Noroşirurji uzmanı Doc. Dr. İlhan Elmacı, kalp-damar hastalıklarındaki kulturun, beyin-omurilik-sinir hastalıklarında da oluşması gerektiğinin altını ciziyor.

‘Okuyanların akılsızı hekim olur, hekimin akılsızı genel cerrah olur, cerrahın akılsızı da beyin cerrahı olur.’ Tıp fakultesi oğrencileri arasında kuşaktan kuşağa aktarılan bu esprinin ardında onemli bir gercek var. Noroşirurji yani ‘beyin-sinir cerrahisi’ tıbbın en zor alanlarından biri. Zorluğu, beynin kompleks ve her insanda farklılık arz eden yapısından kaynaklanıyor. Genellikle 5-6 saat suren beyin tumoru operasyonları, bazı vakalarda 20-25 saati buluyor. Hastanın takibi de epey muşkulatlı bir durum arz ediyor. Kolay tahrip olan beyin ve sinir dokusu, cok zor iyileşiyor. Hucre yenilenme imkÂnı da bir hayli sınırlı.

Bu zor alanda dunya ortalamasının ustunde başarıya sahip olan Turk hekimleri, dunya ile yarışıyor. Alanın başarılı hekimlerinden Doc. Dr. İlhan Elmacı’nın aktardığına gore, bu başarının ortaya cıkışındaki en buyuk pay Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e ait. Kendisi de 1991’de Yaşargil’in Zurih’teki kliniğine giderek pratiğini geliştirmiş. Dunyanın sayılı beyin cerrahlarından Gazi Yaşargil, ‘mikro-noroşirurji tekniğini’ kuran kişi. Bu teknik sayesinde kotu huylu tumorlerin başarıyla beyinden cıkarılmasının onu acıldı. Onceleri birkac ay omur bicilen insanlar, operasyon sonrası ortalama 5 yıl hayatta kalabiliyor.

TURK İNSANI NOROŞİRURJİYE YATKIN

Goztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Noroşirurji Klinik Şefi ve Ozel Sema Hastanesi Noroşirurji Bolum Başkanı Doc. Dr. Elmacı, hekimlerimizin beyin cerrahisindeki başarısında, Turk insanının “hem akıl, hem de el becerisi” gerektiren bu alana yatkınlığının da rol oynadığını vurguluyor: “Camiamıza baktığımızda cok yetenekli ve iyi iş cıkaran hekimlerin olduğunu goruyorum.” Artık butun dunyada beyin tumoru ameliyatlarında mikro-noroşirurji tekniği uygulanıyor. Beyin tumorleri “grade 1, 2, 3 ve 4” diye tasnif ediliyor. Grade 1, iyi huylu tumorun adı. Ameliyat başarılı gecmişse hasta tamamen sağlığına kavuşuyor. Diğerleri ise kotu huylu; kansere meyilli tumorler. Doc. Dr. Elmacı, olumcul tumorlerin soz konusu operasyon tekniğiyle cıkarıldığını; kişiye eş zamanlı radyoterapi (ışın) ve kemoterapi (ilac) tedavisi tatbik edildiğini belirtiyor. Gunumuzde kullanılan ilacın etken maddesi ‘temozolamid’. Bu ilac bulunup kullanıma girmeden once hastalar ameliyat sonrası sadece radyoterapiye tabi tutuluyormuş. Eylul 2006’da Viyana’da yapılan Noro-onkoloji kongresinde ozellikle bu uclu tedavi tartışılmış. Sunumlarda ilacın faydaları bildirilmiş. Tumor hucreleri cok hızlı buyuyor. İlac tatbikinin en onemli amacı ise bu hızı yavaşlatmak. Orneğin grade evresinin 3’ten 4’e donuşmesini engellemek.

Doc. Elmacı’ya “Bu uclu tedavide asıl unsur ilac mı yoksa noroşirurji becerisi mi?” diye soruyoruz: “Dunyada kanserli tumorlerle ilgili calışmalar şunu gosterdi. Hasta orneğin ‘grade 4’ olsun. Hic ameliyat etmeyelim. Ameliyat artı ışın tedavisi verelim. İyi ameliyat edelim, ışın tedavi verelim, kemoterapiye de başlayalım. En etkili, yani yaşam suresini en fazla uzatan tedavi, sonuncusu. Ameliyat edilen her beyin tumorlu hastaya ameliyattan once MR cekiyoruz. MR’ı ertesi gun tekrarlıyoruz. Ne kadar cıkardığımızı kontrol ediyoruz. Amac, hepsini cıkarmak.” Temozolamid oncesindeki kemoterapi etutlerinden ise fayda sağlanmadığı saptanmış. Grade 2 tumor ameliyat edildiğinde hasta 4-5 yıl yaşıyor. Sıkı takiple işler gayet iyi gidebiliyor. Viyana’daki kongrede grade 4 tumorlu hastalardan uclu tedaviyle 5 yıl yaşayan hasta hikÂyeleri bildirilmiş. Ameliyat edilmeyen grade 3 tumor aşamasında tahmini yaşam suresi birkac ay ile sınırlı. Bu bilgi, uclu tedavi surecinin hayatiyetini gozler onune seriyor.

MİKRO-NOROŞİRURJİDE DUNYA STANDARDINDAYIZ

Mikro-noroşirurji operasyonları; Turkiye’deki tıp fakultesi hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri ile bu alanda merkez oluşturulan ozel hastanelerde başarıyla yapılıyor. Sema Hastanesi, bu alanda başı ceken ozel sağlık kuruluşlarından biri. Doc. Elmacı, operasyonda ameliyat mikroskobu, mikro-şirurji aletleri, ozellikle de ultrasonik aspiratorun onemine işaret ediyor: “Bu alet ameliyatın olmazsa olmazı. Bize tumoru etraftaki dokulara zarar vermeden cıkarmayı sağlıyor. Teknolojik imkÂnları kullanarak tumorun buyuk kısmını, gerekiyorsa hepsini cıkarıyoruz.” Tumor ameliyatlarında hekimin deneyimi de sonuca etki ediyor. Hekimin tekniği hastaya adapte etmesi zamanla gelişiyor. Mikroskop ve diğer aletlerin işin icine sokulma tarzı farklılaşıyor. Elmacı bu durumu şoyle ozetliyor: “5 yıl once belki de cok sınırlı cıkarabileceğimiz bir tumoru artık aynı teknolojiyle daha rahat yerinden alabiliyoruz.”

Elmacı, Sema Hastanesi’nde calışmaya başlarken, “cerrahinin en zor branşlarından noroşirurjinin A grubu ozel hastanelerde de cok iyi tatbik edildiği merkezler kurulması gerekir” inancı ve amacıyla işe koyulmuş. Turkiye’de sağlık sisteminin bu yonde ilerlediğini ifade ediyor. Sema’da, eğitim ve araştırma altyapısını haiz ve hastaların kendilerini guvenle teslim edebilecekleri bir noroşirurji merkezi kurulmuş. Merkez, personeli ve ameliyathanesi ile diğer servislerden ayrılmış. Yoğun bakım unitesi ozel olan merkez, anestezi, fizyoterapi ve psikoterapi uniteleri ile de destekleniyor. Elmacı’nın şu andaki hedefi stroke (inme) merkezi oluşturmak. Felc geciren bir hastanın direkt ulaştırıldığı, tedavisinin iki uc saat gibi surede duzenlendiği bir beyin damar hastalıkları merkezi…

FELCİ ONLEMEK İCİN…

Kalp-damar hastalıkları uzmanları (kardiyolog) ve cerrahlarının merkez konusunda buyuk mesafe katettiklerine dikkati ceken Elmacı, şunları soyluyor: “Dunyada ve Turkiye’de kalp cerrahları ve kardiyologlar bu işi cok iyi başardı. Goğus ağrısı olan biri, acilen mudahalenin yapılabildiği merkeze goturuluyor. Damardan ilac veriliyor, damar acılıyor, stent takılıyor. Bu bir kultur artık, kalp damar hastalıklarında. Aynı olay beyinle ilgili inmelerde de gecerli aslında. Kalpte kalbe kan goturen damar tıkanıyor. Kişide tıkanmanın şiddetiyle orantılı goğus ağrısı ortaya cıkıyor. Aniden inme geciren kişide de bazı belirtiler meydana gelir. Mesela bazen birkac saniye, bazen dakikalarca suren ani gorme kaybı oluşur. Bazı kişiler ‘vucudumun bir tarafında, misal sağ kolumda, bacağımda bir uyuşma oldu, gecti’ der. ‘Kolumu oynatamadım, sanki hÂkim olamadım’ ya da ‘parmaklarımı oynatıyordum ama sanki benim değillerdi’ diyenler olur. Kimileri de ‘evet kolumda kuvvet kaybı var’ der. Yakınları ise ‘biraz konuşması bozuldu, kolunda kuvvet kaybı oldu, ağzında eğilme meydana geldi, biraz su doktuk gecti’ diye anlatır bu durumu. Bilmemiz gereken şudur ki, boyle bir tablosu olan yakınımızı hemen bu işin yapıldığı bir merkeze goturmemiz lazım.”

BEŞ ETKENE VE BESLENMEYE DİKKAT

‘Nasıl olsa gecti’ diye aldanmadan, Elmacı’nın tanımladığı merkezlere ulaştırılan kişilerin iki uc saat icindeki mudahalelerle muhtemel bir felcten kurtulmaları mumkun. Beklenildiğinde ya da gec kalındığında hasta felce gidiyor. Bu durumdaki hastalara konulacak teşhiste cok gelişmiş cihazlardan faydalanılıyor gunumuzde. Difuzyon MR ile beyindeki damar tıkanıklığı 8-10 saniyede belirlenebiliyor. İlaclarla tıkanma acılabiliyor. Teşhiste son sistem ‘multidedektor’ sıfatlı bilgisayarlı tomografi cihazları da işe hız ve isabet kazandırıyor.

Beyin damar hastalıkları da diğerleri gibi kendiliğinden oluşmuyor. Doc. Elmacı, hastalığın sebeplerini şoyle sıralıyor: Yuksek tansiyon, yuksek şeker, yuksek kolesterol, sigara ve stres. Hastalığa yol acmada hepsi birbirinden kotu. Ama sigara diğerlerinden farklı bir konumda. Onu kontrol etmek, hatta hayatımızdan uzaklaştırmak elimizde. Genetik ilmi hızla ilerliyor. Belki ileride beyin tumoru ya da beyin damar hastalığına yakalanma eğilimindeki kişiler hastalık yuvalanmadan uyarılabilecek.

Beslenme, beyin sağlığını da yakından ilgilendiriyor. Beynin, vucutta depolanan glikoz ve yağ gibi maddelerden istifade edemediğini anlatan Elmacı, şu bilgileri veriyor: “Beyin sadece hazır glikozu kullanır. Kişinin kan şekeri duştuğunde, beyni de duşer, nakavt olur. Bu yuzden diyabet hastaları hemen bayılır. Sağlıklı bir beyin icin mutlaka uc oğun yemek yenilmeli; sabahları az da olsa kahvaltı edilmeli. Sabah oğununde ceşitli gıdalar tuketilmeli; zeytin, bal, recel, peynir, sut, yeşillikler, domates vs. Ama peynir yağsız olmalı, ekmek de az. Bir bardak cay kÂfi.”

KOK HUCRE ŞU ANDA TEDAVİ DEĞİL…

Ayrıca vucudun besin dengesi, meyve ve yoğurt benzeri ara oğunlerle desteklenmeli. İstenildiği kadar balık tuketilebilir. Ama kırmızı et haftada biri gecmemeli. Tavuk da oyle. ‘Kırmızı yemiyorum, her gun tavuk tuketirim o zaman’ yaklaşımı yanlış. Tahıl ve baklagiller unutulmamalı. Akşamları hafif ve sebze ağırlıklı menu tercih edilmeli. Ceviz ve fındık gibi kuruyemişler beynin calışmasını olumlu etkiliyor. Gunde 4-5 ceviz ya da bir avuc fındık yenebilir. Ote yandan beyin iyi calıştırılmalı. Televizyon seyretmektense kitap okunmalı. Bulmaca cozulmeli. Konuşmak da, beyni calıştırıcı bir egzersiz.

Doc. Elmacı da, buyuk umut bağlanan ve iyi sonuclar vermesi umit edilen kok hucre calışmalarında şimdiye kadar beyin ve sinir hastalıklarında tedavi edicilik aşamasına varan bir gelişme olmadığının altını ciziyor. Turk Noroşirurji Derneği’nin 2007 Nisan ayında duzenlediği kongrede sunulan 500 bildirinin yaklaşık 15 tanesi omurilik felcine sebep olan spinal-kord yaralanmalarıyla ilgiliymiş. Bu calışmalar da umit verici; ama şimdilik başardık demek icin cok erken.

Doc. Dr. Elmalı, uzmanlık alanını beyin-omurilik-sinir cerrahisi diye tanımlıyor. Elbette bu alanın da bazı tıp dallarıyla kesişen ve ayrılan noktaları var. Bazen ortopedinin sınırlarıyla karıştırılabiliyor. Noroşirurji uzmanları, omurganın icinde muhafaza edilen omurilikle ilgileniyor, omurgayla değil. O omurgadaki kırık ve yapısal problemler ortopedinin alanına giriyor. Ama bel ve boyun fıtıkları birer noroşirurji vakıası.

ELMALI: HER BEYİNDE YENİ BİR MACERAYA ATILIYORUZ…

-Beyin cerrahları biraz da sıra dışı oluyorlar galiba… Renkli kişiliklere sahip coğu, neden acaba?

Biraz da hayal gucu gerekiyor. Hayal derken, tahayyul yeteneğinden soz ediyorum. Uc boyutlu duşunmeniz lazım. Soyutlamanız lazım. Beyin kapalı bir kutu. Dışardan girme imkÂnınız yok. Lokalize ettiğinizde. Bu lezyon nerede? Uc boyutlu duşunup oraya duşmemiz gerekiyor. Yoksa yapamazsınız, yanlış yere duşersiniz. Yani noroşirurjinin oyle koklu, ağır tarafı var; ama diğer taraftan da romantik ve heyecanlı aynı zamanda. Bu zaten insanı surukluyor. Yani size enerji veriyor. Her seferinde yeni bir maceraya atılıyorsunuz. Bu bir deneyim aslında. Ama şoyle bir şey yok noroşirurjide. Her gun aynı yoldan gidip gelmiyorsunuz. Her zaman gittiğiniz doğru yolda, yeni kavşaklar goruyorsunuz, yeni bir cevre duzenlemesi goruyorsunuz. Cunku bu yaratılıştan geliyor. Aslı yaratılıştandır, herkesin beyni birbirinden farklıdır. Bizi heyecanlandıran şey budur.

-Her beyin farklı; ama sizi tamamen şaşırtan bir beyinle karşılaştınız mı hic?

Şoyle bir ornek vereyim. Uzaydan şehirlere baksanız birbirlerine benzerler. Beynin belli sayıda lobu var. Beyincik, beyin sapı var. Genel kuruluşu bu. İnsan sayısı kadar beyin var aslında. Beynin yarıkları kişiden kişiye farklı, beynin damar ağacı da farklı. Mesela beyin damar hastalıklarında ameliyat icin actığımızda damar yatağına ulaştığımızda, beynin dallanmasının diğerlerinden farklı olduğunu goruyoruz. Bir ağac diğerine benzer mi, benzemez. Dallanması, yaprakları farklı. Beynin damar ağacı da farklı. Her actığınızda farklı şekildedir, kalibrasyondadır. Uzunluğu, genişliği, oradan cıkan dalların sayısı farklı. Bu işte, işi orijinal kılıyor. Beyin damar hastalığı ameliyatı ediyorsanız, anevrizma, baloncuk ameliyatındaysanız, once anatomiye hÂkim olmalısınız. O kadar heyecanlanıyorsunuz ki, hangi arter orta beyin arteridir? Oradan cıkan dallar hangileridir? Bunlar nereye doğru gitmektedir? Sizi ciddi olcude heyecanlı ameliyata surukler. Farklı olan bu, noroşirurjide.

-Beyindeki bu farklılıktan, parmak izinde olduğu gibi kişinin kimliğinin belirlenmesinde istifade edilebilir mi?

Bilgimiz yok; ama utopik manada olması lazım. Bunun olduğuna inanıyorum. Biz mevcut olanı anlamaya calışıyoruz. Bir koşe yazarı beynimizin yuzde 10’unu kullanıyoruz demişti. Oran vermek cok zor. Beynimizle ilgili bilgimiz yarı yarıyadır desek yanlış olmaz. Cunku beynin derinliklerini; değişik fonksiyonları organize edip ortaya kişi ve karakter koyuşunun detaylarını cok bilmiyoruz. Burada hangi biyolojik olaylar rol alıyor? Hangi eklemlenmeler var? Elektrik dalgası nereden nereye gidiyor? Belki bir sure sonra, bilim mumkun kıldığında utopik olarak soyluyorum; kişinin belleğinizi okuma imkanı olsa, bellek haritasını cıkarabilsek, sorduğunuz konunun mumkun olabileceğini duşunuyorum. Bugunku teknoloji ile mumkun değil; ama olacaktır.

ERKEKLERİN BEYNİ DAHA BUYUK; AMA…

Beyinle ilgili kadim polemiklerden biri de erkek ve kadındaki ağırlığının farkı konusunda. Erkek beyninin gramajı kadınınkinden fazla. Doc. Elmalı bu farkın erkek-kadın cusse farkıyla orantılı olduğunu soyluyor. Ama zekÂyı belirleyen faktor gramaj değil, beyindeki kıvrım sayısı. Beyin ne kadar kıvrımlıysa yuzeyi de o olcude geniş demek. Yuzey arttıkca, zek da artıyor. Ama tomografi goruntulerine ya da ameliyat sırasında cıplak gozle beyne bakarak kişinin zekÂsını tahmin etmek imkÂnsız.

AKSİYON
Link Silinmiştir.