ACISIZ BİR DUNYA
DOC. DR. SEFA SAYGILI
Adeta hayatımızın bir parcası olan acı ve ıstırabı zaman zaman hepimiz hissederiz. Acı, hissi bir işaret ile başlar. Organizmamız icin tehlikeli olarak kabul edilen bir şey ile sinir uclarımız uyarıldığında alarm olarak acı hissedilir. Omurilik yoluyla beyine milyonlarca işaret gonderilir. Bu işaretler daha sonra sınıflandırılır ve beynin acıyı ifade eden daha ust bolmelerine bir mesaj yollanır. Sonra, beyin onceden kaydedilmiş mesajların arasından bir cevap secer. Acı hissi ilk anda pek hoş birşey olarak kabul edilmeyebilir. Ama eğer, vucudumuz acı hissetmez bir yapıda olsaydı, hayat zannettiğimiz gibi cok daha "tatlı" olmayacaktı. Lepra (cuzzam) hastalığında acı hissi kaybolur. Bu yuzden cuzzamlılar kendilerini acıya karşı koruyamaz, dokularını parcalayacak bir tehlike ile karşılaştıklarında kendilerini uyaracak bir sistemden mahrumdurlar. Bu yuzden derileri yarıldığı, hatta kemikleri gorunduğu halde, yuruyen veya koşan hastalar gorulebilir. Bu da curumenin devamına yol acar. Bazen bir şey almak icin ellerini ateşe bile sokabilirler, cunku acı duyguları yoktur. Kendilerini oldurmeye karşı tam bir kayıtsızlık icindedirler. Hindistan'da lepra uzerine calışma yapan Dr. Paul Brand(*), acı hissi olmayan hastalarla calıştıktan sonra, acının Batı'da sanıldığı gibi evrensel bir duşman olmadığını, aslında bizi bedenimize zarar vermememiz icin uyaran ve koruyan onemli, nazik ve karmaşık bir biyolojik sistem olduğunu gormuştur. Acının tatsızlığı, o nefret ettiğimiz yanı bizi korumada, tehlikeye ve yaralanmaya karşı uyarmada etkili olmaktadır. Acının bizi uzmesi, tum insan organizmasını problemin uzerine eğilmeye zorlamaktadır. Her ne kadar, bedenin bir dış koruma zırhı oluşturan ve bizi acıdan cabucak uzaklaştıran otomatik refleksleri varsa da, tum organizmayı işe karışması ve bir tepkide bulunması icin harekete geciren ve zorlayan da bu tatsızlık duygusudur. Aynı zamanda acı ile gelen tecrube, hafızamıza kazınır ve tekrarlandığında tehlike alarmı calarak bizi korur. Aynı şekilde, cektiğimiz acılarda bir anlam bulmak, hayattaki zorluklarla başa cıkmada bize yardımcı olur. Fiziksel acının amacını anlama, acı karşısında cektiğimiz ıstırabı azaltabilir. Hayatın acı olmadan gecmeyeceğini bilmemiz vakitsiz gelen acıya karşı sağlıklı bir şekilde hazırlanabilmemizi sağlar. Acı hakkında, "Bedenimizin bizim icin hayati derecede onemli bir konuda, dikkatimizi cekecek en etkili yolla yaptığı ikaz" diye duşunmeye başlarsak, bu konudaki yaklaşımımız değişecektir. Ve acı hakkındaki tutumumuz değiştikce, ıstırabımız da azalacaktır. Dr. Brand, acı hakkında incelemelerinden sonra "acıya minnettar olmamız bile gerekir" demektedir. Acıyı tecrube etmek, algılama sistemimizi de calıştıracağından faydalıdır. Acının bir diğer faydası da genellikle iyileşmeye yardımcı olan faaliyetleri harekete gecirmesidir. Bedenin geri cekilmesi, dinlenmesi, yavaşlaması, metabolik hız ve azaltılmış aktivite gibi tepkiler organizmanın iyileşmesini hızlandıracaktır. Fiziksel acı, bir bedene sahip olduğumuz duygusunu bize hatırlatarak bedenimizin tumunun farkına varmamızı sağlar. Cuzzam hastaları şoyle demektedir: "Tabii ki ellerimi ve ayaklarımı gorebiliyorum, fakat bunlar sanki benim bir parcam değillermiş, sadece birer oyuncakmış gibiler." Bu sebeple acı, sadece bizi uyarmakla ve korumakla kalmaz aynı zamanda kendimizi bir butun olarak gormemizi de sağlar. Ellerimizde ve ayaklarımızda acı duygusu kalktığında, bu parcalar sanki bedenimize ait değillermiş gibi gelmektedir. Aynı bu şekilde ıstıraplar insanları birbirleriyle butunleştirir. Belki de ıstıraplarımızın ardında yatan nihai mana da budur. Diğer insanlarla paylaştığımız en temel unsur ve bizi tum canlı varlıklar ile birleştiren faktor, acılarımız ve ıstıraplarımızdır. Umitsiz bir durumla karşılaştığımız, değiştirelemeyecek bir kederle yuzyuze geldiğimiz zaman bile hayatta bir anlam bulabileceğimizi asla unutmayalım. İnsan, acısının ardında bir mana olduğuna inanırsa, acı cekmeye hazır olur. Bu şekilde hem ıstırabını azaltır, hem de acının derinleşmesinin onune gecer. Acı karşısında hemen acı veren unsuru gidermek icin faaliyete geceriz. Gereksiz yere acı cekmeyi kimse istemez. Ancak acının kacınılmaz olduğu durumlarda, cesurca acı cekmeyi kabul edersek, hayat da son ana kadar bir anlama sahip olur ve acı, işkence olmaktan cıkarak anlamlı bir hale gelir.
*Mutluluk Sanatı, Dharma Yayınları, 2000