• 23-07-2022, 16:38:06
    #1


    "Bu kent, bu mahalle, bu sokaklar, ustune bastığım kaldırım taşları, puslu bir ışık yayarak geceyi aydınlatmaya calışan sokak lambaları, yolun kenarındaki cop bidonunu eşeleyen sarı bir kedi, o anda Aşo'nun gormekte olduğu bir ruya parcası, mırıldandığım tılsımlı bir dua, arka balkonuma gri kadife bir kese icinde atılmış olan kokmuş yumurta, ayna parcası, sabun, tuz, kesme şeker ve pirincten oluşan leş kokulu, karmakarışık bir buyu, telefonumu kaldırdığım zaman kulağıma gelen duduk sesi, cantamda şakırdayan anahtarlarım, icimde duyduğum bir fincan kahve icmek isteği, hepsi bana aitti. Benimdi tum bunlar. Yaşamımdı."

    "Kimdim ben, kimin nesiydim? Nereden gelmiş, nereye gidiyordum? Şu gece karanlığında besbelli bir şeyler arıyordum ya, neydi acaba aradığım? Onemli miydi ne aradığımı bilmek... Belki de hic onemli değildi, artık biliyordum bunu. Bir şeyi ararken bambaşka bir şey buluyor; tum duşuncemi, ruyalarımı veya umutlarımı yeni bulduğum bu şey ustune odaklaştırıp yaşamaya devam ediyordum."

    "Butun bunların bana ait olduğunu artık biliyorum. Yataklarında uyuyan insanların ruyaları bana ait, mırıldanılan dualar, koparılan takvim yaprakları, yatak yanındaki konsolların ustunde duran su bardaklarından icilen sular, kimi uyku ilacları, pavyonda acılan bir şişe viskinin ilk kadehi, bir telefon sapığının ahizeye kesik kesik soluduğu nefes. Karanlıkta yalnız kalmış bir turbe, bir hastanenin gurultu ile calışan jeneratorunun sesi, bomboş bir stadyum ve yan yana duran eski otobusler, bir bardan dışarıya akan şuh bir kadın kahkahası... Hepsi benim. Benim hayatım bunlar."

    Nazlı Eray'ın carpıcı ve buyulu dunyasında sıradışı bir yolculuk Ayışığı Sofrası.


    "Cevizin kabuğunu kırıp ozune inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder."

    GazÂli


    Yayınevi : Postiga
    Baskı Yılı : 2012


    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.