Elektronik cihazlar, onlara aşırı duyarlı kişiler icin bir kabus. Dunya Sağlık Orgutu 2004 yılında bu sorundan muzdarip kişiler icin bir cozum yolu bulabilmek adına Prag ’da bir calıştay duzenledi. Bu calıştayda elektromanyetik cihazlardan dolayı stres, uyku bozukluğu, yorgunluk, el-ayak bolgelerinde karıncalanma gibi semptomlar yaşayan kişilerin ileride ne gibi sorunlar yaşayabilecekleri epeyce tartışılmıştı.
Hatta bu durumun onemli bir halk sağlığı sorununa evrilebileceği bile tartışmalar arasında. Fakat bu konu ile ilgili henuz net olarak bir sonuca varılmış değil. Belki siz de bu rahatsızlığın adını ilk defa duyacak, duyunca da aranızda bu ''bende var'' diyenleriniz bile olacaktır. Peki bu hastalık tam olarak nasıl deneyimleniyor?
Aslında bu rahatsızlığın nedeni kimi zaman elektromanyetik alanlara maruz kalma kimi zaman ise kişilerin yanlış inancları… Elektronik cihazlar, gunluk yaşamımızın bir parcası diyebiliriz. Sonucta artık teknoloji cağındayız ve en basitinden yemek pişirmek icin bile elektrik kullanıyoruz. Bazı kişiler, elektronik aletlerin yaydığı radyasyonun kendilerinde alerjik reaksiyona sebep olduğunu duşunuyor. Bu algılama bicimi de aslında bu cihazlara karşı aşırı hassas olmalarına yol acıyor.
Bu sorunu yaşayan kişiler genelde Wi-Fi, bilgisayar, mikrodalga fırın ve elektrikli ev aletlerine karşı aşırı hassasiyet gosterir. Better Call Saul Bu saydığımız orneklerden birine maruz kalan kişinin bir anda başı donebilir veya ayakları karıncalanabilir. Bu durum daha şiddetli yaşandığında bazı kişilerde, kas-iskelet ağrıları, psikolojik problemler, odaklanamama, yuzunde aniden sıcaklık hissetme gibi semptomlar da gorulur.
Aslında bu mevzu, elektromanyetik aşırı duyarlılık kavramının ilk defa kullanıldığı 1991 yılına dayanıyor yani oldukca eski. Sovyetler Birliği'nde, radyolarda calışan teknisyenlerin ilk defa bu sorunu deneyimledikleri biliniyor. Hatta o zamanlarda buna mikrodalga sendromu deniyormuş. Ancak ilginctir ki bu problemin, tıbbi acıdan hastalık olarak olculebilmesi icin gereken nesnel kriterler eksiktir. Yani bu sorunun kendilerinde olduğundan şuphelenen kişiler varsa kendi kendilerine teşhis koymaları gerekiyor.
Aslında boyle bir hastalık dahi olmayabilir. 2019 yılında yapılan bir araştırmada, daha once bu konuyla ilgili yapılmış 28 araştırma incelendi ve bunların problemli olduğu sonucuna ulaşıldı. Cunku bu rahatsızlığın semptomları arasındaki bağlantıyı inceleyen araştırmalar şunu ihmal ediyordu: O da katılımcıların verdikleri cevapların hatalı olabileceğini hesaba katmadan bu cevapları alıp istatistiksel acıdan analiz yapmaya calışmaktı diyebiliriz.
Bu nedenle araştırmacılar, insanların yaşadıkları hassasiyeti gercek anlamda tam manasıyla ifade edemediğini duşunuyor. Bundan dolayı da yapılan bilimsel araştırmalardan elle tutulur bir veri elde edilemiyor. Yine 2018 yılında yapılan bir calışmada, kendi kendine bu durumun teşhisini koyan kişiler uzerinde bir deney yapılıyor. Bu deneyde kişilere, telefon ve radyo gibi cihazlardan gelen sinyallerin yanında sahte sinyaller de veriliyor.

Katılımcılar, her sinyalin kendilerinde semptom oluşturduğunu soyluyor ancak bu semptomların ilk once hangi sinyaller verildiğinde başladığını soyleyemiyor. Yine 2017 yılında yapılan başka bir araştırmada da katılımcılar, diğer calışmalardaki katılımcıların gosterdikleri tepkilerle aynı tepkileri verdiği icin araştırmacılar bu hastalığın, insanların kendi yarattıkları bir gercekliğe inanmaları nedeniyle oluştuğunu duşunuyor.
Hatta 2020 yılında yapılan bir calışmada elektronik cihazların zararlı olduğuna inanmanın nosebo etkisine (kişinin ilac ictiğinde yan etki yaşayacağını duşunmesi uzerine zararsız bir ilac verilse bile bunun zararlı olduğunu duşunmeye devam etmesi) yol actığı duşunuluyor. Velhasıl bu durumdan muzdarip kişilerin belirtilere yol acacak başka bir hastalıkları olup olmadığının tespit edilmesi onemlidir. Ayrıca bu kişilerin bir psikologla goruşmesi de uzmanların tavsiyeleri arasındadır.
Kaynaklar: WHO, Healthline, Environmental Health Journal , Gigahertz Solutions, Technik Journal , Welt