Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisor gibi gorev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya cıkan bir rahatsızlıktır. Fıtıklaşan yani icerden dışarıya doğru taşan disk omurilik kanalı icinden veya kendisinin arka-yan tarafından gecmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık boylelikle kendisini belli eder.

Bel fıtığı nasıl oluşur?

Ağır bir yuku kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek cok dış faktorun yanında kişiye ait faktorler de bel fıtığının oluşmasında onemli rol oynarlar. Cunku oyle insan vardır ki 120 kg kaldırır, hic birşey olmaz; oylesi de vardır ki 5 kg kaldırır, bel fıtığı olur.

Kişiye ait faktorlerin başında ise omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon gelir. Bu disklerin ihtiva ettiği su oranı cocukluk yaşlarından itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler de eşlik eder. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık kuvvet aktarma ve kuvveti cevre dokularda dengeli bir şekilde yayma gorevini yapamaz olur. Mikro duzey de bulunan catlaklar uzerine aşırı yuk binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin icindeki yumuşak kısım etrafındaki kapsulu kolayca yırtarak dışarıya doğru cıkar ve bel fıtığı oluşur. Yani zemin hazır olduktan sonra bardağı taşıran son bir damla gerekmektedir ki bu hafif bir cismi kaldırmak ve ya sadece oksurmek de olabilir.

Bazı ailelerin tum fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejenerasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla daha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Oyle aileler vardır ki dedesini, babasını ve ceşitli yakın akrabalarını bel fıtığından ameliyat etmişizdir. Yani kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik bir yonunun olduğu da soylenebilir.

Bel fıtığının belirtileri nelerdir?

Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Ağrıyla birlikte bacaklar da uyuşma ve hastalık ilerledikce kuvvet kaybı da gorulebilir. Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran buyuk bel fıtıklarında idrar ve buyuk abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar ile bacaklarda felce doğru gidiş ortaya cıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine musaade edilmemeli, zamanında mudahale ile uygun bir tedavi gercekleştirilmelidir. Bel fıtığında, bel ve bacak ağrısı yurumekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, oksurmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.

Hastalığa yanlış yaklaşımlar nelerdir?

Ulkemiz geneli duşunulduğunde maalesef insanlarımızın buyuk bir kısmı hastalıkları konusunda cok bilincsiz. Ağrı icinde kıvranırken doktora gitmeyi tercih etmiyor da hicbir bilimsel temele dayanmayan birtakım yontemlere başvuruyorlar. Beline bal, incir, balık bağlatan hastalardan tutun da, cildini ciddi şekilde kestiren, yaktıran, suluk koyan veya bilincsizce cektiren hastalara kadar yuzlerce bilim dışı uygulamaya şahit olmaktayız. Halbuki bel fıtığı bir ceşit değildir ve hastalığın değişik safhalarında farklı tedavi metodlarını uygulamak gerekmektedir. Neticede basit bir tedavi ile iyileşmesi mumkun iken, bilincsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hastalarla sık sık karşılaşmaktayız.

Bu konu ulkemiz insanı icin onemli bir problemdir. Ancak bu problemin cozumunde başta biz doktorlar olmak uzere herkese onemli gorevler duşmektedir. Devletin eğitim kurumları ve medyanın halkın bilgilendirilmesi ve bilinclendirilmesi noktasında daha aktif bir tavır ortaya koymaları gerekir.

Bel f ıtığından nasıl korunulabilir?

Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir. Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan once alınmalıdır. Kişi hic bir zaman cok ağır bir yuku kaldırmamalı, bir yuk kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırrnalıdır. Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır. Hicbir cismi uzanarak almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Telefon bile calsa, uzanarak almamalıdır. Daima cisimlere yaklaşarak, ara da mesafe bırakmaksızın almalıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini guclendirici egzersizler yapmak yararlıdır. Bu konuya aşağıda 50 tavsiye bolumunde daha acık bir şekilde değineceğiz.

Teşhis nasıl konur?

Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar cok ceşitlidir. Yani bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya "mutlaka bel fıtığıdır" peşin hukmu ile yaklaşmamak gerekir. Bel fıtığını taklit eden daha pekcok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanmasından romatizmaya, enfeksiyon hastalıklarından kansere kadar bircok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu nedenle oncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Cunku tedavide başarıya giden yol herşeyden once doğru teşhisten gecer. Bunun icin de ilgili uzman hekime muracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tum tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır.

Duz rontgen filmleri bugun de değerini korumakta olup, ihmal edilmemelidir. Ancak belden iğne yapılıp iceriye kontrast madde verildikten sonra film cekilmesi tekniği (Myelografi) giderek daha az kullanılmaktadır. Cunku gunumuzde goruntuleme teknik leri cok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında son yirmi yıl icerisinde kullanım alanına giren noniyonik kontrast maddeler iğne tekniğinin yan etkilerini oldukca azaltmıştır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tekniğinin kendi yan etkileri olabildiğinden dolayı myelografiden mumkun mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yeri ne guclu manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.

Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisisinde EMG dediğimiz tetkik yontemi de yararlıdır. Cunku bu yontem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya konabilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bazen de bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile etkileyebilmektedir.

Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan bir hastada genellikle bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tetkik yontemlerine başvurulur.

Ozellikle manyetik rezonans goruntuleme metodu teşhiste ve ayırıcı teşhiste buyuk kolaylıklar sağlar. Ayrıca hastanın X-ışını almaması ve ceşitli planlarda mevcut olan ustun goruntuleme yeteneği manyetik rezonansı son yıllarda giderek daha da one cıkarmaktadır.

Neticede; yapılan muayene, tetkik ve tahliller sonucunda hastanın bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır. Yani bel fıtığı teşhisinin konmuş olması yeterli değildir. Hastalığın hangi safhada olduğunu da tesbit etmek gerekir. Cunku tedavinin şekli buna gore değişecektir.

Tedavi

Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada hastalığın hangi safhada olduğu iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedavi safhasına gecilir. Bundan sonra, pratik olması acısından, hastalar cerrahi mudahale gerekenler ve cerrahi mudahale gerekmeyenler diye iki buyuk gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken donemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi-dışı tedavi metodları uygulanır. Bu safhada, hastaya butun dunyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaclar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.

Bel fıtığının tedavisini bir ekip işi olarak gormekte yarar vardır. Noroşirurji (Beyin Omurilik-Sinir Cerrahisi), Noroloji, Anestezi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin icinde yer al malıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların goruşlerine de muracaat edilmelidir. Bu ekibin elinde bir Fizik Tedavi Unitesi ve bu unitede Lazer, İnfraruj, Ultrason, Kısa dalga diatermi, TENS, NMES, Diadinamik akım, Mikrodalga, Vakum interferans, Traksiyon (Programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel cekme) ve rehabilitasyon arac-gerecleri de hazır bulun malıdır.

Butun bu prensipler ışığında modern imkanlar kullanılarak hastaların buyuk bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi mudahale son care olarak duşunulmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkul etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası Noroşirurji camiası nezdinde genel kabul gormuş ve klasik kitaplara kadar gecmiş kriterlerdir; o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans goruntuleme metodu buyuk oranda yardımcı olur.

Cerrahi tedavi

Noroşirurji uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık amelitı geciktirmemek gerekir. Cunku gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya cıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi mudahale hasta omur boyu rahat ettirebilmektedir.

Mutlak surette ameliyat gereken hastalar operasyonun hicbir safhasında dokulara cıplak gozle mudahale etmeyip, ciltten itibaren goruntuyu buyuten mikroteknik ile ile calışmakta yarar vardır. Cunku binlerce yıl once soylenmiş bir tedavi prensibi olan "Oncelikle hastaya zarar vermeyiniz" sozu bugun gecerlidir. Bel fıtığı operasyonlarında dar derin bir sahada, ustelik de sinir kokleri gibi cok hassas yapıların cevresinde cerrahi girişim surdurulduğu icin goruntuyu buyuterek calışmanın yanında sahanın iyi aydınlatılması da onem arzeder. Bunun icin de ekibin lideri olan cerrah onceden butun tedbirleri almalıdır. Boyle olunca sinir elemanları ve cevre dokular goruntu alanına buyutulmuş ve mukemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollu gidildiği icin luzumsuz kanamalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, hatta ameliyat sonrası donemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta icin kolaylıklar arzeden bir cerrahi ortaya cıkmaktadır. Boyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların gunluk nornıal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa surede olmaktadır.

Tedavinin hedefi

Yukarıda sozunu ettiğimiz iyi yetişmiş tecrubeli personel ve gerekli olan ekipmanlar hazır edildikten sonra hizmetin kalitesini dunyanın en ileri ulkeleri seviyesine yukseltmek hedef alınmalıdır. Bir hasta ister konservatif tedavi adı verilen ameliyat dışı yontemlerle tedavi edilmeye calışılsın, isterse de son care olarak ameliyat gereksin bu hedeften asla taviz verilmemelidir.

Tedavide dunyanın en ileri ulkeleri seviyesine ulaşabilmek icin kaliteli bir fiziki ortamda iyi bir arac-gerec donanımı ile birlikte hizmet vermek gereklidir, fakat yeterli değildir. Bunun icin iyi yetişmiş kaliteli personelin bilgi ve tecrube ile birlikte spesifik hale getirilmeleri de hizmetin kalitesini artıran onemli bir faktordur. Cunku uzman doktorlardan fizyoterapistlere hatta sekreterlere kadar sadece bel fıtığı hastalarının tedavisi ile meşgul olan kadrolarda zamanla muazzam bir bilgi birikimi ve tecrube meydana gelmektedir. Sadece bel fıtığı icin değil, diğer branşlarda da uzman doktorların mumkunse bir tek hastalık uzerinde yoğunlaşarak spesifik hale gelmeleri ve spesifik tedavi merkezleri kurmaları hizmetin kalitesini artıracaktır.

Sert yatak istirahati

Ameliyat gerekmeyen hastalara uzman doktor tarafından sert yatak istirahati uygun gorulmuş ise bunun ortalama suresi uc haftadır. Uzman doktor hastanın tedaviye vereceği cevaba gore bu sureyi artırabilir veya azaltabilir. Yatılan yer, altında sunta veya tahta bulunan 3-4 kat battaniye veya ince bir yatak olmalıdır. Bu yatak yaylanmamalır ve deforme olmamalıdır.

İstirahat suresince mumkun mertebe yataktan cıkmamalı, yemek dahi yatakta yenmeli, hatta namazlar bile yatakta sağ yan tarafa yatarak kılınmalıdır. Hasta daha cok sırt ustu yatmalı, ayaklarını toplamalı ve sırt ustu pozisyonda yorulunca da yan tarafa donerek istirahat etmelidir. Hicbir zaman yuzustu yatmamalıdır. Sert yatak istirahati suresince doktorunun kendisine verdiği ilacları da kullanmalıdır.

Hamilelikte bel fıtığı

Bel fıtığının tedavisi butun dunyada bir takım ozellikler arzeder. Hamilelik ise bu konuda birtakım zorlukları beraberinde getiren ve tamamen ozel bir durumdur.

Hamile bir bayanda ilerleyen aylarda karın icinde buyuyen cenin normalde bele ilave bir yuk oluşturur ve belin biyomekaniğini olumsuz yonde etkiler. Fakat cenin yavaş buyuduğunden dolayı bel ve sırt adaleleri ile destek dokular bu gelişmeye uyum gosterirler ve on kısımda yer alan ağırlığı dengelerler. Bu sebeple gebeliğin ilk aylarında yapılacak risksiz ve hafif egzersizler ilerideki aylar da anne adayına buyuk avantajlar sağlar. Ancak hamilelikle birlikte bel fıtığı da mevcutsa doktor ve hastanın işi bir hayli zordur. Cunku zorluk daha teşhis doneminde başlamaktadır. Net bir teşhis icin gerekli olan rontgen filmi cekimleri ve bilgisayarlı tomografi tetkiki bebeğe zararlı olabilecek x-ışınları ne deniyle yaptırılamamaktadır. [Mutlak surette gerekli ise manyetik re zonans ile goruntuleme duşunulebilir]. Ozellikle ilk uc ayda hastaya ilac da verilememektedir. Boyle bir donemde şiddetli bel ve bacak ağrısı bulunan bir hastayla karşı karşıya kalan doktor gercekten buyuk sıkıntı cekmektedir. Ancak bu durumda bile yapılabilecek birtakım şeyler vardır.

Bel fıtığı bulunan ağrılı bir hamile hasta oncelikle mutlak sert yatak istirahatine alınmalıdır. İlk uc aydan sonra evde hastanın beline yapılan sıcaklık uygulamaları ve hafif masajlar kısmen de olsa rahatlık sağlayabilmektedir. Ayrıca doktor kontrolunde karın kaslarına yonelik egzersiz programı da uygulanabilir. Mumkun mertebe hasta rahatlatılarak ve fıtığın daha fazla ilerlemesine engel olacak tarzda tedbirler alınarak bu kritik dokuz ayın atlatılması temin edilmelidir.

Doğum esnasında, Noroşirurji Uzmanı doktor ile hastayı takip eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı son durumu bir kez daha beraberce değerlendirerek, normal doğum ile sezaryen arasında bir karara varırlar. Doğumdan sonra ise hasta tekrardan ele alınarak normal şartlarda teşhis ve tedavi metodları uygulanır ve kesin netice de o zaman elde edilir.

Doğum ne şekilde olursa olsun (Sezaryen veya normal doğum) doğumdan sonra karın kasları gevşemiş halde olacağından, lohusalık doneminde hasta karın adalelerini guclendirici egzersiz programlarına mutlaka alınmalıdır.

Bel fıtığı nuks edebilir mi?

Bel fıtığı hastalarında nuks olayına zaman zaman rastlanır. Fakat nuks oranı, ameliyat olan ve olmayan hastalarda oldukca farklıdır. Ameliyat gerekmeyen ve konservatif tedavi ile iyileşen hastalarda bel fıtığı kolayca nuksedebilir. Mutlaka ağır bir yuk kaldırmak da gerekmez. Bazen oksurmekle bile hastalık nuksedebilir.

Ameliyat olan hastalarda ise bel fıtığının aynı yerden nuksetmesi ceşitli cerrahi merkezler arasında farklı oranda olsa da genelde cok nadirdir. Fakat beldeki diğer bir mesafe de bulunan ve dejenere olan diskin nuksetmesi her zaman soz konusu olabilir. Cunku belde bulunan fıtıklaşmış bir disk boşaltıldığı zaman geride daha dort adet sağlam disk kalmakta ve gorevlerini surdurmektedirler.

Bunların da zamanla dejenere olması ve bir bel fıtığının ortaya cıkması klinikte rastlanabilecek sıradan olaylardandır. Ancak kişi sağlıklı iken egzersizler yapar ve aşağıda belirteceğimiz oğutlerimize harfiyen riayet ederse, bel fıtığına yakalanma bu hastalığın nuksetmesi riski en aza indilmiş olur.

Doc.Dr.Ahmet YILDIZHAN