Cocukları duyarlı kılan nedir ?
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●1 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Çocuk Büyütme
- Cocukları duyarlı kılan nedir ?
-
17-09-2022, 08:37:35
Bazen kendimizi sanki cepecevre şiddet ve zulumle cevrilmiş bir dunyada yaşıyor gibi algılayabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal İstatistikleri ’ne gore, okullarda ya da okulların civarında her yıl, uc milyona yakın suc işlenmektedir. Bu sayı, her okul gununde 16.000 suc ya da her 6 saniyede bir suc, şeklinde de acılabilir. Ev ici şiddete yonelik bir calışma, pek cok liseli erkek oğrencinin, eğer kendisini ofkelendiriyorsa, kız arkadaşına vurmanın uygun olduğunu duşunduğunu gostermiştir. 1980 ’lerin ilk donemlerinde, 17.000 kişinin evlerindeki eşleri tarafından oldurulduğu ortaya cıkmıştır.
Şiddet ve zalimliğin cok sık gorulduğu ve hatta neredeyse kabul edildiği bir dunyada, cocuklarının daha duyarlı, iyilikci insanlar olarak gelişebilmeleri, diğerlerine karşı daha cok sevgi ve ilgi gosterebilmeleri icin, neler yapmaları, nasıl davranmaları gerektiği, pek cok anne-babanın merak ettiği bir sorudur. Duyarlı cocuklar yetiştirmenin, dunyamızdaki şiddet sorununun tek cozumu olmadığı acık. Ama acaba, gerek televizyonda gerek caddelerde şiddete maruz kalmaları, cocuklarımızın gittikce daha “katı yurekli” olmalarına yol acıyor mu? Bunun olmamasını sağlayabilir miyiz?
Kuşkusuz anne-babalar cocuklarının yaşamını etkileyen her şeyi kontrol edemezler. Cocuklarımız dışarıdaki o, genellikle sertliklerle, acımasızlıklarla ya da en azından mutsuzluklarla dolu, “gercek dunya”da(!) daha cok zaman geciriyorlar. Ayrıca, ana-babaların kontrol edemeyecekleri kendilerine ozgu kişilikleri, ozellikleri vardır. Butun bunlara rağmen, cocuklarının daha şefkatli, daha adil ve daha sorumlu olarak yetişebilmeleri icin anne-babaların yine de yapabilecekleri birşeyler olduğunu soyleyebiliriz.
Acaba cocukların doğasında bu sevgi dolu ozellikler var mı?
İnsanlar bazen cocukların, dışarıdaki dunyayı ve insanları, yetişkinlerin bildiği şekilde “bilemedikleri”ni duşunurler. Onların dunyayı kendilerine gore, kendi bakış acılarıyla değerlendirdiklerini sanırlar. Ama acaba bu ne kadar gercektir?
Bir zamanlar araştırıcılar, diğer insanlara yonelik gercek bir şefkat ve ilgi duygusunun, yaş yetişkinliğe doğru ilerledikce ortaya cıktığına inanırlardı. Ama artık, bu inancın doğru olmadığı, kişinin kendini bir başkasının yerine koyma (empati) ve ilgiyle karışık endişelenme işaretlerinin cok daha kucuk yaşta gozlenebildiği ortaya cıkmaktadır.
Orneğin, Zahn-Waxler, Radke-Yarrow ve King adlı psikologlar, anne-babaları fiziksel (orneğin başağrısı) ya da duygusal (orneğin annenin kotu bir haber karşısında ağlaması) bir nedenle sıkıntı icinde olan cocukları izlemişler ve cok kucuk yaştaki cocukların bile, anne ya da babalarıyla birlikte bu sıkıntıyı yaşadıklarını gormuşlerdir. Bu cocuklar, ebeveynlerine ilgi ile yaklaşmışlar, sorunun nedenini sormuşlar, cozmek istemişler ve sıkıntıda olan ebeveyni rahat ettirmek icin ellerinden geleni yapmışlardır.
Orneğin, annelerden biri, eşiyle yaptığı bir tartışma sonucunda ağlamaya başladığında, daha 21 aylık olan kızı yanına gelip, kucağına oturmuş ve annesine fisiksel şefkat gosteren davranışlar icine girmiş, Anne, “Minik kızım uzandı ve beni alnımdan optu. O dakikada tum depresyonum ortadan kalktı, ben de ona sarıldım. Daha sonra yuzunde bir tebessum oluştu. Rahatlamıştı.” sozleriyle ifade etmektedir.
Bu tur tepkileri gosterebilenler sadece kucuk cocuklar değildir. Gosterdikleri bu yakın ilgi ve şefkat duygusu da sadece anne ve babalarına yonelik değildir. Bir kac yıl once, 12 yaşındaki bir Filedelfiya ’lı cocuğun “evsiz” kişiler icin kendi kurduğu bir barınağı acması, gazetelere yansımıştı. Pek cok calışmada, cocukların ister sınıf arkadaşları, ister komşu, ister bir yabancı olsun, acı ceken insanlardan hemen etkilendikleri gorulmuştur. Ayrıca, cocukların hayvanlara yonelik, sanki doğuştan getirilmiş bir yakınlıkları olduğu, cok iyi bilinir. Yeni doğan bebeklerin bulunduğu kliniklerde, bir bebek ağlamaya başladığında, diğerlerinin de ağlamaya başlaması, belki de bu ilgi ve duyarlılığın ilk işaretleridir.
Magen ve Aharoni tarafından yapılmış bir araştırmada da diğerlerine yardım etme davranışları icine giren ergenlerin, kendi yaşamları hakkında cok daha olumlu duygular icine girdikleri ve kendi gelecekleri icin daha umut dolu beklentiler geliştirdikleri gorulmuştur. Bu calışmadaki ergenlerden biri bu duygularını, “Muthiş bir duyguydu! Kendimi bir kırlangıc kadar hafif, ozgur ve mutlu hissetmiştim. Yaşamın cok heyecan verici olduğunu duşunmeye başladım” sozleriyle dile getirmişti.
Anne-babalar neler yapabilir?
Neler hissettiğinizi bilmelerini sağlayın.
Yapabileceğiniz en onemli şey, cocuklarınızın sevgi, şevkat ve sorumluluk duyguları icinde davranmalarının, sizi ne kadar mutlu edeceğini onlara acıkca soylemenizdir. Cocuğunuzun duşuncesiz ve acımasız bir davranış icine girdiğini gorduğunuzde hemen mudahale edin ve bu şekilde davranmasını istemediğinizi soyleyin. Cocuğunuzla konuşurken icten ama kesin bir dil kullanın. Uzerinde durduğunuz şey onun kişiliği ya da herhangi bir ozelliği değil, yapmış olduğu ve dikkatinizi ceken davranışı olsun. Diğer deyişle, “İyi cocuklar boyle yapmaz!” ya da “Kotu bir cocuksun!” yerine, “Yaptığın (..……davranış) iyi bir davranış değil.” deyin.
Cocuklarınızın diğer insanlara yonelik davranışlarının, sizin icin duygusal acıdan da cok onemli olduğunu anlamalarını sağlamak, bu işin temel anahtarıdır. Eğer sizin herhangi bir konudan duygusal olarak cok etkilendiğinizi bilirlerse, bu konu onlar icin de onemli hale gelir. Bu duygusal tepkilerin aynı zamanda konuya yonelik bilgiyle de desteklenmesi cok onemlidir. Diğer deyişle cocuklarınız, sizin o tur davranışları neden onaylamadığınızı da bilmelidir. Orneğin, “Bak arkadaşın ağlıyor, cunku sen oyuncağını onun elinden aldın. Bu iyi bir davranış değil!” ya da “Bak oyle yaptığında kedinin canı yanıyor, o yuzden de seni tırmaladı. Ona bu şekilde acı vermek iyi bir davranış değil ve artık bunu yapmanı istemiyorum!” şeklinde konuşulabilir.
Hangi tur davranışları onayladığınız, hangilerini onaylamadığınız konusunda cocuklarınızla acık, durust ve kesin konuşun. Cumlelerinizi kısa ve konu ile ilgili tutun. Onemli olan onların sucluluk duymasını değil, bir şeyler oğrenmesini sağlamaktır.
Onlar icin iyi modeller olun
Clary ve Miller adındaki iki psikoloğa gore, cocukların şefkatli olmalarına yardımcı olabilmek icin anne-babalar, iki acıdan model olabilirler: Bunlardan biri diğerlerine karşı, ikincisi de cocuğunuza karşı gosterdiğiniz şefkatli davranışlardır.
Diğer deyişle, somut davranışlar laf olarak soylenenlerden daha etkili olur.
Eğer siz kendiniz, tutarlı olarak sevgi ve şefkat dolu biriyseniz, cocuklarınızın da bu şekilde yetişmesi olasılığı daha yuksektir. Cocuklar nasıl davranacakları konusunda ipucları almak uzere anne-babalarını ve diğer yetişkinleri gozlerler.
Şunu unutmayın! Eğer onlara bir şey soyluyor ama davranışlarınızla tersini yapıyorsanız, cocuklarınız, sizin yaptıklarınızı daha cok dikkate alacaklardır. Eskilerin,”Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” deyişi, genellikle işe yaramamaktadır. Diğerlerine karşı anlayışlı, hoşgorulu, şefkatli olma konusunda ise hic işe yaramaz.
Herkesin gonullu yardım kuruluşlarına ayıracağı zamanı ya da bağışlayacağı parası olmayabilir. Ama tum ailenizin, gundelik yaşantının bir parcası olabilecek kucuk “iyilikcilik” davranışları olabilir. Bu davranışların, oyle muhteşem, gazetelerde cıkacak kadar sansasyonel şeyler olması gerekmez. Bir komşunuzun bir ricasını kırmamak, onlar istemeden bir ihtiyaclarını onceden gormek, incinmiş bir hayvanı korunaklı bir yere cekmek, evsiz bir insana biraz para verip iyi bir şeyler soylemek, bir grup ergen tarafından alaya alınmış biri icin araya girmek, caddeden karşıdan karşıya gecen bir gorme engelliye yardımcı olmak, otobuste bir yaşlıya ya da cocuklu bir kadına yer vermek gibi, pek cok, “ilgi-sevgi-şefkat” gostergesi olabilecek, kucuk davranışlar vardır. Cocuklarınız siz bunları yaparken sizi izleyebildikleri gibi, kendileri de bu işlerde rol alabilirler.
Cocuklarınızın cevresinde bu tur ozellikleri gosteren kişilerin bulunmasını ve dolayısıyla sizden başka modeller de olmasını sağlayın.
Yapabileceğiniz bir başka şey de, cocuklarınızın bu tur eylemlere katılabilecekleri organizasyonlar bulmanız ya da duzenlemenizdir. Bunlara katılmalarını teşvik edin. Okul aile birliklerinin “kardeş koy”, “kardeş yuva”, “Bizim huzurevi”, vb. sosyal yardım klupleri kurmalarına ve bu kluplerin cocuklar tarafından yurutulmesinde yardımcı olun. Toplumda varolan, TEMA, AKUT, Sivil Savunma, Yeşilbarış, vb. gibi organizasyonlar hakkında onların yanında konuşun.
Siz ve Cocuğunuz
Eğer cocuklarınızın onuruna saygıyla yaklaşır, başarılarına ilgi gosterir ve farkederseniz, onlara vereceğiniz mesaj, tum canlıların onuruna saygı ve ilgi gosterilmesi gerektiği olacaktır.
Bunun bir boyutu da cocuklarınızın sevgi ve şefkat dolu, iyilikci davranışlarının odullendirilmesidir. Psikolog Segal, cocuklara zalim davranışlarının onaylanmadığının belirtilmesi ne kadar onemliyse, olumlu davranışlarının odullendirilmesinin de bir o kadar onemli olduğuna dikkat cekmektedir. Onlara bu tur davranışlarının sizi ne kadar mutlu ettiğini coşkulu bir şekilde ifade edin. Orneğin, “Biraz once duşen arkadaşının yanına gidip, ona yardım ettiğini gordum. Ne kadar iyi bir davranış yaptın! Cok hoşuma gitti, gururlandım!” diyebilirsiniz.
Peki dış dunyanın etkileri ne olacak?
Anne-babalar, evde verdikleri bu cabalarının, cocuklarının arkadaşlarından gordukleri, cevrelerinde yaşadıkları ve televizyonlarda sinemalarda izledikleri, bencil kahramanları taclandıran bir kulturden edindikleri olumsuz, bencilliğe, zalimliğe, yok edip ezmeye, şiddete prim veren mesajlarla, boşa gideceği kaygısını yaşamakta haklıdırlar.
Bu etkilere karşı durabilmek icin yapacağınız bir kac şey vardır. Orneğin, onlara yardımsever davranışları on plana cıkaran kitaplar verin. Ancak unutmayın, cocuklar, ozellikle ergenler, kendilerinin ya da “normal” insanların ulaşamayacakları kadar abartılmış ve yuceltilmiş kahramanları pek sevmezler. Bu yuzden, her zaman rastlanabilecek sıradan turden iyilikci davranışları sergileyen kahramanların oykulerini anlatan kitaplar secin.
Ulusal Pikoloji Sağlığı Enstitusu ’nun bir araştırmasında, televizyonda iyilikci davranışları izleyen cocukların, bu davranışları taklit etme eğiliminde oldukları gorulmuştur. Bu nedenle, şiddete yonelik filmler izlemelerini engelleyebilir, bunun tersi davranışların sergilendiği filmleri ozendirebilirsiniz.
Cocuklarınızın gormek istediği filmler hakkında onlarla konuşun. Aşırı şiddet ogeleri var mı? Diğerlerini atlatıp, “kazanclı cıkan” sucluları, insanlara ya da hayvanlara yonelik şiddeti yuceltiyor mu? Cocuklarınızı bir kavanoz icinde yetiştiremeseniz de, onlarla bu konularda yapacağınız konuşmaların etkisi epey uzun surebilir. Onlara gordukleri bu filmler hakkında neler duşunduklerini sorun ve acaba o kahramanların elde ettiklerinin, kaybettiklerine değip değmediğini, başka hangi tur seceneklerini gozardı etmiş olabileceklerini konuşun.
Cocuklarınızı, kendilerini insanlığın, ulkelerinin iyiliğine adamış unlu kişiler konusunda eğitin. Cevredeki muzeler, televizyon ozel programları ve kitaplar, bunun icin birer arac olabilir. Kimlere hayran oldukları ve neden hayran oldukları konularında, onlarla soyleşiler yapın.
Peki cocuklarımızı bu şekilde eğitmeye calışırken onları fazla “yufka yurekli” hale de getirebilir miyiz?
Cocuklar hayatın sert ve acımasız gercekleriyle her gun zaten yuzyuze ise, anne-babalar onun dikkatini acılara ve uzuntulere ozellikle cekmenin, iyi bir fikir olup olmayabileceğini duşunebilirler. Bazıları da hayatın bir de bu yuzunu gostermenin cocukları yıkabileceğini duşunebilirler.
Bunlar anlaşılabilir kaygılardır ve uzmanlara gore, bazı cocukların, bazı durumlarda diğerlerinin acıları karşısında aşırı duyarlı hale geldiği olabilmektedir. Ancak bu bulgular, duygusal acıdan ozellikle zayıf ve kırılgan olan cocuklar icin gecerlidir.
“Her tur ve her koşulda kendinden birşeyler verme” davranışı, “veren kişi” icin her zaman sağlıklılık gostergesi olmayabilir. Eğer cocuğunuz her ortamda, diğerlerinin isteklerini kendi ihtiyaclarının onunde tutuyor ve kendi duşunce ve isteklerine hic sahip cıkmıyorsa, bu tur bir “aşırı vericilik”, “kendine guvensizlik”, “boyuneğicilik” gibi bir başka “kişilik gelişimi” sorunun işareti olabilir.
Cevremizdeki okulların bazılarında cocuklara yonelik “vericilik” ve “iyilikcilik” davranışlarını geliştirmeye yardımcı faaliyetler duzenlenmektedir. Cocuklar katıldıkları bu “klupler”de, yaşlılara, ozurlulere, fakir cevrelere kendi maddi katkılarını ya da daha cok manevi desteklerini sunabilmektedirler. Doğayı, cevreyi, barışı, kultur hazinelerini koruma eylemlerine katılabilmektedirler. Genel olarak bakıldığında bu tur davranışlardan olumsuz etkilenen cocuk sayısı, yok denecek kadar azdır. Tam tersine bu cocuklar kucuk okul kluplerinde edindikleri bu davranış kalıplarını, gundelik hayatlarına da taşımakta ve bu deneyimlerinden cok olumlu etkilenmektedirler. Bunun aşırıya kacıp kacmadığını anne-baba olarak en iyi siz gorebilirsiniz.
Yokedilemeyen Bağlantı
Psikolog Segal ’in sozleriyle, “Bu kucuk broşurde onerilen yaklaşımların hic biri, cocuk ve anna-babası arasında yokedilemeyecek o, sevgi-ilgi bağı olmazsa işe yaramaz.”
Cocuklarımızın verici, iyilikci insanlar olarak yetişmeleri icin en onemli faktor, onların kendilerinin ilgi, şefkat, iyilik dolu bir atmosferde yaşamalarıdır. Uzmanlar, cocukların yaşadıkları evde kendilerini guvende hissetmelerinin, dikkatlerini kendi ustlerinden cekip başka insanlara ve onların sorunlarına yoneltmede onemli bir etken olduğunu vurgulamaktadırlar. Bunun tam tersi durumlarda ise, sevgi ve şefkatten mahrum yetişmiş cocuklar kendilerini surekli guvensiz hissedeceklerinden, onların sadece kendilerini korumayı, kurtarmayı duşunmeleri, sadece kendi ihtiyaclarına yonelmeleri doğaldır.