• 23-07-2022, 18:56:00
    #1


    Cuma Gunleri, ev işleriyle uğraşan ev kadınların en yuklu gunuydu. Her oda koşe bucak temizlenir, halılar vurulur, bakırlar parlatılırdı. Bircok hizmetci, " camları ruzgardan daha saydam yapayım" derken kafasını kırmıştır.

    Gun doğarken uyanan Saraci, buyuk mutfakta ateşi yakar, yeşillikleri doğrar, yumurtaları cırpar, peynir rendeler, hamur yoğururdu. Amacı, cosicas de horno, yani fırın işlerini ; boyos, borecas, filikas, anchusas, bimuelos, y pastelicas'ları hazırlamaktı. Kullanılan peynir, marangoz tekerleği şeklinde, biberli ve sertti.

    Bir bacanın altında, taş ve dokme demirden yapılmış heybetli bir ocak vardı. Odun komuruyle ısıtılan, uzerinde ızgara bulunan birkac ocaktan oluşurdu. Ateşi harlandırmak icin bunları, demirden fabrika bacasına benzer buris orter, ordek tuyunden yapılmış yelpazelerle yellerdik. Boru ve baca şapkalarına doğru yukselen dumanlar, ocağın uzerine kıvılcım yağmuru olarak duşerdi. İşte burada, simyacıların buluşlarını hazırlarken hazırladıkları buyuk gayretlere eş cabalarla pilav, tavuk, zeytinyağlı enginarlar, balık ve rosto kutsal şubat gunu icin hazırlanırdı. Kışın, korun uzerinde, ağır ağır, şeker, pirinc unu, sut karışımından yapılan sutlac pişirilirdi. Sutlac soğuduğunda, bizim cok beğendiğimiz iyi yonu ortaya cıkardı. Birincisi, bakır tepside pişerken, hafifce dibinin tutması sonucunda meydane gelen karamel tadı, diğeriyse yuzeyinde kalın, hafif dalgalı bir krema oluşmasıydı. Ah, o bakır kaplar!

    (Tanıtım Bulteninden)



    Baskı Yılı: 2001
    Yayınevi: Belge Yayınları

    Aranabilir PDF

    Mediafire

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.