Kişi, sağlığında bir vakıf kurabilir, sağlığında kurduğu bu vakfı mirascı olarak atayabilir. Sağlığında kurduğu bu vakfa muayyen mal vasiyetinde bulunabilir, orneğin şu taşınmaz sağlığımda kurduğum vakfındır diyebilir.
İkinci ihtimalde, kişinin kendi kurmadığı bir vakıftan bahsediyoruz zaten mevcut bir vakıf var. Kişi, yaptığı olume bağlı tasarrufla o mevcut vakfı, var olan bir tuzel kişiyi mirascı olarak atayabilir. O vakfa bir muayyen mal vasiyetinde bulunabilir. Butun bunlar zaten mirascı atama, vasiyet alacaklısı atama, muayyen mal vasiyeti gibi kavramlarla ele alınır, acıklanır.
Yine aynı şekilde kişi, ister kendi kurduğu isterse ucuncu şahıslar tarafından kurulmuş bir vakfın amacının gercekleşmesi icin mirascılarına mukellefiyetler yukleyebilir. Biz bu konuyu Medeni Kanunumuzun mukellefiyetlere ilişkin, yuklemeye ilişkin kurallarına gore cozume kavuştururuz.
Bu bahsettiğimiz hususların hicbiri şimdi anlatacağımız vakıf kurmayla alakalı değildir. Şimdi olume bağlı tasarrufla bir vakıf kurmadan soz ediyoruz. Kişi vakfı resmi bir senetle sağlığında kurabilir veya bir olume bağlı tasarrufla, ozellikle de tek taraflı bir hukuki işlem olan vasiyetnameyle kurabilir. Vasiyetnameden her zaman donmek mumkundur. Miras sozleşmesiyle de vakıf kurulması mumkundur ama o miras sozleşmesinin icerisindeki vakıf kurmaya ilişkin hukum bağlayıcı nitelikte olmayacaktır. Miras sozleşmesinin tek taraflı iceriğine dÂhil olacak, dolayısıyla yine bu tasarruftan da tek taraflı olarak donulmesi mumkun olacaktır.
Medeni Kanunun “Vakıf” kenar başlığını taşıyan 526. maddesi diyor ki:
“Mirasbırakan, terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir bolumunu ozgulemek suretiyle vakıf kurabilir.
Vakıf, ancak kanun hukumlerine uyulmak koşuluyla tuzel kişilik kazanır.”
Kanun koyucu “tasarruf edilebilir kısmı” diyerek saklı paylı mirascıların saklı paylarına hurmet edilmelidir, onlar tenkis davası acabilirler diye uyarıda bulunmaktadır. Birinci sınıfta okuduğumuz vakfa dair kuralları hatırlayacak olursanız vakfın tuzel kişilik kazanması icin ne gerekir? Vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescili gerekir. Bu sicile tescil edildiği andan tuzel kişiliğe kavuşuyor ve bu vakıf tuzel kişiliği kazandığı andan itibaren de kendisine tahsis edilen malvarlığı değerlerine kavuşuyor. Alacakların temlikine gerek yoktur, menkullerde menkul mulkiyetinin nakli icin zilyetliğin nakline gerek yoktur, gayrimenkullerde tapu kutuğune kurucu nitelikteki tescilin yapılmasına gerek yoktur. Vakıf, tuzel kişiliği kazanır kazanmaz kendisine tahsis edilen malvarlığı değerlerinin kendiliğinden sahibi haline geliyor.
Baktığımız zaman Medeni Kanunun 526. maddesine başka bir duzenleme goremiyoruz. Zaten kanun koyucu 526. maddenin 2. fıkrasında “Vakıf, ancak kanun hukumlerine uyulmak koşuluyla tuzel kişilik kazanır.” diyor. Demek ki olume bağlı tasarrufla da vakıf kurulduğunda elbette tuzel kişilik kazanması icin gerekli prosedurun tamamlanması gerekir.
Medeni Kanunumuzun “Kuruluş şekli” kenar başlığını taşıyan 102. maddesinin 3. fıkrasında kanun koyucu diyor ki:
“Mahkemeye başvurma, resmi senet duzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf olume bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi acan sulh hÂkiminin bildirimi uzerine ya da Vakıflar Genel Mudurluğunce re ’sen yapılır.”
Konuya ilişkin ozel bir tuzuğumuz de var. Konu Turk Medeni Kanununa Gore Kurulan Vakıfların Tescili ve İlanı Hakkında Tuzukte de duzenlenmiştir. Bu tuzuğun 3. maddesinin 3. fıkrasına gore eğer bir olume bağlı tasarruf varsa ve bu olume bağlı tasarrufla bir vakıf kuruluyorsa o zaman mirascılardan birisi bu vakfın tescilini talep edebilir. Aynı zamanda, mirasbırakan bir vasiyeti tenfiz memuru, vasiyeti yerine getirme gorevlisi atamış olabilir. O zaman da bu tescil talebi vasiyeti tenfiz memuru tarafından dile getirilecektir. Vasiyetnameyi sulh hukuk mahkemesi hÂkimi acıyor ve vasiyetnamede vakıf kurma işlemi varsa bu vasiyetnameyi Vakıflar Genel Mudurluğune bildirmekle yukumlu. Bu cercevede de eğer mirascılar vakfın tescili icin vasiyetnamenin acılmasından itibaren uc ay icinde herhangi bir girişimde bulunmazsa, bir vasiyeti tenfiz memuru tayin edilmediyse veya tayin edilmesine rağmen vakfın tescili icin suresi icinde gereken işlemlerde bulunmazsa, Vakıflar Genel Mudurluğu vakfın tescilini talep edebilecektir. Hatta re ’sen, gorevinden oturu dahi bunu yapabilmek imkÂnı vardır ama sulh hukuk hÂkiminin vasiyetnameyi kendisine bildirmesi uzerine de bu imkÂna sahiptir.
Acaba vakıf kendisine tahsis edilen malvarlığı değerlerini ne zaman ve ne şekilde iktisap ediyor? Medeni Kanunun duzenlemeleri acık ama bazı tartışmalar var. Bay M olume bağlı tasarrufuyla ozellikle bir vasiyetnameyle bir vakıf kurma işleminde bulunmaktadır. Bu vakıf kurma işleminde bulunurken orneğin terekesinin tamamını veya belli bir oranını tahsis etmiştir veya sadece bir malvarlığı değerini ozgulemiştir. Yani ilk durum mirascı atanmasına benzemekte ikinci durum ise muayyen mal vasiyetine benzemektedir. Yazarlar arasında tartışmalar başlıyor, bu tartışmaların butunune değinmek istemiyorum. Sadece Medeni Kanundaki duzenlemelere son derece uyan bir goruşun isabetli olduğu inancındayım, onu sizlerle paylaşacağım. Medeni Kanun diyor ki vakıf ilgili sicile tescil edildiğinde tuzel kişilik kazanır. Tuzel kişiliği kazandığında hak sahibi olur. Diyoruz ki, yaptığı olume bağlı tasarruf mirasbırakanın olumunde hukum ifade eder ama vakıf, vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescille tuzel kişilik kazanacaktır. İster mirascı atamasına benzer bir durum olsun, ister muayyen bir mal vasiyetine benzer bir durum olsun vakıf butun bu malvarlığı değerlerini tuzel kişilik kazandığı anda iktisap edecektir. Bunu da Medeni Kanunun 105. maddenin 1. fıkrasından cıkartıyoruz. Kanun koyucu diyor ki:
“Ozgulenen malların mulkiyeti ile haklar, tuzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa gecer.”
İster terekenin tamamı ister bir oranı tahsis edilmiş olsun, ozgulenmiş olsun; ister belli bir muayyen mal tahsis edilmiş olsun ozgulenen malların mulkiyeti ile haklar, orneğin bir alacak hakkı, tuzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa gecer.
Bu noktada bir 105. maddenin 3. fıkrası da diyor ki:
“Olume bağlı tasarrufla kurulan vakfın mirasbırakanın borclarından sorumluluğu, ozgulenen mal ve haklarla sınırlıdır.”
Diyor ki kanun koyucu, mirasbırakan bir olume bağlı tasarrufta bulundu. Bu olume bağlı tasarrufla bir vakıf kurdu. Bu olume bağlı tasarrufla kurulan vakıf, mirasbırakanın borclarından sorumluysa mirasbırakanın borclarından sorumluluğu ozgulenen mal ve haklarla sınırlıdır. Vakfın mirasbırakanın borclarından sorumluluğu devletin bu konudaki sorumluluğuna benzemektedir. Devletin mirasbırakanın borclarından sorumluluğu da kendisine intikal eden tereke mallarıyla sınırlıdır.
Bu tereke mirasbırakanın olumunde kime gececek? Kanuni mirascılara gececek. Yine tek cocuk bıraktığını varsayalım. Bu tereke Bay C ’ye ait olacaktır. Vakıf soz konusu haklara tuzel kişiliği kazandığı anda sahip olacaktır. Bu tuzel kişiliği kazandığı anda terekenin belli bir oranına veya terekenin tamamına veya belirli bir mala da sahip olacaktır. Bu durum, kurucu ikame olarak karşımıza cıkıyor. Onmirascı sıfatı kanuni mirascıya aittir. Ondan sonra vakıf kurulmaktadır. Dolayısıyla, kurucu ikameye benzer bir yapıyla karşı karşıyayız.
Olume bağlı tasarrufla vakıf kurmada, tahsisle vakıf kurma olgusu ic ice gectiği icin vakfın kendisine yapılan tahsisi de reddetmesi mumkun değildir.
Olume Bağlı Tasarrufla Vakıf Kurma
Emlak0 Mesaj
●2 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Emlak
- Olume Bağlı Tasarrufla Vakıf Kurma
-
01-09-2022, 17:37:18