Psikolog Fahriye Arıcı'nın, "kadınların bedenleri uzerindeki baskının 'toplumsal değerler' kategorisine sıkıştırılmış erkek egemen dilini sorgulayan" yazısı..

Sunucu: Bugun gordum Rtuk'e bir şikayet vardı hocam. Tam detayına bakmadım ama ust başlıkla gorumuştum, şu evlenme programının birinde, zannediyorum şoyle bir soru soruluyor: "Daha once biriyle birlikte oldun mu?", bu soru tepki gormuş aslında. Aslında bir genc kıza ya da erkeğe soruyor, "Daha once biriyle birlikte oldun mu?". Bu toplumsal değerler, ben kimsenin ahlak bekcisi değilim ayrı mesele, toplumsal değerler uzerinden bir yorum yapıyorum. Bu toplumun değerleri uzerinden yorum yapıyorum. "Daha once biriyle birlikte oldun mu?", "Evet uc kişiyle birlikte oldum, evlenmeyi duşunuyordum" bilmemne... Bu kadar rahat pervasızca ortalığa dokulduğu vakit işte liselerde, şurada burada, genclerde, tuhaf bir şey başlıyor.

Konuk Psikiyatr: Ergen anneler var Chicago'da bir lisede aynı anda 150 tane ergen gebe olmuş. Bir kadın doğumcu arkadaş bugun soyledi bana, 6-7 senedir artık kızlık zarı diktirmek icin insanlar gelmiyor diyor. Daha onceleri bu konuda duyarlılık varmış, bu duyarlılığın kaybolduğunu soyluyor.
Sunucu: İşte.

Konuk Psikiyatr: Bunlar hepsi kulturel değişim yaşanıyor. Ondan sonra niye şiddet arttı, ailedeki cinayetler arttı, boşanmalar arttı.
Sunucu: Boşanmalar arttı. (1)

Bu diyalog yaklaşık iki hafta once bir haber kanalında, "Zihin Kontrolu" konusunun tartışıldığı bir programda geciyor. Belirtmekte fayda var, soyleşinin hemen oncesinde, zihin kontrolunun iki ceşit propaganda yontemi ile mumkun olabileceği, sonrasında ise internetin zararlı yonleri ve insanlar acısından daha yararlı şekilde kullanılması gerektiğine vurgu yapılıyor. Peki nasıl oluyor da, kontrol edilmesi gereken(!) noktalardan biri kadın bedeninde duğumleniyor, işte uzerine fikir yurutulmesi gereken esas nokta bu. Kuşkusuz bu diyalog sadece cok kucuk bir ornek, ne yazık ki daha ağır soylemlere hem gundelik hayatta, hem de farklı yayın organlarında rastlamak hic de zor değil.

Bu yazının amacı kişileri ya da konuşulan konuyu yermekten ziyade, soyleşide gecen bir ornekte, kadınların bedenleri uzerindeki baskının 'toplumsal değerler' kategorisine sıkıştırılmış erkek egemen dilini sorgulamaya donuk bir gayret yalnızca. Bahsi gecen evlenme programlarında sorulan duzeysiz sorular ve okul cağında yaşanan istenmeyen gebelikler son derece vahim bir tabloyu gozler onune seriyor. Fakat uzerinde durulması gereken husus, var olan şiddetin yok olması, kadın bedeninin ozgurluğunun sınırlanması ile mi mumkun olabileceğidir. Kadınlar ozgurleştikce, şiddetin artmasını normal bir gelişme olarak mı kabul etmemiz bekleniyor? Şiddetin tek sebebi neden kadınlar olarak gosterilmeye calışılıyor? Erkeklerin uyguladığı şiddeti kınayan toplumsal değerlerimiz hic mi yok? Erkekler kendilerini kadınlar karşısında neden bu kadar aciz hissedip tek yolu şiddet olarak goruyorlar? Bugune kadar toplumsal değer olarak olarak dayattılan değerler neden kadınları hep 'korunmaya muhtac' varlıklarmış gibi sunmaya devam ediyor? Toplum tarafından oluşturulan normlar gene toplum tarafından, toplumun tum kesimlerine yararı dokunacak şekilde değiştirilmez mi? Elbette bu sorular beraberinde başka soruları da getirdiğinden ve neredeyse her bir soru tek başına bir yazının konusu olabileceğinden, bunları farklı yazılarda tartışmak uzere akılda tutarak bir kenara bırakacak olursak, soyleşide dikkat cekici bir başka oge, kızlık zarına yapılan gonderme. Kadın doğum alanında calışan doktorun 6-7 senedir kızlık zarı diktirmek icin kadınların gelmediğini ve ardından konuk psikiyatrın bu durumu "duyarsızlaşma" olarak yorumlaması hayret verici. Oncelikle, bu doktorun 6-7 senedir azaldığını gozlemlediği bu durumu hangi saikle belirttiği merak uyandırıcı, fakat -ekstrem bir durum olmadığı muddetce- kızlık zarı diktirmek duyarlılık değil, zorunluluk ifadesidir. Pederşahi zihniyetin dışavurumudur. Esas duyarlılık, kadınları bu duruma metazori iten benzer carpık algıları sorgulamaktan ve yok etmeye calışmaktan geciyor.

İnternette kızlık zarı ile ilgili araştırma yaparken, ismini belirtmemiş "uzman" bir doktorun web sitesinde rastladığım bilgiler son derece carpıcıydı. Oyle ki, sitede sadece kızlık zarı ile ilgili merak edilen bilgilerin yanı sıra, "Genc Kızlara Uyarılar" başlığı altında verdiği oğutler erkeklere de dokunabilecek ibareler icermesi ve kadınları son derece yok sayan, alcaltıcı vurugular iceriyor (2). Mağduriyet yaratan tek yonlu toplumsal hafızanın, "uzman" unvanı taşıyan kimselerin dilinde dahi 'sıradanlaştılmış' bir formda tekrar edilmesinin yarattığı sakıncalı durumların gozardı edilmemesi gerekiyor.

Her toplumda olduğu gibi elbette bizim yaşadığımız, harikulade farklılıkları barındıran bu coğrafyada, bambaşka toplumsal kurallara, dini inanışlara, geleneklere rastlamak son derece olası fakat yalnızca kadınları mağdur duruma itip ceberut, sonradan icat edilen erkek hukumranlığının yarattığı inanışları artık sorgusuz sualsiz kabul etmek bizi daha sağlıklı bireyler haline getirmiyor. İşte tam da bu yuzden, toplumsal bilincdışımızı sorgulamalı ve kadınların, kendi istedikleri hayat goruşu ve inanışı doğrultusunda yaşamaya hakları olduğu gerceğini cok gec olmadan kabul etmekle birlikte gercek hayata gecirme yonunde desteklemeliyiz. Belki de buna aynı evde buyuttuğumuz kız ve erkek cocuklarımıza cinsiyet ayrımı yapmadan, eşit haklar tanıyarak başlayabiliriz.
Daha fazlası icin; Populer Psikoloji