Orneğin sadece İngiltere'de bir yıl icinde kullanılan katkı maddelerinin toplam ağırlığının iki yuz bin tonu gectiği sanılıyor. Coğu aroma/lezzetlendirici olmak uzere toplam altı bin civarında katkı maddesi bulunuyor. Bu maddelerin tuketimi arttıkca, bazı rahatsızlıklarla olan bağlantılara yonelik bulgular da ortaya cıkmıştır. Bunların icinde en sıkca gorulenleri egzema,astım,başağrısı,alerjik kaşıntılar,gastrik rahatsızlıklar,ishal,(ozellikle cocuklarda) hiperaktiflik ve aşırı duyarlılık (hypersensitivity vb. Orneğin İngiltere bugun Avrupa'nın en hasta ulkesi konumunda; ayrıca bu ulkedekikanser vakalarının sayısı dunyanın en ust sıralarında yer almaktadır. Ne yazık ki dunyanın ceşitli devletleri, bu konuda artırılması ve geliştirilmesi gereken araştırmalara ve birtakım gıda komitelerinin uyarılarına sırt cevirmektedir. Gercek şu ki, son iki,uc nesil bir nevi 'denek'olarak kullanılmaktadır.
Bu maddelerin guvenli olup olmadığını anlamak icin hayvanlar(ozellikle fareler) kullanılmıştır; ancak hayvanlar insan değil ki onlara kendilerini nasıl hissetiklerini soralım.(Başınız ağrıyor mu? Mideniz bulanıyormuş gibi!) Ayrıca insanlarla hayvanların biyokimyasal ve genetik yapıları farklı olduğu icin varılan sonuclar son derece yanıltıcı olabiliyor. Bir ornek:insanlar thalidomide ilacından, farelerden yuz kat, maymunlardansa yirmi kat daha duyarlı olup cok daha fazla etkilenmektedirler. Diğer bir nokta da, bu katkı maddelerinin 'kokteyl etkisi'nin araştırılmaması.İki madde uzerinde birden yapılan ender bir araştırma sonucunda,sodyum sulfit(E221) ile benzoik asidin(E210)etkileri karşılaştırıldıklarında,ayrı olarak tek başlarına verdikleri sonuclardan cok daha ciddi olduğu ortaya cıkmış.


Şunu da kabul etmek gerekir ki, katkı maddeleri doğal yaşamımızın mucizeleri arasında. Emulgatorler, duzenleyiciler(stabilitor),katılaştırıcılar,jolele ştirici maddeler, ayırıcılar(anti-caking agents) ve boyalar sayesinde yiyecekler dipdiri yapılarıyla, capcanlı renkleriyle, parlak soslarıyla gozumuze cok daha cekici gorunecektir. Bu maddelerle artık hicbir şey imkansız değil. Gunumuz dunyasında bir gıdanın raf omrunun bir yıl, iki yıl ya da bilmem kac yıl daha uzaması artık insan sağlığından cok daha onemli. Size abartılı ama ne yazık ki gercek bir ornek, bir paket hazır tavuk corbasının icindekiler:nişasta, kuru glikoz şurubu(acaba nasıl kurutuluyor?), bitkisel yağ, şeker, lezzetlendiriciler: monosodyum glutamat (621), sodyum 5'ribonucleotide (635),tuz, kurutulmuş tavuk, soğan tozu, asit duzenleyici: E340, baharatlar, emulgatorler: E471, E472(b), boyalar: E150,E102, antioksidanlar:E320,E321(!!!)
Hepimiz artık - sanayi, şehir ve toprak kirliliği ile - kimyasal bir cevre icinde yaşamaktayız. Vucudumuza giren zehir miktarını mumkun olduğunca azaltmak vucudumuzun ve bağışıklık sistemimizin daha guclu olmasını sağlayacaktır kuşkusuz. Ve arada bir tuketilen birkac katkı maddesi tabii ki bizi oldurmez.