Uriner sistem :bobrekler,ureterler,mesane ve uretradan oluşmuştur.
Bobrekler fasulye şeklinde organlar olup,kaburgaların hemen altında ve belkemiğinin her iki yanında yer alır.Bu organların asıl gorevi vucuttaki fazla suyu ve artık maddeleri idrar şeklinde dışarı atmaktır.Bu işlevi sonunda kandaki bazı dengeleri sabit şekilde tutmayı sağlarlar.
Bobrekle mesane arasında yer alan ve idrarı mesaneye taşıyan tup şeklindeki organlara da Ureter denir.Yaklaşık 22-25 cm uzunluğundadır. Mesane ise karnın alt kısmında yer alır ve idrarın depolanmasına yarar.Tıpkı bir balon gibi elastikliği sayesinde genişleyerek bu işlevini yerine getirir.Burada depolanan idrar Uretra yolu ile vucut dışına atılır.
Esas olarak bobrek taşı , idrar icinde coken kristallerin bobrek ic yuzeyine tutunmasından ve birikmesinden oluşur.Normalde idrar icinde bu kristalleşmeyi ve cokmeyi engelleyen ve İnhibitor denilen maddeler vardır.Bu inhibitorler her insanda yeterli miktarda olmayabilir ve bu da taş oluşumuna yol acar. Diğer bir neden ise idrarın asidik veya bazik oluşudur. Eğer oluşan bu kristaller ve kumlar yeteri kadar kucukse idrar yollarına takılmadan ve de herhangi bir probleme yol acmadan duşerler. Bobrek taşları kimyasal yapıları bakımından bircok maddenin kombinasyonundan oluşmuştur.Encok gorulen taş tipi kalsiyum iceren ve fosfat veya oksalat kombinasyonlu taşlardır.Bu maddeler bir insanın normal gunluk gıdalarında mutlaka bulunurlar.
Ayrıca kemik ve kas yapılarının onemli birer yapıtaşıdırlar. Urolithiasis tibbi bir terim olup uriner sistemin herhangi bir yerinde taş olduğunu ifade etmek icin kullanılır.Diğer terimler olan idrar yolları taşı ve nefrolithiasis aynı amac icin kullanılır.Doktorlar bu terimleri genellikle taşın yerini tanımlamak icin kullanırlar.
Bobrek taşları ile safra kesesi taşlarının bir bağlantısı ve ilgisi yoktur.Bunlar vucudun farklı sistemlerinde oluşmuş taşlardır.

Net olarak bilinmeyen bazı sebeplerden dolayı Amerika Birleşik Devletlerinde ve diğer gelişmiş ulkelerde son 20 yıldır taş hastaları sayısında artış vardır. Beyaz ırkta taş sıklığı siyah ırka oranla daha fazladır.Erkeklerde taş sıklığının fazla olmasına rağmen son 10 yıldır kadınlarda da taş oluşma hızında artış vardır ve taş oluşma oranları değişmektedir.Bobrek taşları sıklıkla 20 ile 40 yaş arsında gelişir.Bir kimsede bir kere taş gelişirse ,bu şahısta bundan sonra yeni taş oluşma oranı,diğer kimselere gore daha fazladır. Doktorlar oluşan taşların sebebini bazen tam olarak bilemezler.Bazı gıdaların taş oluşumundan sorumlu olduğu duşunulse de bu spesifik maddelerin taş oluşumunda kesin etkili olduğu şuphelidir.
Ailesinde taş olan birisinin kendisinde de taş oluşması olasılığı genetik faktorlere bağlı fazladır.İdrar yolları infeksiyonları,kistik bobrek hastalığı gibi bazı bobrek hastalıkları,paratiroid bezinin fazla calışması (Hiperparatiroidizm) gibi durumlarda bobrek taşı oluşması kolaylaşır.
Genellikle bobrek taşının ilk belirtisi şiddetli ağrıdır.Ağrı taş idrar yolunu tahriş edince veya coğunlukla tıkayınca gelişir ve aniden başlar. Hastalar tipik olarak taşın olduğu tarafta sırtta veya karnın alt kısmında keskin,kramp tarzında gelip giden ağrılar duyarlar. Bazen bu yakınmalara bulantı ve kusma eşlik eder.Daha sonra ağrı kasık bolgesine doğru yayılır.
Eğer taş duşemeyecek kadar buyukse idrar yolunun herhangi bir kesiminde takılır ve yerine gore farklı yakınmalara sebep olurlar.Mesaneye cok yaklaşmış taşlarda hastalar sık idrara cıkma,idrarda yanma hissi duyarlar.Bu daha cok irritasyona bağlı olduğu icin bekledikleri kadar idrar yapamazlar.İdrar yaparken cok fazla ağrı ve yanma hissederler.Yine taşların idrar yollarını irrite etmesi sonucu idrarda kanama gorulur.Ancak bu hicbir zaman onemli bir kanama olamaz.

Bu belirtilerle birlikte ateş de varsa ,bu da infeksiyon belirtisidir.Bu durumda acilen doktorla irtibat kurmak gerekir. Bazen 'sessiz' denilen , yakınmaya sebep olmayan taşlar genel sağlık kontrolleri sırasında tesadufen saptanır.

Yukarıdaki yakınmalar ile başvuran hastanın rontgen ve/veya ultrasonografik incelemeleri sonucu bobrek taşı saptanır.Bu tanı metodları ile taşın yeri ve buyukluğu saptanır.Kan ve idrar testleri de hem taşın yapısı hem de gelişmiş olan bobrek fonksiyon bozukluklarının tesbitine yarar.

IVP (intravenoz pyelografi) denilen tetkikle de bobrek fonksiyonları belirlenir ve tedavi planı yapılır. Yaşamı boyunca bir kereden fazla taşı oluşan hastaları diğerlerinden ayrı tutmak ve ayrı değerlendirmek gerekir. Taş oluşumunu engelleme cok onemlidir. Oluşumu engellemek icin once sebepler belirlenmelidir.Urolog bazı kan ve idrar testlerinden oluşan bir dizi labaratuvar tetkiki ister.Hastaların tıbbi ozgecmişleri ,beslenme alışkanlıkları saptanır.Eğer taş ele gecmişse saklanır ve kimyasal analizi yapılır.

Taş tedavi edildikten sonra hastanın 24 saat idrar toplaması istenir.

Bu idrarın miktarı, icerdiği kalsiyum ,sodyum,urikasit,oksalat,sitrat ve kreatinin miktarı,asitlik derecesi olculur. Magnezyum sistin taşından şuphe duyuyorsa idrar orneğinden ozel bir yontemle varlığı araştırılmalıdır. İdrarda kalsiyum atılımının fazlalığı aynı zamanda aclık ve yukleme testleriyle hasta hastaneye yatırıldıktan sonra da tespit edilebilir. Bunlar ayrı sekillerde yorumlanır. Urolog tum bu verileri kullanarak taşın sebebini saptamaya calışır.

Taş oluşumunu engellemek icin yapılması en kolay şey bol miktarda su icmek ve bunu alışkanlık haline getirmektir. Devamlı taş ureten hastalar gunde en az iki litre idrar cıkartacak kadar su icmelidirler.

İdrarlarında fazla miktarda kalsiyum ve oksalat atılan hastalarda bu maddeleri iceren gıdaları daha az tuketmelidirler.

Bazı kimseler fazla miktarda kalsiyumlu gıdalar almamalarına rağmen idrarlarında kalsiyum miktarı fazla cıkar.Yine kalsiyum iceren antiasitlerden(mide asidini azaltan) ve aşırı D vit alınmamalıdır.Urologlar kalsiyum ve urik asit taşlarının oluşumunu engellemek icin ilac verebilirler.Bu ilaclar taş oluşumunda anahtar rol oynayan idrar asitliğini ve alkaliliğini ayarlarlar. Allopurinol adı verilen ilac da sık kullanılır ve idrarda kalsiyum miktarını ve urikasit miktarını azaltır.

Bir diğer tedavi yolu kalsiyum taşlarını onlemek icin idrarda atılan kalsiyum miktarını kontrol altında tutmaktır.Bunun icinde iceriğinde hidroklorotiazid iceren idrar sokturucu ilaclar kullanılır.Bu ilac bobreklerden idrara gecen kalsiyum miktarını onemli oranda azaltır.

Bazı barsak hastalıklarında gorulen ve aşırı kalsiyum emilimine bağlı olan idrarda fazla kalsiyum atılmasını engellemek icin ise barsaktan emilimi azaltan sodyum seluloz fosfat kullanılır. Bu ilac kalsiyumu barsakta tutarak, kana gecmesini ve idrarla atılmasını onler.

Yine deneysel olarak oksalat idrarda itrahının fazla miktarda saptandığı durumlarda B6 vitaminin kullanılması faydalı olacağı bildirilmiştir.

Eğer taş tam olarak ortadan kaldırılamazsa Urolog acetohidroamikasit (AHA) adındaki ilacı kullanabilir. İlac uzun sure antibiotik tedavisi ile birlikte kullanılabilir.

Extracorporeal Shockwave Lithotripsy. Extracorporeal shockwave lithotripsy (ESWL) uriner sistem taşlarının tedavisinde en sık ve guvenle kullanılan tedavi yontemidir. ESWL cihazları vucut dışında oluşurulan ve vucuda gonderilen şok dalgalarının taşa carparak onu kırması esasına dayanarak calışırlar. Burada taşlar kum taneleri gibi parcalanırlar ve idrarla kolaylıkla atılabilecek hal alılar.

Cok ceşitli ESWL cihazları vardır.Bir kısmında bir su banyosu vardır ve şok dalgaları bu banyo arcılığı ile vucuda gonderilir.Diğer bir kısmında su banyosu bir zarla ortulu olup hasta bu zarla temas eder.Bir cok cihaz taşı rontgen ışınları ile tesbit ederler. Ancak bazı cihazlarda odaklama denilen bu ozellik ultrasonografi ile yapılır ve bir radyasyon riski olmadığı icin doktor tum seans boyunca goruntuleme sistemini calıştırarak tedaviyi devamlı olarak izler.

Radyolojik odaklı cihazlarda bu kullanılmaz. Ayrıca kucuk odaklı (Kucuk bir noktaya şok gonderen) cihazlarda anestezi gerekmez ve kucuk cocukların taşları rahatlıkla kırılır.

Bir cok vakada ESWL ayaktan bir işlem olarak uygulanır ve hastanede yatmaya gerek yoktur. Tedavi sonrası toparlanma donemi cok kısadır ve bircok hasta tedavi sırasında veya kısa bir sure sonra normal gunluk aktivitelerine doner.

ESWL tedavisinin mutlak kullanılmaması gereken 2 durum kanama hastalıkları ve gebeliktir. Hipertansiyon kısmı kontrendikasyon teşkil eder. Bu durumda hastanın oncelikle tansiyonunun duzenlenmesi gerekmektedir.

ESWL tedavisinin de kendine gore komplikasyonları olabilir. Aşağı yukarı tum hastaların tedavi seansları sonrasında bir kac gun idrarları kanlı olur. İdralarında ve bobrek bolgelerinde kum dokmeye bağlı yanma ve ağrı olabilir. Komplikasyonları azaltmak icin hastaların tedaviden uzun sure oncesinden başlayarak Aspirin ve kan pıhtılaşmasını onleyici ilaclar almaması gerekir.

Bazen dokulen kum parcaları idrar yolunda sıkışır ve duşmez.İdrar akımına engel olan ve ağrıya neden olan bu nadir durumda bazen Urolog idrar yolunu rahatlatmak icin ince silikon bir tubu idrar yoluna ( Mesaneden bobreğe) yerleştirir. Boylece idrar akımı Perkutan Nefrolitotomi. Bazen taşların cıkartılabilmesi icin Perkutan Nefrolitotomi denilen cerrahi yonteme gerek duyulur.Bu yontem taşların buyuk olduğu bobreğin ozellikle alt kısmında yerleşmiş buyuk taşlarda; taşla birlikte bobrek cıkışında daralma meydana gelmesi durumunda (dışardan damar basıncı haric) ve ya ESWL nin etkili