Vatan Gazetesi 01.11.2006
Haşmet Babaoğlu

Gecen cuma akşamı...

HÂl guzel hava, hÂl tişort ustu montla idare ediliyor.

Boyle akşamlarda Tepebaşı’nı, Tunel Meydanı’nı, Asmalımescit civarını seviyorum. Hem aylardır iple cektiğimiz bir konser var Babylon’da.

O halde ver elini Tepebaşı!..

Tam TRT binasının (eski TUYAP) onunden gecerken binanın dış cephesini kuşatan kırmızı, mavi şeritlere takılıyor aklım. TRT’nin mavisi bir garip. Ne deniz ve gokyuzu mavisine benziyor ne de laciverdin parıltısını taşıyor. Hele kırmızıyla hic olmuyor.

Onumuzdeki yıllar bu bolge daha da canlanacak! Şimdi TRT’nin kullandığı binanın da muze ve kultur merkezi yapılacağı soyleniyor.

Pera Palas’ın onunde iniyoruz arabadan.

Ciğerci, cop şişci Canım Ciğerim’in yanından kıvrılıyoruz. Kim bulduysa ne guzel bir isim bulmuş, değil mi?

Bir turlu fırsatını bulup da etlerinin, salatalarının tadına bakamadım ama itiraf ediyorum, mekÂnın sokağa attığı masaların ne zaman yanından gecsem iştahım kabarır, yutkunurum. Yine oyle oluyor.

Derhal Şehbender Sokak’a sapıp Otto’ya giriyoruz. Ozgun fakat alcakgonullu atmosferini seviyorum bu restoran-kafenin.

Yeme, icme; arada sokağa ve masamıza uğrayan eş dost derken vakit geliyor. Hesabı odeyip cıkıyoruz.

Şehbender Sokak yukunu almış. Herkes dışarda. Ayakustu muhabbet almış yurumuş. Babylon’dan iceri kapağı atıp ust kata cıkıyoruz.

Sahnede DJ Funky C var. Ortalığı ısıtıyor. Birazdan rap ruhu ve hip hop ritimleri ortama hakim olacak.

Yavaş yavaş doluyor mekÂn. İceride sırf yandan carklı kasketli, XXL tişortlu, uc beden bol pantolonlu cocuklar var sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Benim gibi yaşını başını almış “normal”ler de ozellikle ust katta konuşlanmış durumda.

Once Kadıkoy Acil projesinden gencler cıkıyorlar sahneye. Sozcukler havada isyan bombaları gibi patlayıp etrafa sacılmaya başlıyor.

Onların ardından Ceza geliyor.

“Muson yağmuru yağsın alevinize/sonsun savaşınızın şerefi/o şeref zaten coktan terk etti o savaşı/bok koktu...”

Eller havaya kalkıyor ve ritimle sallanıyor: “Feyz al/bu gercek/ korkma sakın, tırsma/geri donme hÂl şans var/kim ozune donup eleştirebilirse dunyayı/ hepinize iyi akşamlar...”

Alkış, ıslık kıyamet!

Ceza’yı, stilini, adap sahibi kufurbazlığını, uslu ofkesini, melankolik isyanını seviyorum.

Epeydir rap muziği, rap şiirini de seviyorum.

Rap’in hem modern hem de alabildiğine yerli şehir hayatımızın patırtısına ve Turkcenin ses duzenine cok uyduğunu duşunuyorum.

Ceza’nın (asıl adı Bilgin) yeni cıkan Billboard Dergisi’nde “Neyzen Tevfik benim idolumdur” dediğini okudum. Doğrusu hoş, anlamlı bir cağrışım.

Neyse...

Babylon’daki kalabalık yeni albumu “Yerli Plaka”dan şarkılar bekliyor ve cok gecmeden de muradına eriyor.

Bu arada ben de albumun en sevdiğim şarkılarından “Fark var”ı canlı olarak dinleme şansına kavuşuyorum.

Bir ağızdan “fark vaaar!” diye bağırıyorum: “Benimle senin aranda kocaman bir fark var/ kotuyle benim aramda irice bir fark var/fark var iyiyle kotu arasında duran.”


***

Cıkışta bakıyorum; yuzlerde doyuma ulaşmanın, ofkeden sevince gecmiş olmanın ifadesi var.

Gece yarısı olmuş ama Şehbender Sokak’taki canlılık suruyor. Şehrin kir pas icindeki kaldırımlarının mucevher guzelliğine kavuştuğu saatler bunlar...

Yuruyoruz.

İki saat icinde yuzlerce kişiyle hic yorulmadan, sıkılmadan, coşkuyla konuşmuş; hepsiyle el skışmış, omuz omuza vermiş gibiyiz. Rap muziğin bir de boyle guzel bir etkisi var.

Ceza’nın yarısı kadar hızlı, tempolu mırıldanmayı becersem, insanı alıp goturen o guzel şarkıyı mırıldanacağım, ama nerede!

Sadece aklımdan geciriyorum: “Gelsin hayat, bildiği gibi gelsin/işimiz bu yaşamak/unuttum bildiğimi doğarken/umudum olmeden hatırlamak.”

ALINTI!
__________________