Bir sabah yine alarmınızın calmasıyla uyanıyorsunuz. Yuzunuzu yıkamaya banyoya gidiyorsunuz ve aynada tanımadığınız bir yuz size bakıyor. Giyindikten sonra evden cıkıyorsunuz işinize doğru giderken karşıdan kopeğini gezdiren biri geliyor. Sacını toplama tarzına ve kopeğinin cinsine bakarak alt katta oturan komşunuz olduğuna karar veriyorsunuz. Gun icinde de ceşitli ipuclarıyla iş arkadaşlarınızı tanıyorsunuz: bazısını takısından, bazısını yuzundeki beninden ya da cillerinden, bazısını sac renginden… İnsan ilişkilerinden mumkun olduğunca kacınarak eve geliyorsunuz. Boyle bir hayat sizi yorar mıydı?
Şekil 1. Prosopagnostik bireyler yuzleri tanıyamazlar.
Kimseyi tanıyamamak? Her defasında bir ipucu yakalayarak birileriyle konuşmak? Kişinin yuzune bir butun olarak değil de tek tek yuz ozelliklerine bakmak? Neredeyse hicbirimiz boyle bir hayat yaşamıyoruz cunku beynimiz bizim icin yuzleri bir butun olarak saklıyor ve birinin yuzune baktığımızda hemen tanımamızı sağlıyor. Peki ya beynimiz bunu yapmayı bırakırsa ve şu andan itibaren yuzleri tanıyamasak insanlar tarafından nasıl değerlendiriliriz? Duşunun ki cok yakın bir arkadaşınız yanınızdan geciyor ve yuzunuze bakmasına rağmen sizinle konuşmuyor. Hepimiz boyle bir durumda ne hata yaptığımızı duşunurduk. Bu olay defalarca tekrarlanınca da arkadaşımızın gercekten kaba biri olduğuna karar verirdik. Aramızda sayıları az da olsa bunu yaşayan insanlar var ve bu yazı “prosopagnozi” dediğimiz bu durumu anlatıyor.
Yuz korluğu nedir, ne değildir?
Prosopagnozi terimi Yunancadan koken alır. “Prosopo” yuz, “gnozi” bilme, “a-” on takısı ise olumsuzluk anlamı verir. Yani bu terim “yuzu bilememe, tanıyamama” ya da asıl itibariyle “yuz korluğu” anlamına geliyor. Prosopagnozi, agnozi denilen norolojik hastalıkların bir ceşididir. Agnostik kişiler ceşitli “şeyleri” tanıyamazlar. Ornek verecek olursak; fonagnostikler kendilerine soylenilen sozlerin anlamını kavrasalar da sesleri tanıyamazlar, aleksikler ise yazma kabiliyetlerini korumalarına rağmen yazılan yazıları tanıyamazlar. Prosopagnozi ilk defa 1947 ’de Alman norolog Joachim Bodamer tarafından tanımlanmış ve boylelikle araştırmalar başlamıştır.
Yuz korluğunun yuz hafızasının zayıflığından ayırt edilmesi gerekir. Aralarındaki temel fark kısa sureli yuz tanıma durumunda ortaya cıkar. Yuz hafızası zayıf kişilere fotoğraf gosterilip bunu birden cok sayıdaki yuz fotoğrafının icinden hemen ayırt etmesi istenirse yapabilirken yuz koru olan kişiler saniyeler once gordukleri yuzu tanıyamazlar. Bu sebeple yuzleri hatırlayamayan kişilerin prosopagnostik olup olmadığını anlamak icin bir noroloğa başvurmaları gerekir.
Yuz korluğunun sebepleri nelerdir?
Yuz korluğune sahip olanları iki gruba ayırabiliriz: Gruplardan birini doğuştan bu hastalığa sahip olanlar, diğerini ise bir kafa travması ya da tumor benzeri bir kitle sonucu hastalığı edinmiş olanlar oluşturur.
Doğuştan bu hastalığa sahip olanlarda beynin yuz tanıma merkezinde herhangi bir lezyon gozlenmemiş olmasına karşın bu bolgedeki gri maddenin hastalığa sahip olmayanlara gore daha az olduğu belirlenmiştir. Doğuştan prosopagnostik bireyler uzerinde yapılan aile ağacı calışmalarında elde edilen verilere dayanarak hastalığın genetik bir gecişinin olduğu da duşunulmektedir, fakat prosopagnozide rol oynayan genler henuz keşfedilmiş değil.
Şekil 2. Fusiform yuz bolgesinin beyindeki yerleşimi.
Prosopagnostik bireylerden ikinci gruba dahil olanlarda ise fiziksel bir kitle ya da travma olduğu icin bu bireyler hastalığın beyindeki hangi merkezlerden kaynaklandığı konusunda araştırmalara daha cok katkı verir. Bir felc, travma ya da beyin tumoru nedeniyle yuz tanıma yetisini kaybeden insanlarda sorun olan bolgelere bakılmış, beynin hangi bolgesinin yuz tanıma ile ilişkili olduğu bulunmaya calışılmıştır. Bunun yanında fMRI(1) gibi goruntuleme tekniklerinin gelişmesi ile birlikte araştırmalar hızlanmış ve yuz tanıma yetisine sahip olmamızı sağlayan bolum ortaya cıkarılmıştır. Bu bolum fusiform yuz bolgesi olarak adlandırılmıştır.
Prosopagnostik kişilerin sayısı hakkında araştırmalar henuz kısıtlı olsa da rastlanma sıklığının %2 ’lere varabileceği ongoruluyor. Bu sayı İngiltere ve Amerika ’da yapılan araştırmalar sonucunda ortaya cıkarılmış bir sayı, Turkiye ’deki sıklığını bilmiyoruz.
Yuz korleri neler yaşar?
Yuz korluğu net sınırları olmayan bir hastalık. Bazı kişilerde sadece yuz tanımamayla sınırlıyken sıklıkla topografik agnozi de yuz korluğune eşlik eder. Topografik agnoziye sahip olanlar cok sık kaybolur cunku cevrelerini tanıyamazlar. Kaybolmamak icin aynı yolları takip ederler ve surekli kendilerine yol işaretleri ararlar.
Sadece yuz tanıyamayanların da kendi iclerinde farkları vardır. Bazıları her gun gorduğu insanları tanırken daha seyrek goruştuklerini tanıyamaz. Bazıları ise aynada kendini bile tanıyamayacak kadar ağır prosopagnostik olabilir! Prosopagnoziye cok farklı agnozi turleri de eşlik edebilir: aleksi, ağır veya hafif derecede gorsel agnozi gibi.
Yuz korluğu yaşayan kişilerin anılarına bakarak onlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Prosopagnozi ile ilgili en cok bilinen hikayeyi, kendisi de bir yuz koru olan norolog Dr. Oliver Sacks “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında yazmıştır. Hikayenin kahramanı olan “Dr. P” hayatının bir bolumunde ortaya cıkan ve gittikce ilerleyen yuz tanıyamama nedeniyle Oliver Sacks ’a başvurur. Sacks, Dr. P ile konuşurken bir gariplik olduğunu fark eder cunku Dr. P normal bir kişinin yapacağı gibi yuze bakmaz, onun yerine gozleri Dr. Sacks ’in gozune, burnuna, kulağına oradan da cenesine hareket eder. Dr. Sacks norolojik muayenesini yapmak icin ayakkabılarını cıkarmasını ister. Reflekslerini olcmek icin ayağının altını anahtarla hafifce cizer ve reflekslerde bir gariplik olduğunu fark eder. Dr. Sacks, Dr. P ’ye ayakkabısını giyebileceğini soyler ve odadan cıkar, odaya donduğunde ise Dr. P ’nin ayakkabısı giymediğini gorur. Dr. Sacks ayakkabısını giymek icin yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Dr. P, Dr. Sacks ’in kendisine ayakkabısını giymesini soylediğini unuttuğunu soyler ve ayakkabısını giymek icin ayakkabıya uzanacağına ayağına uzanır. Kendi ayağını ayakkabısı zannetmiştir. Dr. P ’de prosopagnozinin yanında cok ağır gorsel agnozi de vardır. Bu sebeple yuzleri tanıyamamasının yanında, bazı cisimleri de yuze benzetir.
Oliver Sacks ’in ise prosopagnozisi ağırdır ve aynada kendini tanıyamaz. “Aklın Gozu” kitabında bazen tam birine carpacakken durup ozur dilediğini sonra da bu kişinin aynadaki yansımasından başka bir şey olmadığını fark ettiğini yazar. Dr. Sacks ’in prosopagnozisine topografik agnozi de eşlik etmektedir. Aynı kitabında eve hep aynı yoldan donmek zorunda olduğunu yoksa kaybolduğunu yazar. Bir keresinde kaybolup evinin onunden dort kez gecer, en sonunda ev sahibi bir sorun olduğunu duşunerek Dr. Sacks ’e seslenir.
Dr. David Roger Fine da doğuştan prosopagnostiktir ve bu yondeki yaşantısını bir makale ile anlatmıştır. Kendisi daha uc yaşında iken ikiz kız kardeşleri olmuştur ve zaten farklı yuzleri bile ayıramayan biri icin ikizleri ayırmak cok daha zordur. İkizlerin iyice dikkat edildiğinde ayrılabildiklerini soyleyen ailesi Dr. Fine ’ı tembellikle suclamışlardır. Dr. Fine, makalesinde kardeşlerini hÂl ayıramadığını soyler fakat bunu telafi edecek bir yol bulmuştur: Kardeşlerinden birinin alerjisi olduğundan kupe takamamaktadır bu da yuz korluğu olan birisi icin cok değerli bir ipucudur. Dr. Fine okul hayatı boyunca kucuk arkadaş grupları ile yetinmiştir. Prosopagnostikler genelde cok belirgin ozellikleri olan kucuk arkadaş grupları ile dolaşırlar. Bu ozellik bazen bir dovme, bazen bir ben, bazen de alışılmışın dışında sac ve kıyafettir. Dr. Fine prosopagnostikler icin ipuclarının olduğu kadar mekanların da cok onemli olduğunu soyler. Orneğin kızıl saclı bir iş arkadaşınız varsa iş yerinde kızıl saclı biriyle karşılaştığınızda bunun arkadaşınız olduğu acıktır. Yolda karşılaştığınız kızıl saclı birinin ise arkadaşınız olma ihtimali cok duşuktur. Dr. Fine hayatının buyuk bir kısmını insanların birbirinden farklı yuzleri olduğunu bilmeden gecirir ve 53 yaşında prosopagnozi tanısını alır.
Yuz korluğu hakkında bildiklerimiz ve yapabileceklerimiz
Yuz korluğu bazen insan yuzu ile sınırlı olmayabilir. İşi başka hayvanları tanımak olan kişilerde ortaya cıkan prosopagnozi sonucu hayvanların ayırt edilmesi de zorlaşır. Kayıtlara gecmiş vakalardan olan bir ciftci sahip olduğu inekleri yuzlerine bakarak ayırt edebilmektedir. Sonradan yuz koru olduğunda ise ineklerini birbirinden ayıramaz. Kuş uzmanları kuşları ayırt etme işini fusiform yuz bolgesi ile yapar. Cunku kuşları tanımak bu kişiler icin bizim yuzleri tanıyabilmemiz gibi sıradan bir durumdur. Aynı şekilde arabalarla ic ice olan bir kişi fusiform yuz bolgesi sayesinde modelleri birbirinden ayırır. Bu orneklerde fusiform yuz bolgesi etkilendiği zaman yuzlerin yanı sıra kuşlar ve arabalar da birbirinden ayırt edilemez.
Prosopagnozi hakkında bildiklerimiz daha cok gozlemlere dayanıyor. Araştırmalar ise gozlemlere gore ikinci planda kalıyor. Yapılan araştırmaların coğu ceşitli yuz testlerine dayanıyor. Bu testlerde yuz resimleri gosterilen bireylerin fMRI ile ilgili beyin bolumlerinin aktivitesi olculuyor. Prosopagnozi tanısı koymak icin de bazı testler kullanılıyor. Bu testlerden bazıları gosterilen bir yuzun bir cok yuz arasından tekrar bulunması şeklindeyken bazıları ise unlu kişilerin tanınması şeklinde oluyor*.
Yuz korluğu hayat kalitesini oldukca duşuren bir durum ve bu konu ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Araştırmalar ve bilgiler arttıkca prosopagnostik bireylerin yaşam kalitelerini arttırmak icin calışmalar yapılabilir, bu durum duzeltilemese bile onlara kişileri ayırt etmek icin kullanabilecekleri yontemler oğretilebilir. Burada anne-babalara ve oğretmenlere buyuk gorevler duşuyor. Cocuklarının ya da oğrencilerinin yuz koru olduğunu fark etmeleri durumunda onlara bu yonde eğitim verilmesini sağlamalılar.
acikbilim.com
Yuz Korluğu:Prosopagozi
Sağlık0 Mesaj
●1 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Yuz Korluğu:Prosopagozi