Vampir miti modern dunyada insanların en cok ilgi gosterdiği hikÂyelerden biridir. Enkizisyon doneminde bircok erkek, cadı olarak mimlenen kadınlar gibi vampir olduğu iddiasıyla yakılmıştı. Vampir avı Kıta Avrupası’nda 18. yuzyıl sonlarına kadar donem donem hız kazanarak devam etti. Ozellikle Kıta Avrupa’sında ve Kuzey Amerika’da vampir inancı kimi cevrelerde bugun yaygın bir bicimde varlığını hÂl surduruyor.

Vampirler Jung’un terminolojisiyle değerlendirildiğinde insanlığın Kolektif (Toplumsal) Bilinc Alanı’nı oluşturan ilkel anılar, bastırılmış korkuların tezahurudur. Vampirler, Jung’a gore, ortak bilinc alanımızda şeytanın yani kotuluğun bir simgesi olarak varlığını surdurur. Kolektif Bilinc Alanı’nda taşınan vampir mitine, insanlığın kansızlık (ya da kan hastalıkları) ve ısırdığında vampirliği bulaştırması nedeniyle bulaşıcı hastalık korkularıyla beslenmiş bir figur olarak bakabiliriz.

Bir mit olarak vampirler aslen Slav folklorundan doğmuş. Aynı folklor kurtadam mitinin de kaynağını oluşturuyor (gerci bazı kaynaklar kurtadamlığın kokenini Antik Yunan’a kadar takip eder). Vampir miti yazılı ve gorsel anlatım sanatlarının sıklıkla kullandığı bir motif olarak zaman icinde orijinal biciminden farklılaşarak -temel argumanları değişmeden- gunumuze ulaştı. Slav folklorundan tureyen vampir motifi en keskin donuşumu Bram Stoker'ın Drakula'sıyla birlikte aldı. Drakula, vampir motifinin 20. yuzyılda aldığı genel kabul gormuş bicimini oluşturdu. Ortaya cıkan figur şoyleydi: Kırmızı astarlı siyah pelerin giyen, guclu bir karizması (hipnotik gucune bağlanabilir) olan, fiziksel ve seksuel yonden guclu, geceleri yaşayan, gunduzleri uyuyan, kan emen, kurbanını isterse vampir haline getiren (bulaşıcı hastalık gondermesi), hactan ve sarmısaktan cekinen, kutsal suyun uzerinde asit etkisi yaptığı, aynada aksi gorunmeyen ancak kalbine kazık saplandığında olen doğaustu bir yaratık.

Stoker kitabını 1987’de yazmıştı. 20. yuzyılda gelişen kitle iletişim araclarıyla Dracula modern bir mit haline geldi. Edebiyat ve sinemada konu edildikce bu cizgiden marjinal sapmalar olsa da vampir eşittir Dracula formulu (ya da klişesi) uygulandı. Stoker’ın Dracula karakterini yaratırken 15. yuzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Eflak Prensi IV. Vlad Tepeş yani bizim tarihimizdeki adlandırılmasıyla Kazıklı Voyvoda’dan esinlenmişti. Stoker, Dracula ismini ise Tepeş’in babasının oğluna taktığı ‘Şeytan’ın oğlu’ anlamına gelen Dracul isminden turetmişti.

Turkiye’de 2002’nin Ocak ayında yayımlanmaya başlanan Dampyr de vampir mitini kullanan anlatılardan biri. İlginc bir tesaduf (ya da yaratıcılarının bir gondermesi?) ilk maceranın adı ‘Şeytanın Oğlu’.

Dampyr’in cizimi ya da grafik ozelliklerinin uzerinde konuşulacak ya da yazılacak bir yanı yok ama senaryosu oldukca ilginc. Sonucta vampir motifi cokca işlenen ve işlendikce tatsızlaşan bir hikÂye. İlk sayısı Mart 2000’de yayımlanan Dampyr’in yaratıcıları Mauro Boselli ve Maurizio Colombo, ilk uc sayıda oldukca cesur bir hamle yapıyorlar, hikÂye Bosna-Hersek Savaşı’nın ortasında başlıyor. Gerci, Sırplar’ın saldırıları altındaki Bosna-Hersek’in adı anılmıyor ama ilk sayfada buyuk harflerle ‘Savaş Bolgesi’ yazıyor. Savaş Bolgesi’nde gecen ilk bolumlerde savaşın kirli yuzu hikÂyenin atmosferini oluşturuyor. Dampyr’in bu anlamda alt metninde vampirlik ile savaş arasında bir bağlantı kurulduğu soylenebilir. Kısacası savaş da vampirler de insan kanı peşinde demek cok yanlış değil. Zaten ilk iki macerada savaşın vampirler icin ziyafet sofrası olduğu birkac yerde belirtiliyor. Dizi filmlerin ilk iki ya da uc bolumunun bir sinema filmi gibi duşunulerek pilot film olarak cekilmesi gibi, Dampyr’in ilk iki macerası beraber duşunulebilir. Cunku ucuncu bolumden itibaren savaş ortamından cıkılıyor.




Dampyr’in uc kahramanı var. Bir Sırp askeri olan Kurjak, daha sonra icinde bulunduğu savaşın anlamsızlığını kavrayıp ‘gercek’ duşman vampirlere karşı yurutulen savaşa katılıyor. Kurjak bir tur donek ya da asker kacağı. Tesla ise ilk bolumde Harlan Draka’nın yakaladığı kadın vampir. O da taraf değiştirip insanların tarafında yer alıyor, yani o da bir donek. Her ikisi de cizgi roman kahramanı olmak icin ilginc birer secim!

Maceranın asıl kahramanı Harlan Draka’nın yani Dampyr’in donuşumu de benzer bir icerik taşıyor. Harlan, gercekten bir dampyr olduğunu oğrendiği o ‘meşum’ geceye kadar koylulerin ‘vampirleri kovan kurtarıcı dampyr’ inancını somuren bir şarlatandır. Bir gecede ‘kahraman’ olur cıkar. Bu donuşum biraz hızlı ve inandırıcılığı zayıf olsa da, o da bir donektir. Goreceli olarak Dampyr’in uc kahramanı da ‘donek’tir.

Boselli ve Colombo, Dampyr’i yaratırken Slav folklorundan yararlanmışlar. Balkanlar’da yaşayan halklardan Sırplar’ın ve Romanlar’ın inanışına gore Dampyr, bir vampir ile normal bir kadının birleşmesinden doğan yarı vampirdir. Oysa vampirlerin genel ozellikleri arasında kısır olmaları da sayılır. Yani vampirlerin cocukları olamaz.

Dampyr, Boselli ve Colombo’nun vampir mitine getirdikleri ‘kotulukten doğan kurtarıcı guc’ yorumudur. Benzer bir yorum Marvel’in cizgi kahramanı Blade’de de kullanılmıştı. Dampyr de Blade de birer melezdir. Blade’in Afro-Amerikan olarak secilmesi ABD’deki siyah-beyaz sorunu cercevesinden bakıldığında daha da cekici bir hal alıyor. Sanki siyah-beyaz sorunu vampirleri simgeselleştirilmiş ve sorunun cozumu (ve antidotu) olarak melezlik gosteriliyormuş gibi bir durum cıkıyor.

Aslına bakılırsa vampirler hac karşısında geri cekilmeleri, sarmısaktan korkmaları, kutsal suyla yok edilebilmeleri ve guneş ışığına cıkamamaları gibi kısıtlamalarla gucsuz bırakılmış bir korku unsurudur yani iğdiş edilmiş bir korku nesnesidir. Vampirlerin bu ozellikleri, sinema gibi cağdaş anlatılardaki yorumlarda zamanla azaltılarak korkutuculuğunu yitiren vampire yeni bir makyaj yapma eğilimi ortaya cıktı. Benzer bir eğilim Boselli ve Colombo’da da var. Dampyr’de karanlığın efendileri ve sonradan vampir olmuş sıradan vampirler var. Efendiler tarafından vampirleştirilen sıradan vampirler, tipik zayıflıklara sahipler ama asıl zorlu duşmanlar yani karanlığın efendileri guneş, sarmısak, hac, kutsal su durduramıyor, ustelik her birinin fazladan bir takım gucleri var. Vampir efendileri insan değil, bir tur yırtıcı yaratık olarak kurgulanmışlar. Ureme yetenekleri yok, dunyada az sayıda varlar ve tek besin kaynakları insanlar. Dunyayı av alanlarına bolmuşler ve her birinin insanlardan devşirdikleri vampir suruleri var. Dampyr’de genel olarak nerede bir savaş varsa arkasında bir vampir efendisi vardır fikri işleniyor. Ama savaşın ‘cirkin yuzu’ sert bir bicimde ilk iki macerada işleniyor. Daha sonraki maceralar belirli bir ritme oturuyor ve ortalama ‘kotu adam iyi adamlara karşı’ maceraları işleniyor. Pilot maceralardaki senaryonun derinliği, dramatik alt yapı yerini klişelere bıraksa da, Dampyr son yıllarda Turkiye’de yayımlanan yeni fumetti kahramanlarının en carpıcısı.


Kaynak: seruven.org