Bu kitapta, Marksist sosyalizmin devlet ideolojisi haline geldiği ulkelerdeki ilim, fikir ve sanat hayatının manzarasına ait ornekler bulacaksınız. Buraya aldığımız ornekler, komunist memleketlerde şimdiye kadar gorulmuş ve halen de gorulen yuzlerce vakanın sadece kucuk bir kısmını teşkil ediyor. Vakaların secilmesinde bilhassa tipik olanlar, yani ait olduğu sahanın karakteristik orneğini teşkil edenlerin alınmasına dikkat edilmiştir. Okuyucunun da goreceği gibi, buradaki ozel durumların hepsi de genel bir tavrı aksettirmektedir.
Okuyucu buradaki vakaları ve tahlilleri gordukten sonra, Sovyetler Birliği'nin bugun ulaşmış bulunduğu ilmî ve teknolojik seviye ile bizim naklettiğimiz zihniyet arasında buyuk bir tezat gorecektir. Hakikaten, duşunen kafaları parti emrinde calıştıran bir memleketin Ay'a insan gonderecek kadar ilerlemiş olması ilk bakışta garip gorunebilir.
Nukleer bomba yapmakta Amerika’yı bile gecen bir memlekette nicin felsefe, psikoloji, sosyoloji son derece iptidaî bir haldedir? Nicin iktidardaki tek partinin goruşune aykırı bir tek fikir bile ileri surulemiyor? İnsanları zincirlerinden kurtarmak iddiasında bulunan bir doktrin nasıl olup da onların kafalarına bile zincir takmaya calışıyor?
Objektif duşunce ile ideoloji arasındaki ihtilÂflar sadece komunist ulkelerde rastlanan şeyler değildir. Tarihin daha onceki devirlerinde olduğu kadar Yirminci Yuzyılda da bu turlu bir catışmanın orneklerini gormuş bulunuyoruz. Fakat onların hicbiri Marksist ideolojinin yarattığı catışma kadar ıstıraplı ve uzun sureli olmamıştır. Akademik faaliyetlere ve sanat calışmalarına mudahale eden nazi ve faşist rejimleri bile bu mudahaleyi daha cok pratik maksatlara dayandırmışlardı. Nazizm, medeniyetin gelişmesine ve ırkî verasete ait bazı iddiaları dışında, ilmin yerine gecmek veya ilmî hakikati temsil etmek gibi bir teze sahip değildi. Komunizm, bunlardan farklı olarak, ebedî hakikat ve saadete kapı acan anahtarın kendisinde bulunduğunu iddia etmekle kalmıyor, bu yolun ilmî prensipler ve metodlarla bulunacağını da soyluyor.
Hakikati sadece kendisinin bildiğini sanan peşin hukumlu bir şahıs, aksi kanaatları katiyyen kabul etmez ve onlara sırtını cevirir. Onun bu devekuşu tavrı, elinde bir kuvvet bulunmadığı icindir. Siz boyle bir şahsın bir de baba otoritesine, hatt devlet otoritesine sahip olduğunu duşunun. Komunizm bircok ulkelerde boyle bir peşin hukum sistemini hÂkim kılacak devlet otoritesini de elde etmiş bulunuyor. Onumuzdeki sahifelerde bu despot babanın cocuklarına cektirdiği ıstıraba ibret verici misaller bulacaksınız.
Baskı hataları nedeniyle 5-10 sayfa okunarak duzeltilmiştir. Goreceğiniz hatalar ondan kaynaklanıyor.
Okuyucu buradaki vakaları ve tahlilleri gordukten sonra, Sovyetler Birliği'nin bugun ulaşmış bulunduğu ilmî ve teknolojik seviye ile bizim naklettiğimiz zihniyet arasında buyuk bir tezat gorecektir. Hakikaten, duşunen kafaları parti emrinde calıştıran bir memleketin Ay'a insan gonderecek kadar ilerlemiş olması ilk bakışta garip gorunebilir.
Nukleer bomba yapmakta Amerika’yı bile gecen bir memlekette nicin felsefe, psikoloji, sosyoloji son derece iptidaî bir haldedir? Nicin iktidardaki tek partinin goruşune aykırı bir tek fikir bile ileri surulemiyor? İnsanları zincirlerinden kurtarmak iddiasında bulunan bir doktrin nasıl olup da onların kafalarına bile zincir takmaya calışıyor?
Objektif duşunce ile ideoloji arasındaki ihtilÂflar sadece komunist ulkelerde rastlanan şeyler değildir. Tarihin daha onceki devirlerinde olduğu kadar Yirminci Yuzyılda da bu turlu bir catışmanın orneklerini gormuş bulunuyoruz. Fakat onların hicbiri Marksist ideolojinin yarattığı catışma kadar ıstıraplı ve uzun sureli olmamıştır. Akademik faaliyetlere ve sanat calışmalarına mudahale eden nazi ve faşist rejimleri bile bu mudahaleyi daha cok pratik maksatlara dayandırmışlardı. Nazizm, medeniyetin gelişmesine ve ırkî verasete ait bazı iddiaları dışında, ilmin yerine gecmek veya ilmî hakikati temsil etmek gibi bir teze sahip değildi. Komunizm, bunlardan farklı olarak, ebedî hakikat ve saadete kapı acan anahtarın kendisinde bulunduğunu iddia etmekle kalmıyor, bu yolun ilmî prensipler ve metodlarla bulunacağını da soyluyor.
Hakikati sadece kendisinin bildiğini sanan peşin hukumlu bir şahıs, aksi kanaatları katiyyen kabul etmez ve onlara sırtını cevirir. Onun bu devekuşu tavrı, elinde bir kuvvet bulunmadığı icindir. Siz boyle bir şahsın bir de baba otoritesine, hatt devlet otoritesine sahip olduğunu duşunun. Komunizm bircok ulkelerde boyle bir peşin hukum sistemini hÂkim kılacak devlet otoritesini de elde etmiş bulunuyor. Onumuzdeki sahifelerde bu despot babanın cocuklarına cektirdiği ıstıraba ibret verici misaller bulacaksınız.
Baskı hataları nedeniyle 5-10 sayfa okunarak duzeltilmiştir. Goreceğiniz hatalar ondan kaynaklanıyor.
Link