Dunya ’da her 3 diyabet hastasından 1 ’ i bobrek hastalığına yakalanıyor ve maalesef coğunlukla erken devrede tanı konulamadığı icin hastalık diyaliz aşamasında tespit edilebiliyor. Eğer diyabet hastaları hastalık teşhisinden sonra bobrek sağlıklarını takibe alabilirlerse diyaliz aşamasına gelmeden bobrek hastalıkları riskini azaltabilirler.




Bobrek hastalıkları en fazla kalp ve damarhastalıklarını tetikler. Kardiyorenal proteksyon (kalp ve bobrek koruması) en buyuk hedeftir. Bir tarafta şeker hastalarının bobrek sorunlarını cozmeye yardımcı olurken diğer tarafta kalp ve damar hastalıkları riskinin azaltılması hedeflenir. Sigaranın bırakılması, tansiyonun kontrolu, şekerin izlenmesi, lipit kontrolu (kolestrolun kabul edilebilir sınırda olması), kilo kontrolu, gunde yarım saat ve 1 saat arası yapılması istenen duzenli egzersiz bobrek ve kalbi korunmasındaki en onemli tedbirlerdir. Diyabette tuzun kısıtlanması bobrek ve tansiyonun kontrolunde onemli kriter. Gunluk kişi başı maximum tuz kullanım miktarı 5 – 6 gr arasındadır.

Tuzun Hic Bir Hali Daha Az Zararlı Değildir…

Hazır gıdalar, salca, turşu, ekmek, raf omru uzun gıdalar ve tuz acısından zengin gıdalar (zeytin ve peynir vs.) kullanırken dikkat edilmesi gerekmektedir. Kamuoyunda yanlış aktarılan bir konu ise Himalaya tuzları veya Okyanus tuzu gibi farklı bolgelerden getirilen tuzların sağlığa zararlı olmadığına ait yanlış bilgidir. Bu tuzların hepsi sodyum klorur icerir ve birbirlerinden hicbir farkı yoktur. Sadece temin edildikleri yer itibari ile maliyetleri yuksek urunler oldukları icin pazarlama stratejisi olarak zararlı olmadıklarına dair toplumda yanlış bir izlenim oluşturulmuştur. Bu pazarlama stratejisi toplum sağlığı acısından buyuk tehdit oluşturmaktadır. Bu noktada kan basıncı yuksekliği ve kan şekeri yuksekliği ile birlikte obezitenin onlenmesi, erkenden saptanması ve agresif tedavilerinin sağlanması konusundaki toplumsal cabaların artırılması, bu cabalara tum hekimlerin bireysel desteklerinin sağlanması gerektiği acıktır.

Ulkemizde son donem bobrek hastalıklarının en buyuk sebebi diyabettir. Bobrek hastalıklarının %40 nın ana sebebi şeker hastalığıdır. Dolayısıyle diyabetin kontrolu aynı zamanda bobrek hastalıklarının da kontrolunu sağlayacaktır. Kronik bobrek hastalığının cozumunde rasyonel yaklaşım; mumkunse onlenmesi, onlenemiyor ise erken tanısı ve etkin bicimde tedavi edilmesidir. Tarama programlarının idrarda mikroalbuminuri / proteinuri ve serum kreatinin duzeyinin olcumune dayandırılması yeterlidir. Toplumda ozellikle aşağıdaki yuksek riskli hasta gruplarının erken bobrek hastalığı acısından taranması esasdır; Diabetes mellitus, hipertansiyon, obezite, metabolik sendrom, sigara icimi, ailede hipertansiyon, diyabet ve bobrek hastalığı oykusu; bobrek hastası adaylarını belirleyen en onemli sinyallerin başında gelir.

Bu gercekler ışığında bobrek hastalığı ile ilgili cozumlerin yalnızca hastalığın son doneminde uygulanan diyaliz ve bobrek nakli tedavilerine dayalı olması doğru değildir. Bu nedenle diyaliz ve bobrek nakline dayalı bir yaklaşım yerine hastalığın tedavisinden cok onlenmesine dayalı, uzun soluklu ve ulusal olcekte uygulanacak bir hastalık yonetimi modeli takip edilmelidir.

ALINTIDIR.
Kaynak:yazarkafe