Bu Gorsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Mezura ile mezar arasında diyet ettim olmeye

Hatice Danabaş’ı gectiğimiz haftalarda ekranlara yansıyan bir deri bir kemik goruntusu ile tanıdık. Aşırı kilolu olduğu duşuncesi ile altı yıl once rejime başlayan 28 yaşındaki genc kız şimdilerde anaroksiya nevroza hastalığı ile penceleşiyor. Sonra şarkıcı Ozan Orhon ile ilgili talihsiz haberler geldi gundeme: Şarkıcı Orhon midesine kelepce taktırarak beş ayda 59 kilo vermişti, fakat şimdilerde istem dışı kilo kaybediyordu ve ne kilo kaybını ne de giderek kotuye giden sağlık durumunu kontrol edebiliyordu. Teknolojik imkanlar sayesinde daha az hareket etmeye, televizyon karşısında saatler gecirmeye, bol kalorili fast food yiyecekleri ve cerezleri tuketmeye teşvik edilen insanlardan, butun bunlar hic olmuyormuşcasına ‘ince’ gorunmeleri bekleniyor. Sorunlu bir hayat tarzı dayatılıyor; ama bedenlerin kusursuz olması gerekiyor! Sonuc: Her uc kişiden biri diyet yapmakta. Normal kiloya sahip insanlar bile daha zayıf olmak uğruna buldukları her diyet listesine bir iksir gibi sarılıyor. Olumune diyetler ve riskli ameliyatlar artık hayatımızın bir parcası.

Sorumsuz rejimin diyetini oduyoruz

Cevremizde karşılaştığımız uc kadından ikisi her an rejim yapıyor. Kimi gazeteden kestiği bir diyet programını uyguluyor kimi televizyonlarda nasıl zayıfladığını ballandıra ballandıra anlatan unlu bir ismin yontemine bel bağlamış durumda. Doktorların hayatınıza muhakkak yerleştirin dediği “sağlıklı beslenme”nin yerini ‘diyetle yaşam’ almış durumda. Fazla kilolardan kurtulmak yetmediği gibi herkes olduğundan “daha zayıf” olmak uğruna caba gosteriyor. Her gun ekranlarda sunulan ideal manken olculerine kavuşmak herkesin ortak cabası. Fakat estetik uğruna girişilen bu yarış zamanla hem psikolojik hem de fizyolojik olarak insan sağlığını olumsuz şekilde etkiliyor. Ustelik bu tehlike sadece yetişkin insanlarda değil cocuklarda ve gelişme cağındaki herkesde. Avustralya’nın Sidney kentinde duzenlenen 10. Uluslararası Obezite Kongresi’ne katılan Leeds Universitesi Profesoru Andrew Hill sunduğu tebliğde ozellikle kız cocuklarında kilo takıntısının beş yaşından itibaren başladığına dikkat cekerek olayın vehametini gozler onune seriyordu.

Kilolu olmamasına rağmen insanların kendilerini surekli şişman hissetme hastalığı daha onceleri sosyo-ekonomik duzeyi yuksek kişilerde goruluyordu. Ozellikle televizyonun insan hayatındaki yerinin artmasıyla artık pramitin alt kısmında da aynı takıntılı durum kendini gosteriyor. Dr. Ender Sarac sosyetedeki aşırı gosteriş iddiasından kaynaklanan bu hastalığın kırsal kesimde de “Zayıf, ideal bir vucuda sahipsen daha cok itibar gorursun.” duşuncesinden dolayı yayıldığını soyluyor. Artık toplumun her katmanında kendini gosteren daha zayıf gorunme arzusu bircok kişinin olumune diyetlere girmesine sebep oluyor. Bir turlu normal kiloya sahip olduğuna inanmayan bireyler hep “daha da fazla kilo kaybetmek uğruna” diyeti hayatlarının bir parcası haline getiriyor. Gittikce psikolojik bir hastalık halini alan bu durum zamanında tedbir alınmazsa olume goturuyor. Bu durumu ‘Twiggy Sendromu’ olarak adlandıran Prof. Dr. Kerem Doksat şimdilerde turetilen “sıfır beden” modasının sağlıklı bir yaklaşım olmadığını; fakat bu anlayışın gencler arasında hatta yaşını başını almış hanımlarda da yayıldığını soyluyor.

Uzmanların ince beden hastalığı olarak adlandırdığı bu sendrom ozellikle ergenlik cağındaki genc kızlarda daha cok gorunuyor. Bedenlerindeki değişimin başladığı ergenlik surecinde cevrelerinden vucutları ile alakalı aldıkları en kucuk bir eleştiri ozellikle de ‘şişmanladığının’ ima edilmesi bircok kızın olumcul diyetlere başlamasına sebep oluyor. Bu hoşnutsuzlukla bedenlerini yıkmak icin; ac kalmak, kusmak, mushil ilacları, idrar sokturucu ilaclar kullanmak, ceşitli hormon hapları almak, aşırı egzersiz yapmak gibi sağlığı tehdit edici yontemlere girişiyorlar. Aileler farkına varana kadar bu yontemi deneyen genc kızlar doktora gitmeyi de reddediyor. Kendilerini bekleyen tehlikeyi gormuyor ve tedavi olmayı kabul etmiyorlar. Bir deri bir kemik kalmalarına rağmen hÂl bircok genc kız şişman olduğunu duşunuyor ve zayıflamaya devam etmek istiyor. 20 kilo olmasına rağmen Hatice Danabaş’ın aynada kendini hÂl şişman olarak algılaması, bir donem ‘bulimia’ olan podyumun en ince mankenlerinden Selin Toktay’ın “aynaya baktıkca kendimi balon gibi goruyorum” demesi bu durumun en belirgin iki orneği. Dr. Kerem Doksat boylesine “oruclara” (cunku bunu kutsal bir vazife gibi duşunuyorlar) en az 1/3’unun Anoreksiya Nervoza’ya tutulduğunu ve bunların %30’unun olumle sonuclandığına dikkat cekiyor. Aydilge Sarp’ın kaleme aldığı “Bulimia Sokağı” kitabında hastalık sureci şoyle ozetleniyor: “İnsanın dış gorunumunun, gercekte kim olduğunun onune gectiği gunumuz toplumunda, Aylin adlı genc kız, en buyuk kusuru olarak gorduğu şişmanlığından kurtularak, icsel boşluğunu doldurmaya calışır. Toplumun beğeni kalıplarına bedenini sığdırarak, daha once onunla dalga gecen herkesin saygısını ve sevgisini kazanacağına inanan on altı yaşındaki Aylin, kısa surede ruhsal ve bedensel acıdan cokmeye başlar. Yediklerini kusarak, topluma ve kendine duyduğu ofkeyi atmaya calışan Aylin, hızla kilo kaybetmesi sonucunda kendini ‘Bulimia Sokağı’nda tutsak bulur.”

Bedeni ile onaylanmak ve takdir gormek arzusu ile cok riskli olmasına rağmen girişilen yontemlerden biri de mideye kelepce taktırmak. Pop sanatcısı Ozan Orhon diyet ve spor ile fazla kilolarından kurtulamayınca beş ay once midesine kelepce taktırarak 59 kilo verdi. İdeal kilosuna kavuştuktan sonra ekranlarda yeni goruntusu ile mutluluk pozları veren, zayıfladıktan sonra tekrar işleri acılan Orhon, şimdilerde istem dışı kilo vermenin sıkıntısını yaşıyor. Midesi kuculen Orhon olum riski taşımasına rağmen midesine taktırdığı kelepceyi gevşetmek icin tekrar bir ameliyat daha olacak.

20 binin uzerinde şarlatan diyeti

Modern dunyada diyete ilgi artarken bu alan bir sektor haline de donuştu. Ozellikle son on yılda baş dondurucu hızla diyet kitapları, dergiler yayımlanırken, gazetelerin diyet sayfaları ve televizyonlar da her gun farklı secenekler sunmaya başladı. Oysa bilincsiz yapılan diyetler kısa sureli kilo kaybına sebep olsa da uzun vadede sağlıklı olmuyor. Gunumuzde 20 binin uzerinde şarlatan diyeti olduğunu soyleyen Obezite Danışmanı Dr. Haluk Sacaklı kişinin yaşına, cinsiyetine, calışma durumlarına gore kendine ozel diyet programları uygulaması gerektiğinin altını ciziyor. Ozellikle yaz aylarında Seda Sayan, Gulben Ergen, Sibel Can gibi televizyon figurlerinin ekranlara cıkıp zayıflama yontemlerini anlatması ile bircok kişi bu yontemlere başvuruyor. Oysa bilincsiz yapılan bu sağlıksız rejimlerin ardından kısa surede verilen kilolar geri alınıyor. Dr. Ender Sarac bunun kilo verirken vucudun yağ oranında bir azalma olmamasından kaynaklandığını belirtiyor.

Podyumlarda boy gosteren mankenler gibi olmak arzusu dunyada bircok insanın sağlığından olmasına sebep oluyor. Podyumların toplumda yonlendirici olması sebebiyle Madrid Moda Haftası’nda yetkililer, cok zayıf mankenlerin podyuma cıkmasını genclere kotu ornek oldukları gerekcesiyle yasakladı. Turkiye’de ise Ebru Şallı gibi (Boy: 1.68, Kilo: 43) normalin cok altında bir kiloya sahip mankenler surekli ideal vucut olarak ekranlarda gosteriliyor. Bir donem zayıflamak uğruna yemek yemeyen, 48 kiloya kadar duşen ve kas erimesi ile karşı karşıya kalan manken Nefise Karatay’ın uyarıları bu noktada kayda değerdi. Genc kızları uyaran Karatay: “Sakın zayıflığa ozenmeyin! Sıfır beden diye bir şey yok. Sıfır beden; Etiyopya’daki ac insanların olcusu!” ifadeleriyle durumun vahametini ortaya koymuştu.

Surekli diyet yapmak yerine doktorların onerdiği “sağlıklı beslenme” anlayışı yaşam bicimi haline getirildiğinde hem sağlıklı olmak hem de fazla kilolardan kurtulmak mumkun. Surekli diyet yapmak ya iştah patlamasına ya da hastalıklara sebep oluyor. Aileler ozellikle yetişme cağındaki cocuklarını diyet konusunda bilinclendirmeli ve gerektiğinde uzmana goturmeli. Doktor kontrolunde alınan ilaclar gibi diyetler de uzmanların gozetiminde olmalı.

Surekli diyet, olum paniğine goturur

Dr. Haluk Sacaklı (Obezite Danışmanı): Gunumuzde ideal bedene duyulan ozlem her gun biraz daha artmakta. Bu da Blumia ve Anarexia Nervosa’nın yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Ne yazık ki, bircok kişi bunu rahatsızlık olarak değerlendirmiyor. Surekli olarak zayıflama diyetleri; vucudu zamanla aclıktan olme paniğine surukler. Bu durumda “kıtlık” moduna gecen metabolizma yağları yakma yerine, yağ birikimini korumaya yonelir. Bu da metabolik ritmi %15-30 oranında duşurerek kilo kaybını daha da zorlaştırır.

Doğal olmayan yontemlere karşıyım

Dr. Ender Sarac: Normal kiloya sahip hatta zayıf olduğu halde daha da zayıflamak icin gelen hastalar var. Onları kilolu olmadıkları noktasında ikna etmekte zorlanıyoruz. Mesela gecen hafta Guzide Duran geldi Deniz Akkaya ile birlikte. Butun vucut olcumlerini yaptıktan sonra cok zor ikna ettim diyet yapmaması gerektiğine. Ben doğal yontemlerin dışına cıkılarak (kelepce takılarak, yağları aldırarak) kilo verilmesine karşıyım. İnsanın doğal dokusunun, doğal olmayan yontemler ile bozulmasına karşıyım. Bitkisel ve doğal ilaclar kullanılmalı aynı zamanda sağlıklı beslenme anlayışı hayatımıza yerleşmeli.

Bilincsiz diyet hastalığa davet...

Şehnaz Şakir (Diyetisyen) :Kulaktan dolma diyetler, kişilerin metabolizmalarına uygun olmadığı icin ileride sık kilo alıp vermelere sebep oluyor. Bu da obeziteye davetiye cıkarmaktan başka bir şey değil. Protein diyetleri sonucunda kalp-damar hastalıkları, duzensiz beslenme nedeniyle diyabet (şeker hastalığı) gibi rahatsızlıklar ortaya cıkıyor. Psikolojik olarak panik ataklar başlıyor. Diyet kişiye ozeldir. Surekli diyet yapmak belirli bir sureden sonra metabolizmayı yavaşlatır.

Kaynak haber10.com