Ot, Fil, Kafa, Deve, Bavul ve benzeri dergiler… Bicimi ve icindeki yazıları birbirine cok benzeyen piyasanın yeni dergileri. O kadar ki aynı ayda ikisinin kapağında aynı şarkıcıyı (Mazhar Alanson’u) gorebilmekteyiz. Aynı şair (Nilgun Marmara) Ot Dergisi’nin kapağında iken Kafa Dergisi’nin arka sayfasında olabilmekte.
Bu dergiler, adeta “unlulerden” oluşan bir tur “solcular gecidi”dir; piyasanın her turlu “rengi”ne yer vardır.
En sıradan pop yıldızları, televizyondaki en pespaye eğlence programlarının sunucuları, yıllarca iktidarı destekleyen sabık yandaşlar, şimdilerde azledilmiş olan iktidarın eski gozdeleri, basının en rezil yuzleri… Solcu-sosyalist olarak bilinen 3-5 yazarın arasında, bu dergilerde kardeş kardeş vicdan pazarlayıp humanizm oynayabilirler.
Bu dergiler adeta bir “Mevlana dergahı” gibidir; ne olursan ol gel, yeter ki tanınmış bir kişi ol. İster iftiracı ol, ister yandaş gazeteci, ister en azılı kapitalist ol, ister yalancı ol, ister yalaka yine de gel… Ertuğrul Mavioğlu ile İsmail Saymaz’ın arasına sıkıştırılırsa Yasemin Congar bile fark edilmeden gecip gidebilir.
Ercan Kesal’den duzgun bir yazı okumanın mutluluğu ile Aslı Aydıntaşbaş’ı da eski ve yeni yazılarını da hoşgorebilir; onu da bu “sol corba”da “farklı bir sos” olarak kabul edebiliriz. Diğerlerinden farklı olarak muhafazakar eğilimli Deve Dergisi’nin ilk sayılarında o zamanın (ve şimdinin) maliye bakanı Mehmet Şimşek ile yapılmış soyleşi bile vardı.
Dun “doğuyu bombalamak lazım” diyen Tuğba Ekinci isimli şahısla Radikal’de soyleşi yapan Armağan Cağlayan bir sure sonra Ot Dergisi’nde humanizm, duyarlılık vs yazabilir. Ne de olsa bu ulkede duyarlılık gosterilecekse onu da bunlar gosterir. Rıdvan Akar’la Tarkan Tevetoğlu, Yaşar Kemal ile Yılmaz Erdoğan… Cuneyt Ozdemir, Gunduz Vassaf, Seray Şahiner, Pınar Ovunc gibi eski Radikal yazarları…
”Eski Turkiye’nin amiral gemisi” Hurriyet gazetesinin koşe yazarı, CNN Turk’un tarafsız bolge programcısı Ahmet Hakan’ın Hurriyet gazetesinde cıkmayan karalamaları Ot Dergisi’nde cıkıyor, Ertuğrul Mavioğlu’nun yazısından hemen once.
Bu kadar birbiriyle "alakasız" kişi, Yasemin Congar, Aslı Aydıntaşbaş, Armağan Cağlayan, Cuneyt Ozdemir, Sezen Aksu ve benzerleri acaba ne amacla toplanır; yoksa “coğulcu demokrasi” dedikleri bu mudur?
Daha kolayı solun, hic kimsenin tartışmayacağı kutsalları arasında sunulan gericiliğe, sağcılığa, pop sığlığa, yandaşlığa “coğulculuk” ya da “bizleri şiir birleştirdi”* diyebilir ve kısa yoldan işin icinden cıkabilirsiniz. Bir tutam magazin, iki olcek şiir eklenmiş Radikal ile Taraf karışımı dergilerdir bunlar…
Kapakta Sivas Katliamının can acıtıcı bir resmi varken iceride popstarın buyuk jurisi Armağan Cağlayan’ı kim sorun eder?
Kapakta Yılmaz Guney var iken icerdeki Taraf’cıları, 12 eylul postallarının guzellemecilerini kim hatırlar ki?
Kapağa bir Aziz Nesin fotoğrafı koyarsan ic sayfalarda Sezen Aksu’nun her yazısını okuyabilirsin. Sezen Aksu’nun 22 Eylul 1980 tarihli Hey Dergisi’ne 12 eylul darbesi ile ilgili yaptığı acıklamayı bizler gibi 3-5 dinozordan başka kim hatırlar ki?
“Turk Silahlı Kuvvetleri, ulkemizde her şeyin cıkmaza girdiği bir donemde yonetime el koymuştur. Bence, zamanında ve yerinde bir karar alınmıştır. Halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.” (Sezen Aksu - HEY dergisi, 22 Eylul 1980)
Bu beyanın yalanlandığını okudunuz mu? Bu beyanın ozeleştirisini gordunuz mu? Bu beyandan dolayı kızaran bir tane “yuz” goren oldu mu?
Bu bir “fıtrat” meselesidir; onlar daima “doğru zamanda doğru yerde dururular”. Bu doğru yer, 22 Eylul 1980’de Kenan Evren’in postalının kenarıdır, gunumuzde ise bu dergilerde “radikal muhalif aktivist sanatcı olmak”tır. Hicbir zaman yanlış ata oynadıkları gorulmemiştir. Gorulduğu gibi ulkemizde cok fazla “doğru at oynayıcısı” vardır. Sezen Aksu’nun beyanını cok mu eski buldunuz? Daha yakından ornek verelim.
“Akil adam” Kadir İnanır, “yaşasın halkların kardeşliği” başlığıyla Kafa Dergisi’ne giriş yazmış. Ahmet Kaya’ya catal fırlatılan gecenin “suskunu” Kadir İnanır, bu yazıda pek “konuşkan” … “Ee ne var bunda” diyen okurlar olabilir. Linkteki soyleşisi olmasa haklı olabilirler de. Nokta Dergisi’nde 2007’de o gunun butun klişeleriyle “Kurt sorunu yok, sorun ekonomiktir” şeklinde ele aldığı soyleşisini herkesin unuttuğundan emin gibi.
Cok daha şupheci olan okurlar, bu linkten (http://hamzaaktan.blogspot.com.tr/20...mokrasiyi.html) soyleşinin tamamını okuyabilir.
Yıllarca, “kemalist teyze hezeyanları” diye alay edilen argumanları sıraladıktan 7-8 yıl sonra bunları yazmak, bana gore buyuk bir maharet ve zamanın ruhuna bu uyum gucu karşısında şapka cıkarmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Şu kadarını soylemeliyim; Kadir İnanır bu ulkenin insanlarının hafızasına guveniyor: “Bu memlekete komunizm lazımsa onu da biz getiririz.”
Bu soz, eski Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın meşhur sozudur ve sanki bu dergiler icin soylenmiştir. Kimsenin solcu olma mecburiyeti yok elbette ancak bu ulkede solun olusunun bile hala bir prestiji, bir saygınlığı var. O dergilerde yapılan, bunu gaspetmektir.
Yıllarca holding basınında yazanlar neden 3-5 bin kişinin ancak okuduğu bu dergilerde yazar? Ya da bu dergide yazdıklarını nicin ana akım gazetelerdeki koşelerinde veya milyonlarca seyircisi olan programlarda hic dile getirmezler? Cunku “solculuk yapmak” ile yaşam, onlar icin keskin sınırlarla ayrılmıştır. Normal yaşamlarında kapitalizmin butun konforlarını yaşarken, bu tur dergilerde yazarak kendilerine haysiyet edinmektedirler. Herşeyin bir yeri vardır” onlara gore. “Solculuk yapmak” icin de boyle dergiler vardır! Onlar solcu “olmazlar”, “solculuk yaparlar”.
İktidarı yıllarca destekleyip şimdi muhalefeti hic kimseye bırakmayan, Radikal gazetesi “bakiyesi” Cumhuriyet yazarı “vicdan solcuları” da oradadır.
Kendine muhalif dese de 10 yıl boyunca neye muhalefet ettiğini kimsenin bilmediği, televizyon programlarının vazgecilmez “vicdanist”i, her iktidarla ve herkesle gecinebilen, iktidarın ve iktidar yandaşlarının dostu uysal “anarşist” şair de Kafa Dergisi’ndedir…
Ermeni olması dışında hicbir ozelliğini henuz keşfedemediğim Taraf yazarı da, yandaş gazetelerin kitap eki editoru de oradadır. Birgun Pazar’da başak burcu bile yazan ve akmaz kokmaz edebiyat yazılarını okuduğumuz Meltem Gurle de oradadır.
İktidarın onca yıl destekcisi, gezi olaylarında polisin “orantılı şiddetini” takdir eden ve daima “guc dengelerini gozeten” gazeteci Cuneyt Ozdemir de bu dergide solculuk yapmaktadır.
Ana akım medyadaki butun piyasa gazetecileri, zamanında iktidarın yalakalığını yapmışlar, yetmez ama evetciler, bu dergilerde vicdan rahatlatabilirler. Bazılarının yazılarını okuduğunuzda yazıyı Bolivya dağlarında dolaşan Che Guevera’nın yazdığını zannedebilirsiniz! Oysa yazarı bir penguen gazetecisi; 10 yıl Hurriyet’te koşe yazmış ama bir kez bile burada yazdıklarını yazmamıştır. Ne de olsa her şeyin bir yeri vardır!
Piyasa edebiyatının gozdeleri, “marjinal”lik kontenjanından buralarda solculuk yapmaktadır.
Bunca kişi bu dergilerde ne iş yapar? Tek cumleyle şu: saygın sol değerler uzerinden itibar kazanırlar!
Yazıların iceriği nedir? Havadan sudan, kişisel anılardan oluşan yazılar dışında siyasal bir konu yazılacaksa mutlaka sol goruşlu okurun hoşuna giden bir şeyler: gezi guzellemesi, Berkin Elvan, Yılmaz Guney, Ahmet Kaya, Aziz Nesin, 12 eylul, Sivas Katliamı ve benzeri konularda coğunlukla genel gecer yazılar… Sol ve sosyalistlerin saygı gosterdiği ne varsa bunlar uzerinden “solculuk edinirler”. Yapılan, solcuların asla tartışmadığı konuları kaba ve en populer tarzda pekiştirmekten ibarettir. Tekrar vurgulamakta yarar var: ne yazıldığı değil yazanların unlu oluşu one cıkmakta cunku…
Peki butun bunların ne zararı var?
Bu ulkede bugun iktidar gucunu en vahşi şekillerde kuranlar ilk meşruiyetini “sol” olarak bilinen cevrelerden almıştır. Bugun cıplak olarak gorduğumuz iktidarın en vahşi ideologları, 10 yıl once “sol” yayın organlarında “muhafazakar demokrasi” yazıları yazıyor; bu iktidar “otantik burjuva”, “milli demokratik devrimin tamamlayıcıları”, “cevrenin merkeze olan zaferi” vs gibi bir yığın kavramla meşrulaştırılıyordu. Normalde sol cevreler tarafından asla ciddiye alınmayacak goruşler, bu tur yayın organları ile solun aklına enjekte ediliyordu.
İşte zararı budur. Yılmaz Guney’in, Aziz Nesin’in, Madımak’ta katledilen şairlerin Kafa ya da Ot Dergisi’ne ihtiyacları yoktur; ancak bu dergilerin bunlara ihtiyacı vardır. Biz Yasemin Congar’ı, Aslı Aydıntaşbaş’ı, Cuneyt Ozdemir’i, Armağan Cağlayan’ı, Sezen Aksu’yu vs yaptıklarından ve yazdıklarından tanıyoruz zaten.
Gorulduğu gibi recete cok basittir.
Kapağa Suruc Katliamı’nı, arka sayfada Didem Madak’ın bir şiirini koyarsan ara sayfaları Radikal Gazetesi yapabilirsin. Okura adı olmayan bir Taraf Gazetesi, tanımlanmamış bir Radikal 2 okutmak istersen kapağa bir Nazım Hikmet arkaya bir Nilgun Marmara koymalısın…
Ara sayfalarında, en gaddar iktidar yandaşı gazetecileri, solcuların gozunde “aslında o kadar da kotu değillermiş” dedirterek temize cekmek icin kapakta Yılmaz Guney’e, Ahmet Kaya’ya, Aziz Nesin’e ve solun panteonundaki kişilere ihtiyacları vardır. Bir bilinc tecavuzcusu, televizyonlardaki beşinci sınıf bir pop yarışmasının yapımcısı, devlet gucunun butun dolayımlarından sıyrılarak en cıplak bir şekilde sokaklara indiği ve yuzlerce insanın vahşice yaralandığı ve 8 kişinin oldurulduğu Gezi olaylarında gore gore kolluk kuvvetlerinin sağduyusunu goren bir gazeteci başka turlu nasıl meşrulaştırılabilir?
Biraz edebiyat, biraz kultur-sanat, 3-5 değerli gazeteci-yazar-şair, kapakta bir “sol dokunulmaz”, arka kapakta bir “tartışılmaz şiir” ile orta sayfalarda istediğiniz herkesi temize cekebilirsiniz. Bu dergiler bir tur eşkal değiştirme yeridir: 12 eylule ovgu duzenlerin, yıllarca iktidarı destekleyenlerin, penguen medyasında yıllarca en alcakca haberleri vicdansızca yapanların, yıllarca gozler onundeki onca cinayete gık dememiş olanların yeni bir kimlikle itibarını yenileme yeridir.
Yıllarca cellat alkışlayanların captan duşunce “biz de mağduruz” diye yakınma, “captan duşmeyenlerin” ise “aslında biz de sizdeniz” deme yeri… Şimdiye kadar yaptıklarının hesabını vermeden, hicbir ozeleştiri yapmadan, “sol değerlerin aralarına” karışarak aklanma-paklanma yeri…
Bu ulkede sol ne işe yarar? Bu kadar aşağılanan, vahşice toplumdan kazınan, gorulduğu yerde infaz edilen sol, “en olu” zamanlarını yaşamakta… Ama olusu bile para ediyor işte.
“Sol değerler”, ucuzluk pazarında kırpılıp kırpılıp itibara cevrilen “eskici malzemeleri”dir.
Yukarıdaki orneklerden yola cıkarak bu dergilerin bir sonraki sayısında orneğin eski icişleri bakanı İdris Naim Şahin’in aşcılığı temalı bir soyleşisini okumak ve mutfakta sempatik bir fotoğrafının altında “Berkin’e ben de cok uzuldum” yazısı hic surpriz olmayacaktır. İki sayı sonra orta sayfada, bir tam sayfa Murat Belge’nin kafası ve sakalının fotoğrafı, karşı sayfada da “Metin Lokumcu’daki latent molekuler militaristik İttihatcılık” soyleşisi, Gunduz Vassaf’tan “Spartakus’teki baskıcı Jakobenizmin psikolojik antropolojisi” gibi bir yazı bu dergilere yakışmasın da nereye yakışsın? Olmaz demeyin, neden olmasın?
Taylan Kara
(http://www.insanbu.com/)
*Bu ifade Akın Art’ın yine bu konuyla ilgili linkteki http://yeniyazilar.org/icindeymisik-...-sazmisik.html yazısından alınmıştır. Bu yazı da icerdiği onemli eleştiriler nedeniyle okunmalıdır.
NOT: Bu yazının taslağını bitirdiğimde gorduğum Ali Şimşek’in linkteki yazısı da bu konuyu ele alan dikkat cekici bir yazıdır.
(http://sanatatak.com/view/Yeni-Dergi...Gucsuzluk/2081)
Ot, Fil, Kafa, Cins, Deve vs Dergilerine Dair 1
E-Kitap İndir0 Mesaj
●10 Görüntüleme
- ReadBull.net
- E-Kitap Forumları
- E-Kitap İndir
- Ot, Fil, Kafa, Cins, Deve vs Dergilerine Dair 1
-
28-08-2022, 07:09:21