Duygusal yonelimlerin beğeni, hoşlantı, sevgi, aşk, sevda ve kara sevda gibi hafiften şiddetliye doğru ceşitli isimler aldığını dile getiren Dr. Yavuz, “Hoşlantı sıcak bir gulumseme, sevgi tatlı bir meltem ise, aşk şiddetli bir esintidir. Sevda fırtına, karasevda ise kasırgadır. Eğer bu kasırga da kişi bir rota belirleyebilirse, karaya cıkabilir, yoksa boğulup gitmesi işten bile değildir. Gunumuzde hemen hemen her konuşmamızda yer alan aşk gercekte ne anlama geliyor. Aşk ruh hali mi, duygu değişikliği mi veya sadece karşı cinse karşı duyulan heyecan mı? İlk goruşte aşk mumkun mudur yoksa aşk zamanla mı oluşur? Peki aşık olduğumuzu veya hissettiğimiz şeyin aşk olduğunu nasıl anlarız. Aşk sadece insanlara ozgu mu yoksa tum canlılar bu duyguları yaşar mı? Oyle sanıyorum ki aşk, beynimizin bedenimize sunduğu ozel ve guzel bir şakadır. Kebabın adanalısıdır yani acılısıdır. Sevginin acı ile harmonileştiği, yureğimizde ulvileştiği duygudur aşk” dedi.
Tarihten gunumuze hep merak konusu olan aşkı biraz daha derinden incelersek aşk şiirlere filmlere kitaplara konu olmuş ve olmaya devam eden en buyuk duygu durumu olduğunu kaydeden Dr. Yavuz, “En duygulu şiirler, en anlamlı romanlar, en hisli besteler hep aşkın etkisiyle yapılmıştır. Evlilikler aşkların en guzel meyveleridir. Eğer bir aşk mutlu bir beraberlikle sonuclanırsa hedefine ulaşmış demektir” diye konuştu.
Dr. Mehmet Yavuz, evliliklerde mutluluk sırlarını şoyle sıraladı:
Enerjik olunuz. Psikoanalist Erich Fromm, sevgiyi, kişideki aktif ve uretici gucun kaynağı bir enerji olarak tanımlar. Bu nedenle birliktelik enerjinizi surekli taze tutunuz.Sevginizi bitirmeyiniz. Pek cok araştırma aşkın omrunun ortalama 2,5 yıl olduğunu soyler. Hatta kimi araştırmalarda bu 1 yıla kadar iner. Gunumuzde biten birliktelikler ve gercekleşen boşanmalar aşkın omrunun olduğunu kanıtlar niteliktedir. Peki ama diğerleri hala elele tutuşan yaşlanmış ama gozlerinden aşkı okuyabildiğimiz kişiler, onların aşkı neden bitmemiştir.
Aşk la gelen duygu tutku bitebilir mi ki, tutku bittiğinde aşk da bitiyor. Burada onemli olan aşk bitse bile bunu sevgi ve alışkanlıklara donuşturup birlikteliğe devam edebilmektir. Cunku aşkları ilk gunku tazeliği ile bir omur boyu surdurmek cok zordur. Psikolog Robert Sternberg ’e gore aşk uc katmandan oluşur. Yakınlık, bağlılık ve tutku. Zamanla tutku kaybolsa bile yakınlık ve bağlılıkla evlilikler devam ettirilmelidir.
Ben değil, biz olun. Narsisizm, agresif tavırlar ve depresif mizac, birlikteliklerin en onemli duşmanlarıdır. Evliliklerde ben değil, biz olmalıdır. Tek taraflı bencil davranışlar, ilişkiyi bitiren unsurlardır.
Hayal kırıklığından sakının. Belkide en buyuk hayal kırıklığı bir hayalin gercek olmasıdır. Bu nedenle evlilik hayalleri ile hayatlarını birleştirenlerin ilk heyecanları bir sure sonra sonebilir. Bu nedenle ceşitli paylaşımlar ve ortak etkinlik cabaları ile birliktelik heyecanının devam ettirmeye calışılmalıdır.
Endorfin bağımlılığına dikkat. Evlilik oncesinde bir cok ilişki yaşayanlarda endorfin bağımlılığı gelişmiş olabilir. Eğer boyle bir durum var ise evlilikte zamanla ilk heyecanını kaybedip sıradan rutin bir hale donuşebilir ve ilişkiler kopma noktasına gelebilir. Bu nedenle evli ciftlerin mevcut endorfinlerinin surekli diri kalması icin, dağcılık, avcılık, ceşitli sosyal yardım calışmaları, ekip halinde spor aktiviteleri, resim, muzik gibi ceşitli hobiler edinilmelidir. Ceşitli spor ya da sanat dallarında ortak zevklerin bulunup, bunlara yonelinmesi evliliğe muthiş bir dinamizm sağlar. Hayat arkadaşlığının yanısıra ekip ve takım arkadaşlığı da gelişir.
Sorumlulukları paylaşın. Ciftler ev icinde ve dışında sorumlulukları eşit duzeyde paylaşmalı, ev işlerinin ve cocuk yetiştirmenin sadece kadına ait olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir.
Aynı odayı paylaşın. Ev icinde bir tane tv olmalı ve ciftler aynı programları izlemeye gayret gostermelidir. Sosyal medya ortak kullanılmalı, ciftlerin birbirinden gizledikleri herhangi bir konu olmamalıdır. Farklı odalarda farklı televizyon ya da bilgisayarlarla zaman gecirmek, uzun vadede ciftlerin birbirinden kopmalarına ve uzaklaşmalarına neden olabilir.
İlişkinize zaman ayırın. Komşu ve akraba ziyaretlerine onem verilmeli. Her iki tarafın da aileleri dengeli olarak ziyaret edilmeli, aile bağları pekiştirilmelidir. Ayrıca zaman zaman dışarıda sinema, tiyatro, konser, piknik ya da akşam yemeği gibi etkinlikler yapınız. Yani ilişkinize zaman ayırınız.
Fırsat buldukca konuşun. Konuşan ciftlerde beraberlikler genelde sonlanmaya gitmez. Konuşmak paylaşmak ve empati yapmak demektir. Boylece birbirlerinin arzu ve isteklerini, eksiklerini oğrenebilirler. Evliliklerde en onemli uyum, eğitim uyumudur. İlişkilerde eğitim duzeyinin birbirlerine yakın olmasına ozen gosterilmelidir.
Anlayışlı olun. Kadınlar beyin yapısı olarak, erkeklerden daha fazla hassastırlar. Orneğin aşk acısı ve travması yaşayan kadınların uc beyin bolgesinde, erkeklerin ise bir beyin bolgesinde aktivite tespit edilmiştir. Kadınlar daha zor bağlanırlar ve daha gec unuturlar, aşk travmalarından cok daha fazla etkilenirler. Bu nedenle birlikteliklerde objektif ve doğal olmalı, kadınları incitecek davranışlardan uzak durulmalıdır.
Sabırlı olun. İlişkilerde az zamanda cok şey bekleme yanılgısına duşulmemelidir. Olgun bir ağacın habercisi olan fidanı meyvesiz diye kesmeye calışırsanız hata edersiniz. İlişkilerde yaşadığınız zorluklar karşısında hemen pes etmeyiniz. Cocukken birkac kez duştuğunuz icin beşiğinize donup yurume cabasından vazgecseydiniz asla yurumeyi oğrenemezdiniz. Hic duşmemeyi değil, duştuğunuz zaman kalkabilmeyihedef alın. Yaşadığınız sorunları, başarısızlıklarınızı ve hatalarınızı oğrenme fırsatı olarak gorun.
Bağışlayıcı olun. İlişkinizde yaşadığınız problemler icin gecmişe donup onları değiştirmeniz mumkun değildir. Evliliğinizin ya da ilişkinizin olumlu yonlerini ve size kazandırdıklarını keşfedebilirseniz, sorunlar yuzunden yaşadığınız acıları hafifletebilirsiniz. Eğer ilişkiniz gecmişte size zarar verdiyse, şimdi kendinizi ve eşinizi cezalandırmak niye?. Sizi yaralayan unsurları bağışlayın ve kurtulun, onların giderek ağırlaşan yuk olmasına izin vermeyin.
İlişkilerinizde cesaretli olun. Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin uzerine gidebilme gucudur. Elbette ki her ilişkide sorunlar olacaktır. Sorunlarınızdan kacmayın onlarla yuzleşin ve asla umudunuzu kaybetmeyin. Belki hatalar yapacaksınız ama yine de yılmayacak, pes etmeyecek ve zamanla buyuyen bir mutluluk kazanacaksınız.
Olumlu duşunun. Aslında duşuncelerimiz de atomlardan oluşan bir enerjidir. Olumlu duşunurseniz etrafınıza pozitif enerji yayarsınız. Siz cenaze evinde gulen bir insan gordunuz mu?, ya da komedi filminde ağlayan. Bu nedenle ilişkilerinizde surekli iyimser olunuz. Pozitif tavırlarınız sadece ilişkinize değil, kademe kademe hayatınızın her alanına yayılacaktır.
Farkındalık geliştirin. Bazı insanlar olumlu ve yapıcı duşunceye sahip olsalar bile bu ozelliklerini gostermede sıkıntı yaşayabilirler. Eşinize, arkadaşınıza sık sık empati yapınız, meselelere bircok pencereden bakma alışkanlığı geliştirmeniz sizi daha onarıcı ve affedici bir tavıra sevk edecektir.
İlişkinizi yormayın. Ne yazık ki, eşlerden her ikisinin de calışıyor olması, evliliği yorgunluğa goturen bir faktor. Calışan kadınların profesyonel alanda ve evinde iki farklı role sahip bulunması kendilerini ciddi anlamda zora sokuyor. Evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor. Kariyerine yonelirse evini ihmal ediyor. Dolayısıyla her iki yonde de başarı sağlamakta gucluk cekiyor. Nitekim calışan bayanlarda boşanma oranları, calışmayanlara gore altı kat daha fazla. İlişkinin mutlu yurumesi acısından, calışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olması şart.
Eleştirilere dikkat. Eleştirileri ve onerileri sen odaklı değil, ben odaklı yapmalıdır. Orneğin "Bu evin hali ne boyle, sen ne dağınık bir kadınsın ’ ’ yerine "Ev dağınık olunca kendimi kotu hissediyorum ’ ’ demelidir. Cunku sen odaklı bir eleştiri, direk kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayacak, o an evi biraz toparlasa bile devamlılığı olmayacaktır. Ya da "Şoyle yapsak daha iyi olabilir mi?, boyle yapsak acaba daha mı iyi olur? ’ ’ turunden coğul ve yapıcı ifadeler kullanılmalıdır.
Yuz yuze bakınız. Yapılan bilimsel araştırmalar, gunde fazla değil en az beş dakika yuz yuze bakmanın, sevgi, şefkat ve muhabbeti arttırdığını gostermektedir. İlişkilerinde canlı bir organizma gibi beslenmesi gerekmektedir. Evliliğin 2,5 yılından sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini duyma, dinleme ve anlama şeklindeki empatik paylaşımcı iletişim alır.
Mutluluğunuz icin hedef koymayın. Ev, araba alınca, cocuğumuz olunca ya da başka bir olay gercekleşince mutlu olacağız gibi ilişkinize hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil uzun bir yolculuktur ve her an yaşanacak bir duygudur. Bunun icin araya engeller koymayın.
Hatalara duyarlı olmayın. Yeryuzunde kimse hatasız olamaz. Hatalar tekrarlanmadıkca gormezden gelinmelidir. Gorduğunuz şeyi soylemezseniz hafızanızdan ucup gider. Soylerseniz belleğinizde yer eder.
Evlilik Aşk İlişkiler Hakkında Herşey İcin Tıklayınız
Ayrıca her eleştiriye kulak vermeyin. Cevrenizdeki insanların eleştirilerine ve onerilerine gore yaşarsanız, kendiniz icin yaşayamazsınız. Bu yuzden hatalarınıza yonelik olumlu eleştirileri değerlendirin ama kişiliğinize yonelik eleştirilere kulak vermeyin.Dolayısıyla duzgun, duzenli ve disiplinli yaşamak, kişisel başarının anahtarlarından biridir. Bu ise coğu kez evlilikle ve duzgun bir beraberlikle mumkun olabilir. Aile toplumun en kucuk unitesidir. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı ailelerden oluşur. Sağlıklı evlilikler bir toplumun en sağlam dinamikleridir. Bu nedenle duzenli, başarılı bir yaşam ve sağlıklı, uzun ilişkiler yaşayabilmek icin gerekirse psikolojik destek almaktan da kacınmamalıdır.” (iha)
Mutlu Evliliğin 20 Sırrı
Estetik, Estetik Cerrahi0 Mesaj
●2 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Estetik, Estetik Cerrahi
- Mutlu Evliliğin 20 Sırrı