Yememizin tek nedeni aclık mı?
Elbetteki ac olduğumuzda yemek yemeyi arzularız.Bu, yaşayabilmemiz icin en doğal gereksinimimizdir. Ancak, ne yazık ki bircoğumuz ac olmadığımız zamanlarda bile, ceşitli nedenlerden dolayı bir şeyler yemekteyiz.Bu nedenleri dış ve ic etkenler olarak ikiye ayırabiliriz.Aclık hissi duymadığımız halde yeme arzusu hissettiğimiz durumları anlamaya calışırsak, bu istekle başa cıkmamız kolaylaşabilir.

Yememizi etkileyen faktorler:Alışkanlıklar
Hic de ac olmadığınız halde oğle tatilinizi değerlendirmek amacıyla oturup uc-dort kap yemeği bitirdiğiniz hic olmuş mudur? Halbuki bazı oğle yemekleri, corba veya yoğurt gibi hafif şeylerle geciştirilebilir. Oğleden sonra acıkacak olursak, bir meyve veya hafif bir sandvic yiyebiliriz. Boylece, hem oğun atlamamış oluruz, hem de gun boyu daha sık ve az miktarda yemiş oluruz. Ozetle, koşullanma ile değil de ac olduğumuzda yemeliyiz.

Soz edilebilecek diğer alışkanlıklar arasında kitap okurken, kağıt oynarken veya televizyon seyrederken “abur-cubur” yemek veya gece yatmadan once bir şeyler atıştırma bulunur. Bu alışkanlıklardan kurtulmak icin uygulaması son derece kolay bazı yollar vardır. Orneğin, evde hep aynı yerde oturarak yemek yemek; aklımızda başka şeyler varken yememeye ozen gostermek ve yediklerimize konsantre olmak gibi.

Yeme alışkanlıklarımızı tanıma amacıyla her oğun ne yendiğinin yazılı hesabını tutmak, davranışlarımızı kağıt uzerinde gorerek daha acık kavramamıza yardımcı olabilir.Orneğin, bir hafta boyunca, yemiş olduğumuz her yiyeceğin dokumunu; miktarını, saat kacta, nerede, ne yaparken, kiminleyken, nasıl bir ortamdayken – bir lokma dahi olsa- bir tabloda gormek size yardımcı olacaktır. Bu tabloyu incelerken, daha once uzerinde durmadığımız ve gereksiz yere yediğimiz şeylerin farkına varabiliriz. Sık sık ziyaret ettiğiniz uc cocuklu komşunuzdayken, 10-15 kurabiye yediğinizi acık bir şekilde gorebilirsiniz. Gereksiz alışkanlıklarınızdan kurtulmak icin sık sık verilen bir oneri, hem yemeklerde, hem de yemek aralarında ne yiyeceğinize onceden karar vermektir.

Reklamlar
Yiyecekle ilgili reklamlar televizyonda, gazetelerde, dergilerde ve sinemalarda her gun karşımıza cıkmaktadır. Televizyonu acıp da bir cikolatayı zevkle yiyen incecik insanlar gorunce, canımız cikolata yemek isteyebilir: Boylece verilmek istenen mesaj beynimize ulaşmıştır.Bu tur reklamlar bizi celişkili davranmaya itmektedir; hem incecik vucutlarını sergileyen guzel kızlar gibi olmak isteriz, hem de gidip cikolatayı alırız. Ya da bir margarin reklamında muhteşem gorunuşlu ceşit ceşit yemekler ekranda sergilenince tok dahi olsak elbette ki canımız ceker.

Reklamlarda kullanılmakta olan imajlar, sergileme yontemleri, muzik ve iştah acıcı manzaralar bilincaltımıza soz konusu yiyeceği sokmaktadır. Bir biskuvi reklamında, yakışıklı erkekler ve guzel kızlar yerine, iştahla biskuvileri yutarcasına yiyen şişko ve bicimsiz kadınları, erkekleri seyrediyor olsaydık, acaba davranışımız aynı olur muydu? Bircoğumuz reklamlarda gorduğumuz insanlar gibi “obur” davranıp da, onlar gibi şişman olmak istemeyeceğimizden, kesinlikle biskuvi almamaya karar verebilirdik. Tabii hicbir şirket ve reklam ajansı urunlerinin doğurabileceği olumsuz sonucları acıkca sergilemez. Tam aksine “abur-cubur” yemeyi hoş bir sosyal davranış olarak yansıtmayı tercih eder. Gercekci duşunecek olursak, kola urunleri ile dağlarda ve plajlarda cılgınca eğlenen genclik arasında pek bir ilişki yoktur. Ne var ki, biz plaja gittiğimizde, canımız kola ceker. Susadığımızda evde veya işte su icerken, plajda kola icmek kolay gelir.Halbuki, susuzluğun gercek caresinin, şeker veya yapay tatlandırıcı icermeyen su olduğunu duşunecek olursak, kola icmek sacma bile gelmeye başlayabilir.

Yıllar once yapmış olduğum bir calışma icin, bakkallara anket dağıtarak son iki hafta icerisinde en cok hangi biskuvi ve cikolata reklamının gosterildiğini bilip bilmediklerini araştırdım. Bakkalların buyuk coğunluğu, o haftalar icerisinde yoğun reklam stratejisi guden urunlerin satışlarının belirgin oranlarda arttığını, dolayısıyla o urunleri kasanın hemen yanına dizdiklerini belirtmişlerdi.
Yemeden once, “bunu neden yiyorum?” diye duşunun. Herhangi bir yiyeceği veya iceceği tuketmeden hemen once kendinize bu soruyu sorarsanız, belki de onu yemekten veya icmekten vazgecersiniz.

Sergileme yontemleri
Buyuk marketlere gittiğinizde, biskuvilerin veya gofretlerin genellikle erişilmesi en kolay olan alt raflarda bulundukları hic dikkatinizi cekmiş midir? Rengarenk ambalajlı bir gofreti karşısında goren hangi cocuk bu manzaraya dayanabilir? Bakkallarda da benzer tuzaklar bulunur; paramızı odemek amacıyla kasaya gidince, kasanın hemen yanına yerleştirilmiş olan albenili ambalajlarındaki cikolataların ve şekerlerin cazibesine dayanamayıp bir tanecik alıveririz. Ozellikle pastanelerde pasta sergilemek bir sanat dalı haline gelmiştir. Peki siz bu tur baştan cıkarma yontemlerine ilgisiz kalmayı başarabiliyor musunuz? Bunu yapabilmenin en iyi yolu yiyecek alışverişine karnınız tokken cıkmaktır.

Sosyal hayat
“Ozel” yemeklerin bol yendiği bayramlar ve doğum gunleri, hepimizin bayıldığı, hatta sabırsızlıkla beklenen ziyafet gunleridir. Bu da en doğal hakkımızdır. Ancak, dikkat edilmesi gereken nokta her gunun bayram havasına sokulmamasıdır. Buyuk bir işyerinde herkesin doğum gunu bir pasta ile kutlanıyorsa, her komşu ve akraba ziyaretinde pastalar, corekler yeniliyorsa, bir de bakarız ki haftanın 3-4 gunu “ozel” yeme gunu haline donuşmuş.

Turk toplumunda, konuk ağırlamak cok onemlidir.Konuk ağırlamanın on koşulu ise pastalar, borekler ve coreklerdir.Bu anlayış yalnızca gelir duzeyleri yuksek olan kişiler arasında değil, daha duşuk gelir duzeyleri arasında da hakimdir.

Ev dışında hoş vakit gecirmek istenildiğinde de ilk akla gelen genellikle bir şeyler yiyip icmek oluyor. Genellikle pastaneler ve lokantalar dolu, muzeler ve kutuphaneler bomboştur. Bir ornekle bunu destekleyebiliriz. ıstanbul halkı arasında, ozellikle yaz mevsiminde Pazar gunlerini Buyukada'ya giderek değerlendirmekten hoşlanan sayısız insan vardır. Pazar gunleri ada vapurlarında oturacak yer bulmak icin buyuk caba gostermek gerekir.Buyuğu, kucuğu, zengini, fakiriyle buyuk bir kalabalık. Etrafınıza biraz daha dikkatli bakacak olursanız, insanların ellerinde genellikle torbalar, sepetler veya cantalar bulunduğunu fark edersiniz. ıclerinde ise aklınıza gelebilecek envai ceşit yiyecek bulunur. Vapur adada durunca yuzlerce kişi yiyecekleri ile birlikte aynı yone doğru ilerlemeye başlar: Piknik alanına doğru. Piknik alanı yolun sağına doğru ayrılır. Sol tarafa doğru ilerleyecek olursanız ağacların arasında ve deniz manzarası eşliğinde muhteşem bir yuruyuş yolunda bulursunuz kendinizi. Piknik alanını gecip de sol taraftan yurumeye devam ederseniz kendinizi terk edilmiş bir adada hissedebilirsiniz.

Temel olarak, sağlığımızı korumak icin, yemek merkezli bir sosyal hayata alternatifler geliştirmeliyiz.

Gozden ırak mideden ırak
Hic aklınızda yiyecek yokken yanınızdaki arkadaşınız bir donerli sandvic alacak olursa; işyerinde cok obur bir oda arkadaşınız bulunuyorsa; evde karşı koyamayacağınız lezzette yemekler pişiyorsa; veya mutfakta kocaman bir kutuda surekli kurabiye bulunuyorsa ne yaparsınız? ırade gucunuzu sınamaya calışırsınız herhalde. Kendi adıma ben, genellikle dayanamayıp bir şeyler atıştırmaya başlarım. Dolayısıyla, baştan cıkarıcı durumları en aza indirmek en rahat cozum yollarından biri olabilir.

Ortalıkta cazip yemekler bulundurmamaya ozen gosterilmelidir. Dolaplarınızı duzenlerken kalorili olan ve gorunce dayanamayacağınız yiyecekleri rafın arka taraflarına dizmeye calışın. Bunları evde bulundurmak diğer aile uyeleri acısından zorunlu değilse eve nadiren sokmak en akılcı cozum olabilir.

Rejimdeyim ama tadına bakarım
Hic aklınızda yiyecek yokken yanınızdaki arkadaşınız bir donerli sandvic alacak olursa; işyerinde cok obur bir oda arkadaşınız bulunuyorsa; evde karşı koyamayacağınız lezzette yemekler pişiyorsa; veya mutfakta kocaman bir kutuda surekli kurabiye bulunuyorsa ne yaparsınız? ırade gucunuzu sınamaya calışırsınız herhalde. Kendi adıma ben, genellikle dayanamayıp bir şeyler atıştırmaya başlarım. Dolayısıyla, baştan cıkarıcı durumları en aza indirmek en rahat cozum yollarından biri olabilir.

Ortalıkta cazip yemekler bulundurmamaya ozen gosterilmelidir. Dolaplarınızı duzenlerken kalorili olan ve gorunce dayanamayacağınız yiyecekleri rafın arka taraflarına dizmeye calışın. Bunları evde bulundurmak diğer aile uyeleri acısından zorunlu değilse eve nadiren sokmak en akılcı cozum olabilir.

Yemek ziyan olmasın
Doyduktan sonra bile masada kalan yemekleri bitirme anlayışı normalin uzerinde yememizin nedenlerinden biridir. Ertesi gune kalırsa tadı kacar, deyip hepsini bitirmek yerine, ertesi gune hazır yemek olur diye duşunebiliriz, cunku, sofradan aşırı tok kalkmak onlenmesi gereken bir davranış tarzıdır.

Psikolojimiz
Sorunlarınızı yemek yiyerek cozmeye calıştığınız hic olmuş mudur? Bu soru bazılarına cok garip gelebilir. Ancak ofke, kızgınlık, mutsuzluk, caresizlik, guvensizlik, kararsızlık ve yalnızlık duygularıyla baş edemeyince careyi yemek yemekte bulan kişilerin sayısı oldukca fazladır. Ozellikle bunalımlı anlar gecirmekte olan kişilerin aşırı kilo aldığı veya verdiği bilinen bir gercektir. Bazı hanımlar adet gunleri yaklaşırken kendilerini kucuk bir bunalımın eşiğinde bulup, en kalorili yiyecekleri bol miktarda tuketmekten kendilerini alamazlar. Bazı kişiler ise sorunları olduğunda yaşama kusup, hınclarını yiyecekten cıkartmaya calışırlar. ış yerinde cok bunalıp biraz rahatlamak icin bufeye gittiğiniz, bir gece evde canınız sıkıldığı icin mutfağa girip cıktığınız, eşinizle kavga ettikten sonra sinirlerinizi yatıştırmak icin lezzetli bir şeyler yemek veya ders calışmayı ertelemek amacıyla surekli bir şeyler atıştırdığınız olmamış mıdır hic? Şayet olmadıysa cok şanslısınız.

Psikologlar, sosyologlar, tıp doktorları ve beslenme uzmanları, insanları gereğinden fazla yemeye iten nedenleri surekli araştırmaktalar. Amerika'da yazmış olduğu kitaplarla, işletmekte olduğu klinik ve kilo verme merkezi ile un yapmış olan Geneen Roth'un itirafları oldukca ilginc: “Butun vaktim ve ilgim o gun hangi yiyeceği ne miktarda yediğim, vucut olculerim, hangi beden giydiğim ve ileride olmayı arzuladığım kilo ile kilo verdikten sonra yaşamımın neye benzeyeceğini hayal etmekle geciyordu. Boylece kendimi cevremden korumuş oluyordum. Şayet biri tarafından beğenilmemişsem veya takdir edilmemişsem, soz konusu olan ben, benim kişiliğim değil, vucudum diye duşunurdum. Daha ince olmuş olsaydım bana bakış acıları farklı olurdu diye karar verip kendimi rahatlatırdım. Nasıl olsa incelince her şey değişecekti!”. Sizce abartmış mı?

Kabullenmesek bile, bu anlatılan pek coğumuz icin tanıdık ve gecerli davranış bicimidir.Bircok kişi, surekli olarak kilolarını dert edinirken, gercek sorunlarının derinliklerine inmeyerek, cozumu ertelemektedir.Sozunu ettiğiniz “problem” ,şehir değiştirme, meslek değiştirme, cocuk buyutme veya sadece can sıkıntısı gibi değişik konularda olabilir. Şayet, sorunumuz can sıkıntısı ise yemek dışında bir hobi geliştirmeye gayret etmek cok daha akılcıdır.

Şimdi bu konuda kucuk bir sınava ne dersiniz? Yemenizdeki en buyuk etken nedir? Sadece gercekten ac olduğunuzda mı yiyorsunuz? Yoksa iş yerinizdeki strese dayanamadığınız icin mi? Ya da katılmayı arzu ettiğiniz bir yemeğe davet edilmemenin yol acmış olduğu hayal kırıklığı ile; veya sadece boşluktan ve can sıkıntısından mı yiyorsunuz? Bu gibi durumlarda “ben bunu yiyorum” sorusunu kendi kendimizi sorarak bizi yemeğe iten nedenleri saptayabiliriz. Gerci, coğumuz hangi durumlarda yemeğe başvurduğumuzun farkındayızdır. Fiziksel olarak aclık hissetmediğimiz zamanlarda yiyeceğe yonelerek bunun asıl sıkıntımızın ustesinden gelmemize yardımcı olduğunu sanırız. Pek cok durumda, yeme hareketini gercekleştirmekte olduğumuz 4-5 dakika mutlu oluruz. Ancak, bu 4-5 dakikalık zevk icin uzunca bir sure pişmanlık duygusunun sıkıntısını cekmeye değer mi? diye kendimize sormalıyız.