Hurriyet gazetesinin Sagopa Kajmer'a gosterdiği ilgiye hayranım.
Neyse, yine yeni bir yazı ile karşınızdayım.
Official'dan ve yine renkli bir şekilde



İzlemeyenler icin soyleyim, klip alttaki gibi resimler ve kısa videolardan oluşuyor.
İndirmeyenlerin Tıklaması yeterli...

-------------------------------------------------------


Vasiyet Klibi Hakkında Ebru Capa'nın Yazısı , Bugun Hurriyet Gazetesinde Yayınlandı....




'Sagopa Kajmer vesilesiyle 3 aslan parcasına guzelleme'



Baştan uyarayım: İşbu metin, bir klip yazısı olmaktan ziyade, uc aslan parcası adama doşenmiş bir guzellemedir. Uc amigoyu tanıyalım:


Sagopa Kajmer adıyla tanınan rap ustadı Yunus Ozyavuz...

Aykut Gurel adıyla tanınan yapımcı, bestekar, guzel insan gonul ve muzik adamı Aykut Gurel...

VE: Bizim hayvan takımı arasında Ohamis, nispeten geniş bir kitle arasında Sebastian Carlos adıyla nam salmış olan, tanımlara ve sıfatlara sığmaz ruh hastası foto-muhabir Sebati Karakurt...

Sagopa Kajmer, yani Yunus Ozyavuz, ’78’de Samsun’da doğmuş, cocukluğunda annesi sayesinde funk ve soul muzik, babasından dolayı da İtalyan şarkıları dinleyerek buyumuş, 1997’de universite okumak icin İstanbul’a taşınmış, İstanbul Universitesi Fars Dili ve Edebiyatı’ndan mezun olmuş, Run DMC’nin muziğiyle tanıştıktan sonra rap ile aşka duşmuş, yazdığı parcalarda Mevlána, Firdevsi ve Hayyam’dan ilham almış, şimdilerde İstanbul Kucukyalı’da askerlik gorevini yapmakta olan, orduda Farsca oğretmenliğiyle iştigal ederek şafak sayan bir acayip adam...

Sagopa Kajmer ismi, Mısır’daki Sagopa piramidinden ve bu piramidi acığa cıkaran bilimadamının soyadı Kajmer’den geliyor. Ve kendileri, Romantizma albumunun cıktığı İremrecords’un sahibi Aykut Gurel’e de kulak vererek, bir zamanlar oncusu olduğunu soylediği hard-core rap’in kufurlu ağzından arınmış, kufre gerek bırakmayan ağırlıkta sozlerle, son derece şairane şarkılar yazıyor.


Aykut Gurel’i tanıtmaya hacet yok. Fakat son yıllarda ortalığa dokulen coplere bulaşmadan, piyasada sık rastlanan ve Allah biliyor ya, satması cok daha kolay olan, laylaylom makamından calan ucuz işlere tenezzul etmeden, kendi bildiği yolda, mizacının tuttuğu muzisyenlerle namuslu bir şekilde kaliteli ve alternatif işler cıkarıyor, ki bu yaptığı ticari acıdan dupeduz kahramanlıktır.

Carlos icin ne demeli bilemiyorum. Sebati Karakurt, uluslararası kalitede gazetecilik melekeleri sayesinde bugune dek kazandığı tum odulleri gırtlağına sokuşturarak oldurmekle tehdit etseniz bile, yaptığı işin olağanustu olduğunu itiraf ettiremeyeceğiniz, álemin tum krallarını donunda sallamaya muktedir bir soytarıdır. Soytarılar kralıdır.

Cehenneme defalarca farklı pencerelerden, daha doğrusu cehennemin farklı suretlerine kendi penceresinden, kamerasının objektifinden bakmış, dunyanın dort bir yanında tarihe tanıklık etmiş, olağanustu yetenekli ve yurekli bir foto-muhabirdir. Tam da bu yuzden, hayatın nasıl, nasıl, nasıl ciddiye alınması gereken bir şey olduğunu hemen hepimizden iyi bildiğinden, hiiic ciddiye almıyormuş taklidi yapar. Bunu da oylesine şahane bir uslupla yapar ki cevresindeki kimseyi kandıramamakla birlikte cevirdiği geyiğin tadına doyum olmaz.

Sagopa Kajmer’in, nakaratı ‘Az once doğdum / Halatım 27 boğum / Sele gitti ağustosum / Vasiyet etmek istedim şarkılarımı kızıma / Hep sonunda kendimi vurdum / Şarjoru doldurdum...’ şeklinde ilerleyen muhteşem şarkısının klibi, Sebati’nin Irak’ta cektiği fotoğraflardan ve goruntulerden oluşuyor.


Goruntuler, dehşete ve acıya dair başlı başına gorsel bir şiir...

Klibi izler izlemez coşkuyla, hayranlıkla ve gururla Sebo’yu aradım. Adamımız kompliman kabullerinde teflon performansı sergilediği icin takdirlerimi nasıl sunacağımı da duşunuyorum bir yandan...

Carlos’a saygı ve sevginizi sunarken illa ki aşağılayıcı bir şeyler de soylemeniz gerekir... ‘On numara iş olmuş kardeşim. Okuz olduğu kadar istidat vaat eden bir gencsin’ gibilerinden bir şeyler...

Soyledim de nitekim... ‘Karrrdeşim, ben hadiseye yeni uyandım. 25 yıllık iş, bir klip doldurmaya yetmiyormuş. Bu klip dalgasından sonra, insanlar nasıl iki ayda bir, hatta ayda iki sergi acabiliyorlar, haset icinde hayret ettim’ diye cevap verdi. Bu, benim Sebo’dan duyduğum en dolaysız kinaye, en ciddiye yakın yanıt, oyle soyleyeyim.

Bizimkine bir haller olmuş. Otuz kere ‘O’lum sen ciddi misin?’ diye sorduğum ve onun ‘Ciddiyim’ diye cevap verdiği bir projeden daha bahsettik zira. Sebo ve Aykut, ilerde haber-klipler yapmaya karar vermişler. Mesela, diyelim ki Bush, gelecekte, Allah muhafaza, İran’a da girmeye karar verdi. Sebo gidecek, her zamanki gibi canını dişine takarak işini mukemmel bir şekilde yapıp donecek, getirdiği fotoğrafları kendisi montajlayacak; Aykut da bu goruntuleri besteleyecek.

Gunumuzun yavşamış seyirlik temposuna kaptırmış giden insanların gozune hayatın katı gerceklerini sokmak icin boyle bir formul bulmuşlar. İlac icmekten nefret eden bir cocuğun antibiyotiğini yemekten sonra tatlısına katarak yuttururcasına...

‘Sen harbiden ciddi misin kardeşim?’ diye soruyorum.

‘Alla’ Alla’... Detokslu ana-baba evi sana yaramamış. Kanımızla mı yazalım; ciddiyim dedik ya karrrdeşim!’ diyor.

‘Bu şişko sizinle gurur duyuyor!’ diye slogan atmak istiyorum.

Vasiyet’te on numara iş cıkmış. Şaşırmadık tabii...

Gerisi de gelecekmiş... Bakın işte bu konuda mutlu bir şaşkınlığa gark olduk yani...

Helal olsun Carlos’cuğum, flaşor (!) biraderim; helál olsun Aykut; helál olsun Sagopa Kajmer; helal olsun, helal olsun KARRRDEŞİİİM...

COK TEŞEKKURLER EBRU CAPA VE HURRİYET GAZETESİ...
Yazıyı tam olarak okumaya şuan vaktim yok ancak bazı satırları okudum, coşkulu bir yazı olmuş.
Alıntı: Sagopa Kajmer; helal olsun...


__________________