Kış geliyor! İyi ki geliyor, cunku yağmur ve kara ihtiyacımız var.

Umalım ki yağışı bol ama grip, nezle, sinuzit ve zaturreesi az bir kış gecirelim! Eskiden kış hazırlığı denince odun, komur alıp, sobaları kurmak veya kalorifer tesisatını gozden gecirmek akla gelirdi. Palto, kazak, hırka ihtiyacları belirlenir, ayakkabıların yerine botlar hatta potinler giyilirdi. Cocukluğumuzun o "yaman kışları" şimdi yok! Kuresel ısınma ya da başka sebeplerle eski soğuklar gorulmuyor. Buna rağmen kış hastalıkları yoğunluğunu azaltmıyor.

Gribe, nezleye yakalanma olasılığında veya zaturree, sinuzit, bademcik rahatsızlıklarının sıklığında ciddi bir azalma yok. Bana gore bunun birinci nedeni kış hastalıklarının sadece soğukla ilişkili olmamasıdır. Kış aylarında gunduz-gece sureleri değişiyor. Aydınlık saatler azalıyor, karanlık saatler artıyor. Yani Cetin Altan ustadın deyimi ile "Once gunler gecelere eşitleniyor, sonra da geceler yavaş yavaş uzamaya başlıyor"... "Herhangi bir anayasa maddesinde yer almadığı halde kim bilir kac milyon, belki de milyar yıldır bu durum hic değişmeden surup gidiyor!"

BİYORİTİM DEĞİŞİYOR

Kış ile birlikte beden ve ruhumuzun biyoritminde de ciddi değişimler başlıyor. Bu değişimlerin hormonal-bolik sonucları bile soz konusu olabiliyor. Bence, kış aylarında ust solunum yolu hastalıkları, nezle ve gribin artmasına yol acan bağışıklık zayıflamasının arkasında sadece soğuk değil, gunduz-gece dengesinde ve biyoritmdeki farklılaşmaların da etkisi var. Ayrıca kış aylarında kapalı alanlarda daha fazla kalmamızın ve kalabalık ortamlarda ic ice daha cok vakit gecirmemizin de enfeksiyonların yayılımlarını kolaylaştırdığı unutulmamalı.

KİMLER RİSK ALTINDA

Kış aylarında ortaya cıkan ust solunum yolu enfeksiyonları, ozellikle bağışıklık sistemi zayıf olan cocuk ve yaşlılar icin daha onemli. Basit bir grip veya nezle yeterli onlemler alınmazsa cocuklarda sinuzite, bademcik rahatsızlığına, yaşlılarda ise ağır bir zaturreeye donuşebiliyor. Soğuğun vucut direncini duşurmesi, okul, kreş veya yaşlı bakım evlerinde bulaşıcılığı yuksek mikropların kolayca yayılabilmesi bazen sağlıklı insanlarda bile beklenmeyen ust solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabiliyor. El sıkışmalar, opuşmeler, oksuruk ve hapşırmalar iyi havalandırılmamış ortamlarda toplu halde bulunanların hastalığa yakalanmalarını kolaylaştırıyor.

Metro, otobus, tren veucaklar mikropların bir yerden bir yere kolayca taşınmasına neden oluyor. Dershaneler, sinema salonları, havaalanı, otobus, tren terminallerigibi toplu yaşanan yerler de bulaşmanın sıklaştığı ortamlar.Soğuk bağışıklık sisteminin gucunu kırıyor. Uykusuzluk, stres, demir eksikliği, beslenme bozuklukları gecirilmiş ağır hastalıklar, organ yetmezliği de bağışıklığı azaltan diğer onemli nedenler. Ozellikle yerleşmiş solunum yolu hastalığı olanlarda (bronşit, astım) veya ust solunum problemi yaşayanlarda (sinuzit, kronik farenjit) daha kolay enfeksiyon oluşuruyor.

COCUK VE YAŞLILARA DİKKAT

Kış mevsiminde kapımızı en sık calan hastalıkların ust solumun yolu enfeksiyonları, grip ve nezle olduğu, bunları orta kulak iltihabı ve alt solumun yolu enfeksiyonlarının takip ettiği biliniyor. Ust solunum yolu enfeksiyonları ozellikle cocuklar arasında hızla yayılıyor ve sık tekrarlıyor. Bir cocuk on yaşına gelene kadar neredeyse yuz defa ust solunum yolu enfeksiyonuna yakalanıyor. Ust solunum yolu enfeksiyonlarının başlıca sebebi virusler. Daha az olarak bakterilerle de oluşabiliyor. Bunlar icerisinde ozellikle Beta Hemolitik Streptokok enfeksiyonları onem taşıyor.

Bu enfeksiyonlardan korunmak icin hijyenik tedbirlere onem vermek gerekiyor. Bu onlemleri yaşlıların, cocukların, şeker hastalarının, kalp ve solunum yetmezliği olanların daha sık uygulamaları gerekiyor. Risk altında olanların aşılanmaları tavsiye ediliyor. Koruyucu aşıların en onemlileri grip ve zaturree aşıları. Bu aşıların ozellikle genel durumu bozuk, organ yetmezliği olan, şeker hastalığı ile mucadele eden yaşlılara yapılmasının uygun olduğu belirtiliyor. Kışa girerken bağışıklık sistemini de şoyle bir uyandırmakta, yaz rehavetinden cıkarmakta fayda var. Bunu nasıl yapacağınızı da yarınki yazımıza bıraktık.

Kolesterol sorunu olanlar ramazanda nasıl beslenmeli

Ramazan ayı vucudunuzu dinlemeniz ve yeni bir başlangıc yapmanız icin bulunmaz bir fırsattır. Kolesterol sorunu olan veya gunluk beslenmesinde yoğun bir şekilde hayvansal kaynaklı beslenerek kan lipit profili kotuleştiren bireylerin bu alımlarını sınırlandırabilecekleri, sağlıklı beslenmeye başlayabilecekleri bir donemdir. İşte size birkac oneri:

Kırmızı et alımını haftada 1-2 ile sınırlandırın. Genellikle beyaz etler, tavuk, hindi, balık tercih edin.

Sakatat ve yağlı etleri tuketmeyin.

Şarkuteri urunleri ve hayvan derilerinden uzak durun.

Izgara, fırın, haşlama ve buharda pişirme yontemlerinden faydalanın.

Katı yağ alımınızı azaltın.

Yuksek posa iceren sebze, meyve ve salatalara yonelin.


Retinoidler kırışıklıkları azaltıyor

A vitaminden elde edilen retionoid’ler kırışıklıklarla savaşta uzun suredir kullanılıyor. Retinol, retinaldehit, tretionin, isotretionin veadapalene gibi değişik tipleri bulunan bu maddeler, ince cizgi ve kırışıklıkları, cilt lekeleri ve pigmentasyon sorunlarını azaltıyor, cilde yumuşaklık veriyor. Bazı durumlarda akne, siyah noktalar ve ciller icin de kullanılabiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu ilacların ciltte hassasiyet yaratabilmeleri ve cildi guneş yanığına daha yatkın hale getirmeleridir.

Bu nedenle retinoid grubu bir ilac kullanacağınızda mutlaka guneş koruma faktorlu bir kremi yaz-kış surmelisiniz. Ayrıca bu ilaclar kızarıklık, kuruluk, yanma, kaşınma hissi de yaratabiliyor. Bu nedenle hassas ve alerjik ciltlerde daha dikkatle kullanılmalı.

Gercek detoks kabuğu soyup oze inmektir

Psikiyatri uzmanı Toksoz Karasu hoca mukemmel kitabı "Huzurlu Yaşama Sanatı"nda huzura ulaştıran cozumlerden biri olarak "kabuğu soyup, ruha inmek" yolunu oneriyor. "Kabuğu atıp, oze inme sureci" hepimizin zaman zaman yapması gereken bir işlem. "Eski sandalyeleri yenilerken insanların yaptıkları ilk iş soymaktır, ham tahtaya inene kadar durmadan soymak. Yılların kirlerini, birbiri ustune surulmuş cafcaflı boya tabakalarını soyup atarlar. Yıllar yılı biriken tum dokuntulerden kurtulurlar ve alttaki sağlam, basit şeye ulaşmaya calışırlar (*)". Ben ne zaman detoks sozcuğu ile karşılaşsam Toksoz hocanın kitabındaki bu cumleleri hatırlarım. Ve gunumuzde her şey gibi bu toksinlerden arınma surecini de nasıl ticari, zararlı, kirli, sağlıksız bir surec haline getirdiğimizi duşunur yanarım!

Bu uzuntu ve yangının sebebi detoksun "kabukları soymak", "eklerinden kurtulmak" yani "icimizdeki ben"i yeniden bulmak, sahip olduğumuz bedensel ve ruhsal sağlığa doğru yeniden yolculuğa cıkmak olduğunu bildiğim icindir. Bazı detoks merkezleri bağırsaklarınızı yıkayarak (!), bedeninizi haşlayarak (!), vucudunuza besin yerine alkalen sular (!), sebze-pure karışımı corbalar, otlar tıkayarak ve ruhunuzu yarışmacı beden incelmeleri ve sağlık iyileşmeleri umutlarıyla kirleterek arınmayı kirlenme haline cevirebiliyorlar. Ve bunu doğanın tek donuşturucu, doğayla buluşmanın, ona dokunup bir kenarına ilişmenin en buyuk huzur olduğunu unutarak yapıyorlar. Detoks faydalı bir şey ama nasıl yapılacağını bilirseniz!

(*): Prof. Dr. Toksoz Karasu / Huzurlu Yaşam Sanatı / Boyner Yayınları