Her şeyi karanlıklar icinde yonetilen bir ulkede genc bir aydın ne yapabilir?
Hem proletaryadan yana orgutlerle ilişki kuracaktır, hem de burjuva kadınlarla.
Yirmi yaşlarındaki kadınların ilk cinsel aşkları ve karşılaştıkları boşluklar.
O eşsiz genclik yılları; sorunlar, aşklar, cinsel aşk.
...Bir solukta okunan kucuk, ama derinliği olan bir roman. Az sayfalı olmasına bakmayın, gercek bir roman. Bunda da belgesel denilecek yonler var. 1960 sonrasının Turkiye'sinde, İstanbul'unda, o donemin genc sanatcıları, yazarları arasında buluyorsunuz kendinizi. Sıkıntıları, umutları, sevileri... Son yıllarda okuduğum en gercek romanlardan biri
... Gercekcilik savını ileri surmeden gercekci, belgeselim demeden belgesel, cozumlemeye kalkmadan cozumleyici...
Bir yazın yapıtı, bir ulkenin yuzu var, Demir Ozlu tarafından ele alınıp gosterilen bir yanı... İcine girebildiğiniz, bize kendi ulkemizin kapılarını acan yapıtlardan...
Bir ulkenin yuzudur edebiyat, sozu uzerinde durmalı... Hele 'yuzu' hızlı bir değişme surecinde olan bir ulkenin insanıysak...
Ozlu'nun Kucukburjuvası gibi duşunduğumuz olmuyor mu arada bir: 'Her şey değişecek, her şey değişecek', dedi. 'Tek kaygım. Kaldırıma, sokağa, ilerideki ağaclara bakıyordu. Değişmelerden sonra, bizim tanıyamadığımız bir dunya cıkmasın ortaya.' Biz icinde yaşadığımız dunyayı bile tanımıyoruz. Surekli değişen bir dunyadayız... Onu bize romanlar, oykuler, şiirler oğretir, tanıtır. 'Kendi oz ulkemizin kapılarını bize acar', Aragon'un dediği gibi... Oktay Akbal