Dort nesil aşısız bir ailenin oykusu bu. Bu ailenin olmuş olması gerekmiyor muydu? Jennifer Z. Vaughnden dinliyoruz
Jennifer Z. Vaughn
Her Amerikalının şunu anlaması beklenir: Doktorunun onerdiği aşıları yaptır ya da ağır sonuclarına katlan. Aşılar, biyomedikal bilim ve toplum sağlığı calışmalarının en buyuk başarılarından biridir. İnsanlık tarihinde enfeksiyonel hastalıkların azalmasında en onemli ve değerli aractır ve aşı olmayanlar daha fazla sakatlık, ozur ve olum tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir zamanlar Susam Sokağında cocuklara verilen oğut şuydu:
Aşılar iyi
Mikroplar kotudur.
Aşı olmayan
Sonra uzulur.
Ne var ki konuya gercekten dikkatli şekilde eğilenlerimiz bir başka (oldukca farklı) bir hikayeyle karşılaşıyoruz. Bu acıklamalara guvenip de aşılarını olanların yaşadığı sakatlıklar, ozurler, kronik hastalıklar ve evet, maalesef olumler.
Benimkisi anekdotal bir oyku. Anlatılmayı hakeden bir oyku bana gore. Oyle bilimsel calışmalar, grafikler, tablolar, istatistikler vermeyeceğim sizlere bu cok tartışmalı aşı meselesinde bilim ne diyor gormek isteyenler kolaylıkla ulaşabilirler bu tur bilgilere. Googleda aşı (vaccine) diye aratırsanız dort milyon, yediyuzellidokuz bin, yediyuzyetmişaltı web sitesi cıkıyor karşınıza. 35 senedir herbiri bilgilendirici ancak aynı zamanda da celişkili binlerce tıp makalesi, bilimsel araştırma, blog, websitesi, haber ve kitap okudum. Bunu en basit şekliyle, sağlıklı ve mutlu yaşayabilmek icin elinden geleni yapan ortalama bir ailenin oykusu olarak okuyun derim.
Anne-babaların bugun vermeleri gereken sayısız karar icinde aşılar kadar tartışma yaratanı yok ve sayıları giderek artan yan etkiler olmasa boyle bir tartışma yaşanmazdı da. Başına gelmeyenin bir 2. kez duşunmediği bir konu bu. Bunca hekim, hastane, toplum sağlığı yetkiisi ve tıp otoritesi doğrusunu bilmeyecek de kim bilecek, değil mi? Aşılar gercekten tehlikeli olsa bize soylemezler miydi? Bağışıklanma ve aşılanma acaba aynı şey mi?
Gelin buna biraz daha yakından bakalım.
Amerikada uzun suredir cicek veya polio salgını gormediğimiz yadsınamaz bir gercek. Tabii aşılar bizi hastalıktan koruyor da ondan. Değil mi? Ancak daha once HİC gormediğimiz başka şeyler de oluyor bu aradamesela cocuk populasyonunda gorulmeye başlanan kronik hastalıklar, sayısı giderek artan Ani Bebek Olumu Sendromu, cocuklarda ortaya cıkan davranış ve oğrenme bozuklukları icin psikiyatrik ilac kullanımı, cocuklarda gorulen alerjiler, Otizm, Aspergers Sendromu, gorulmemiş oranda yukselen ozel eğitim okulu ihtiyacı ve liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Olduğumuz bunca hayat kurtaran aşıyı duşunecek olursak Amerikanın sağlıklı cocuk cenneti olması gerekirdi şu zamana kadar, oyle değil mi? Peki neden değiliz?
Belki de sorulması gereken asıl soru şudur: Cocuğunuzu aşılatmazsanız ne olur? Toplum sağlığı yetkilileri ve anaakım medya der ki, boyle bir riski almayın. Doktorlar anne-babalara diyor ki, aşı takvimine sadık kalmazsanız cocuğunuz olur. Hep bir ağızdan diyorlar ki; toplumsal sanitasyon, kişisel hijyen, besleyici gıdalara erişim ve tıbbi bakım imkanlarındaki bunca ilerlemeye rağmen, bu habire genişleyen takvim uyarınca aşılanmaya herzamankinden fazla dikkat etmemiz gerek. İşin gerceği, yetkililer elinizden cocuğunuzu alıp aşı da dahil olmak uzere gerekli gordukleri tıbbi mudahaleyi yapma hakkına kanunen sahip ve bunu yapıyorlar da. Ustelik bazı ekstrem durumlarda anne-babanın rızası olmadan. Peki ama bir şeyi sıklıkla ve ses getirir şekilde yapıyor olmak o uygulamayı doğru kılar mı?
Ben dort kuşaktır bu gostermelik aşı hikayesine kulak asmamış bir aileden geliyorum. Ailemizin en yaşlı uyesi 1916 doğumlu, en gencimiz 2005. Bir iki kucuk istisna dışında hicbirimiz tek bir aşı dahi olmadık. Ailenin buyukbaba ve buyukannesi (yani babam ve annem) sırasıyla 93 ve 84 yaşında hayata gozlerini yumdu. Babam olumunden iki hafta oncesine dek hayat boyu surduğu mesleğini icra ediyordu. Formatif yılları meşhur polio donemine denk gelen ikinci nesil (yani benim kuşağım) şu anda altmışlarımızdayız; hicbir kronik hastalığımız yok, hicbir tıbbi ilac kullanmıyoruz, hayatımızda hic hastaneye yolumuz duşmedi veya hastalık nedeniyle herhangi bir ameliyat gecirmedik. Kendim ABD dışında uzun sure yaşadım ve 18 farklı ulkede bulundum. Aşısız ve hicbir hastalık kapmadan. Bizim cocuklarımız da şu an hepsi de ozel veya devlet okuluna devam eden, akademik ve sportif başarılarından dolayı pekcok odul kazanmış, bugunun cocuklarında fazlasıyla sık gorulen sorunların hicbirine sahip olmayan ustun başarılı cocuklara sahip.
Ailemizde hem klasik hem de alternatif tıp hekimleri ve hemşireler mevcut. Ayrıca aramızda kendi işini başarıyla yuruten kucuk iş sahipleri, akademik kariyerli psikologlar, oğretmenler, beslenme uzmanı, sinema oyuncusu, bahce duzenlemecisi, muteahhit, tasarımcı, restoran sahibi, ruzgar/guneş enerjisi danışmanı, organik tarımcı, ressamlar, klasik muzik sanatcıları, burslu oğrenciler ve hic devamsızlığı olmadığından odullendirilmiş oğrenciler var.
Bu konuya en skeptik yaklaşan insanın bile şunu kendine sorması lazım: Boyle bir şey nasıl mumkun olabilir? Madem cocukların (ve yetişkinlerin) sağlığı icin aşılar bu kadar elzem ve hatta şart, bu aile nasıl oldu da mutlak olumden kurtulabildi? En azından hasta filan olmamız gerekmiyor muydu? Yoksa felaket şanslıydık da şu suru bağışıklığından mı nemalanmıştık? Etrafımızdaki herkes aşılıydı da ondan mı potansiyel bulaşıcı hastalıkların hicbiri bizi bulmadı? Acaba 1950′lerde nufusun buyuk coğunluğu aşılandığı icin şu an daha mı sağlıklıyız? Sonucta bu benimkisi bir anekdot. Belki de daha yerinde olacak soru şudur: Aşısız olmamıza rağmen bu kadar sağlıklı yaşamamızı sağlayan şey nedir? Sorunun yanıtı bağışıklık dediğimiz şey olmasın?
Hic akut cocukluk cağı hastalıklarını gecirdik mi? Elbette. Herkes gibi biz de o donemin sıradan kızamık, kabakulak, su ciceği gibi hastalıklarını gecirdik.
Boğmaca? Evet.
Bir zamanlar herkesin gecirdiği bu hastalıklara karşı omur boyu bağışıklık kazandık mı? Evet.
Hic grip filan gecirdiğimiz oldu mu? Evet, ancak oldukca nadir olarak.
Etrafta herkesin odu koparken bizim anne-babamız bulaşıcı hastalıklardan-hatta poliodan bile- korkuyor veya endişeleniyor muydu? Yanıt, kesinlikle hayır. Bizimkiler cocukluk cağı hastalıklarının sağlıklı cocuklar icin tehlike oluşturmadığı gibi, bilakis bağışıklık sistemlerinin gelişmesinde onemli işlevleri olduğunu duşunurdu. Odaklandıkları ve ehemmiyet verdikleri nokta buydu.
Polio (cocuk felci) salgını donemi boyunca, hem Salk aşısını hem de mukozal ve dışkı yoluyla canlı poliovirusu sactığı bilinen Sabinni canlı virus aşısını olmuş cocuklarla aynı sırayı paylaştık. Bu bahsettiğim şey, aşı kaynaklı flask paralizinin bilinen mekanizmasıdır. [Tercumesi: aşı kaynaklı polio]. Anne babamız bu kadar geniş, sorumsuz insanlar mıydı da bile bile buna musaade ettiler? Bilimdşı bir dogmaya mı bel bağlamışlardı da bizi oylesine polio denilen bu durdurulamaz trenin onune attılar?
Dini veya felsefi bir duruş sergilemek icin hayatlarımızı tehlikeye mi attılar? HAYIR. Bu aile, hepsi de bu gezegenin bizlere bahşettiği zenginlikte muazzam bir hikmet olduğuna inanan Hıristiyanlar, agnostikler, Deistler, kural uyucular ve kural tanımazlardan oluşuyor. Ayrıca bizi biz yapanın taşıdığımız bu bedenden daha fazlası olduğuna inanıyoruz. Biz insanlara organize olma, uyum sağlama, mobilize olma ve mantık yurutme yetisi bahşedilmiş. Biz bugun sağlımızı korumada aşıların ne ana ne de en onemli konu olduğunu biliyoruz. Bağışıklanmanın kadim yapı taşlarının ne olduğunu biliyoruz; yediğimiz ictiğimiz gıdalar, hijyen, dinlenmemizi sağlayacak uyku, daha az stres, egzersiz, Neşe!, optimum duzeyde calışan bir sinir sistemi. Bunların hepsi de felaketle sonuclanacak durumları onlemede guclu birer arac. Buyume cağındaki cocuklar olarak bol miktarda taze meyve-sebze, iyi kalite protein, secilmiş bazı tahıllar, sınırlı miktarda şeker ve sıfır gazlı icecekle beslendik. Anne-babamız bugunun trendlerinden oldukca ilerideydi aslında, cunku buyumekte olan bedenlerimiz icin sağlıklı yakıtın gerekliliğini biliyor ve bunda ısrar ediyorlardı, tıpkı bugunun doğal ebeveynleri gibi. Sağlığı korumada ve guclendirmedeki etkisi bilinen (aşı dışındaki) bu uygulamalara omur boyu riayet etmiş olmanın sonucu olarak bu atipik aile eşrafında başka neler mi yok? Diyabet, artrit, astım, otizm, ADD (dikkat eksikliği bozukluğu), fibromiyalji, kısırlık, Alzheimers, hipertansiyon, obezite, kalp rahatsızlığı liste boyle uzar gider. Bugun coğu insanın sağlıklarının genetikle alakalı olduğunu duşunduğunu biliyorum ve bugunun az sayıda hastalığının kalıtımsal olduğu doğruysa da, tum işaretler sağlık durumumuzda cevresel faktorlerin cok daha fazla etkisi olduğunu gosteriyor. Genlerimiz değil ama bu cevresel faktorler tamamen bizim kontrolumuzde olan şeyler aslında. Gucsuz ya da caresiz değiliz. Tercih edebileceğimiz secenekler var.
Sağlıklı kalmak icin aşıların toksik bileşenlerinden uzak durmanın yanında başka neler yapabiliriz? Doğal olarak, gunluk yaşantınızda sağlığınızı tehlikeye atmayacak davranışlarda bulunacaksınız. Bunun icin kendinizi sağlıklı beslenme, sağlıklı hamilelik, emzirme, ic ve dış temizlik, sevgi dolu ilişkiler kurma, hayatınıza anlam katacak bir iş edinme, başkalarına karşı bonkorluk, manevi uyum ve bizim durumumuzda naturapati ve kiropraktiğe adayacaksınız. Peki bizler purist miyiz? Hic de değil. Hicbirimiz oyle katı vejetaryen veya vegan değiliz, coğumuz alkol kullanıyoruz, tek tuk sigara icenimiz var, hatta bazılarımız marijuana da iciyor. Doğal yoldan kazanılmış bağışıklık fonksiyonunun optimizasyonu icin salt zarar verme potansiyeline sahip aşılardan kacınmak yetmez. Vucudunuza tam kapasite sağlığın vazgecilmezi olan ortamı sağlayacaksınız ki kendinizi bağışıklayabilesiniz. Oyle şans eseri olacak bir şey değil bu, caba sarfetmeniz lazım. Bazen anlık tadacağınız keyfi buyuk ideal, uzun donemdeki amac uğruna feda etmek anlamına da gelebilir bu. Tabii bugunun hararetlenmiş tıbbi ortamında istihza, alay ve şupheyle karşılanmanız, taciz edilmeniz de mumkun. Şuphesiz, sırf bu oykuyu paylaştım diye beni eleştirenler de cıkacaktır. Dr. Nancy Syndermanın Olun gitsin diyoruz size şu lanet aşıyı dediği gibi, aşıyı yaptırıvermekten daha mı kolay size bu soylediğim? Hic değil. Ve fakat ekstra caba gostermeye değer mi? Şuphesiz.
Vucudumuz kendi kendini iyileştirmeye programlı. Esasına bakarsınız bu vucudunuzun hic durmadan, her dakika yaptığı bir şey. İlaclar ve ameliyatlar bazen, vucudun kendi kendini iyileştirebileceği optimal şartları sağlamak icin gerekebilir. Ancak ne ilac ne de ameliyat kimseyi iyileştirir. Ne de herhangi bir doktor. İyileşme tamamen vucudunuzun icten gercekleştirdiği bir eylemdir ve icten dışa doğru gercekleşmekte olan iyileşme ceşitli yollardan desteklenebilir. İyileşme kapasiteniz anaakım tıbbın sizi inandırmak istediğinden cok daha kuvvetli esasında. Bugun insanlığın buyuk coğunluğu icin tıbbi ilaclar, hastalıkla mucadelede ilk başvurulan silahlar. Aşılar da insanları daha sağlıklı kıldığına inanılan tıbbi urunler. Peki aşıyla gercekten daha mı sağlıklıyız? Amerika bugun dunya tarihinin en fazla aşılanan toplumuna sahip, oysa sağlık parametreleri ve bebek olumlerine bakıldığında diğer ulkelerin korkutucu şekilde gerisinde kaldığını ve bir taraftan da sağlık harcamalarının aşırı derecede yuksek olduğunu goruyoruz. Demek ki ne kadar fazla, o kadar iyi olmayabiliyormuş.
Amerikan takvimindeki aşıların coğunluğunu gectiğimiz 30 sene icinde uretilmiş olanlar, yani tesaduf bu ya, aşı firmalarına devlet tarafından urunlerinden kaynaklanacak hertur sağlık sorununa kaşı tam yasal koruma verildiği yıldan sonra uretilmiş olanlar oluşturuyor. Peki bu aşılar devreye girmeden once bulaşıcı hastalıklardan cok sayıda olum mu goruyorduk? Hayır. Son elli kusur senedir Amerikada en cok olume yol acanlar kalp rahatsızlığı, kanser ve iatrojenik olumler. [İatrojenik, "doktor ve/veya uygulanan tedavi"nin neden olduğu olum demek.] Şimdi birdenbire bu sozumona hayat kurtaran aşılar olmadan hayatta kalmanın imkansız olduna inanmamız gerekiyor, neden ki? Bu aşılar acaba temiz su, temiz gıda ve tıbbi bakıma erşim imkanı bunca yuksek bir ulkede toplu halde olumler goruluyordu da bunu mu acilen onlemek icin uretildiler?
Bu konuda kararsız olan tum anne-babalardan rica ediyorum, lutfen ama lutfen kendinizi bu konuda eğitin. Sizler bu dunyadan gocup gittikten cok sonra cocuklarınız sağlıkları icin gostermiş olduğunuz sevgi, dikkat ve sebata teşekkur edecekler. Kendiniz ve cocuklarınız icin doğru kararı siz vereceksiniz, kendinize guvenin. Kişinin kendi zihnine, bedenine ve ruhuna, kendi ahlaki butunluğune guvenmesi kadar değerli bir şey yok hayatta. Hepinizin ismini yakından tanıdığınız sevgili meslektaşımın dediği gibi, Bugunun aşısız cocuklarıdır dunya uzerinde kalacak olan Ne yapıp edin mutlaka bilgilenin. Sağlığınızı korumanın temel yollarını oğrenin ve hem kendiniz hem de cocuklarınız icin doğru olanı secin. Aşıdan zarar gormuş bir diğer istatistik olduğunuzda ne devlet, ne tıpcılar ne de ilac sanayiihatta sizleri eleştiren eş-dost ve akrabalarınızın hicbiri yuvarlandığınız ucurumda yanınızda olup elinizden tutmayacak.
Aşılatmadan Once Araştırmanızı yapın, cunku aşıyı bir kez olduktan sonra bunun geri donuşu yok. Aşı olmadan yaşayamayacağımız doğru olsaydı ailemin olmuş olması ya da en azından hepimizin hasta olması gerekirdi. Gercek sağlık ulaşılmaz veya imkansız değil. Elinizi uzatın ve gercek sağlığı yakalayın.
Cocuğunuzu aşılatmazsanız ne olur?
Sağlık0 Mesaj
●0 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Cocuğunuzu aşılatmazsanız ne olur?