Gunumuz toplumuna baktığımızda gelişen teknoloji ve alım gucundeki iyileşmeler ile artık her evde iki araba bulunması kacınılmaz olmuştur. Biz insanlar doğamız gereği rahatına duşkun olduğumuz icin, toplu taşıma gibi vasıtaları kullanmak yerine kendi araclarımız ile işe, alışverişe ve benzeri yerlere gitmekteyiz. Aslında bircok kişinin mantalitesinde ayağımı yerden kessin yeter ki gibi kalıplaşmış yargılar mevcuttur. Turk toplumunun maddi gelir seviyesi acısından buyuk bir kesimi sıfır arac alamamakta ve ikinci arac almak durumundadır. Peki, alınan bu aracların trafiğe cıkmak icin ya da aslında daha da onemlisi canımızı emanet etmek icin ne kadar emniyetli olduklarını biliyor muyuz? İşte bu sorunun cevabı da bizi bir tabu olmuş olaya goturmektedir. Satın alınmak icin beğenilen her arac mutlaka sanayiden gecmelidir. Motor aksanı, daha once kazası olup olmadığı, boyası var mı yok mu, guneş ışınlarından dolayı kaportalarda renk değişimi var mı gibi ve benzeri daha bircok sorunun cevabı aranır. Coğumuz yaşamışızdır, şahit olmuşuzdur ya da illa bir şekilde birileri tarafından duymuşuzdur: “Bu arac komple boyalı”, “Aracın on kaportası komple boyanmış”, ” Aracın tavanı komple boyalı” şeklindeki sozlere hepimiz aşinayız. Teknoloji bu kadar gelişmiş değilken, genellikle aracların aldıkları hasarlardan sonra boyanması gerekirse, bizim vatandaşlarımız komple aracı boyatarak renk tonunda farklılık olmayacağını duşunerek aracı daha rahat elden cıkaracağını duşunurdu. Fakat bu durumlar usta sanayiciler tarafından hemen anlaşılabilen durumlardandı.